Allah Sevgisi Ve Allah Korkusu Beraber Nasıl Olur?

nisan

Yeni Üye
Üye
Allah Sevgisi Ve Allah Korkusu Beraber Nasıl Olur?
islamda allah sevgisi
Soru şu: “(1) Biz Allah’tan (c.c) korktuğumuz için mi, yoksa onu sevdiğimiz için mi ibadet ediyoruz? (2) Çünkü kişi korktuğu kişiyi sevmez, sevdiği kişiden de korkmaz herhalde. Cevap yazarsanız çok memnun olurum? Çünkü başkalarına da sordum ama tam bir cevap alamadım. Lütfen cevap yazın. (3) İnşallah günaha girmiyorumdur?”

Bir sorunun içinde üç soru var. Önce son sorudan (3) başlayalım. Bu sorunun sahibi böyle sormakla günaha girmez. Aksine doğruyu araştırmakla sevap bile kazanacağı umulur.

Sonra ikinci soruyu ele alalım; “Çünkü kişi korktuğu kişiyi sevmez, sevdiği kişiden de korkmaz herhalde.”

Bu soruda korkunun bütün türlerinin sevgiyle birlikte olamayacağı düşünülüyor. Aslında öyle değil. Sevgiyle birlikte olan korkularda vardır. Bu noktada kişi korktukça sevilir, sevildikçe korkar. Biz bu korkuya “çekici korku” diyoruz.

Bunun yanında insanı gerçekten korkutan, sevgiyle birlikte ol(a)mayan, korkuttukça kendinden uzaklaştıran korkulara da “itici korku” diyoruz.

Nasıl oluyor bu korkular?

İnsanın yeryüzünde en sevdiği varlıklar arasında, annesi, babası, eşi ve çocukları da vardır. İnsan bunları sever. Uğrunda saçını süpürge edecek, hatta canını verecek kadar sever onları. Aynı anda bu kişilerden de korkar. İşte burada sevgi ve korku bir araya gelir ve kişi korkmaktan lezzet almaya başlar. Aynen ufak bir çocuğunun annesinin şefkatli tokadından korkup, yine annesinin kucağına koşması gibi bir şeydir bu [II]…

Kendisine layık bir evlat olamamakla canım gibi sevdiğim babamı üzmekten korkarım. Hoşlanmadığı bir şey yaparım diye annemi üzmekten korkarım. İhmal etmek endişesiyle eşimi incitmekten korkarım. Verdiğim sözü tutamama korkusu ile çocuklarıma karşı mahcup düşmekten korkarım.

Bütün bu korkular sevdiğimizin sevgisini kaybetme korkusudur. Bütün bu korkularda sevdiğimizin sevmediği şeylerin uzağında durma onlardan sakınma vardır. Bu şekilde sevimsiz şeylerin bizleri sevimsiz hale getirmesinden korkarak, sürekli sevimli kalmaya, sürekli sevilen olmaya çalışırız.

Zaten Kuran’ın bir çok yerinde geçen ve Allah’tan korkma anlamı yüklenen “takva” kelimesi de, öncelikli olarak Allah’ın yasaklarından sakınma, o yasakların uzağında durma, bu işte titizlik gösterme anlamlarına gelir.

Sevgiyi kaybederim, sevdiğimi üzerim korkusu çok tatlı bir korkudur. Sevgiliye doğru çeken bir korkudur.

Sevgiliye doğru çeken bu korkunun karşısında duran itici korkuda şu anlama gelir: Sevimsiz şeylere karşı duyulan korkular, mesela yılan gibi, trafik kazasında paramparça olmak gibi, bazı üçüncü dünya ülkelerinde yargısız infaz yapan polisten korkmak gibi bir şeydir bu…

İnsan bu korku türünde, korktuğundan ne kadar uzak durursa o kadar rahat eder, emniyet içinde olur. Bu da iten korkudur.

Buraya kadar yaptığımız açıklamalarda takvanın ne anlama geldiğinin yanında kişinin sevdiğinden de korkabileceğini, bundan da mutlu olabileceğini açıklamaya çalıştık.

Gelelim son soruya;

“Biz Allah’tan (c.c) korktuğumuz için mi, yoksa onu sevdiğimiz için mi ibadet ediyoruz? (1)”

“Allah beni cehenneme atacak, orada yakacak veya şunu yapmazsam çarpacak” korkusuyla hareket eden Müslümanların “babamın elini öpmezsem dayak yerim” diyen çocuktan farkı pek yoktur. Çocuklar, çocuk olduğu için belki maruz görülür, ama “büyümüş çocuklar” maruz görülür mü bilmem?...

Bir babanın eli üç şeyden ötürü öpülür.

Bir; gelecek menfaat için.

İki; el öpmezse başa gelecekler veya gidecek menfaatler için.

Üç; baba sevildiği için ve babanın sevgisine layık olmak içi.

Evet bir el bu üç şeyden biri için öpülür. İlk iki öpme şekli çocukluktan olgunluğa gidiş yolunda makul ve maruz görülebilir. Ama olgunlukta bu şekillerden ilk ikisi makbul değildir.

Olgun bir Müslüman’ın kulluğu cennet menfaati için olmayacak, cehennem korkusu için de olmayacaktır. Sadece ve sadece Allah rızası için olacaktır.

Ama bir Müslüman’ın olgunluk çizgisini koruması her zaman mümkün olmaya bilir. Olgunluk bazen “kısa devre” yapabilir. O zaman cehennemin itici, cennetin çekici fonksiyonu devreye girebilir.

Cennetin ve cehennemin de inanç dekorundaki yeri de tam bu noktada kendini gösterir. Cehennem geride kalanları ileriye itmek için, cennet ise Allah rızası gibi bir hedefe giden yolda tembellik ve gevşeklik gösterenleri teşvik için vardır. Onlar gaye değildir. Gayeye giden yolda, yolda kalınmaması, sağlıklı yolculuk yapılması için birer vasıtadır.

Hiçbir baba evladının kendisinden korktuğu için kendini sevmesini istemez. Yine hiçbir baba elde edilecek menfaat için de sevilmeyi de istemez.

Aynen bunun gibi, Allah cc. korkulduğu ve bir menfaat beklendiği için sevilmekten münezzehtir.

Neyse kısa keseyim. Cevabın önceki yazılarıma göre uzun olduğunun farkındayım. Sanırım bu kadar yeter.

Kendi adıma şöyle istiyorum, “Allah’ım beni cennetin çekiciliğine kendini kaptıran, cehennem korkusu ile kulluk yapan kullarından eyleme. Allah’ım beni senin sevgini, senin rızanı kazanmak için kulluk yapan, bu sevgiyi kaybetme korkusu ile senden korkan kullarından eyle.” Amin.

Sizde kendi adınıza isterseniz dûama ortak olup amin diyebilirsiniz.
 
Geri
Üst