Kendi Ağzından Aslı Zen Hayatı İle İlgili Bilgiler

T

TİTAN

Forum Okuru
Kendi Ağzından Aslı Zen Hayatı İle İlgili Bilgiler
aslı zen kimdir

aslı zen hayatı




Sevgili melekler hayli ilginç ve maceralı bir hayatın ardından müzik dünyasına giren Aslı Zen hayatı ile ilgili bilgileri ve konu sonunda 2008 yılında kendisiyle gazeteci Sema Denker 'in yaptığı röportajı sizlere sunuyoruz...



asli_zen-18a.jpg



Aslı Zen uzun süredir müzik dünyasının içinde. Türkçe popu yakından takip edenler kendisini Kanal D'de yayımlanan 'Bir Yıldız Doğuyor' yarışmasından hatırlayacaklardır. Söz yazarı olarak Ferhat Göçer'in seslendirdiği Cennet ve Sen Söyle Hayat, Fatih Ürek'in yorumladığı Hadi Hadi ile zirveyi görmüş olsa da yayımlanmış başka şarkıları da vardır:
İzel'in Sayın Her Şeyi Bilen, Demet Akalın'ın İhanet ve Kader, Tuğba Özerk'in Maşallah ve Kahpe Dünya şarkıları bunlardan birkaç. Aslızen 2008 yılında, ismini Zen şeklinde kısaltarak 'Şerefe' adında bir albümle de müzikseverlerin karşısına çıkmıştı.

Aslı Zen şimdi ise, dört yıllık bir aradan sonra ikinci stüdyo albümü 'Işık' ile dinleyicileriyle tekrar buluştu.


Aslızen Yentur kimdir, yakından tanıyalım sizi...

1977 İstanbul, Kanlıca doğumluyum. Kandilli Kız Lisesi'nde okurken, (ortaokulda) okuldan kaçtım. Sanırım 14-15 yaşındaydım. Tek bir amacım vardı, o da şarkıcı olmak. Bu uğurda evden de firar ettim. Çünkü ailem şarkıcı olmama müsaade etmiyordu. Şimdiki aklım olsa, asla ne okulumu bırakırdım, ne de evimi terk ederdim. Buradan da kimseye tavsiye etmiyorum zaten. Bu anlamda beni örnek almasınlar.

Bu 'evden kaçma' durumunda çok dram var sanki...

Yok, öyle dram yok da, okul, eğitim çok önemli.

Anne, babanız ayrı mı?

Evet, onlarla büyümedim. Beni babaannem ve dedem büyüttü.

Peki, okuldan, evden kaçında nereye giderdiniz?

Bebek'e... Bebek parkında oturup, "Bir gün ben de burada oturabilecek miyim acaba" diye hayal kurardım. Yıllar sonra Bebek'te ev tutup, oturdum, o da ayrı tabii. Neyse bir, iki yaz Bebek parkında yaşadım. Yaz günlerini parkta yatıp-kalkarak geçiriyordum. Kış günleri ise gizli gizli otellere girip, asansör boşluklarında, kapı arkalarında falan uyuyordum. Sabah olduğunda da kaçıp gidiyordum.

Ciddi misiniz?

Evet...

Başınıza kötü bir şey geldi mi?

Allah'a şükür gelmedi. Ben şanslı bir çocuktum. Allah beni hep korudu. Yani tecavüze falan uğramadım...

Taciz edildiniz mi?

Hayır. Taciz, büyüdüğümde oldu. Küçükken kimse bana kıyamadı sanırım. Ayrıca parkta şarapçı kankalarım ve çingene arkadaşlarım vardı. Onlar beni çok koruyordu. Özellikle çingene kadınları. Bana çok yardımcı olmuşlardır. Buradan bütün çingenelere teşekkürlerimi sunarım. Onlar için her zaman konser vermeye hazırım. Başka semtte olsam, başıma bir sürü şey gelirdi ama Bebek daha dengeli, korunaklı bir yer. Buranın şarapçısı bile köpek öldüren cinsi şarap içmez. Bu kadar söyleyeyim size.

Ne yiyordunuz, ne içiyordunuz, nasıl karnınızı doyuruyordunuz peki?

İki yaz parkta yaşadım. Bir şekilde karnımı doyuruyordum. Hiç unutmam, bir tane ayakkabım vardı, kirden çoraplarım ayağıma yapışırdı, Bebek Mcdonald's'a girer, tuvaletinde çoraplarımı yıkardım.

Anladım...

Ama öyle pasaklı bir tip değildim. Çok güzel bir kız çocuğuydum. Boğa burcuyum. Öyle güzelliğe, temizliğe önem veririm. Bankta yatıyordum ama yattığım o bankın etrafında çiçekler yetiştirirdim. Böyle bir sokak çocuğuydum. Bulunduğum her yeri güzelleştirirdim. Bir de pratik zekâlıyım. Çok zorda kaldığım zaman bir manava gider, "Baba n'aber? Ben şurayı silsem bana ne kadar verirsin?" der, bir şekilde günümü geçirecek parayı kazanırdım...

Peki... Sonra ne oldu?

Sonra tesadüfen reklâm ve TV piyasasında olan Nahit Altıparmak'la tanıştım. O bana çok babalık yapmıştır, çok yardımcı olmuştur, bana evini açmıştır. Derken çalışmaya başladım. İlk olarak Rumelihisarı'nda bir barda çalıştım. Hem barda çalışıyor hem de arada bir şarkı söylüyordum. Herkes gittikten sonrada orada uyuyordum. Aynı yerde karnımı da doyuruyordum. İlk paramı orada kazanmaya başladım. Sonra Eylül Bar'ın sahibi vardır, Ayten Hanım. 15 yıldır manevi annemdir. Bana hep sahip çıkmıştır, elimden tutmuştur. Onun yanında da çalıştım. Kazandığım parayla
kendime bir odalı ev tuttum. Öyle, öyle bugünlere geldik.

Biraz önce "Küçükken değil ama büyüyünce tacize uğradım" dediniz, kimler, nasıl taciz ettiler?

Tacizin ilk şekli, "Gel sana albüm yapalım, filmde oynatalım" oldu. Ama benim bu anlamda hep bir zihin açıklığım vardı. Hiçbir zaman kandırılmadım. Genelde hep sözlü tacize uğradım. Dediğim gibi çok şanslı insanım. Zor anlarımda hep bir şekilde kurtuldum. Bir de erkek gibi bir kız olduğum için, kimse bana yaklaşmaya pek cesaret edemezdi. Ama yine tatsız şeyler yaşadım tabii. Yaşamadım diyemeyeceğim.

Profesyonel anlamda müzik hayatınız ne zaman, nasıl başladı?

23 yaşında başladı. Bana albüm bile yapılmıştı. Fakat piyasaya çıkmadı... Uzun süre bu anlamda hep hevesim kursağımda kaldı. Hiçbir yol alamadım. Sonunda yıldım ve şarkıcı olmaktan vazgeçtim. Kendimi geri çektim. Bu dönemde Meral Okay sayesinde bir sürü televizyon dizileri gelmeye başladı. 14 tane dizi filmde oynadım, bir firmanın reklâm yüzü oldum, bir sinema filminde oynadım. Bu işler sayesinde biraz rahatladım. Çünkü iyi para kazanmaya başlamıştım. Başlamıştım ama hep bir yerde sorun çıkıyordu. Tıkanıp kalıyordum. Ya oynadığım dizi yayından kalkıyordu, ya da çektiğim film vizyona girmiyordu. Albüm yapmıştım, o bile piyasaya çıkmıyordu. Dediğim gibi sonunda pes ettim, geri çekildim.

Ne yaptınız?

Kazandığım para ile oturduğum eve stüdyo kurdum. Bir aranjör arkadaşımla stüdyoya kapanıp, şarkı yapmaya başladım. Bu dönem içinde, çevremi kullanarak, bestelerimi ünlü isimlere verdim. Derken ilk şarkımı İzel seslendirdi. Sonra arkası geldi. 56 yıldır evde oturup, sadece beste yaptım. Şarkıcı olmaktan vazgeçmiştim artık. Besteci olarak saygı görmek, takdir almak hoşuma gitmişti.

Şarkıcı olarak saygı görmediniz mi?

Yok, görmüyordum. Sahnedeyken takdir görmek yerine, kötü kadın muamelesi görüyorsun. Hele seksi ve böyle etli butlu bir kadınsan hemen, "Biz bunu alırız, götürürüz. İki şampanyaya tav olur" durumu yaşıyorsun. Yok öyle bir şey! Bunlara çok sinirlendim... Biraz da o yüzden şarkıcılıktan elimi eteğimi çektim. Kendi kendimin patronu olana kadar da bu işi yapmamaya karar verdim. Bestelerimle bir noktaya gelince, şarkıcılığa dönmeye karar verdim zaten. Yani biraz güçlenmeyi bekledim.

Ve "Şerefe" isimli albümünüzü piyasaya çıkardınız...

Evet... Bulgaristan'da yaşayan ve müzikle uğraşan Silvestar Lolov sayesinde çıkardım bu albümü. Lolov'la "baba" dediğim Nahit sayesinde tanıştım. Birbirimizi çok sevdik. Albüm yapma fikri doğunca, tası tarağı topladığım gibi Bulgaristan'a gittim. Üç, dört ay orada yaşadım ve senfoni orkestralarıyla, bando takımlarıyla şahane bir albüm yaptık. Çok heyecanlı, samimi bir albüm oldu. Silvestar her anlamda bana destek oldu... O benim beyaz meleğim zaten. Albümü bitirince de Türkiye'ye döndük ve albümü çıkardık işte.

Ne diyelim, hayırlı olsun.

Teşekkürler. Benim çok satmak, şöhret olmak, patlamak gibi bir derdim yok. Tek derdim var, sadece saygı görmek istiyorum. Çünkü ben, yaşayan herkese çok saygılı birisiyim. Zaten herkes birbirine saygılı olsa, bugün, bu olayları yaşamayız. Bizim sanata, sanatçıya, ölüye, diriye hiçbir şeye saygımız yok. Saygısız bir millet olduk, çıktık. Ama ben direneceğim. Çünkü insanların şarkılarımı dinlemesini, sevmesini istiyorum. Konser vermek istiyorum. Bu isteklerimi bu kez yerine getireceğim. Artık pes etmeyeceğim.

SARSÜRLENEN KLİP

İlk klibiniz, elinizde şarap kadehi olduğu için Kral TV’den geri döndü. Çıkardınız mı o sahneleri?

Evet. Kral TV, RTÜK'ün bu klibe, bu haliyle yayın izni vermeyeceğini söyleyerek, şarap kadehli olan bölümleri çıkarmamızı rica etti. İsmi 'Şerefe' olan bir şarkıya nasıl bir klip çekebilirdim ki? Ayrıca şunu söylemek isterim ki, bardakların içindeki şarap değil, vişne suyu vardı. Görüntüde şarap şişesi, kadehi ağzına götürenler vardı ama sonuçta bu bir rol, bir oyundur. Bu bir sanattır. Böyle söylememize rağmen olmaz dediler. Peki, ben kadeh içinde ne içecektim, süt mü, ayran mı? Sonuçta dedikleri oldu. Kadehli sahneleri kaldırdık. Ben bundan sonra şarkı yazarken, ya da klip çekerken memleketin durumuna mı bakacağım, anlamadım ki? Sanat yapamayacağız herhalde.

Klibinize yasak gelmesi, işinize yaradı mı?

Reklâm açısından mı? Vallahi ayranla meşhur olacağım hiç aklıma gelmezdi. Bir sonraki klipte de ayran banyosu yapmayı düşünüyorum. Ayrancılara şimdiden duyurulur. İşin esprisi bir yana, birileri bizi yola getirmeye çalışıyor. Kimse beni yola getirmesin! Ben müzik yapıyorum. Politikacı değilim. Olanlara çok üzülüyorum. Ve gidişatı da çok iyi görmüyorum. Böyle giderse çıkar giderim yani.

FERHAT CENNET'İ BİN YTL’YE ALDI

Şimdi sözlerini yazdığınız "Cennet" şarkısını Ferhat Göçer seslendirmişti. Sonra kendisiyle kavga ettiniz. Ne oldu aranızda?

Kavga etmedim. Sadece küstüm, o kadar. Benim bir tek derdim vardı; Ferhat benim arkadaşım. Şarkıyı aldıktan sonra bir kere bile telefon açıp, hatırımı sormadı. Bir teşekkür bile etmedi. Beklediğim tek şey buydu. Ama aramadı. Ne zaman yeni albüm için çalışmalara başladı, aramaya başladı. Böyle olmaz ki? Biz takdiri nereden göreceğiz? Dinleyici bizi tanımıyor ki? Oysa tanımalı. "Cennet"i herkes Ferhat yazdı biliyor. Neden öyle bilinsin? Bundan böyle öyle bilinmeyecek işte! Çünkü öyle bilinmesi, sanatkârın hakkına tecavüzdür.

Cennet”in söz yazarı olarak Ferhat Göçer'den ne kadar ücret aldınız?

1 milyar... Ferhat arkadaşımdı. Oturup ondan fazla istemem olmazdı.

Yeni albümü için de bir şarkı istemiş Ferhat Göçer, verecek misiniz?

Tabii. Çünkü satışları iyi bir sanatçı. Dolayısıyla bize faydası oluyor. Belli bir fiyat istedim. Verirse, alır şarkımı. Bu kez çok para istedim ama vermiyor o parayı.

Bir milyarın kaç katı istediniz?

20 katı istedim. Çok mu istemişim? O çok istediğimi düşünüyormuş. Neyse ben yine de fiyatımı indirdim ve 10 katını istedim. Fakat yine çok bulmuş. Kendisi bilir... Artık indirim yapmam. Alırsa alır. Sonuçta şarkısı hazır, duruyor bende.
hürriyet / sema denker
 
Geri
Üst