Kadın Erkek İlişkileri...

gülfem_MG

Aktif Üye
Üye
Kadın Erkek İlişkileri...
Çok iyi başlayan aşklar var, sevdalar var. Ama kısa bir süre sonra bu ilişkilerin pek çoğunun hayal kırıklığı ile sonlandığını görüyorsunuz. Neden?

Aşkın “imkansız” olduğunu hepimiz bir şekilde öğreniyoruz. Ya şarkılardan ya şiirlerden veya yaşayarak.


Eğer annenizle veya anne yedeğinizle ilk bağlanmanızda bir sorun varsa, aşık olduğunuzda bu sorunla mutlaka yüzleşeceksiniz.
Bağlanma diyoruz. Bu bağlanma meselesi çok önemli. İlişkiyi terk etme veya ilişkiyi devam ettirme içinizdeki bu çekirdek yapı tarafından belirlenecek.
Belki birazda abartırsak bütün psikiyatrik ve psikolojik sorunlar bağlanma sorununa indirgenebilir.
Ben bağlanma zayıflığının insanın kötü bir kaderi olduğunu düşünmüyorum.
Bu sonradan değiştirilebilir. Kişi yoğun bir duygusal ve entelektüel performans gösterebilirse bağlanma gibi önemli bir sorunun aşılabileceğini, düzeltilebileceğini düşünüyorum.
Aslında bağlanma dediğimiz sorunun adını ayrışma sorunu olarak söyleseydik belki daha doğru olurdu.
Biz doğduğumuzda annemizle bir bütünüz
Daha sonra ondan ayrışırken ve aynı zamanda ona bağlı kalmaya devam ederken işte bu süreçte sorunlar çıkmaya başlıyor.
Aynı anda bizi var eden, var oluşumuzun temeli olan bir kişiye (annemize) hem bağımlı olmamız, hem de aynı zamanda ondan bağımsız olma arzumuz, daha baştan insan için karmaşık bir ruhsal yapının oluşacağını gösterir. İki zıt özellik aynı anda vardır.
Bağlanma ve annemiz meselesini konuşmaya başladıkça ilişkiler sorununu doğumumuzdan itibaren anlamaya çalışıyoruz demektir.
Doğumumuzdan sonraki karşılaştığımız bizim için önemli insanların hepsini birer “nesne” olarak adlandıralım.
Şimdi artık insanı, yani kendimizi nesnelerimiz ve biz olarak anlamaya çalışalım.
Çevremizde bizim için çok sayıda önemli nesnemiz vardır.
Annemiz babamız kardeşlerimiz, babaannemiz, teyzemiz, halamız, dayımız, sütannemiz, hayatımızın içinde olan bir komşu vs.
Bu kişiler ilk ilişkimize (annemiz ve babamızla olan ilişkimize) eklemlenirler.
Kişiliğimiz bir soğan gibi kat kat veya bir ağacın dalları gibi açıla açıla bütün bu ilişkilerin zenginliği içinde oluşmaya başlar.
Her ilişki bizi bir başka ilişkiye sunar.
Annemiz babamıza babamız amcamıza vs vs.
Çoğumuzun bildiği gibi “büyük patlama” teorisi ile durağan (statik) evren teorisinden aslında hareket eden ve gittikçe genişleyen bir evren teorisine geçildi
Bizim varlığımızda evrenin varlığının bir kopyası gibi düşünülebilir.
Her ilişki bizi patlama odağından (annemizden) uzaklaştırır.
Zamanın her ilerleyişinden ondan daha çok uzaklaşırız
Annemizden veya anne sembolünden ne kadar uzak olursak da (zaman içinde yol alma anlamında-yaşlanma yani) onu o kadar çok özleriz.
Biz ilişkilerimizi birbirine benzer bir şekilde yaşadığımızı sanırken, aslında yaşadığımız şeyin bir daire (çember) olmadığını anlarız.
Çünkü daire veya çember hep kendini tekrarlar.
Ama hayatımız daha çok bir helezon (spiral) a benzer. Giderek her şeyden uzaklaşan, renklenen çeşitlenen, ama dağılmaya doğru giden bir süreç.

 
Geri
Üst