|| Atımızı Alan Yolumuzu da Almadı Ya ||

Angel_tears

Yeni Üye
Üye
|| Atımızı Alan Yolumuzu da Almadı Ya ||
Hayatımızda “Neden?.. Niçin?” ile başlayan sorular zaman zaman çoğalır ve bu sorgulama ve hatta yargılama sürecinde tıpkı sürecin kendisi gibi sıkıntılı oluruz.

Olumsuz iç ve dış konuşmaları genelde,
geçmiş yaşamımıza ait keşkeler vb… ya da geleceğe dair kuşkular nedeniyle yaparız.

Aslında bir çok insanın, doğayı ve canlıları seven, onların farkında olan güzel ve her şeyi sığdırmaya çalıştığı kocaman bir yüreği olduğunu düşünüyorum.

Dünyaya pırıl pırıl, tertemiz geldikten sonra o veya bu nedenle sonradan ediniyoruz iyilerle birlikte kötüde ne varsa.


Tecrübe çok önemli tabiî ki ancak çoğunlukla eskiden bir durum sonucunda tecrübe ettiğimiz bir konuda, durum değişmiş olmasına rağmen aynı tecrübe ile hareket eder ve hemen peşin hüküm veririz.

Tecrübelerimiz bize önce cesaret ve sonrasında başarı getirirken zaman zaman engelde olabilmektedir. Bence herşeyi ve hatta herkesi kendi şartlarında ve zamanında değerlendirdiğimizde doğru yapmış oluruz. Yani en doğrusu tecrübelerimizi yeni bilgilerimizle örtüştürerek hareket etmemiz.

Hayatımızın bir çok anında, neden ve niçinleri kullandıktan sonra…
Olumsuz tecrübelerimizi de aktarırız bol bol...
Ve üçüncü adımda kullandığımız SERT dilin yardımıyla bu olumsuz gidişatı iyice perçinleriz.

Veeee... Genelde egomuzun etkisiyle “Sen! Dili” ya da “Ben! Dili” kullanırız.

Sen dilini genellikle beğenmediğimiz veya yargıladığımız durumlarda “Sen böylesin!..” “Sen niçin yapmadın!” vb… kullanırız. Tabi bu arada siz kendi egonuzla hareket ettiğinizde karşı tarafta kendi egosuyla hareket edip direndiği için olsa gerek, sen dili kullanılan tarafın memnun olduğunu görmedim.

Ben dilini ise kendini ifade etmek için denilse de genelde kibirli bir şekilde kendimizi övmek için kullanırız.

Oysa bizim inançlarımız, gelenek, göreneklerimiz vb. den oluşan kültürümüzde sevgi, hoşgörü hakim iken bu sen veya ben dillerinin yoğunluğuna şaşırmadan edemiyorum.

İşte böyle bir koşturmacadır sürer gider, herkes birbirine kendisini ifade eder. Herkes her şeyden şikayet eder. Bu arada aynı zamanda herkesinde mazeretleri vardır.

Sorumluluğu kendisi üstlenmeyenler başka birine yükler. Bu arada her şeyden başkaları sorumlu olduğu ve işlerini iyi yapmadıkları için şikayet eder tabi. Oysa tek başına sadece birimiz, birileri herşeyden sorumlu nasıl olur değil mi?...

Herhangi bir tatlının ya da yemeğin tadından içindeki öğelerden sadece birini sorumlu tutabilirmiyiz?

Herşeyden aslında hepimiz sorumluyuz değil mi?

Peki nasıl düşünmeli? Nasıl davranmalı? Nasıl olmalı? Nasıl durmalı?

Ben zaman zaman küçük detaylar yormaya başladığında büyük resme bakmaya motive olurum.

Zira büyük resme baktığımda gözümde büyüttüğüm gibi değil aslında oldukları gibi görünür herşey...

Bazen büyük resmin küçük bir detayına takılıp kalırız. Olduğun yerde durarak ilerleyemeyeceğine göre, tepinip duracağımıza ders alıp yolumuza devam edelim.

Son günlerde duyduğum hoşuma giden bir söz var, illa birşey erteleyeceksen vazgeçmeyi ertele, canını sıkma, ATIMIZI ALAN YOLUMUZU DA ALMADI YA…

Öyle de gideriz, böyle de gideriz aydınlığa...
smile.gif

 
Geri
Üst