Ağlamak ayıp değilmiş

ARWEN

Yeni Üye
Üye
Ağlamak ayıp değilmiş
Ağlamak ayıp değilmiş

Kalabalık bir şehirde, zamana tutsak, birbirinin gözlerine, ellerine, sözlerine esir, güneşin içini ısıtmaya yetmediği ama varlığı ile gülümsediği ılık bir sonbahar sabahı.
Sanırım artık istemiyorum gelmeni… İstedikçe daha bir uzaklaşıyorsun, istedikçe daha bir sızlatıyorsun yüreğimi ve bir de sanırım YOKLUĞUNDA BULDUM BEN SENİ!
Boşluğunu doldurabilmem mümkün olsaydı eğer; aslında o kadar önemli değildi çekip gitmen. Ağlamaktan utanırdım, çekinirdim, yapamazdım bırakıp gitmeseydin; anladım ki utanılacak, çekinilecek, daha da önemlisi yapılamayacak bir şey değilmiş AĞLAMAK, çünkü anladım kalbinden süzülüp geliyorsa gözyaşların AĞLAMAK AYIP DEĞİLMİŞ…
Gözyaşlarım narin, çekingen, bebek kokan gerdanına deniz kabuklarından kolye olsun ve yüreğimden süzülüp gelen her damla yaş; verdiğin sözü unutturmayacak şekilde yaksın bedeninin her köşesini…
Ayrılığa dayanmak bile zor değilmiş, güzel bir yerde başlasaymış eğer. Hırsızlık yüz kızartır mıydı çalınan şey birinin kalbi-gülüşü-sevgisi olsaydı?.. Hiç kızarmasın o güzel yüzün; sen çalmadın kalbimi, sen almadın sevgimi; BEN İSTEYEREK verdim…
O kadar yürek burkmazdı; alıştığım, yaşadığım, eridiğim, duyabilmek için bin bir türlü bahaneler uydurduğum sesin; HİÇ DUYMASAYDIM!..
Unutmak kolay olurdu belki; aramızda hava kalmayacak kadar sıkı sarılmasaydım bedenine! Ve ıslak, küçücük bir öpücüğün bile yakmasaydı dudağımı ! Göğsümü sıkıştırmasaydı kalbim o sırada…
Yerine başka şeyler koyabilirdim belki; uzun gece sohbetlerin olmasaydı, son sigaramın son dumanını paylaşmasaydın benimle…
Gözlerinde tanımasaydım seni, hayata gülümsemeye çalışan kalbinin küçük tıkırtılarını yaşamasaydım içimde, hiç de zor olmazdı bırakıp gitmene dayanmak…
Kocaman ama küçücük yaşına sığdırdığın onca yükün, bazen kadınsı ve olgun,

bazen çocuksu içtenliğin olmasaydı, hiç de zor olmazdı seni de diğer sevdiklerimin yanına koymak…
Artık saniyeler, dakikalar, saatler, sabahlar, akşamlar; HEP SENSİZLİĞİN SonRASI, ve artık gözlerime AĞLAMAYI ÖĞRETTİM. Ki o yaşlar yüreğimden süzülüp geliyor, döküldüğü gözleri yakıyor acımasızca. Artık haksızlık edip kızmıyorum her doğan güneşe, her şeyi; SENSİZLİĞİ bile sığdırıyorum içime. Bunu yaparken kaybettiğim tek şey; sevgiye-aşka dair bütün iyi niyetlerimi bir-bir yargılayıp asıyor olmam DARAĞACINA…
Artık, dişlerimi dudaklarıma bastırıp kanamayı öğrettim onlara; bırakıp giderken gör, o akan kan damlalarını ve yanaklarına veda busesi olarak koy diye…
Başımı vurmuyorum hiçbir yere artık; seni daha iyi tanıyabilmek, aklından geçenleri , senin kendini andığın gibi anlayabilmek için.
Ayrılık kapıyı çalıyor içimi tırmalarcasına AÇMA DUR! Biraz daha bekle. Çünkü SANA MECBURUM! SEN BUNU BİLMİYorSUN. İçimi seninle ısıtıyorum, biliyorum körüm, telaşlıyım, kırgınım ama kalbime sığmıyor aklımdan geçenler. Ve ben ne düşünürsem düşüneyim, ne söylersem söyleyeyim, sen o kapıyı açacak Ve ………

Gitme demek istedim aslında
Sana akan her göz yaşımda,
Sözcükler düğümlendi boğazımda,
Öylece bakakaldım gittiğin o yola……


 
Geri
Üst