Datça Florası

PaSikA

Yeni Üye
Üye
Datça Florası
narpız bitkisi narpız otu
21_34019.jpg


21_340datca1.jpg


21_340datca6.jpg


21_340datca5.jpg



21_340datca7.jpg


21_340IMG_0862.jpg


İKİ DENİZİN ECZANESİ
Kıpkırmızı gelincikler... Adı Latince’de ‘sağlık’ anlamına gelen adaçayları... Çiçekleri küçük çam kozalaklarını andıran karabaş otları... ‘Latin çiçeği’ de denilen kapari... Sarışın katırtırnakları, kumsalları mora boyayan kıyı karanfilleri ve dağları kokutan kekikler...

Reşadiye, diğer adıyla Datça Yarımadası, Anadolu’nun şifalı otlar kitabıdır. Burada bağdan dağdan, taştan kumdan, her yerden çiçek fışkırır desek yeridir. Zengin Akdeniz bitki örtüsü, özellikle bahar mevsiminde gökkuşaklarını yere indirir sanki. Doğa, Datça’ya öylesine cömert davranmıştır ki; denizin dalgaları çiçek açan badem ağaçlarını alkışlar gibidir.

Birbirine karışan rüzgârlar Datça’da havayı da, toprağı da, bitki örtüsünü de bereketlendirir. İnsanın ömrünü uzatır ve toprağın binbir şifalı bitki doğurmasını kolaylaştırır. Datça Yarımadası’nın florası, iki denizin eczanesidir. Biberiye, pelin, üzerlik otu, dağ nanesi, kantaron, sumak, narpız ve daha nice ot ve çiçek açan bitki, “Ben de buradayım” diye seslenir size.

DATÇA YARIMADASI, RENGÂRENK BİR DÜNYA
Oktay Sönmez, ‘Mavide Uyuyan Güzel Knidos’ adlı kitabında, bir sevgili coşkusuyla anlattığı Datça Yarımadası’nın florasından da söz eder ve kekik için şunları yazar: “Köylü kadınlar ‘Ana kokusu bellenir kekik buralarda’ diyorlar. Binlerce yıllık bir şenliktir kekik, antik çağlar boyunca süregelen bir sevinç. Kekik kokusu, kekik yağı Knidos teraslarının, Doria, bugünkü Reşadiye Yarımadası’nı oluşturan dağların kızgın Ege güneşi ile özümsenmiş bir Anadolu büyüsüdür. Dağların nefes alışıdır kekik kokusu...”

Üzerinde bitkilerin, otların kokuları dolaşan Datça Yarımadası, Bozburun Yarımadası ile birlikte, 1999 yılında WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından acil olarak korunması gereken 100 yeryüzü noktasından biri olarak belirlendi. Kendine özgü coğrafyası, bozulmamış kıyıları, kumulları, zengin denizaltı yaşamı, endemik bitkileri ve yaban hayatı ile Datça Yarımadası, mikroklimatik farklılıklar taşıyor. Ormanlarında kızılçamlar çoğunlukta. Akdeniz servisi, Fenike ardıcı, mazı meşesi, sandal ağacı, kocayemiş, erguvan, zakkum, keçiboynuzu ve elbette zeytin ağacı Datça’nın ev sahipleri. Makiler ve fundalıklar, Akdeniz ikliminin tipik bitkileri olarak her yerde boy gösteriyor.

DATÇA’NIN ÜÇ ‘B’Sİ
Datça yıllar boyunca üç ‘B’ ile, badem, bal ve balık ile anıldı. Bugün de, Türkiye’nin en lezzetli bademini yaratan ağaçlar şubat ayında Datça’yı düğün yerine çevirir. Beyaz çiçekleriyle binlerce gelin gelir yarımadaya. Çeşit çeşittir badem: Nurlu -ki, bademin hasıdır- , Kababağ, Sıra, Diş, Dedebağ... Dış kabuğu yeşil ve taze iken, bademin adı, ‘çağla’dır. Datça bademi, ağızda unutulmaz bir tat bırakır.

Datça hurmasının, yalnızca Girit’te yaşadığı sanılan ağacının, Türkiye’de de var olduğu ilk kez 1983’te Datça Yarımadası’nda da bulunmasıyla anlaşıldı. Oysa, eskiden beri Datça’nın yerlileri ekim başında hurma meyvelerini toplar ve yerlerdi. Bu olay Datça’daki bitki örtüsünün daha keşfedilecek çok yanı olduğunu gösteriyor. Mayıs ayında çiçek açan bu ağaç, yeraltı sularından can alır. Öylesine yaşama bağlıdır ki, yansa bile, kararan yapraksız gövdeden yeni sürgünler verir. Mavimsi renkteki yapraklarıyla, Akdeniz’e özenir gibidir. Kurucabük’le Balıkaşıran arasındaki bir bükte yaşayan bu ağacı görmek isteyenler, ancak deniz yoluyla ulaşabilirler.

DATÇA’NIN ALTIN MADENİ
Datça’nın, hakkında kitaplar yazmaya değer bir de kumulu var: Gebekum... Herhangi bir sahilde altın madeni bulsanız bile, bu hazine Gebekum’dan daha değerli değildir.

6 km uzunluğundaki bu kumul, beşi endemik yüz bitki türünün var olduğu bir ekolojik sistem, yeryüzünün insanlara bir armağanı. Kocadağ’la Emecik Dağı arasındaki güney sahilindeki Gebekum’un eni, 170’le 400 metre arasında değişiyor. Yıllardır inşaatlar için kum çekimi yüzünden hırpalanan doğal yaşam, artık koruma altına alınmış. Baharla birlikte uyanıp deliklerinden çıkan köstebekler, yemyeşil bukalemunlar ve renkli böcekler bu fosil kumulun bitki örtüsünü tamamlıyor.

19 kuş türü, bu kumulu ziyaret ediyor ya da yuva yapıyor. Gebekum’da iki karış çapında bir daire çizip içinde kalan bitkilere baktığınızda, onlarca tür sayar, şaşırırsınız. Oluşumu 6 milyon yıl önce başlayan Gebekum kumulunu, arada bir denizden sıçrayarak geçen yunuslar selamlar.

YÖRE MUTFAĞI ‘YEŞİL YEŞİL’ KOKUYOR
Türkiye’deki 154 tür yabani orkidenin bir bölümü Datça Yarımadası’nda yetişir. Renkleri ve gösterişli biçimleriyle orkideler, çiçek dünyasının kraliçeleridir. Datça topraklarında büyüyen Serapias orientalis ve Serapias bergonii, sahlep ve dondurma yapanların tahribatıyla hızla azalıyor. Bazı orkide türleri dünyanın küçücük bir noktasında, örneğin bir dağ yamacında yaşıyor ve başka yerde yetişmiyor. Bu yüzden Datça’nın orkideleri günden güne değer kazanıyor ve korunmayı hak ediyor.

Datça florası, yörenin mutfağında da yerini alıyor. Zeytin, ısırgan, papatya sapı, ki Datçalılar ona ‘dallampa’ der, bir tür ot olan menengeç, üzeri kekikli kurutulmuş domates, kayakoruğu, tilki diye bilinen yabani kuşkonmaz, peynirden yapılan kopanisti, kapari filizi salatası ve deniz börülcesi Datça sofrasından eksik olmuyor. Geleneksel yemek olarak en iyi bilinenler ise, kabak çiçeği dolması ve keşkek. Çay tiryakisi iseniz, çaydanlığa su koyun, otlar hazır: Narpız, adaçayı, garağan, sepsuyu, ısırgan, elmascık! Datça’da kol böreğine bile ot konuyor, çorbaya dağ nanesi atılıyor.

 
Geri
Üst