Çocuklarınızla Arkadaş Olabilme

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Çocuklarınızla Arkadaş Olabilme
Çocuklarıyla Arkadaş Olan Anne-Babalar

Çocuğa arkadaşça yaklaşmakla arkadaş olmak aynı şeyler değildir. Aşırı otoriter bir anne-baba olmamak yeterlidir. İletişimde seviye bozulduğu ve ciddiyet kaybolduğunda, çocuk hayat boyu sürecek olumsuzluklar yaşayabilir.

Hayatın çeşitli alanlarında bireylerin üstlendiği çeşitli sosyal roller ve kimlikler bulunabiliyor. İşyerinde işçi ya da patron olsanız da evde "evin damadı/gelini" ya da "ana kuzusu" olabiliyorsunuz.

İnsan hayatının en önemli dönüm noktalarından biri olan evliliğin ilk aşamasında erkek ve bayan karı-koca kimliğini üstlenirlerken bir çocuğun dünyaya gelmesi ile bu kimliğe anne ve baba kimliği de eklenir. Dolayısıyla bu kimlikler ile, kişinin statüsüne bağlı olarak beklenen davranışları ve sorumlulukları da değişebiliyor.

Çocuk sahibi olmakla anne ve baba kimliğinden beklenen davranışların başında çocuğunun karnını doyurma, giysilerini temin etme, çocuğunu uyutma, okula gönderme vb. fizikî ihtiyaçlarının karşılanması ilk akla gelenler olsa da en önemli psikolojik ve pedagojik ihtiyaçlardan olan "onun dünyasını tanıma"ya çalışmak da anne ve baba tarafından ihmal edilmemelidir. Anne ve babanın çocuğunun dünyasını anlamaya çalışmasından anlaşılması gereken; çocuğun sevinçlerini, hüzünlerini, heyecanlarını, korkularını, kaygılarını bilme ve çocuğun dünyasına girebilme olmalıdır.

Günümüzde bazı ailelerin, "çağdaş aileyiz" tanımlaması ile yaptıkları yanlışlardan biri de anne ve baba kimliğinden sıyrılıp çocukları ile arkadaş olma eğilimine girmektir. Çocuk, arkadaşlığı yaşıtları ile yaşamalı, aile içi roller birbirine karıştırılmamalıdır. Aile içi her birey kendi üzerine düşen rolleri yerine getirmeli; çünkü rollerdeki karmaşıklık aile içi iletişime zarar verecektir. Çocuğa sevgi dolu ve arkadaşça yaklaşımlarda bulunulabilir. Ancak, çocuğun annesi ve babası olduğunuzu, yalnızca bir problem olduğunda değil her zaman hissettirin.

Ebeveynlerin, anne ve baba rolünden değil, otoriter anne baba rolünden sıyrılarak çocuk ne yaşıyor olursa olsun çocuğu dinleyen, sorgulamayan, daha sıcak ve yakın yaklaşım olan arkadaşça yaklaşımı seçmesi, çocuğun kendini ifade etmesini kolaylaştıracaktır. Anne ve baba bu yaklaşımla çocuğun dünyasını anlayacak ve neler yaşadığını öğrenecektir. Böylelikle anne ve babanın, çocuğuna karşı tavır ve davranışları da daha olumlu hale gelecektir.

Sinirli ve Bencil Çocuk Yetiştirme Teknikleri

Öncelikle Çocukları Sinirli Yapmanın Bir kaç Yolunu ele alacağız.

Çevremizde tepinen, bağırıp çağıran, isyan eden, söylediklerimizin tam tersini yapan onlarca çocuğa şahit olmuşuzdur. Aslında bu çocuklar bir kaç hünerli anne-baba e çocuk yakınlarının eseridir!!!. Ne kadar iftihar etseler azdır. !!!

Çocukların sinirli ve öfkeli davranmaları genetik değil, daha çok öğrenilen bir davranışın sonucudur. Çocuğunuzun sinirli davranışlarını aynı sertlikle bastırarak , bu durumu sinir harbine dönüştürebiliriz. Bu şekilde çözmek daha doğru olacaktır !!!.

Mutfakta çocuğun yemeğini hazırlarken, bir taraftan da kara kara düşünüyordu Emel Hanım. Acaba beş yaşındaki oğlu Emre, hazırladığı yemeği güzelce yiyecek mi yoksa yeni bir sinir harbi mi başlayacaktı?

Babasına çekmiş Zaten kocası da çok sinirliydi Emel Hanım'ın. 'Acaba bu çocuk da babasına mı çekti?' diye düşünmeden edemiyordu. Çocuk ne zaman zoru görse veya istemediği bir şey ona yaptırılmaya çalışılsa bağırıp çağırıyor, kıyametleri koparıyor ve bazen de kendini yerden yere atıyordu. Gerçekten de Emre babasına mı çekmişti? Onun için mi bu kadar sinirli davranışları vardı?
Çocuğum neden böyle sinirli?

Çocukların sinirli davranışlar göstermesi genetik bir miras değil; ondan daha çok, öğrenilen bir davranıştır. Örneğin, küçük çocuklar yemek yemek istemediğinde önce ağzını kapatır. Başını sağa sola kaçırmaya çalışır, olmadı kendisi kaçmaya çalışır; ama sonuç nafile. Anne onu yakalar ve yemeği ağzına dolduruverir.

Çocuk bütün yolları denemiş ama kurtulamamıştır. Son çare avazı çıktığı kadar bağırır. Sonra bir bakar ki bu yöntem işe yarıyor, bağırıp çağırınca annesi yedirmekten vazgeçiyor; bundan sonra her istediğini yaptırmanın yolunu öğrenmiş oluyor.

Nasıl baş edeceğim peki?

Çocuğun bir kişiliğinin olduğu ve seçme hakkı olduğunu unutmayın. Bazı çocuklar bir iki yemeği seçerken bazıları sadece hep aynı şeyi yemek isterler. Bir iki yemek seçen çocuğa saygı duyulmalı ve onları seçmesine izin verilmeli. Yok ama hepsini seçen ve belki de hep aynı bir iki çeşit yemeği yiyen çocuğa da değişik çeşitler yedirilmelidir. Ancak bu ağzına tıktım zorlamasıyla olmaz; yoksa çocuk bağırır çağırır. Çocuk diyelim sadece çikolata ekmek yemek istiyor. Ona, "Her zaman çikolata olmaz, hadi söyle bakalım şimdi sana mercimek çorbası mı ısıtayım yoksa pilav mı?" diyerek ve bir iki alternatif sunup arasından seçme özgürlüğü verelim.

Başınıza gelecekleri önceden tahmin ederek tedbir alın Çocuğun muhtemel sinirli hareketleri, önceden yaşadığımız tecrübelere bakılarak tahmin edilebilir. Biz de böyle tahminler yürütüp önden tedbir alabiliriz. Örneğin çocuğunuz komşunun çocuğunun oyuncağını almıştır. Elinden alsanız kıyametler kopacak, bunu tahmin edebilirsiniz. Bunun için önce çocuğunuzun çok sevdiği başka bir oyuncağı ona gösterir, "Hadi şimdi bununla oynayalım mı?" dersiniz veya "Aaa burada ne varmış?" diyerek dikkatini başka bir obje üzerine çekerek dikkatini dağıtarak oyuncağı uygun bir şekilde alırsınız. Her çocuğun doğuştan, farklı ve kişisel özellikleri olduğundan kimi çocuk sinirlenme davranışına daha meyilli kimisi daha uzak olabilir. Ancak sinirlenme genetik bir geçiş değil, hayatın içinde öğrenilen bir davranıştır.

Tek çocukluklu ailelerde Bencil Çocuk Yetiştirme Teknikleri

Her isteği kısa süre içinde yerine getirilen çocuklar, bu imtiyazın hayatlarının her döneminde sürmesini bekleyebiliyor. İstekleri karşılanmadığında ise bencilce tepkiler veriyor ve hayal kırıklıkları yaşıyabiliyorlar.

Şehir hayatında geniş ailelerin yerini çekirdek aile almış durumda. Çalışan annelerin sayısı ise giderek artıyor. İş yoğunluğu içinde birden fazla çocuğa yeterli ilgiyi gösterememe endişesi ve ekonomik olarak ikinci çocuğun ihtiyaçlarını karşılayamama düşüncesi tek çocuklu ailelerin yaygınlaşmasına sebep oluyor.

'Biricik' evladını yetiştirirken özenli olma kaygısı taşıyan ebeveynler, aşırı koruma ve kollama gayreti sergiliyor. Çocuklarının daha özgür, daha sorumlu, zorluklar karşısında ayakta durabilen bireyler olmasını isteyen anne-babalar, bunun yolunun sınırları kaldırmak olduğunu sanabiliyor. Ailesine tüm isteklerini yaptıran çocuk, başka çocuklarla oynamayı arzuladığında sessiz, pasif, çekingen ve utangaç oluyor. İletişim kurmakta güçlük yaşıyor ve sorunlarını çözmek için anne-babasına ihtiyaç duyuyor.

Sürekli ailedeki yetişkinlerle olmaya alışan çocuğun temel güven duygusu gelişiminin sekteye uğramaktadır, bunun da çocuğun yetersizlik duygusu geliştirmesine ya da her ortamda ayrıcalık istemesine neden olabilmektedir.

Ailedeki tek çocuğun ruhsal ihtiyaçlarına cevap vermenin kolay olmadığını biliriyoruz. Büyüttükleri ilk çocukta anne babaların deneyimsiz olması ve temel ihtiyaçlarının karşılanması sırasında sabırsız davranan çocuğun imdadına yetişen ailelerin sınırları belirlemekte güçlük yaşayabilirler. Her isteği kısa süre içinde yerine getirilen çocukların bu şartlanmaya çabucak uyum sağlayamaz ve devam eden süreçte de aynı beklenti içine girer. Bu durumdaki çocuk doyumsuz, sınırsız, bencil, paylaşmakta zorlanan ve mutsuz olabilir.

Benmerkezciliği pekiştirilen çocukların aynı ilgiyi ileriki yaşantısında da beklerler. Bu tarz çocuklar okulda, işte, yakın ilişkilerinde ilgi göremediğinde, öncelikli konuşma, karar verme hakkı ona verilmediğinde hayal kırıklığı yaşayabiliyor. İstek ve ihtiyaçlarını ertelemekte güçlük yaşayan, annelerine bağımlı, eleştiriye tahammülsüz, uyum sorunları yaşayan bireyler hâline gelebiliyor. Çevresine karşı agresif davranabiliyor ya da yeterince sevilmeye değer olmadığını düşünüp içine kapanabiliyor.

Çocuğun kişilik gelişiminin aile ve çevre tutumlarıyla bağlantılıdır. Tek çocuğa ailelerin daha fazla zaman ayırır, bu durumun avantajlarının yanı sıra, dezavantajları da bulunmaktadır. Çocuk ev içinde kendini oyalamayı, yalnız oynamayı, kendi işlerini yapmayı, sorumluluk almayı başarmalıdır. Eğer aile çok koruyucu, her an gözlemci durumdaysa, çocuk da onlar olmadan bir şey yapamayacağını düşünür ve kendine güveni gelişmez.

Çocuğa engellenmeyi, isteklerini gerektiğinde ertelemeyi, dürtü kontrolünü öğretmenin ebeveynlerin görevidir. Anne-babaların çocuğuyla güven ilişkisini oluşturması gerekmektedir. Çocukların sosyalleşmesi için yaşıtlarıyla ve diğer kişilerle iletişim kurmasına kontrollü izin verilmelidir.

Çocuğun anaokuluna gitmesi; yaşıtlarıyla oynaması, paylaşmayı öğrenmesi, otoriteye uyum ve becerilerini geliştirmesi açısından faydalı olur. Bu mümkün değilse, çocukların yaşıtlarıyla sık sık bir araya gelmesi yararlı olacaktır. Tek çocuklu aileler ne yapmalı?

Yaşına uygun kurallar koyun. Bu kuralları kararlılıkla uygulayın. Beklemeyi ve sabretmeyi öğretin. Her istediğini anında karşılama çabasına girmeyin. 3 yaşından sonra yaşıtlarıyla ya da başka çocuklarla bir arada olmasını sağlayın. Kreşe gönderme imkânınız yoksa çocuğu olan ailelerle sık sık görüşün. Mükemmel olmasını beklemeyin. Söz hakkı verin ama tüm kararları ona bırakmayın. Uygun karar seçenekleri sunun, birisini seçmesini sağlayın. Bireyselliğinin gelişmesini destekleyin.Giyinme, soyunma, yemek yeme, temizlik gibi her türlü öz bakımını kendisinin yapmasına fırsat verin. Bu sırada ortaya çıkabilecek sorunlardan dolayı eleştirmeyin.


Dr. Ekrem ÇULFA
ozelpedagog.com
 
Geri
Üst