2 bin 500 yıllık Burmalı sütunun sırrı...

sevgi10

Üye
Üye
2 bin 500 yıllık Burmalı sütunun sırrı...
burmalı sütun
119770.jpg
2 bin 500 yıl önce yaşanan kanlı zaferin izlerini taşıyan Burmalı Sütun, egzoz gazıyla eriyor. 31 kent devletinin savaş ganimetini eriterek döktüğü bronz sütunun tarihi sırrı:
Hâlâ 2 bin 500 yıl önce yaşanan kanlı zaferin izlerini taşıyan Burmalı Sütun, üç yılan başlı haliyle minyatür kitaplarına, gravürlere konu oldu. Bugünse ancak ‘turistik’ bir ilgiyle varlığının farkına varılabiliyor. Persleri yenen 31 kent devletinin 2 bin 500 yıl önce savaş ganimetini eriterek döktüğü bronz sütun, Sultanahmet’te göz göre göre ‘tarih oluyor’

Tarihi Sultanahmet Meydanı’ndaki Dikilitaş ve Örme Sutün’un tam ortasında dünyanın en önemli bronz eserinden biri duruyor: Burmalı Sütun... Ama tüm dünyada klasik dönem şaheseri olarak kabul edilen sütun günden güne eriyor.
2 bin 500 yıllık tarihi eserin üzerindeki yazıtlar artık okunmuyor.
İstanbul 2010’da Avrupa’nın kültür başkenti olmaya hazırlanırken, Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi’nin çağrısı var: Bu bronz şaheserin birebir benzeri yapılıp yerine konsun, aslı koruma altına alınsın.

M.Ö. 478, zafer sarhoşluğu
Burmalı Sütun, bir diğer adıyla Yılanlı Sütun, Yunan kent devletlerinin ülkelerinde Perslere karşı yaptıkları son savaş ‘Plataiai’de kazandıkları zaferin anısına MÖ 477-478’de yapıldı. 31 kent devletinin mücadele ettiği savaş sonunda ganimetler eritilip yekpare şekilde dökülerek Burmalı Sütun oluşturuldu.


119769.jpg



Sütun birbirine sarılı üç yılan ve onların taşıdığı altın kazanından oluşuyordu. Sütunun kıvrımlarına savaşta mücade eden 31 kent devletinin isimleri kazıldı. Eser, kazanılan zaferin anısına Yunanistan’da antik Delfoi Apollon Tapınağı’na sunuldu. Sütunun İstanbul’a gelmesiyse M.S. 330’ları buldu. Büyük Konstantin, (Doğu) Roma İmpatorluğu’nun başkentini süslemek isteyince Burmalı Sütun da bugünkü Sultanahmet Meydanı’na geldi.
Osmanlı minyatürlerinde de kendine yer bulan Burmalı Sütun 17. yüzyıla kadar sekiz metrelik boyuyla biliniyordu. Bugün ancak beş metresi ve 29 kıvrımı ayakta. İstanbul’a geldiğinde üzerinde olan üç yılan başı da yıllardır yerinde değil.
1848 yılında Ayasofya kazılarında bulunan yılan başlarından biri İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde. Açık havadaki sütunun üzerindeki çatlaklar ve deliklerse endişe yaratıyor.
119775.jpg
İstanbul Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Gülbahar Baran Çelik’e göre durum acil: “Burmalı Sütun, klâsik dönemin şahaseri olarak kabul ediliyor tüm dünyada. Yunanlılar bütün savaş ganimetlerini eritip yapıyorlar. Sosyal, siyasal ve inanç anlamında çok şey ifade ediyor. Bizim burada çok sıradan bir hali var, önemsenmiyor. Her geçen gün daha fazla yıpranıyor. O bölgede bir otobüs geçişi var. Özellikle araçların çıkardığı gazlar, hava kirliliği, mevsimsel değişiklikler bronz üzerinde çok büyük etki yapıyor. Bronzun olumsuz yanlarından birisi, açık hava koşullarına dayanamaması, bundan sonra ne kadar dayanır bilemiyorum. Doğrusu, onun iyi bir konservasyon ve restorasyon geçirmesi. Çok pahalı işlemler de olsa yerine replikası konsun, eser müzeye kaldırılsın.”
Aslında bu konuda İstanbul’un önünde bir örnek de var: 1200’lerde İstanbul’daki Latin istilasının ardından, dönemin Hipodromu olan Sultanahmet’ten alınıp Venedik’teki San Marco Katedrali’ne götürülen muhteşem bronz atlar.
Bugün katedrali o atların replikaları süslüyor, orijinal eserse kilisenin içerisinde korunuyor.

Yılan başlarına ne oldu?
1970’de detaylı bir çalışma yapan Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel, Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki ‘Hünername’de Fatih Sultan Mehmet’in kargısını fırlatarak yılan başlarından birinin çenesini kırdığını tespit etmişti. Burmalı Sütun üç yılan başlı haliyle son olarak Avrupalı gezgin A. De la Motraye’nin 1699 tarihli gravüründe göründü. Silahtar Fındıklılı Mehmet Ağa ‘Nusretname’de 21 Ekim 1700’de yılan başlarının büyük gürültüyle kırıldığını anlattı. Ord. Prof. Arif Müfid Mansel’e göre yekpare bronzdan dökülmüş eserde kırılmaya en müsait yerin yılan başları olduğundan, bu başlardan herhangi biri kırıldığında diğerlerinin de onu takip etme ihtimali bulunuyordu.
Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Çelik de “Sütun üzerindeki başların kırılması için birçok sebep söyleniyor. Asıl sebep eser yorgunluğu olarak düşünülüyor. Başlardan biri düşünce diğerlerinin de dengesinin bozulup düştüğü tahmin ediliyor” diyor.
haber7
 
Geri
Üst