bülbül ile bağcı

sudembeyaz

Daimi Üye
Üye
bülbül ile bağcı
Bülbül ile Bağcı

Gül bahçesi… Kırmızı, pembe, sarı güller… Çevreyi gül kokusuna boğan, rengârenk güllerin yetiştiricisi ihtiyar bir bağcıydı. Geçimini sağlamak bir yana, bir gülün açmasıyla sanki bayram ederdi. Bahçede değil de sanki kalbinde büyütüyordu tomurcukları.
Gül mevsiminde bağcı kendisini kaybederdi adeta. Bu yıl yeni bir gülün aşısını yapmıştı. Açılmasını sabırsızlıkla bekliyordu. Onu veren bahçıvan, “Bu gül, güllerin sultanıdır. Rengi, kokusu çok farklıdır. Diğer güllere benzemez.” demişti.
Bağcı, gülü özenle büyütüyordu. Daldaki tomurcukları gözü gibi koruyordu. Sonunda tomurcuklar goncaya dönüştü. Gonca patladı ve bahçeyi güzelliğe boğan bir gül çıkıverdi ortaya. Bağcının içi içine sığmıyordu sevinçten.
O Günü akşama dek bağda geçirdi. Gece uzadı da uzadı. Bağcının gözüne bir türlü uyku girmedi. Sabahı zor etti. Şafaktan sonra, günün ilk ışıklarıyla birlikte bağa gitti. Baktı ki ne görsün! Bir bülbül, güle konmuş, hoyratça yapraklarını yoluyor. Bağcı dehşet içinde olup biteni seyretti bir süre. Bülbülü yakalamak için çok uğraştı. Fakat kaçırdı.
Ertesi Gün, bülbül yine aynı güle konmuş, kalan yapraklarını yolmuştu. Bağcı bu kez de bülbülü kaçırdı. Artık kararını vermişti. Bir tuzak kuracaktı bülbüle. Ustaca hazırladı tuzağı. Bülbül geldi yine ağaca konmak için, bir güzel tuzağa düştü, bağcı alıp eve götürdü, kafese hapsetti.
Bağcı ertesi Gün bülbülü kafeste bırakarak bağına gitti. Akşam dönüp geldiğinde ağlıyordu bülbül. Ben sana ne yaptım da beni buraya hapsediyorsun? Sesimi beğendiysen kafese koymana gerek yok, ben zaten senin bahçenin bülbülüydüm… Bağcı: Sen dedi, kızgın kızgın; benim en güzel gülümü yoldun. Bülbül: Nasıl olsa, birkaç gün sonra kendisi solacaktı, yaprağını dökecekti dedi. Bağcı baktı doğru söylüyor bülbül… Kızgınlığı geçti, acıyarak serbest bıraktı onu.
Bülbül pencereye kondu, uçmadan önce: Beni özgür bıraktın… Çok teşekkür ederim. Ben de buna karşılık bir sır söyleyeceğim. Bağının kuzey ucunda, o büyük dut ağacının yanında bir hazine gizli. Sonra kanatlanarak gözden kayboldu.
Bağcı, başlangıçta inanmadı kuşun söylediğine. Sonra içine bir kuşkudur düştü. “Belki doğrudur” diyerek kazdı bülbülün sözünü ettiği yeri. Kazdı ki ne görsün… Büyük bir küp, içi dolu altın.
Ertesi gün bülbül yine bağdaydı. Bağcı, bülbüle: Bir şeyi dedi, çok merak ediyorum. Neyi? dedi bülbül. Sen hazinenin yerini bildin de, tuzağı nasıl fark edemedin? Bülbül cevap verdi: Kurduğun tuzak, kaza ve kaderin önüme sürdüğü bir araçtı. Bu gibi durumlarda hikmet gözü kapanır insanın, göremez… Ne kadar gözü açık olsa da farkına varamaz…
 
hikmet gözü kapanır insanın, göremez… Ne kadar gözü açık olsa da farkına varamaz…
bayıldım hikaye cok güzel sudemim emeğine sağlık
 
Bağcı, bülbüle: Bir şeyi dedi, çok merak ediyorum. Neyi? dedi bülbül. Sen hazinenin yerini bildin de, tuzağı nasıl fark edemedin? Bülbül cevap verdi: Kurduğun tuzak, kaza ve kaderin önüme sürdüğü bir araçtı. Bu gibi durumlarda hikmet gözü kapanır insanın, göremez… Ne kadar gözü açık olsa da farkına varamaz…
tşkler canım severek okudum
 
Bağcı, bülbüle: Bir şeyi dedi, çok merak ediyorum. Neyi? dedi bülbül. Sen hazinenin yerini bildin de, tuzağı nasıl fark edemedin? Bülbül cevap verdi: Kurduğun tuzak, kaza ve kaderin önüme sürdüğü bir araçtı. Bu gibi durumlarda hikmet gözü kapanır insanın, göremez… Ne kadar gözü açık olsa da farkına varamaz…
tşkler canım severek okudum
ben teş ederim jujummmmmmmmmmmmmmm çok doğru demi:18:
 
Geri
Üst