ben seni, sen doğmadan önce sevdim sevgili..

renesme

Aktif Üye
Üye
ben seni, sen doğmadan önce sevdim sevgili..
hücreme sızan "mor" bir ışık gibiydi sevgin..
Şimdi yoksun,şimdi uzaktan 'melankoli' köpeklerinin sesleri geliyor..
nasıl deLice çarpıyor yüreğim.. yokLuğunun kederi nasıl da aptalca bir ya$ama sevinci veriyor bana..
oysa yoksun, oysa "mor" bir ışıktan başka hiçbir şey yok hayat denen hücremde.. ve senden başka bir şey yok içimde..
çünkü ben seni , sen doğmadan önce sevdim sevgiLi..

günlerdir ölümümle sevişiyor sabahlarım.. günlerdir uyuyamıyorum.. sabahlara dek dolaşıyorum orada burada.. kimseyle bir derdim yok, sadece iyi kalpli , okumuş bir serseriyim ben.. kibar bir aylaktan başka bir şey değilim bu koca kentte..

ve sen sevgiLi , haksızLık yaptın bana.. haksızlık yaparak bu şehri, bu sokaktan, bu "mor" ışığı bir kez daha bağışladın bana.. haksızlık yaparak bana hayatımı yeniden bağışladın..

biliyor musun, aslında istedim bu haksızlığı ben.. gidecek bir yerim var, ya da yok ; ama biliyor musun, ben seni sen doğmadan önce sevmeye başladım sevgili..
ben, sen daha dünya yokken bile, seni yanımda taşıdım.. nereye gitsem, seni yanımda götürdüm. Sen daha yokken biLe..

meseLa dostlar sabaha karşı, güneş doğarken beni bir dağın tepesine çıkartırlardı. oradan aşağıdaki kanın kederinden süzülen o masmavi denize ve hayatımıza benzeyen dalgalara bakarken, içim ömrümüze benzeyen dalgalar gibi kabarıp, inip kalkarken, yüzümü sana doğru çevirir, öyle bakardım gökyüzüne, "denize" , sana , hayatımıza.. sen daha yokken, ben nereye gitsem, sana doğru bakardım.. ne kadar çırpınsa da br gün anlar bizim gibi bir insan ; çok sıradan, çok basit bir şeymiş gibi kaybetmiş olduğunu ve tutunamayacağını, daha doğrusu tutunmak istemediğini elbet bir gün anlar..

ben bunu anladığım an biraz kederlendim,ama inan, hiç üzülmedim.. hiç yazıklanmadım. çünkü böyle olması gerekiyordu.. 'çünkü kaybedenlerle, kazananların arasını sınırı aşınca kederimi benden alacaklardı, biliyordum.. sınırı aşınca benden kendime ihanet etmemi isteyeceklerdir.. istemedim, ama en çok bir tek şey için istemedim.. o kederimin içinde sen vardın sevgiLi.. seni yitirmemek için kederime sarıldım..

ben sen daha dünyada yokken, senin için seve seve kaybedenlerin yanında olmayı benimsedim.. ben seni sen daha doğmadan önce sevdiğim için böyle olması gerekiyordu çünkü.. ben bir mevsim sefil, bir mevsim dertli, bir mevsim şeytan, bir mevsim derviş olmayı senin için seçtim sevgili.. bizi yok etmek isteyenlere aramızdaki uçurum derinleşince gözlerim kamaşır, yaralarım tatlı bir acıyla kanardı..

görünüyordu açık açık yarınımızı çalıyorlrdı bizden; işte en cok bu yüzden yarınları çalınan hayatımızı daha çok seviyordum..bizi evlerinden sokağa atıyorlardı, ama sokakların çamuru, o çamurlardaki ışık daha güzel göz kırpıyordu sana ve hayatımıza.. işte ben böyle, sen daha dünyada yokken bile senin adına konuşuyordum.. senin sevgilerin, kaybedişlerin, içindeki ürperişler hakkında konuşuyordum..

biliyor musun,senin benden ayrı bir varlık oluşun, hayatı tanımaktan, bizim gibilerin hep kaybedecek oluşundan daha ağır geliyordu bana.. oysa doğal olanı buydu. hem herkes kendi adına yaşar, kendi adına ölürdü. doğal olanı buydu.ama buna hiç inanmak istemedim : hayatla en büyük çelişkim bu oldu. Senin ayrı bir varlık oluşun koydu ençok bana..senin bensiz öleceğin..senin bensiz zevk aldığın,alacağın..ve en çok senin bunu doğrulaman incitti beni..

haksızlık ettin bana sevgili..benden ayrı bir insan, bir varlık olduğunu söyleyerek haksızlık ettin bana.. bunu öğrendikten sonra uzun ve kötü yolculuklara çıktım sık sık.. kış günleri soğuk avlularda yıkandım. kaba kirli örtülerin üzerinde uyudum..bunu öğrendikten sonra ölesiye içtim.ekşi narlar yedim.yangın yerlerinde yarasalara küfrettim.."bunu öğrendikten sonra bana artık ağırlık veren kanatlarımı kırdım,kırdım.. sonra yeniden ağlayarak dikmeye çalıştım onları.." sonra alıp başımı unutulmuş kasabalara, uzak şehirlere gittim. bizim çocukları görmeye..

öyle güzel çocuklardı ki,üzerine sinmiş o büyük kentin zehrini değil, kalbimdeki çocuk devrimi gördüler en çok.o çocuk öfkeyi..beni yedi kapıdan geçirdiler.beni uzun ve güneşten bir sofranın en başına oturttular..ben onlara Denizleri , Mahirleri anlattım..ben onlara, hücrelerinde kendilerini yakan Dörtleri anlattım.kapıları silahlı kardeşlerimiz tuttu.polis bunu bildiği halde yanımıza gelemiyordu.hepimiz o masada, Denizleri, Mahirleri konuşarak hayatımıza son verecek,ya da her şeye yeniden başlayacak duruma sokardık kendimizi..biz solgun yaralarımızı kanatarak yüceltirken hayatın o "mor" ışığı beyaz saçlarımızı okşardı...uzaktan melankoli köpeklerinin sesleri gelirdi..

ama ben oradaki herkesten bencildim. çünkü ben hepsinden daha çok seni severdim.çünkü ben seni,sen doğmadan önce severdim sevgiLi.. her şeyi, ne yaşarsam her şeyi önce senin ışığından geçirirdim..ne yaşarsam,beni görebileceğin yere yüzümü,gövdemi döner,hayalimde olduğun yere ışığına bakarak konuşur dururdum..nerede olursam olayım, mutlaka beni göreceğin bir yere oturur,bütün varlığımla senin bana baktığın yere bakardım.. çünkü ben seni,sen doğmadan önce sevdim sevgiLi..

bugün bir adam tanıdım.koca bir dükkanı vardı.birşeyler satın aldım ondan.sonra yüzüne baktım,anladım,parayı seviyordu..ama adam,o koca dükkanında güverciler besliyordu..hem parayı,hem güvercinleri seven bir adamdı bu.bu hayat gibi bir adamdı..içindeki kötülüğünü yasını güvercinleriyle paylaşıordu..sonra diğer insanlara baktım..herkes böyleydi aslında herkes içindeki kötülüğün yasını paylaşacak birisini bulmuştu.. işte o zaman anladım ki, herkes farkında kendisinin; 'herkes farkında yasını tutacak kimse olmayınca kimsesiz olduğunun'..biliyor musun sevgili,insan bunu anlayınca, herkesin herkesten daha kimsesiz olduğunu anlayınca kimseye öfke duyamıyor..kederiyle kalakalıyor orada,öylece..

en çok sevdiğim sendin.sen de beni bu hayatla aldattın.bu hayatın içindeki kimsesiz olduğunu bile bilemeyen biriyle aldattın..sonra kalktın beni onunla kıyasladın.. hem parayı, hem güvercinleri seven o adam gibi olmayı seçtin.. kendin olmak zor geldi sana..birilerine benzemeye çlıştın.. ama ben vazgeçemedim yine seni sevmekten..eskisi gibi değil ama..biraz buruk,biraz kavgalı,biraz sitemkar seviyorum artık seni.. dudaklarımı ısırıyorum artık adın geçince.. kavga falan çıkartıyorum.eskisi gibi sakin değilim,ama olsun..

dostlarım yine beni sabaha karşı dağların tepesine çıkartıyor.oradan,o yükseklikten yine 'denize' bakıyorum, hırçın dalgalara, sana , hayatımıza.. sonra duramıyorum seni sevdiğim bu kentte; anla,anla biraz..unutulmuş kasabalara,uzak şehrlere gidiyorum..kış günleri soğuk avlularda yıkanıyorum..kaba kirli örtülerin üzerinde uyuyorum..sonra ölesiye ağlıyorum..ekşi narlar yiyorum..

yangın yerlerinde yarasalara küfrediyorum.sonra bana ağırlık veren kanatlarımı kırıyorum,kırıyorum;sonra ağlayarak kırdığım kanatlarımı dikiyorum..

beni yine yedi kapıdan geçiriyor dostlar.uzun ve solgun bir güneşin sofrasına oturtuyorlar,ben onlara Denizler'i,Mahirler'i,hücrelerinde kendilerini yakan Dörtler'i anlatıyorum..sonra yine yüzümü,gövdemi,senin olduğun yere çeviriyorum,ama öfkeyle, ama dudaklarımı kanatarak bakıyorum öylece,boşluğuna bakıyorum..

"ama ne olur üzülme bu halime..ben hem güvercinleri, hem parayı aynı anda sevemem sevgiLi.."
çünkü ben hayatıma hücremin bu "mo" ışığında başladım..ben hayatıma senin sevginle başladım..ne kadar acı çeksem de kimseyle değişmem kendimi.. değişemem kederimi kimsesiz birinin kederiyle..kederimde sen varsın..kederimde senin kimsesizliğin var..kederimizde masumiyetinin ardında gizlenmiş kötülüğün var..ona engel olmak istemiyorsun,engel olmadığın bu kötülüğün sana büyük bir ıstırap veriyor..

kederimde,içindeki kötülükten duyduğun ıstırap var..

öyle çok yaşattım ki seni içimde,işte yıllar sonra sana dönüştüm..ne varsa sende insana,hayata,yaLnızLığa dair, bende de var..

sana baktığım yerde sen olmasan bile, orada boşluğun bile olsa, ben bakarım yine oraya..

senden başka kimsem yok benim..

Çünkü ben seni, sen doğmadan önce sevdim sevgiLi..
 
Geri
Üst