Bayburt Şehir Tanıtımı

Bayburt Cami ve Mescitleri


Ulu Cami (Merkez)

00005575.jpg
Bayburt Ulu Camisi’nin, Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Mesut zamanında (1282-1298) yaptırıldığı sanılmaktadır. Ancak değişik tarihlerde gördüğü onarımlar nedeni ile orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1967 yılında yapının tümünü onarmıştır. Bu onarımda caminin minaresi, mihrap önü kubbesine geçişi sağlayan mukarnaslı tromplardan bazıları ve ibadet mekanına açılan iki kapısı dışında yapının tamamı yenilenmiştir.

Dikdörtgen planlı bir yapı olup, mihrap yönüne dikey, sekiz kalın paye ve bunları birbirine bağlayan geniş kemerlerle ibadet mekanı üç sahna ayrılmıştır. Orta nef kubbeli ve kare bir mekandır. Bunun dışındaki bölümler tonoz örtülüdür.

Ulu Caminin çeşitli yerlerinde kitabe ve ferman metinleri bulunmaktadır. Ancak bunlar caminin yapımı ile ilgili belgeler değildir. Örneğin son cemaat yerinde beş kitabe vardır. Bunların yanında Osmanlıca ferman metinleri bulunmakta olup, bu metinler kadınların çalışma düzeni ile ilgilidir. Mihrabın üzerindeki Arapça kitabe ise 1222 tarihli olup, bir kümbetten alınmıştır. Caminin dış duvarındaki kitabe ise 1820 tarihli bir medrese kitabesidir. Son cemaat yerinin batı duvarının üzerindeki kitabe ise bozulmuş olduğundan okunamamıştır.

Osmanlı Ulu cami plan tüplerinden bir örnek olan yapı dikdörtgen planlı olup, üzeri dıştan toprak damlıdır. Caminin önünde sonradan yapılmış bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Buradaki yuvarlak kemerli bir kapıdan ibadet mekanına girilmektedir. Mihrap dikdörtgen bordürle çevrilmiş sivri kemerlidir. Büyük ölçüde özelliğini yitirmiştir.

Caminin orijinal minaresi kare kaide üzerine silindirik gövdeli olarak yükselmektedir. Petek kısmı da oldukça kısadır. Minarenin sekiz cepheli pabuçluğu ve yuvarlak gövdesinde geometrik ve bitkisel motifli çiniler bulunmaktadır. Bu şekildeki minareler Anadolu Selçuklu geleneğinin bir devamıdır.


Ferahşat Bey Cami (Demirözü)

pulurcami.jpg

Bayburt Demirözü İlçesinin Pulur (Gökçedere) bucağında bulunan Ferahşat Bey Camisini Akkoyunlu Korkmaz Bey’in oğlu Ferahşat Bey 1517 yılında yaptırmıştır. Ferahşat Bey bu caminin yanı sıra medrese, han, hamam, imaret ve konukevi de yaptırmıştır. Ancak bunlardan han, imaret ve konukevinden hiçbir iz günümüze gelememiş, hamam ise harap bir durumdadır. Yapı topluluğunun kuzeydoğu köşesinde XVI.yüzyılın başında yapıldığı sanılan L biçimli beş bölümlü bir medrese yer almaktadır. Bu medresenin avluya açılan kapıları ve pencerelerinin kemerleri üzerine Farsça yazılı kitabeler bulunmaktadır. Yapı topluluğunun üzeri düz toprak damla örtülüdür.

Osmanlı mimarisinin tek kubbeli cami tiplerinden olan bu yapı iki renkli kesme taştan yapılmıştır. Yalnızca kare kaide üzerinde yükselen minaresi tuğladandır. Caminin önünde üç sütunun taşıdığı ve ibadet mekanının uzantısı olan duvarlarla desteklenen kubbeli, üç bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli kapısından kare planlı caminin içerisine girilmektedir.


Kutlu Bey Cami (Sünür-Çayıryolu)

Kutlu Bey Camisinin ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda bir kitabesi de günümüze gelememiştir. Bazı kaynaklarda XIV.yüzyılın ikinci yarısında Fahrettin Kutlu bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Ancak cami üzerindeki bir kitabeden camiyi Akkoyunlu Devletinin kurucularından Turali Bey’in oğlu Fahrettin Kutlubey 1550 yılında onardığı öğrenilmiştir.

Caminin minaresi üzerindeki kitabede 1676 tarihi bulunmaktadır. Osmanlı-İran savaşları sırasında İran Şahı Tahmasp bu bölgeye hücum ederek çevreyi yağmalamış, cami ve medreseleri de yıktırmıştır. Kutlu Bey Camisi de bu arada tahrip edilmiştir. Bundan sonra Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1550 yılında onarılmıştır.

Cami, açık bir avlunun sonunda bulunmaktadır. Son cemaat yeri ve ibadet mekanı dört kalın ağaç direkle mihrap yönüne dikey üç sahna bölünmüş ve üzeri de toprak damla örtülmüştür. Caminin 30 m. doğusunda XIV.yüzyıl sonlarında yapıldığı sanılan sekizgen planlı türbe yer almaktadır. Günümüzde mimari ve sanat tarihi yönünden herhangi bir özelliği kalmamıştır.


Yukarı Hınzeverek (Çatalçeşme) Cami (Demirözü)

Demirözü ilçesi Çatalçeşme Köyü’nde bulunan Yukarı Hınzeverek Camisinin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Ancak Pulur ve Sünür’e yakın olmasından ve oradaki camilerle benzerlik göstermesinden bu yapının bir Akkoyunlu eseri olduğu sanılmaktadır. Değişik zamanlarda onarım gördüğünden özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Kare planlı ibadet mekanının üzeri tromplar yardımı ile duvarlara dayanan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Sonraki yıllarda bu kubbe yıkılmış ve caminin üzeri dört ahşap ayağın taşıdığı bir örtü ile kapatılmıştır.

Caminin önünde dikdörtgen planlı dışa açık bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Mihrabı dışa taşkın olmayan yarım yuvarlak şekilde olup, sanat tarihi yönünden bir özellik taşımamaktadır. Kesme taş kaide üzerindeki minaresi tuğladan, silindirik gövdelidir.


Yakutiye (Yeni) Cami (Merkez)

Bayburt Cumhuriyet Caddesi üzerinde, Eski Yakutiye Medresesinin bulunduğu alanda yer alan Yakutiye Camisi Evkaf Nezareti’nin (bugünkü Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün) ve Bayburt halkının yardımlaşması ile 1913 - 1915 yılları arasında yapılmıştır .

Cami ve minaresi tamamen kesme taştan olup , işçiliği taş işleme sanatının güzel örneklerindendir .


Zahit Efendi Camisi (Merkez)

Merkez Zahit Mahallesi’nde bulunan cami 1514-1515 tarihleri arasında bugün aynı mahalleye ismi verilen Zahit Efendi tarafından yaptırılmıştır . Birkaç kez onarım gören cami ve minaresi orijinal yapısını muhafaza etmektedir . Evliya Çelebi Bayburt’u ziyaretinde bu camiden bahsetmiştir.


Ulu Cami (Merkez)

00005575.jpg
Bayburt Ulu Camisi’nin, Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Mesut zamanında (1282-1298) yaptırıldığı sanılmaktadır. Ancak değişik tarihlerde gördüğü onarımlar nedeni ile orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1967 yılında yapının tümünü onarmıştır. Bu onarımda caminin minaresi, mihrap önü kubbesine geçişi sağlayan mukarnaslı tromplardan bazıları ve ibadet mekanına açılan iki kapısı dışında yapının tamamı yenilenmiştir.

Dikdörtgen planlı bir yapı olup, mihrap yönüne dikey, sekiz kalın paye ve bunları birbirine bağlayan geniş kemerlerle ibadet mekanı üç sahna ayrılmıştır. Orta nef kubbeli ve kare bir mekandır. Bunun dışındaki bölümler tonoz örtülüdür.

Ulu Caminin çeşitli yerlerinde kitabe ve ferman metinleri bulunmaktadır. Ancak bunlar caminin yapımı ile ilgili belgeler değildir. Örneğin son cemaat yerinde beş kitabe vardır. Bunların yanında Osmanlıca ferman metinleri bulunmakta olup, bu metinler kadınların çalışma düzeni ile ilgilidir. Mihrabın üzerindeki Arapça kitabe ise 1222 tarihli olup, bir kümbetten alınmıştır. Caminin dış duvarındaki kitabe ise 1820 tarihli bir medrese kitabesidir. Son cemaat yerinin batı duvarının üzerindeki kitabe ise bozulmuş olduğundan okunamamıştır.

Osmanlı Ulu cami plan tüplerinden bir örnek olan yapı dikdörtgen planlı olup, üzeri dıştan toprak damlıdır. Caminin önünde sonradan yapılmış bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Buradaki yuvarlak kemerli bir kapıdan ibadet mekanına girilmektedir. Mihrap dikdörtgen bordürle çevrilmiş sivri kemerlidir. Büyük ölçüde özelliğini yitirmiştir.

Caminin orijinal minaresi kare kaide üzerine silindirik gövdeli olarak yükselmektedir. Petek kısmı da oldukça kısadır. Minarenin sekiz cepheli pabuçluğu ve yuvarlak gövdesinde geometrik ve bitkisel motifli çiniler bulunmaktadır. Bu şekildeki minareler Anadolu Selçuklu geleneğinin bir devamıdır.


Ferahşat Bey Cami (Demirözü)

pulurcami.jpg

Bayburt Demirözü İlçesinin Pulur (Gökçedere) bucağında bulunan Ferahşat Bey Camisini Akkoyunlu Korkmaz Bey’in oğlu Ferahşat Bey 1517 yılında yaptırmıştır. Ferahşat Bey bu caminin yanı sıra medrese, han, hamam, imaret ve konukevi de yaptırmıştır. Ancak bunlardan han, imaret ve konukevinden hiçbir iz günümüze gelememiş, hamam ise harap bir durumdadır. Yapı topluluğunun kuzeydoğu köşesinde XVI.yüzyılın başında yapıldığı sanılan L biçimli beş bölümlü bir medrese yer almaktadır. Bu medresenin avluya açılan kapıları ve pencerelerinin kemerleri üzerine Farsça yazılı kitabeler bulunmaktadır. Yapı topluluğunun üzeri düz toprak damla örtülüdür.

Osmanlı mimarisinin tek kubbeli cami tiplerinden olan bu yapı iki renkli kesme taştan yapılmıştır. Yalnızca kare kaide üzerinde yükselen minaresi tuğladandır. Caminin önünde üç sütunun taşıdığı ve ibadet mekanının uzantısı olan duvarlarla desteklenen kubbeli, üç bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli kapısından kare planlı caminin içerisine girilmektedir.


Kutlu Bey Cami (Sünür-Çayıryolu)

Kutlu Bey Camisinin ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda bir kitabesi de günümüze gelememiştir. Bazı kaynaklarda XIV.yüzyılın ikinci yarısında Fahrettin Kutlu bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Ancak cami üzerindeki bir kitabeden camiyi Akkoyunlu Devletinin kurucularından Turali Bey’in oğlu Fahrettin Kutlubey 1550 yılında onardığı öğrenilmiştir.

Caminin minaresi üzerindeki kitabede 1676 tarihi bulunmaktadır. Osmanlı-İran savaşları sırasında İran Şahı Tahmasp bu bölgeye hücum ederek çevreyi yağmalamış, cami ve medreseleri de yıktırmıştır. Kutlu Bey Camisi de bu arada tahrip edilmiştir. Bundan sonra Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1550 yılında onarılmıştır.

Cami, açık bir avlunun sonunda bulunmaktadır. Son cemaat yeri ve ibadet mekanı dört kalın ağaç direkle mihrap yönüne dikey üç sahna bölünmüş ve üzeri de toprak damla örtülmüştür. Caminin 30 m. doğusunda XIV.yüzyıl sonlarında yapıldığı sanılan sekizgen planlı türbe yer almaktadır. Günümüzde mimari ve sanat tarihi yönünden herhangi bir özelliği kalmamıştır.


Yukarı Hınzeverek (Çatalçeşme) Cami (Demirözü)

Demirözü ilçesi Çatalçeşme Köyü’nde bulunan Yukarı Hınzeverek Camisinin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Ancak Pulur ve Sünür’e yakın olmasından ve oradaki camilerle benzerlik göstermesinden bu yapının bir Akkoyunlu eseri olduğu sanılmaktadır. Değişik zamanlarda onarım gördüğünden özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Kare planlı ibadet mekanının üzeri tromplar yardımı ile duvarlara dayanan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Sonraki yıllarda bu kubbe yıkılmış ve caminin üzeri dört ahşap ayağın taşıdığı bir örtü ile kapatılmıştır.

Caminin önünde dikdörtgen planlı dışa açık bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Mihrabı dışa taşkın olmayan yarım yuvarlak şekilde olup, sanat tarihi yönünden bir özellik taşımamaktadır. Kesme taş kaide üzerindeki minaresi tuğladan, silindirik gövdelidir.


Yakutiye (Yeni) Cami (Merkez)

Bayburt Cumhuriyet Caddesi üzerinde, Eski Yakutiye Medresesinin bulunduğu alanda yer alan Yakutiye Camisi Evkaf Nezareti’nin (bugünkü Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün) ve Bayburt halkının yardımlaşması ile 1913 - 1915 yılları arasında yapılmıştır .

Cami ve minaresi tamamen kesme taştan olup , işçiliği taş işleme sanatının güzel örneklerindendir .


Zahit Efendi Camisi (Merkez)

Merkez Zahit Mahallesi’nde bulunan cami 1514-1515 tarihleri arasında bugün aynı mahalleye ismi verilen Zahit Efendi tarafından yaptırılmıştır . Birkaç kez onarım gören cami ve minaresi orijinal yapısını muhafaza etmektedir . Evliya Çelebi Bayburt’u ziyaretinde bu camiden bahsetmiştir.
 
Bayburt Türbe ve Kümbetleri

Bayburt Türbe ve Kümbetleri


Dede Korkut Türbesi (Merkez)

dkturbe.jpg
Bayburt’un güneydoğusunda Merkeze 39 km. uzaklıktaki Masat Köyü’nün hemen çıkışında yer almaktadır.
Halk arasında Alî Baba ismi ile tanınan bu türbenin mimarisi çok eski yıllarda yapıldığını göstermektedir. Aynı zamanda bu türbenin Dede Korkut’a ait olduğu da rivayet edilmektedir. Türbe üzerinde h.718 (1318) tarihi bulunmaktadır. Bu türbenin resmi Orhan Şaik Gökyay’ın 1986 basımı Dede Korkut Hikayeleri Kitabında yer almaktadır .
Türbe kare bir kaide üzerinde, kare planlıdır. İnce uzun olarak yukarıya doğru yükselmektedir. Türbenin üzeri yüksek bir kubbe ile örtülmüştür. Yuvarlak kemerli giriş kapısı ve kapının üzerinde küçük bir mazgal pencere bulunmaktadır.

Şehit Osman Türbeleri (Merkez)


sosmanturbe.jpg

Bayburt’un batısında Şehit Osman Tepesi’nde bulunan iki türbe Saltukoğullarına aittir. Bunlar, Saltukoğulları kumandanlarından Mengüç Gazi’nin kardeşi Osman ve kız kardeşine aittir .
Türbeler kare kaide üzerine kesme taştan yuvarlak gövdeli olarak yapılmışlardır. Türbelerin üzerleri konik külah ile örtülüdür. Giriş kapısı dışında, gövdenin üst kısmında mazgal pencereler bulunmaktadır. Bunun dışında içerisinde ve dışında süsleme elemanlarına rastlanmamaktadır.
Türbeler üzerinde bulunan kitabeler çok silik olduğundan metinleri okunamamıştır. Aynı zamanda şehrin batısındaki kayalık tepeye de adını veren bu türbeler, sarı taştan yapılmış olup taş işleme sanatının güzel örneklerindendir .


Ahmedi Zencan Türbesi (Kümbet) (Merkez)

00005587.jpg
Bayburt Cumhuriyet İlkokulu karşısında bulunan ve halk arasında “Kümbet” diye isimlendirilen bu türbenin, Ahilerden Ahmet-i Zencaniye ait olduğu bilinmektedir .
Ahmet-i Zencani, İlhanlı hükümdarı Olcaytu Hüdâbende Han zamanında , Emir Mahmut tarafından yaptırılan Mahmudiye ve Celaleddin Hoca Yakut tarafından yaptırılan Yakutiye Medresesinde çalışmış, ilim ve kültür yönünden de ün yapmış birisidir. Yapının h.1200 tarihli onarım kitabesi vardır. Sekiz kenarlı bir poligon durumunda olan kümbet kesme taştan yapılmış olup, içinde kare şeklinde bir mezar odası olup, çatısı piramit şeklinde yapılmıştır . Türbenin 1315-1325 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır.


Sünür (Çayıryolu) Kutlu Bey Türbesi (Demirözü)

Akkoyunlu devletinin kurucularından Turali Bey oğlu Kutlu Bey’e ait olan bu türbe, yaptırdığı caminin 30 m. doğusunda bulunmaktadır. Türbede kendisinin ve ailesinin mezarları bulunmaktadır. Şah Tahmasp’ın bu bölgeye yaptığı akınlar sırasında tahrip olmuş ve bir bölümü yıkılmıştır. Bu nedenle de kitabeleri günümüze gelememiştir. Ancak Kutlu Bey’in 1389 yılında öldüğü bilindiğine göre, türbenin de aynı yılda yapıldığı sanılmaktadır . Türbede h.1070 (1659-1660) tarihli bir onarım kitabesi bulunmaktadır.


Yanbaksı (Güneşli) Kümbeti

Bayburt İl Merkezi ile Demirözü ilçesi arasında bulunan ve halk arasında “Yanbaksı Kümbeti” adı ile anılan bu türbenin yapıldığı tarihi belirten bir kitabesi günümüze gelememiştir. Yine halk arasındaki söylentiye göre türbe, Otlukbeli Savaşı’nda şehit olan Seyyid Kasım adında bir kişiye aittir. Kümbetin mimari üslubu Danişmentliler dönemine ait olduğu izlenimini vermektedir. Kümbet sekizgen bir kaide üzerine oturmuş ve kesme sarı taşlardan yapılmıştır.


Bey Böyrek (Bamsı Beyrek) Türbesi (Merkez)

boyrekturbe.jpg
Bayburt’un 2 km. doğusunda bulunan Erenli Köyü’nün batısında bir tepe üzerinde yer almaktadır.
Bu türbenin Dede Korkut Hikayelerinde ismi geçen ve o dönemin en önemli kişilerden biri olan Bey Böyrek’e (Bamsı Beyrek) ait olduğu sanılmaktadır . Halk arasında ziyaret olarak da bilinen bu mezar ve sonradan ilave edilen dikdörtgen şeklinde bir taş binadan oluşmaktadır .



Akşar Oslu Baba (Balahor) Türbesi


00005584.jpg
Akşar kasabasında bulunan Oslu Baba Türbesi Bayburt taş işçiliğinin en güzel örneklerinden biridir. Bir tepe üzerinde bulunan Oslu Baba Türbesi Bayburt'un Önemli uğrak yerlerinden biridir.
Türbe, bir platform üzerinde, muntazam blok taşlardan yapılmış olup, kare planlıdır. Cephe duvarları üzerinde giriş kapısı üzerindeki iki kabara dışında herhangi bir süsleme elemanına rastlanmamaktadır. Türbenin giriş kapısı dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmış olup, yuvarlak kemerlidir. Kemerlerin iki yanında da süsleme elemanı olarak iki kabara görülmektedir. Duvarların en üst noktasında kurt dişlerini andıran bir firiz dört köşeyi çevirmektedir. Türbenin üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin dışında sanduka şeklinde bir mezar bulunmaktadır.
 
Bayburt Kaleleri

Bayburt Kaleleri


Bayburt Kalesi

00005566.jpg
Bayburt Kalesi Karadeniz’i Basra Körfezi’ne bağlayan ticaret yolu üzerindedir. Bu bakımdan yöreden geçen gezginler bu kaleden söz etmişlerdir. Şehrin kuzeyindeki yalçın kayalar üzerine yapılmış olan kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, MÖ.1000 yıllarında burada yaşayan topluluklar olduğu da bilinmektedir. MÖ.900-600 yılları arasında yöreye hakim olan Urartular stratejik yönden önemli olan bu kaleyi yerleşim merkezi olarak kullanmışlar, onarmışlar ve 300 yıl kadar da burada egemenliklerini sürdürmüşlerdir.

Urartulardan sonra Haldiler, Hititler, Partlar, Sasaniler ve Romalılar ve Bizanslılar da kaleyi onararak kullanmışlardır. Bizans İmparatoru Iustinianus zamanında kale adeta yeniden yapılırcasına onarılmıştır. Daha sonra Saltuklular döneminde de devam eden onarım ve yenilemeyi Erzurum Meliki Tuğrul Şah tamamlamıştır. Bu bakımdan kalede bu dönemlere ait izlerle karşılaşılmaktadır.

Yöreye hakim olan Bağrat Sülalesi zamanında (885-1044) yerel prensler bu kaleyi ele geçirmek için mücadele etmişlerdir. Khorenli Movses’den öğrenildiğine göre Bağrat’ların geliştikleri dönem olan I.yüzyılda Bağrat’lı Piurad oğlu “Senbad” (Asbed) bu kaleye egemen olmuştur.

Anadolu Selçukluları döneminde II.Kılıçarslan’ın oğlu ve Erzurum meliki Tuğrul Şah Trabzon Rum Pontus İmparatorluğu’ndan gelecek saldırılara karşı korunaklı olan bu kaleyi adeta yeni baştan yaptırmıştır. Nitekim, bu kale üzerinde bunu belgeleyen 20 adet Arapça kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerden 17 tanesi Tuğrul Şah dönemine, bir tanesi de Kanuni dönemine ait olup, iki kitabe okunamamıştır.

Selçuklulardan sonra Artukoğulları bu kaleyi ellerine geçirmiş, Kanuni Sultan Süleyman ve III.Murat döneminde de Bayburt Kalesi onarılmıştır. Evliya Çelebi 1647 yılında buraya geldiğinde kale içerisinde 300 evlik bir mahalle ile Ebü’l Feth Camisi’nin bulunduğunu belirtmiştir. 1823 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiş ve büyük ölçüde tahrip olmuştur.

Kalenin sur duvarları 30 m. yüksekliğinde ve 12-13 m. yüksekliğinde burçları kademeler halinde devam etmektedir. Kale önünde de benzerlerinde görülen su hendeği burada bulunmamaktadır. Giriş kapısı da doğuda ve kuzey yönünde bulunmaktadır. Kale, beş köşeli bir plan göstermektedir. Bazı kaynaklarda kalenin altıgen planlı olduğu da belirtilmiştir. Surlar yarım daire, kare ve üçgen planlı burçlarla desteklenmiştir. Kalenin iki kapısından doğuda bulunan Demir Kapı ismi ile tanınmakta olup, bu kapı üç katlıdır. Kalenin batısındaki kapı Nöbethane Kalesi ismi ile tanınır. Bu kapının solundaki beş satırlık kitabede Selçuklulardan Tuğrul Şah’ın dönemi anlatılmaktadır. Bu yazıtın yanında da Lülü isimli bir mimarın ismi bulunmaktadır. J.Arnold Hamilton kapı kemerinin iki yanındaki kitabeler arasında bir arslan kabartmasının da bulunduğunu belirtmiştir.

Osmanlı döneminde bu kaleye Çinimaçin Kalesi ismi verilmiştir. Bunun da nedeni kalenin dış yüzeylerinde mor, yeşil ve firuze renkli çinilerin kullanılmış olmasıdır.

Kalenin doğu kesiminde XVIII.-XIV.yüzyılda yapıldığı sanılan bir de kilise kalıntısı bulunmaktadır.



Saruhan Kalesi (Merkez)

Bayburt İl merkezine 35 km. uzaklıktaki Saruhan Köyü’nde gözetleme amaçlı bir kale yapılmıştır. Kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, Trabzon Rum Pontus İmparatoru Mithridates’in savunma amaçlı olarak Bayburt, Gümüşhane, Kelkit ve Erzincan’da 75 gözetleme kalesi yaptırdığı, tarihi kaynaklardan öğrenilmektedir. Saruhan Köyü’ndeki bu kalenin de Mithridates’in yaptırmış olduğu kalelerden biri olduğu sanılmaktadır. Kale günümüzde oldukça harap durumdadır. Sur duvarları bloklar halinde yöresel taşlardan yapılmıştır.

Bayburt’taki bu iki kaleden başka Demirözü ilçesine 40 km. uzaklıktaki Bayrampaşa Köyü’nde ve 42 km. uzaklıktaki Kitre Köyü’nde ve 27 km. uzaklıkta Çayıryolu (Sünür) köylerinde kale kalıntıları bulunmaktadır. Ancak bunlarla ilgili tarihi kaynaklarda yeterli bilgi olmadığı gibi, bu kalelerin bulunduğu bölgelerde kazı veya yüzey araştırması da yapılmamıştır.
 
Bayburt Mağaraları


Çimağıl Mağarası (Merkez)


00003327.jpg
İl merkezinde yaklaşık 35 km. uzaklıktaki Aşağı Çımağıl Köyü’nün Taşındibi Mahallesinden sonra yaya olarak yaklaşık bir saatte ulaşılabilmektedir . Mağaranın 600 m. uzunluğunda olduğu, içerisinde de küçük su birikintileri bulunmaktadır.
Mağara içerisindeki sarkıt ve dikitler görülmeye değer manzara oluşturmaktadır.






Helva Köyü Buz Mağarası (Merkez)


00005593.jpg
Masat vadisinin güneyinde Helva Köyü’nde yer almaktadır . İl merkezinden 33 km. uzaklıkta, köyün bulunduğu yamaçta yer alan mağaranın içinde buzdan oluşmuş sarkıt ve dikitler bulunmaktadır .
Köy halkı tarafından değişik zamanlarda soğuk hava deposu olarak kullanılmış olan mağara buz oluşumlarının değişik şekillerini yansıtmaktadır .
 
Bayburt Aydıntepe Yer Altı Şehri

Bayburt Aydıntepe Yer Altı Şehri



aydintepe1.jpg
Bayburt Aydıntepe İlçesi’nde yer alan kent , tüf içerisinde , yüzeyden 2-2,5 m. derinde başka yapı malzemesi kullanmadan ana kayaya oyulmuş galeriler , tonozlu odalar ve bu odaların açıldığı daha geniş mekanlardan oluşmaktadır . Yaklaşık bir metre genişliğinde ve 2 ile 2,5 metre yüksekliğinde tonoz örtülü galeriler yer yer her iki yana genişlemektedir . Kareye yakın planlı odalar bu mekana açılmaktadır. Ayrıca gözetleme mekanlarının oluşturduğu havalandırma amaçlı konik biçimdeki deliklerin , galeri odalarını aydınlatmak için duvarlara açıldığı gözlenmektedir .
Halen kazı çalışmaları devam edilen kent hakkında şu an ileri sürülen iki görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerden biri ; bu kentin , bölgede daha önce sözü edilen Halde şehrine ait olduğudur. Bu arada Halde’nin “Khalde” olduğu eski ismi Hart (Aydıntepe) olan ilçenin isminin de “Halt” dan geldiği de iddia edilmektedir . Diğer görüşe göre ise, Hart’ta bu yer altı kentinden başka, Geç Roma, Erken Bizans devirleri arasında yer alan bir mezarın ortaya çıkarılması , Hıristiyanlığın henüz yerleşmediği bir dönemde bu bölgenin bir sığınak niteliği taşıdığı anlaşılmıştır. Romalılar tarafından kovulan ilk Hıristiyanlar bu bölgeye geldiklerinde bu yer altı kentine sığınmışlardır. Dolayısı ile yeraltı şehrinin Erken Hıristiyanlık dönemine ait olabileceği sanılmaktadır .
 
Cevap: Bayburt Şehir Tanıtımı

Bayburt Hamamları


Çarşı Hamamı (Merkez)


İl merkezinde Saat Kulesi yakınında bulunan Çarşı Hamamı, Kadı Mahmut Çelebi’nin vakfıdır . Bu hamam da diğer hamamlar gibi onarım görmüş ve özelliğini yitirmiştir. Yalnızca sıcaklık bölümü orijinal yapısını korumaktadır . Bayburt Hamamları Osmanlı devri hamam mimarisinde tatbik edilen iki tipin erken örneklerini vermektedir .
Hamam merkezi planlı olup, altı eyvanlı sıcaklık bölümü bulunmaktadır.


Bent Hamamı (Demirözü)

Bent Hamamı, Çoruh Nehri kıyısında, kalenin güneydoğu eteğindedir . Akkoyunlulardan Ferahşat Bey’in vakfı olan bu hamamın yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber hamam, değişik zamanlarda onarım geçirmiş, dışarıda büyük farklılıklar olmakla beraber iç kısımlarda özelliğini korumuştur. Klasik dört eyvanlı hamamlar planındadır. Soyunmalık kısmı dört sütunun taşıdığı, ortasında aydınlık fenerinin bulunduğu bir kubbe ile örtülüdür. Ilıklık bölümü ise, uzun bir beşik tonozdan meydana gelmiştir. halvet bölümündeki merkezi kubbeyi sivri beşik tonozlu eyvanlar desteklemektedir. halvetin dört köşesine kubbeli halvet odaları yerleştirilmiştir.

Paşaoğulları (Kondolotlar) Hamamı (Merkez)

Bayburt Tuzcuzade Mahallesi’nde bulunan bu hamamın hangi tarihte yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Değişik zamanlarda yapılan onarımlar hamamın orijinalliğinden uzaklaşmasına neden olmuştur. Hamamın sıcaklık bölümü klasik haç biçiminde dört eyvanlı plan şeklindedir. Burada kubbelere geçiş pandandiflerle sağlanmıştır. hamamın köşe odaları ve ılıklığı tonozlarla örtülüdür.


Ali Şingâh (Şengül) Hamamı (Merkez)

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde sözünü ettiği Bayburt’taki Ali Şingâh (Şengül) hamamı günümüzde gelememiş, kalıntıları yakın zamanlarda yıkılmıştır. Akkoyunlu döneminde yapılan bu hamamın sıcaklık bölümünün mukarnaslı trompları ve bir köşe odasının kalıntıları günümüze gelebilmiştir. Buna dayanılarak hamamın klasik dört eyvanlı hamam plan düzeninde olduğu sanılmaktadır.





Bayburt Ferahşat Medresesi


Ferahşat Bey Medresesi, Demirözü'nde Ferahşat Bey yapı topluluğunun kuzeydoğu köşesindedir. XVI.yüzyılın başlarında Ferahşat Bey tarafından yaptırılmış, XVIII.yüzyıl sonlarında da Akkoyunlulardan Süleyman Bey tarafından onarılmıştır.

Osmanlı medrese tiplerinden farklı bir konumda olup, avlu etrafında bir L şeklinde yapılmıştır. Beş bölümden meydana gelen medresenin üzeri toprak düz bir damla örtülüdür. Medresenin bölümleri kademeli yuvarlak kemerli bir niş içerisinde avluya açılmaktadır. Aynı şekilde bu kapıların yanlarında ve medresenin dış duvarlarında da yine yuvarlak nişler içerisinde dikdörtgen kemerli pencereler bulunmaktadır. Avluya açılan kapı ve pencere alınlıklarında Farsça yazılmış kitabeler bulunmaktadır. Medrese odalarının her birisinin içerisinde ocaklar ve nişler bulunmaktadır.




Bayburt Sivil Mimari Örnekleri



00005606.jpg
Bayburt Evleri; Türk sivil mimarisinin örneklerini bir araya toplamıştır. Bu evlerin mimarisi ve yapı malzemeleri genellikle iki veya üç katlı olup karkas yapı malzemesini kapsamaktadır. Bu evlerde avlu ve sofa çevresinde odalar yerleştirilmiştir. Bayburt evi bütün bölümlerinin yanı sıra, terek, kurun, teci, kehriz, caş taşı, ambar, yüklük, ocak, kahvelik, keyveni direği, fort bacası, hepen, güvercin bacası, kırman gibi bölümleri de kapsamaktadır. Ayrıca dam denilen ahır ve samanlık bölümü de merek diye isimlendirilmiş olup, evleri tamamlamaktadır. Yapı malzemesinde kullanılan taşlar Bayburt’un yöresel taşlarıdır.

Bayburt’un yetiştirmiş olduğu taşçı ustaları Anadolu’nun bir çok yerinde sivil mimari örneklerini ortaya koymuşlardır.

Bayburt Valiliği örnek Bayburt evinin tarihi yapısına uygun bir proje geliştirmiş ve Karayolları bahçesindeki bir alanda Bayburt evinin yapımına başlamıştır.





Bayburt Saat Kulesi


00005578.jpg
Şehrin merkezindeki Saat Kulesi’nin yapımına 30 Ekim 1923’te başlanmış ve 29 Ekim 1924’te de bitirilmiştir. Yapımına Tabur Köylü Muhittin Usta başlamış, Rizeli İbrahim Usta da tamamlamıştır. Saat Kulesi 21 m. Uzunluğunda minare görünümünde olup, çokgen kaide üzerinde sekizgen gövdeli olarak yükselmektedir. Ayrıca şerefesi olan kulenin üzeri kubbe ile örtülmüş ve baldaken şeklinde bir köşke benzetilmiştir.




Bayburt Kiliseleri


Bayburt Kalesi Kilisesi (Merkez)

Bayburt Kalesinin doğusunda olan bu kilisenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Günümüze son derece harap bir şekilde geldiğinden plan şekli de anlaşılamamaktadır. Burada araştırma yapan Hamilton, XX.yüzyıl başlarında bu yapıyı görmüş, üzerinin ahşap çatı ile örtülü olduğunu ve bemasının (kutsal bölüm) bulunduğunu belirtmiştir. Hamilton’a göre bu kilise XIII.-XIV.yüzyılda Bizans Paleilogos döneminde yapılmıştır.


Varzahan Kiliseleri (Uğrak Kiliseleri) (Merkez)

Bayburt’un 10 km. kuzeybatısında bulunan bu kilise ilk kez A.H.Layart tarafından görülmüş ve daha sonra H.F.Tozer, E.Warkworth, H.B.Lynch, W.Bachmann, J.Strzgowski, D.Winefield ve J.Wainwright tarafından incelenmiştir. Günümüze yalnızca kalıntıları gelebilen bu bölgede X.-XIII.yüzyıllar arasında yapılmış çok sayıda kilise bulunmaktadır. Nitekim bazı kaynaklarda Ortaçağda kiliselerin olduğu bu yerde Varzahan kentinin bulunduğundan da söz edilmektedir.

Bayburt’ta günümüze gelebilen üç kilise köye egemen bir tepe üzerinde yapılmıştır. Bunlar XII.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bu kiliselerden bir tanesi Oktogon, diğeri de Yunan haçı planlıdır. Üçüncüsünün plan düzeni yıkılmış olduğundan anlaşılamamıştır.

Varzahan Oktogonu sekiz köşeli bir yapı olup, günümüze oldukça iyi bir durumda gelmiştir. Kilisenin yalnızca kuzeydoğu duvarı yıkılmıştır. Apsit doğu cephesinde olup, dışarıya doğru çıkıntı yapmaktadır. Yapının içerisindeki köşe ayakları ve sekiz köşeli, altı sütun ana duvarların içerisinde bir koridor oluşturmaktadır. Ancak buradaki sütunlar duvarlarla bağlantısız olup, kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Sütunların balık kılçığı motifli sütun başlıkları bulunmaktadır. Oktogonun köşe trompları üzerine oturan bir kubbe ile örtülü olduğu sanılmaktadır. Bu oktogon kireç taşından özenli bir işçilikle yapılmıştır. Duvarların dış yüzlerinde üç köşeli nişler bulunmakta olup bunlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Ayrıca buradaki burmalı ve yarım sütunlar da onları tamamlamıştır. Dış cephedeki bu mimari elemanlar gotik üslubu yansıtmaktadır. Bununla beraber yapıda İran ve Selçuklu etkisi de görülmektedir.
 
Yeryüzü şekilleri

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Bayburt ve çevresi yeryüzü şekilleri bakımından genel olarak üç bölümden oluşmaktadır. Birincisi; 'Sahanın batı yarısını oluşturan Bayburt ovası. ikincisi ise akarsuların oluşturduğu vadiler ve üçüncüsünü de; yörenin etrafını çevreleyen ve doğu yarısında yer tutan dağlık alanlardır.

picture02.jpg


OYALAR : Yaklaşık olarak 900 km2 'yi bulan Bayburt ovası, esas itibariyle dört bölümden oluşmaktadır. Güneydoğu bölümünü oluşturan Keçevi düzü 1600*-1750 metreler arasında yer tutar, batı kesiminde yer alan Monnuş düzlüğü 1550-*1600 metreler arasındadır. Üçüncü bölümü oluşturan Aydıntepe ovası, kuzeyde yer alır. Bu ovanın yükseltisi 1450-1550 metreler arasındadır. Dördüncüsü ise, kuzeydoğuda, Değirmencik suyu ile Çoruh nehrinin birleştiği kesimde, Bayburt şehrinin kuzeyinde yer alan Düzeker ovasıdır. Yüzölçümü bakımından az olan bu ovanın uzunluğu 35 km, genişliği 10 km'yi geçmez, yükseltisi ise diğer üç ovadan az olup, 1400-1500 metreler arasındadır. Bu ova ve düzlüklerin kuzey ve güneyinde yer alan birikinti yelpazeleri üzerinde yerleşme merkezleri ve bilhassa köyler kurulmuştur.

DAĞLAR : Dağlık alanlar saha yüzölçümünün % 45'ini oluşturmaktadır. Bayburt Ovası'nın etrafında sahanın doğu yarısında dağlık alanlar yer almakta ve ovanın kuzeyinde ve güneyinde yüksek sıradağlar bulunmamaktadır. Güneyde yer alan dağların başlıcaları; batıdan doğuya doğru, Pulur (2300 m), Otlukbeli (2520 m), Saruhan (2400 m), Çoşan(2963 m), Kop (2600 m) ve Çavuş kıran (2850 m) dağlarıdır. Sahanın kuzey kesimindeki dağlar, batıdan doğuya doğru. Zülfe (2750 m), Kemer (2856m), Soğanlı (2750 m), Haldizen (3000 m), Kırklar (3350 m) dağlarıdır. Çoruh nehrinin çizmiş olduğu yayın orta bölümünde oluşan sahanın doğu kesiminde, nispeten yüksek tepeler (2250-250Om) yer almaktadır. Kaledere tepesi (2500 m), Ziyaret tepesi (2400 m) gibi.

picture03.jpg


YAYLALAR : İlimiz, Coğrafi konumuyla, ülke genelinde fazlaca yaylaya sahip illerinden biridir. Yaylalarımız genel olarak Kop ve Soğanlı dağlarında bulunmaktadır, Bunlardan bazıları Aydıntepe, Akbulut, Cumavank Otlukbeli. Yazyurdu, Yoncalı. Tohnovi, çavdar, Somarova, Karakaya, Menge, Seydiyakup, Kavlatan, Akkoyun Solkan, Gümüşdamla, Yaylapınar, Üzengili, Kuşmer, Gökçedere, Dumlu, Günbuldu, Şur, Irmak, Eser, Çukur, Ardıçgöze, Armutlu, Göloba, Çençül ve Kop yaylaları.


AKARSULAR VE GÖLLER : İlimizin ve ülkemizin en önemli su kaynaklarından biri olan Çoruh nehri, kaynağını Mescit dağlarından 3239m. alarak il sınırlarına güney doğudan girmektedir. Nehrin oluşması esnasında Masat vadisinden gelen ana kaynak ile Kop dağlarının eteklerinden gelen kop suyu maden bucağında birleşir. İlimiz gölleri genelde krater gölleri olup, Soğanlı Dağları üzerinde yer almaktadır. Bunlardan bazıları Haldizen (Balıklı Göl), Göloba (Atlı Göl) V.s.


ŞELALELER

picture20_small.jpg


SIRAKAYALAR ŞELALELERİ : Bayburt-Erzurum karayolunun 6 km. sinden ayrılarak 16 km. daha yol aldıktan sonra ulaşılan Sırakayalar Şelaleleri, İlimiz merkez Sırakayalar köyünün girişinde ve köy içinde olmak üzere iki tanedir. Yaz aylarında çevreleri mesire yeri olarak kullanılan her iki şelalede görülmeye değer doğal güzelliklere sahiptirler.
 
Son düzenleme:
Yayla ve kış turizmi

YAYLA VE KIŞ TURİZMİ

picture16.jpg


İlimiz Türkiye genelinde fazlaca yaylaya sahip illerinden biridir Özelikle yaylalarımız Kop ve Soğanlı dağlarında bulunmaktadır. Alt yapı problemleri bulunan Yaylalarımızın Turizme açılması yönünde çalışmalar devam etmektedir. İl özel idaresince Soğanlıda yapımı tamamlanan 20 yatak kapasiteli "YAYLA EV İ" bu yöndeki çalışmalara bir başlangıç teşkil etmektedir. Tamamen bakir olan yaylalar kaynak ve maden suları ile çadır ve karavan turizmi için ideal özellikler taşımaktadır. Bu yaylalardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Aydıntepe, Akbulut, Cumavak, Otlukbeli,Yaz yurdu, Yoncalı Tohnovi, Çavdar, Somarova, Karakaya, Menge, Seydiyakup, Kavlatan, Akkoyun, Solkarı, Gümüşdamla, Yaylapınar, Üzengili, Kuşmer, Gökçedere, Dumlu, Günbuldu, Şur, Innak, Eser, Çukur, Ardıçgöze, Armutlu, Göloba, Çençül ve Kop yaylaları gibi. Ayrıca, ilimiz yaylalarıyla ilgili olarak Bakanlar Kurulunun 7.02.1991 tarih ve 91/1514 sayılı kararı ile Kop Dağı "Turizm Merkezi" ilan edilmiş ve bu merkez üzerinde "Kop Dağı Kayak ve Kış Sporları Merkezi" planlama çalışmaları Turizm bakanlığınca yapılarak bitirilmiştir .Kop dağı Kayak ve Kış Sporları Merkezi Planında mevcut olan Kayak evinin bulunduğu alan ile günü birlik tesislerin bulunduğu alanların bir kısmı gerektiğinde yatırımcılara tahsis edilmek üzere İl Özel İdaresince kamulaştırılmış olup, yol, su gibi alt yapı çalışmaları tamamlanmış, merkezde yapılacak tesislere örnek teşkil edecek Kayak Evi inşaatı bitirilme aşamasına getirilmiştir. "Bayburt Kop Dağı Kayak ve Kış Sporlar Merkezi" Ülkemiz ve İlimiz açısından önem arz eden çalışmalardan birisidir. Tamamlanması İlimizin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine büyük katkı sağlayacağı gibi, ülkemiz yeni bir Kayak ve Kış Sporları Merkezine sahip olacaktır.
 
Bayburt Doğal Güzellikleri ve Parkları

DOĞAL GÜZELLİKLER

picture35.jpg


MESİRE YERLERİ VE PARKLAR


picture26.jpg


İlimiz Çoruh vadisi alt ve üst bölümleri halkımızın yaz günlerinde ailece dinlenebileceği çok uygun mesire yerlerine sahiptir. Ayrıca Şehit Osman tepesi, Aslan dağı, Sırakayalar şellaleri , sehir parkı ,vilayet ormanı mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

picture12.jpg


ŞEHİT NUSRET BAHÇESİ : Şehir merkezinde cumhuriyet Caddesi ve Çoruh nehri kenarında ortasında havuzu bulunan yeteri kadar ağaç ve çiçeklerle donatılmış olan park her zaman halka açık olup, boş zamanlarınızı değerlendirip dinlenme İmkanı mevcuttur

ŞEHİT NUSRET BAHÇESİ : Şehir merkezinde cumhuriyet Caddesi ve Çoruh nehri kenarında ortasında havuzu bulunan yeteri kadar ağaç ve çiçeklerle donatılmış olan park her zaman halka açık olup, boş zamanlarınızı değerlendirip dinlenme İmkanı mevcuttur.

picture18.jpg


GENÇ OSMAN PARKI : Şehir merkezi, Çoruh nehri kenarında bulunan park halkımızın ve konuklarımızın daha iyi dinlenme imkanı için belediyece 1992 yılında hizmete açılmış*tır. Ayrıca Şeyhayran, Zahit, Esentepe, Uzungazi, Belkent, Tuzcuzade mahalleleri,Genç Osman, Şehit Nusret Parkları, Şehit Osman tepesi ve Lojmanlar mevkiinde ve çeşitli mevkilerde 25 adet çocuk parkı bulunmaktadır.
 
Bayburt'ta yerel seyirlik eğlence türü oyunlar

BAYBURT'TA YEREL SEYİRLİK EĞLENCE TÜRÜ OYUNLAR

picture10.jpg


picture42.jpg


picture09.jpg


Yurdumuzun her yöresinde olduğu gibi, Bayburt'ta da o yöre insanla*rının fikir ruh ve mizahi açıdan zekasını ortaya koyan bir çok oyun vardır. Oynanan oyunlar, belli bir yaş gurubunca oynanır ve o guruba hitap eder. Bayburt'ta oynanan seyirlik ve eğlencelik türü oyunlar üç ana bölümde incelenebilir :

* Çocuk oyunları

* Kadın oyunları

* Erkek oyunları

Şimdide bu oyunlar hakkında kısa bilgiler verelim.

Çocuk Oyunları : Çocuk oyunları mahalle veya köyün boş bir sahasında oynanır. Genelde oyunları tümünde "ebe" diye tabir edilen ve oyunu yöneten bir çocuk bulunur. Ebe oyunun ceza ve ödüllenmesi ve akışını yönlendirir, ebe oyundan oyuna değişebilir. Yörede oynanan çocuk oyunlarından bazıları şunlardır

* Alda vu
* Arabi
* Aşuh oyunları
* Kırdı-kırdı
* Tugara gördüm
* Konç
* Lep
* Tıka
* Yersiz
* Bilye oyunları
* Emen
* Gubbe
* Haray
* Deveci v.b.

Tugara gördüm : Oyuncu sayısı en az sekiz olmalıdır. Oyuncular iki gruba ayrılır. Oyun daha ziyade Ramazan gecelerinde oynanır. Oyuncuların haricinde bir de hakem vardır. Oyuncu grupları arasında yazı tura atılarak ebe grup seçilir. Hakem ebe grupla kalır. Burası emendir. Diğer grup kaçarak saklanır. Bir müddet sonra hakem"azed ederim" diye bağırır, ebe grup saklanan arkadaşlarını aramaya koyulurlar.

Hakem ebelerin bulundukları yeri saklanan arkadaşlarına yüksek sesle bildirir. Mesela "cami önündeyiz, falan sokağa giriyoruz"v.s. gibi. Ebe grup, gizlenen arkadaşlarından birini görürse "Tuğara gördüm Gördüm" der emene doğru koşar. Görülen oyuncu yanmış olur. Saklanan oyuncular ebelere görünmeden sırtlarına atlamaya çalışırlar. Ebeyi yakaladıklarında emene kadar binerler. Şayet ebeler saklanmış olan arkadaşlarından önce emene koşarlarsa diğer çoğunluğa bakılır. Çoğunluk ebelerde ise, ebe grubu değişir, diğer grup ebe olur, oyun tekrarlanır.

Aşuh (Aşık) oyunları : Tarihi çok eski bir çocuk oyunu olan ve günümüzde artık çocukların pek oynamadığı aşuk'tan bahsetmenin kültür değerlerimiz açısından önemli olduğuna inanıyoruz, şöyle ki oyunda geçen bir takım deyimler Kaşgarlı Mahmud'un 1068--1072 yılları arasında yazdığı bilinen Divan ü lügat-it Türk'te geçmektedir.

Koyun, keçi, oğlak ve küçük danaların ayaklarından çıkan aşıklar, çocuklar için birer oyun aracıdır. Aşıklar genelde boya ile boyanır, sağa ların belleri bakır telle sarılır ve ortaları delinerek ağır olması için kurşun akıtılır. "Sağa" tabir edilen ağır ve büyük aşıklar oyuncunun elindeki seçilmiş aşıktır, her oyuncunun bir sağa'sı vardır.

Sokakta veya evlerin damlarında oynanan, aşuk oyunlarını sadece erkek çocuklar oynar. Aşukların yüzleri çig, şeg, tög, mire, alçı gibi isimler alırlar. Bir daire içerisine dizilen aşıklar bir kaç metre uzaktan sağalarla atılarak daireden dışarıya çıkarılmaya çalışılır, bu oyuna "çızı oyunu" denir. Çizgi dışına çıkarılan her aşuk, çıkaran oyuncuya ait olur. Aşuk çıkaramayan oyuncu, oyunu rakibine bırakır, böylece aşukların tamamı daire dışına çıkıncaya kadar oyun devam eder: Aşukları biten çocuğa "Uduzdu" denir. Bu oyundan başka "Mire" diye tabir edilen birbaşka oyun şeklinde ise ortaya oynayan oyuncu sayısı kadar aşuk dizilir. Dizilen bu aşuk kümesine bir kaç metreden sağa denilen aşukla şeğleme yapılır. Aşuk "mire" gelirse kümenin olduğu yerden bunu vurmak için diğer oyuncular sağalarını atarlar,vuran çocuk diğerlerden birer aşuk alır mire gelen sağa vurulamazsa sahibi diğer oyunculardan birer aşuk alır. Şeglenen aşuk mire gelmezse diğer oyuncularda küme etrafında aşuklarını şeglerler sonra bir çocuk tarafından aşık kümesine sağa İle atış yapılır küme dağılırsa sağanın yüzlerine uyan aşuklar, oluşuncaya kadar vurulur. Sonra tekrar küme kurulur kazanan oyuncu arkadaşlarından birer aşuk alır oyun böyle devam eder.

Kadın oyunları : Kadınların özellikle genç kızlarımızın kendi aralarında oynadıkları bu oyunlar önemli günlerde sergilenir. Oyunlar genel olarak kuralları ve kültür öğelerinin ışığı altında oynanır. Genç kızların ve kadınların sundukları oyunları yaşlılar izleyici olarak takip ederler. Kına gecelerinde oynanan oyunlar genellikle damat tarafından gelen ve "Yenge" tabir edilen kişilere yönelik olarak düzenlenir ve yengeler tarafından oyun düzenleyenlere bahşişler verilir. Ayrıca Bayburt'ta insanları bir araya getiren önemli günlerin bazılarında "herfene" deyi tabir edilen bir buluşma şekli vardır. Mesela genç kızlar herhangi bir günde kendi aralarında anlaşmak suretiyle herkes kendisine uygun hazırladığı yiyecekleri getirerek eğlence düzenlenir. Bu günkü bayanların kendi aralarında "gün" diye ifade etdikleri olay Bayburt'ta yıllardan beri eski bir Türk geleneği olarak "Herfene" adı altında devam etmektedir. Bazı kadın oyunları:

* Yüzük bulma
* Nesi var
* Mendil kaybetme
* İs

Erkek oyunları : Erkek oyunları da diğer oyunlar gibi belirli kaideler içerisinde oynanır. Genellikle önemli günlerde mahalle veya köyde bir araya gelen gençler eğlenmek, hoş vakit geçirmek amacı ile oyunlarını sergilerler. Erkek oyunlarında oyunlar oynanırken "ebe" veya "delikanlı başı" oyunları yönetir ve yönlendirir. Oyun alanında bulunan herkes oyuna katılır ve oyun sonunda verilen cezaya kimse itiraz etmez. Eğer verilen ceza ağır ise delikanlı başı veya orada bulunan en yaşlı kişinin hakemliğinde ceza hafifletilebilir. Gençlerin oyunlarına örnek verecek olursak,

* Herkes benim gibi olsun
* Dişçi
* Kabak
* Berber
* Vız*dız
* Sivdi-sivdi
* Karalı
* Bezir çıkarması
* Minder altı
* Kalaycı ve körüğü v.b.

Herkes benim gibi olsun : Bayburt'ta sağdıç gecelerin güzel oyunlarından biridir. İzin alınmadan ve gizlice oyuna başlanır. Oyunu yapacak kişiler gizlice dışarı çıkarlar, biri belinden yukarı soyunur ve palaska elinde koşarak gençlerin bulunduğu odaya girer, elinde ki palaskayı sağa sola vurarak "Herkes benim gibi olsun" diye bağırır. Toplulukta bulunanlar bir taraftan belden yukarı çıkarırken, palaskadan nasiplerini almamak için sağa sola doğru koşarlar. Herkesin belden yukarısını soyunduğu anda, dışarıda bekleyen ikinci kişi içeri girer ve "Herkes benim gibi olsun" diyerek çıplak olanlara vurmaya başlar. Çıplak olanlar palaskadan kurtulmak için acele giyinmeye çalışırlar ve herkes giyindiğinde oyun biter.

Cirit : Gençlerin oynadıkları oyunları sayarken, onların büyük tutkusu ata yadigarı ciritten de bahsetmeden geçilmeyeceğine inanıyoruz, Ata sporlarımızdan biri olan cirit yıllardan beri, Bayburt'ta oynanmaktadır. Uzun zaman boyunca, geleneksel bir kimlik içerisinde kendi koydukları ve oluşturdukları kurallarla yapılan cirit oyunu, günümüzde kurulan Atlı Spor Kulüpleri vasıtasıyla Geleneksel Spor Dalları Federasyonuna bağlı Atlı Cirit Müsabaka Talimatı doğrultusunda yürütülmektedir.

picture28.jpg


Atlı cirit müsabakalarında her takım 7 asıl ve iki yedek atlı sporcudan oluşur. Oyuna en az 7 Atlı sporcu ile başlanır. Oyun 40 dakikalık iki devre halinde 80 dakika oynanır, 10 dakika devre arası verilir. Oyun esnasında Atlı oyuncu sayısı 5'den aşağıya düşerse o takım yenik sayılır.

Nizami 40xl20 metre ebatlarında ki düzenlenmiş taşsız az kumlu sahalarda oynanır, ciritçi elinde 110 cm uzunluğunda, oval başı 3 cm' den arkaya doğru 2 cm olacak şekilde hazırlanmış ahşap sopa (Değnek ) kullanır. Değneği at üzerinde ki oyuncu rakip oyuncuya atar. Değneğin diğer at üzerinde ki rakip oyuncuya deymesi, rakip oyuncu tarafından tutulması, rakip oyuncunun arkadaşlarının değneği atan oyuncuya hamle yapması,ata kasten değnek vurulması, ciritçinin atına haşin davranması belirli puanlamayı gerektirir, sonunda en çok puan alan takım oyunu kazanır
 
Geri
Üst