Değişik hayvan adları

  • Konbuyu başlatan Kayıtsız Üye
  • Başlangıç tarihi
K

Kayıtsız Üye

Forum Okuru
Değişik hayvan adları
Hayvanlar alemine belgesellere çok merakım var şöyle nadir rastlanan yada nesli tükenmek üzere olan hayvanların isimlerini paylaşırmısınız
 
Bu canlıların eminim çok dikkatinizi çekecek, arzu ettiğiniz farklılıktalar:D:D



KENDİNİ YUTAN YILAN!


Burada olağan dışı ve son derecede ilgi çekici bir sahneyi görmekteyiz. Fotoğrafta hiç bir altatıcı unsur bulunmayıp çekim tamâmen gerçektir. Bu inanılmaz olay belki de birilerince özel olarak hazırlanmıştır. Yâni bir başlangıç olarak kuyruğu ağzına verilen yılan sonra bunu yutmaya devâm etmiş olabilecektir.
Öyle veyâ böyle fakat inanılmaz bir sahneyele karşı kaşıya bulunmaktayız. Yılanın sonu da ayrıca merak konusudur.





İKİ KÜÇÜK KEDİCİK


Fotoğraflarda biri günümüz ve diğeri geçmişten iki kedi yavrumuz var. Yavru olmaları önemli değil tabiî ki.
Biz burada onların gösterdikleri alışılmadık gayri tabiî durumlarına bakmaktayız. Birinci ve renkli fotoğrafın açıklanacak bir yanı yoktur. İkinci ve siyah-beyaz için şunları diyebiliriz: Bir kafadaki iki yüzün tek eksiği iki kulaktır. Yâni iki yüzün ikişer kulağı yerine burada birer kulak vardır. Eksik olan da bundan ibârettir.

ÜÇ BAŞI OLAN KEDİ


Son zamanda öyle yaratıklar duyup görmeye başladık ki daha önce bunların sözüne bile inanmak güç olurdu. İşte burada da üç başlı bir kediyi görmekteyiz.
Bunlar kişide önce bir şüpheyi dâvet etmektedirler. Baş döndürücü hızla gelişen teknoloji ve bu çerçevede elektronik... Bunun getirdiği imkânlarla acaba bu fotoğraflar üstünde oynanmakta mıdır? Evet bir takım fotoğraflar üstünde gerçekten oynanmaktadır. Bunu kimi şaka olsun diye yapmakta kimi şarlatanlar da insanları kandırıp inandırıp bundan sapıkça zevkler almaktadırlar.
Fakat buraya yükledimiz kara kedi fotoğrafı böyle biri değildir. Bu bir gerçektir tamâmen gerçek...

DEVE KUŞU HİNDİSİ [Cassowary]


Şuna kestirmeden "deve hindisi" demek daha doğru olacaktır. Fakat biz onun adını kaynağında gördüğümüz şekliyle başlığa aldık.
Yeni Gine'nin yağmur ormanlarında yaşayan bu kuşların kuzey güney ve cüce denilen üç türü bulunmaktadır. İlk ikisi insanlara pek görünmezlerse de güneydeki iyi bilenen bir kuş türüdür. Aynı tür boy olarak deve kuşundan sonra ikinci ağırlıktaysa birincidir. Daha iri parlak tüylü olan olan dişileri boyda iki metreye varırken yetmiş kilogram da ağırlıkta olabilirler. Uçamazlar ise de birbuçuk metreye kadar atlayabilip çok iyi de yüzerler. Gagaları ve üç parmaklarından ortadaki tam anlamıyla öldürücü birer silâhtırlar. Gagaları üstünden başlayıp kafaları üstünde devam eden çıkıntı ibik olmayıp bildiğimiz kemiktir. Orta parmakları oniki santim boyunda olabilir. Ucunda hançer gibi de bir tırnağı bulunur.
Bunlar genellikle çekingen ve utangaç kuşlardırlar. Fakat bir tehlike sezdikleri veyâ bunu var saydıkları zaman insanları bile öldürebilirler. Nitekim ikinci dünyâ savaşları sırasında bu ormanlara yolu düşen bir takım askerler bu hayvanlar tarafından öldürülmüşlerdir.
Menülerinde her türlü yiyecek bulunmaktadır. Bitki ve hayvan olarak güçlerinin yettiklerini yemektedirler.

LEYLEK-KARTAL SAVAŞI


İ.Hakkı Soyyanmaz artık ebediyete intikâl etmiş Edirneli emekli bir öğretmendir. Kendisi ölümünden az önce "Destân-ı Edirne" dediği büyük ölçekte bir kitabını bastırmıştır. Adından da anlaşılmış olacağı üzere... Bu daha çok Edirne çevresinde geçen ve kendisinin de uzaktan-yakından duyup öğrendiği bir takım olayları destansı dille anlatan bir kitaptır.
Anlatılan olaylardan biri 1934'te Trakya'da yaşanıp bir buçuk ay sürmüş Kartal-Leylek savaşıdır. Savaş öncesinde kartallar dağlar ve ormanlarda leyleklerse şehir ve ovalarda toplanmaktaymışlar. Her iki tarafa da uzak yerlerden takviyeler gelmişmiş. Olayı ve sonucunu büyük merakla tâkip eden halk uzun süre tarafsız kalmakla birlikte sonunda leyleklerden yana tavır almış. Yâni onların kazanmalarını istemişlermiş. Kartallara duyulan saygıya rağmen leyleklerin mistik yanı ağır basmış.
Tabiatıyla istemekle olmuyor bir şey değişmiyor her şey tabiî mecrâsında akıp olacağına varıyormuş. Bunun üzerine ortaya bir fikir atılmış. Bu böyle sürüp gidemez Ordu müdâhale etsin denmiş! Evet! Halk bu savaşa Ordu'nun müdâhalesini istemiş.
Fakat ortadan bir müdâhale değil leyleklerden yana!.. Durumu Genel Kurmay'a iletmişler. Zamânın Genel kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak da kendisine iletilen fikre katılmış. Böylece bir kısım asker gerçekten de savaş alanına gelmişler. Kartallara karşı elden silâh kullanmışlar! Mavzer gibi herhâlde.
Sonuç... Bir buçuk ay sonra açıkça bir sonuca varılamasa bile taraflar dağılmışlar. Halk gönlünden ne geçiyorsa onu dillendirmiş. "Leylekler kazandı." demiş! Kim bilir belki de ölü hayvanları sayıp bu kanaate varmışlar. Gazeteler de bu yönde yayınlar yapmışlar! Olay da bugünlere ve bundan sonrasına böyle kalmış.
Yukarıdaki sahneye gelince... Burada iki Marabu leyleğiyle bir kartalı görmekteyiz. Önlerindeki bir leşi yerken anlaşamayıp leyleğin biriyle kartal kavga ediyorlar. Biz bu fotoğrafı uzun yıllar ötesinden hatırlıyoruz. Fotoğraf bir olmayıp ard-arda çekilmiş iki veyâ üç sayıdaydı. Sağdaki leylek gagasını aynen bir makas gibi kullanarak kartalın kafasını kesip koparıyordu! İnternette bu fotoğrafa rastlayınca anlattığımız sahneyi hatırlayarak o diğer fotoğrafı aradıysak da bulamadık.
Bulamayınca da işte böyle sâdece anlatmakla yetinmekteyiz. Tabiî... Buradaki genel bir savaş olmayıp iki hayvanın aralarındaki kavgadan ibârettir.
Son bir not olarak... Bu Marabu leyleklerinin son derecede pis ve çirkin hayvanlar oldukları bilgisini ekleyelim.


ASLAN GAZAL ve KUZU


Aslan... Karada yaşayan hayvanların tartışmasız kralı. Kas gücüyle böyle asil tabiatıyla gene böyle. Bu söz elbette ki bizim kendi kanaatimiz değildir. İnsanlar ne kadar zamandan beri var idilerse... Aslanlarla nasıl nerede ne zaman ve ne şartlar altında karşılaşmışlarsa... Sonuçta böyle bir kanaate varmışlardır. İşte şimdi biz de burada bunu naklediyoruz.
Pekiyi ne yapıyor aslanlar? Diğer her canlı gibi yaşadıkça ve yaşamak için bir şekilde doğal ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Bu çerçevede acıkınca da bir şeyler yiyorlar elbet.
Ne var ki bunların yedikleri öyle sap-saman ot-orman türünden şeyler değil. Menülerinde çevrelerinde yaşayan diğer hayvanlar var. Aslan genellikle kendinden büyük ve ağır hayvanları avlıyor. Manda gibi zebra gibi. Buna az da olsa filleri zürâfâları gergedan ve su aygırlarını ekleyebiliriz. Bu yüzden aslanla bu ve benzeri hayvanları dostça ve yanyana görmek değil düşünmek bile mümkün olmaz.
Nihâyet fotoğraflarımıza gelmiş bulunuyoruz. Buraları öyle hayvanat bahçesi veyâ sirk filân değil görünen yerler aslanların kendi habitatları kendi hayat sahalarıdır. Evet burada görünenler yukarıda anlattığımız aslan târifine uymayan sahnelerdir. En babasından iki erkek aslan ve önlerinde... Ayrı-ayrı her ikisi de birer mâsumiyet sembolü olan yavru bir ceylan ile gene bir yavru olan kuzu vardır. Bilinen odur ki... Erkek aslanlar Osmanlı erkeği gibidirler! Kendi yavrularına bile pek yüz vermez bu kadar babacan yaklaşmazlar!
Pekiyi ya bu sahne nedir? derseniz... Bunun cevâbını biz de bilmiyoruz. Doğrusu çok da merak ediyoruz. Acaba sonra ne olmuştur? Kim bilir!?.


Not: Sayfamıza ikinci kere uğrayanlar varsa durumu fark edeceklerdir. İki fotoğraftan sağdakini değiştirdik. Başka bir aslan-kuzu çiftinin fotoğrafını yükledik. Bu fotoğraftakiler öncekilerle aynı çift midirler? Bunu bilemiyoruz. Ancak... Nedense işkillendik birilerinin senaryosundan şüphelendik! Burada da yazıyoruz ki konuya ilgi gösterenler bu ihtimâli gözden uzak tutmasınlar.


TAVŞAN YUTABİLEN KUŞ!


Tabiattan inanılmaz bir manzara daha... Hemen de açıklayalım ki bu kuş bu hemen aşağıdaki pabuç gagalı leylek değildir.
Önce bu fotoğrafın dünyânın neresini gösterdiğini bilmemekteyiz. Fakat tropikal bir bölgeye benzemektedir. Afrika'dan bir yer olacağını düşünmek mükündür. Dev kuş ise sularda avlanan bir tür olsa gerektir. Bulunduğu yer ve gaga yapısı bunu düşündürmektedir. Ne var ki su kuşu olması onun karadan uzak durduğu anlamına gelmiyor demek! Yakınındaki bir tavşanı görünce hiç tereddüt etmemiş bu "benim menümde bunun yeri yok" dememiş!

PABUÇ GAGALI LEYLEK


...veyâ kısaltılmış olarak "pabuç gaga". Yâni Türkçedeki adı bu. "İngilizcesi shoebill ve o da aynı anlama geliyor. "Balaeniceps Rex" ise Latince ve bilimsel adı.
Yerden yüksekliği bir metreden fazla 1.25 mt kadar var. Dünyânın en büyük kuşlarından biri deve kuşları dışında belki de birincisi. Leyleklerle de akrabâ oluyormuş. Fakat bu tam bir kâtil!
Daha önce belgesellerde rastlamış görmüştük. Fakat ne yeyip ne içtiğini bilmiyorduk. Şimdi öğrendik ki menüsünde ördek bile varmış! Hem de çiğnemeden yutuyormuş!

DEVÂSÂ BİR KEREVİT


Buraya sıra dışı ve genellikle de büyük boyutta hayvanları alıp koymaktayız.
Şimdi de bir kereviti görüyoruz. Bu Ülkemiz dışından bir fotoğraftır. Tropikal bir yerden olabilecektir. Ülkemizin İskenderun körfezinde küçük bir muz büyüklüğündeki kerevitlerin çıktığını bilmekteyiz. Enez sâhillerindeyse baş parmak kalınlığında ve on santime yakın boyda olanlarını bizzat görmüşüzdür.
Buradakiyse inanılacak gibi değil. Oradaki bir çift ayakla mukâyese edildiğinde ne kadar iri bir şey olduğu anlaşılıyor.




BU GEYİK BÖCEĞİYMİŞ


İlk bakışta böcek olduğu anlaşılmış olsa bile ilgi çekici bir mahlûk olduğu da bellidir.
Çatallı boynuzlarıyla geyiğe benzetilmiş. Fakat rengi de biçimi de hayli güzel bir böcek. Doğrusu kadınların broşlarına da benziyor! Hattâ bundan ilham alınarak hazırlanmış mücevherler mutlakâ vardır.







İNANILMAZ BİR SAHNE


[Milliyet internet gazetesinden nakledilmektedir.]
Görülen bu fotoğraf Avustralya Queensland'da çekilmiş. Gene Avustralya'daki bir hayvanat bahçesi görevlisi olan Joel Sheakaspeare ise... Ne kadar büyük olursa olsun bir örümceğin kuş yemesinin pek normal olmadığını bunun ender rastlanan istisnâî bir durum olduğunu söylemiştir.
Burada ne olduğu merak edilmekteyse örümceğin karnını doyurana kadar kuşu yediğini bildirelim. Sonrasını ise bilemiyoruz. Yarına mı bırakmıştır yoksa "ben doydum bundan sonra kim isterse o yesin" mi demiştir!
Şakası bir yana... Doğrusu bir örümceğin ağıyla kuş tutabilmesi ve onu yemesi dehşet verici bir durumdur.
Tabiatta bâzı hayvanların alışılmamış boyutta böyle devleri bulunabiliyor. Onlar da inanılmaz olayların kahramanları olabiliyorlar.




BUNLAR BİRER KÖPEKTİR!


Bilineceği üzere... Kedilerle birlikte insanlara en yakın iki hayvandan biri köpeklerdir. Bunlar değişik boylarda olabilirlerse de bir aslan kadar olanını acaba kaç kişi görmüştür!
Fakat! Şu soldaki fotoğrafı görünce fikrimiz değişecektir. Gerçek demek ki öyle değilmiş.
Evet burada inanılmaz büyüklükte bir köpeği görmekteyiz. Diğer yandan bunun cinsi nedir huyu nedir?.. Bunları bilmiyoruz.
Sayfamızın alt sıralarında da böyle iri bir köpek vardır. Bu ikisi aynı boylarda görünüyorlarsa da aynı türden midirler? Kim bilir!
Gelelim diğerine... O ise iri değil ama yüksek bir köpektir. Hakkındaki kayıtlar köpek ayağa kalktığında boyunun 2.80 mt olduğunu bildirmektedirler. Yâni buna göre o da kendine göre başka bir dev olmaktadır.

EN ÖMÜRLÜ CANLILAR


Dünyânın uzun ömürlü canlıları olan iki tür vardır: Galapagos ve Aldabra kaplumbağaları. Bu her ikisi de adlarını yaşadıkları adalardan almaktadırlar.
Yukarıda görülen iki örnek Galapagos türüyle birlikte her şeyden önce irilikleriyle tanınmış Aldabra kaplumbağalarıdırlar. Boylarını anlamak için yanındaki insanla karşılaştırmak yeterli olacaktır. Ya ömürleri... İşte orası dudak uçuklatacak kadar uzundur! Bu türün bir örneği olup kendisine Adwaitya (Sanskritçe'deki anlamı mukayese edilemez!) diye isim verilen Kalküta hayvanat bahçesindeki bir kaplumbağanın doğum yılı 1750 olarak hesaplanmıştır. 2006'da öldüğü cihetle de 256 yıl yaşamış olmaktadır.
¤¤¤¤enbeş yıl yaşayan bir insan için "uzun ömürlü" deriz. Bu ise uzun bir insan ömrünün üç katını yaşamış ve onu geçmiştir. Üstelik de eceliyle değil bir kazada kabuğunun çatlaması ve buradan enfeksiyon kapması sonucunda can vermiştir! Kişi bu noktada şunu düşünmeden edemiyor: Ya o kazâya uğramasaydı!?.

GERÇEKTEN DEV BİR AYI!


Gene siyah-beyaz yâni geçmişten kalan bir fotoğraf. Oldukça da eski gâlibâ. Avlanıp yere serilmiş bir ayıyı gösteriyor.
Yerde yatan bu ayı tam bir alâmet! Onun boyutunu anlamak için yanındaki iki insana bakmak yeterli oluyor. Bu hayvan öylesine büyük görünüyor ki ağırlığı bir tondan daha az olmasa gerektir.
Bilindiği gibi ayılar biyolojik olarak insanlara oldukça yaklaşan yaratıklardır. Yemek tarzları da öyledir. İnsanlar gibi hem otçul hem de etçildirler.
Şimdi burada bu devi görünce... Bu hayvan ne yer ne içer ? diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Aşağıdaki bir diğer ayı insan yemişti ya!..
Kara hayvanları içinde fil su aygırı ve gergedandan sonra bu geliyor olsa gerektir.





SİNCAPLA SIĞIRCIKLAR


Tabiatta bizim bilgimiz dışında öyle şeyler cereyan ediyor ki... Biz bunların sâdece bir kısmından ve ancak bâzan haberdar olabilmekteyiz.
İşte burada da son derecede komik ve sevimli bir sahne yer alıyor. Komik ve sevimli... Bir yer sincabı her ne yemekteyse bunu gören sığırcıklar yediğine ortak olmak istiyorlar! Etrafını sarmışlar neredeyse mamasını ağzından alacaklar!
Kim bilir belki de almışlardır bile!

UÇAN BİR BALIK: VATOZ


Meksika'nın doğusu Coraaa Denizi... Burada yarasa benzeri kanatları olan bir tür vatoz balığı yaşıyor. Bu balık cinsi zaman-zaman sudan fırlıyor ve bir süre kuş gibi süzülüyorlar.
Uçanın bir balık olduğu bilinince ilginç ve şaşırtıcı oluyor tabiî. Şaşırtıcı ama gerçek.
Mobulidae âilesine mensup uçan vatozların bazı türleriyse hayli tehlikeli. İğneleri ve öldürücü zehirleri var. Üreme döneminde su yüzeyine yakın bulunup havada takla atarken doğuran bu türlerin kuyrukları da çok uzun.

DURUM ÇOK ŞAŞIRTICI


"GARİP ŞEYLER" sayfamızda Ethiopya'dan olduklarını sandığımız bir çift bitişik ikiz kız var. Burada gördüğümüz köpekler de doğrusu onları hatırlatıyorlar. Kafaları karıştıran tam anlamıyla "garip" bir durum.
Bunlar böylesi yapışıklarsa dışkı ve idrar çıkışları nerede oluyor? O belli değil! Bunlar yapışık ikiz değil bitişik ikizler olsa gerektir.
Bir de şunu düşünmeden edemiyoruz. Gerek insanlar ve gerekse hayvanlarda gördüğümüz bu anomaliler öteden beri vardılar da biz mi bilmiyorduk?
Yoksa hani radyasyon filân derken yeni-yeni mi ortaya çıkmaktalar?

İKİ BAŞLI KÖPEK AMA!..


Site'de birden fazla iki başlı canlı fotoğrafı sergilemekteyiz. Bir bakıma bu da onlardan biridir. Bir farkla ki... Hem de önemli bir farkla! Bu başların biri aşıdır. Evet aşı! Şu bildiğimiz aşı yâni. Hani bir ağaca başka bir ağaçtan alınan dal aşılanır ya... Hah işte aynen öyle!
Rusya'da yaşayan bir ilim adamı olan Vladimir Demikhov 1954 yılında yaptığı bir ameliyat ve aldığı mûcizevî sonuçla dünyâyı ayağa kaldırmıştı. Moskova Cerrahî Enstitüsü'ndeki laboratuarında yavru bir köpeğin baş omuz ve ön ayaklarını daha yaşlı bir Alman cinsi köpeğin boynuna monte etmişti! Bu durumda ve aslında aşılanmış köpeğin ayrıca yeyip içmeye ihtiyacı yoktu. Ancak... Her iki baş da aynı kâseden süt içmekteydiler. Aşılı köpek gerek duyduğu besini yaşlı köpeğin organizmasından alabiliyordu. ama yine de yaşlı köpeğe tâbiydi. O ne yaparsa bu da onu yapıyordu. Aşılı yeni canlı böylece sâdece altı gün yaşayabildi.
Ne var ki Demikhov bundan yılmadı. Onbeş yıl süresince ondokuz deney daha yaptı. Deneyler sonucunda bir defâ bir aylık süreye ulaşabildi. Batı dünyâsı bunu "Rusya'nın cerrahi Sputnik'i" diye duyurdu. Demikhov bu tür çalışmalarının gelecekte insanlar için organ nakline yardımcı olacağını ileri sürüyordu.
İşte burada o deneylerin köpeklerinden ikisini görmekteyiz.

İŞ MAKİNESİ GİBİ!


Bu yaratık insanlığın yeni tanıştığı bir hayvan türüymüş. Ne gibi bir ismin uygun görüldüğünü ise bilmiyoruz.
Hayvanın vücut yapısına bakılınca ne gibi bir mârifet gösterdiğini de anlamak mümkün! Mübârek kazıcı bir iş makinesi gibi! Kimbilir köstebeğin yeni bir versiyonu mudur acaba!? 2008 modeli yâni!
Yüzünü de göstermek istemiyor olmalı. Mahçûbiyetten midir yoksa başka bir sebebi mi vardır? Fakat nedendir bilemiyoruz ki bize biraz sevimli de görünmüştür.

BALİNA PENGUENLER...


Güney kutbu Antarktika'da çekilmiş bir fotoğraf. Bir katil balina buzun üstüne tünemiş havayı emerek penguenleri kendine çekiyor ve yutuyor. Gösterdiği zekâ ve beceriye bir îtirâzımız yoktur. Ancak... Bu balina tam anlamıyla dev bir hayvandır. Penguen dediğimiz ise nedir ki? En büyüğü diz boyunca oluyor. Bunlar ise güvercinden biraz büyükler.
Sen o koskoca gövdenle git kendine göre avlar bul değil mi? Boyundan bosundan hiç utanıp sıkılmadan çerez gibi penguen avlamak yakışıyor mu? Eee ayıp yâni! Vallâhi ayıp!

İNSAN YİYEN TİMSAH


En güçlü yırtıcılardan biri olan timsahların menüsüne ne yazıktır ki bâzen insanlar da girebilmektedirler. İşte burada öyle bir örneği görüyoruz. Suçüstü yakalanan timsah öldürülmüş karnı yarılmış kabahati açıkça ortaya çıkmış. Fakat her şey olup bittikten sonra.
Timsahı öldürmek onun bundan sonra işleyeceği benzer suçları önlemek bakımından önemli olmuştur. Yoksa bu insanı yemiş olmasının cezâsı değil!



SARI BİR YILAN


Buradaki yılanımız Orta Amerika'dan. Ülkesi pek de farketmez ama Kosta Rika gâlibâ.
Rengi ve türü her ne olursa olsun yılanın adı bile insanda ürperti uyandırıyor.
Ancak... Bu yılan yeşiller arasındaki böyle bir sarı renkte olursa... Yeşil ve sarı renklerin uyumu doğrusu bir hârika! Öylesine öyle de sonuçta bu bir yılan tablo değil ki...



TAÇLI TURNALAR


Turna... Başka ülke ve ulusları bilemeyiz ama bizim folklorumuzun şarkı ve özellikle de türkülerimizin önemli unsurlarından biridir turnalar.
Turnayı havada olsun görenimiz bile ender bulunmaktadır. Hele yakından görmek... Hayvanat bahçeleri dışında bu kime nasip olmuştur acaba?
İşte burada bir çift turna görmekteyiz. Ne dersiniz üzerinde bu kadar durulacak kuşlar mıymışlar?



JUMBO'NUN HİKÂYESİ


Jumbo adıyla dünyâ târihine geçen erkek fil 1860'ın 15 eylülünde Ethiyopya'da bulundu. Bura'dan Alman Johann Schmitd tarafından alınıp 1861'de Paris Jardin des Plantes'a 26 Hazîran 1865'te Londra'ya götürüldü. Sonra da ABD...
[Bir Avrupa şehri olan Edirne Osmanlı devrinde fille tanışmıştır. Hattâ Edirne'de bugün bile "Fil Yokuşu" denen bir yer var ise de!] Jumbo çağdaş Avrupa'nın Anibal'ınkilerden sonra gördüğü ilk canlı fildi. Londra'daki bakıcısı olan Matthew Scott ise aynı zamanda onun Jumbo isminin babasıydı. Bu ise Afrika-Swahili dilinde "merhaba" demekti.
Jumbo bir yaşlarında bulunduktan sonra hayvanat bahçelerinde metrelerce büyüdü. Büyüdü ve dünyânın bilinen en büyük fili olmak özelliğine ulaştı. O kadar büyümüştü ki Jumbo ismi bundan sonra dünyâda her türlü büyüklüğün de sembolü ve ifâdesi oldu!
Jumbo Kanada'da bulunduğu bir sırada 15 Eylül 1885'te St. Thomas-Ontario'da yaşanan bir tren kazâsında öldü.



BOYNUZLU HAYVANLAR


Boynuzlar... Boynuzlar kimi hayvanların sembolleri oluyorlar. Geyikler gibi koçlar gibi. Gene boynuzlar kimi hayvanların da silâhları oluyorlar. Hayvan bununla kendini yırtıcılara karşı bile koruyabiliyor.
Boynuz bâzı hayvanlara da bayağı bir yakışıyor yâni! Meselâ gene koçlar... Ancak bâzı boynuzlar da sâhipleri için yük ve eziyet oluyorlar. Bunun en çarpıcı örneği İrlanda geyiği "Irish elk"tir. Evrim sonucunda ölçüsüz büyüyen boynuzlarını taşıyamayıp nesli tükenmiş hayvanlar sınıfına girmiş bulunmaktadır.
Buradaki sığırın vatanıysa Asya'nın güney doğsu olmalıdır. Belki de Hint yarımadasıdır. Her neyse... Fakat bu derecede gelişmiş bu boynuzlar bu hayvancağıza muhakkak ki eziyet olmaktadırlar. Gerçi bunların içi boştur ve sanılanın aksine hafiftirler. Ne var ki bu boyutlarıyla hayvanın hareket kâbiliyetini sınırlayacağı da muhakkaktır.



TOP GİBİ ARMADİLLO


Armadillo bilineceği üzere bir Güney Amerika hayvanıdır.
Bizim ülkemizde de tespih böceği diye bunun gibi bir hayvan vardır nemli yerleri sever zemine yakın evlerde bile bulunabilir. Tamâmen zararsızdır. Bu hayvan da şekil bakımından ona benziyor. Yâni istediğinde tortop olması açısından.
Fakat aralarında boy farkı bulunmakta tabİî ki. Bizimki nohut kadarken bunun boyu yetmiş santim ortalamasında.





BU BİR KÖSTEBEK !


Aramızda köstebek görmüş kişiler de çok çok azdırlar. Bu öyle bir hayvan türüdür ki tarlayla ve bahçeyle işi olanlara bile pek görünmez. Yalnız... Bir sabah bakarsın toprağı öbek-öbek şişirmiştir!
Boy ölçüsü iri bir fare kadardır. Bahçeler ve tarlalarda bâzı bitki ve sebze köklerini kemirip yiyerek özellikle sebzelere ciddî ekonomik zararlar verir. Hayatı toprak altında geçtiğinden gözleri dumûra uğramıştır ve körlük derecesinde zayıftır.
Ülkemizin köstebekleri daha çok fâreye benzerler. Buradakiyse yurt dışından bir örnek oluyor. Hangi ülkenin vatandaşıysa bayağı farklı bir ağız yapısı var.








BUKALEMUNUN DİLİ


Bukalemunları hiç görmemiş olsak bile en azından fotoğraflarıdan tanırız. Özelliklerini de biliriz ki durum ve ortama göre renk değiştirebilirler.
Onların bir diğer özellikleri de dillerindedir. Bunu boylarının bir veyâ bir buçuk katı kadar uzatabilirler. Üstelik bu dil yapışkandır. Böylece yakaladıkları böcek ve sinekleri avlamış olurlar.
Burada tabiatta çok seyrek rastlanabilecek bir olayı görmekteyiz. Bukalemun bir kuşu avlamış! Avlamış da bunu ne yapacağını bilemeyip düşünmekte! Çünkü bu boydaki bir hayvanı ağzına sığdıramaz. Kuş da bundan sonra ne olacağını bekliyor.
Pekiyi acaba ne olmuştur? Kimbilir!




BORNEO DEV YILANI


Dev yılan dedik ama yılanımız o kadar büyük o kadar büyük bir boyuttadır ki aslında bu deyim bile yeterli olmamaktadır!
Borneo... Burası coğrafya derslerinden bildiğimiz dünyânın en büyük adalarından biri oluyor. Türkiye'ye çok yakın (743330 km2) yüz ölçümüyle bu açıdan üçüncü sıradadır. Güney-doğu Asya'da olup Endonezya ile Malezya'ya âit ise de... Malezya tarafındaki dar bir alanda Brunei Sultanlığı da yer almaktadır.
Ada tropikal bölge olduğundan bol yağışlı ve sık ormanlarla kaplıdır. Üstündeki insan ve hayvan hayatı dünyânın diğer köşelerine göre hayli yaban bir durumdadır. Burada zaman-zaman yeni bir insan grubu veyâ yeni hayvan türleri keşfedilirler. Öyle ki... Ada'da belki bugün bile kendilerine henüz ulaşılamamış yaban insanlar bulunabileceklerdir!
Tropikal dünyânın belli-başlı hayvan türlerinden biri de insanların adını duyduklarında bile ürperdikleri yılanlardır. İşte Borneo da diğer bir takım özellikleri yanında... Çeşitli bol-bol ve boy-boy yılanlarıyla da tanımaktadır. Bunların arasında dünyânın en büyük türü olan pitonlar da yer alırlar. Ada da yakın zaman önce yağan şiddetli yağmurların verdiği zarârın tespiti amacıyla havadan keşif yapmakta olan bir helikopter bir akarsu yatağında yukarıdaki görüntüleri tespit etmiştir. Yılanın orantıyla hesaplanan boyu otuz metredir! Evet tam otuz metre! Kalınlığı da aynen ona göre...
Bu arada bir takım kimseler bu fotoğrafların gerçek olmayıp düzenleme olduğunu söyleseler de görüntüler gerçeğe benzemektedirler. Kim bilir... Belki de yılanın haberiyle moralleri bozulan yöre halkını yatıştırmak için böyle konuşmaktadırlar. Çünkü halkın uykularının kaçtığı da gelen haberler arasındadır!


ÜÇ BEDENLİ KURBAĞA!


Daha önce normalden fazla uzvu olan insan ve hayvan örneklerine rastlamıştık. İki kafalı olanı bile görmüştük. Nitekim bunlardan bu sayfada dahi vardır.
Yukarıki fotoğrafımız ise İngiltere'de ele geçmiş üç bedenli bir kurbağayı gösteriyor. Üstteki asıl fotoğraf iken altta da şematik olarak durum açıklanmak istenmiştir. Her nasıl olmuşsa ana kurbağanın üç yumurtası ayrılamayıp birbiriyle kaynaşmışlar. Doğumları da bu hâlleriyle gerçekleşmiş. Hemen de ekleyelim. Bunların ortak olarak sâdece altı ayakları bulunuyor. Fakat iki ayakları da sırtlarındadır!
Evet birbirleriyle yapışık değil tam anlamıyla kaynaşık olarak hayâtı paylaşan üç kurbağa kardeşler!

TİMSAH-PİTON SAVAŞI


Burası ABD'nin Florida eyâletindeki "Everglades" millî parkı. Buranın başlıca yerel hayvanı timsahlar oluyorlar. Ancak bu timsah onlardan biri midir? Bunu bilemiyoruz.
Çünkü... ABD'liler evlerinde hayvan beslemeye pek meraklılar. Üstelik de büyüdüğü zaman insan için tehlikeli olabilecek yılan ve timsah gibi hayvanları da besliyorlar. Pek çoğu da bu hayvanlar büyüyüp tehlike arz edince tutup bunları Florida bataklıklarına yâni bu parka atıyorlar. Orada daha da büyüyen pitonlar kendilerine boyları uygun timsahları av seçip yiyorlar. Buna "yemek" değil "yutmak" denir ya neyse...
İşte burada da öyle olmuş bir piton timsahı kendine av seçmiş. Ne var ki bu defâ yanılmış! Timsahın boyu ve gücünü hesap edememiş! Bu bizimki bir tahmin belki de doğrudan timsah saldırıya geçmiştir.
Öğrendiğimize göre timsah yılandan üstün çıkıp bu savaşı kazanmış. Burada da öyle görünüyor zâten; piton orta sahayı timsaha kaptırmış bel bölgesi onun ağzında. Timsahın ödülü de rakip pitonu iştah ve damak zevkiyle fakat çiğnemeden yemek olmuş!
Normal yâni eşit şartlarda... Bu her iki hayvanın da yetişkin olmaları durumunda pitonun hattâ Amerika'nın anakondalarının zâten hiç şansı olmayacaktır. Bu büyük yılanlar ancak timsahların yavrularıyla timsahların cüsse olarak küçük diğer çeşitlerine diş geçirebilmektedirler.
Burada pitona ne olursa olsun da... Doğrusu o güzelim derisine yazık olmuş!


Not: Yeryüzünde timsah ve akrabâlarının boy-boy tam yirmisekiz çeşidi bulunmaktadır. En büyük türleriyse Nil nehri ve Avustralya'da yaşamaktadırlar.


İNSAN YÜZLÜ BALIKLAR


Burada gördüklerimiz aslında normal bir süs balığıyla gene normal ve eti yenebilir birer balıktırlar.
Ne var ki diğer balıklardan farklı olarak yüzleri insanı andırmakla hayli ilgi çekmektedirler.








ŞU GENİŞ YAPRAKLI ŞEY


Yanda geniş yapraklı bir bitki görmekteyiz. Bir su (deniz olabilir) bitkisi yâni bir yosun.
Değil denizin başka bir hayvanı biz insanların bile ilk bakışta bunu böyle göreceğimiz şüphesizdir. Oysa bu bir hayvandır. Evet bir hayvan! Bildiğimiz deniz atının bir çeşidi olabilecektir. Şu da var; tabiat onu korumak için öyle bir saklanmak yeteneği vermiş ki... İşte buradaki gibi biz insanlar bile böyle yanılabilmekteyiz.

SUSAMURU ve TİMSAH


Su samurlarını görmesek bile en azından duymuşuzdur. Samurlar karada ve suda yaşayabilen kürkleri makbûl memeli hayvanlardır. Nesilleri azalma eğilimi gösteriyor olsa da Antarktika ve Avustralya dışında dünyânın her yanında görülebilmektedirler. Ağırlığı ve boyuysa yaşadığı yere göre değişir. Küçük türleri üçte bir kuyruk olarak bir metre uzunluğa ulaşabilirler. Ağırlıklarıysa sâdece beş kilogram civârındadır.
Samurların bir kısmı tamâmen kara hayvanıyken bir kısmı gerektiğinde suya da girerler. Hattâ bunlar daha çok suda yaşarlar. İşte bunların Güney Amerika'da ve özellikle Brezilya'da görüleni türünün tam bir devidir. Boyu kuyruğuyla birlikte iki metreye yaklaşabilir. Ağırlıkları da otuz kilograma varabilmektedir.
Fotoğrafımızda böyle bir su samurunu kendi boyundaki bir timsahı dikkatle ve fakat korkusuzca incelerken görmekteyiz.

ŞÂHİN YILAN KAVGASI


Yer Adıyaman'ın Gerger ilçesi... Gökte süzülen bir şâhin yerde sürünen bir yılanı görüyor. Yılan onun en sevdiği avlardan biridir. Belki içgüdüsüyle ilk olarak belki de kaçıncı kere bir yılana saldırıyor. Olması gerektiği üzere kafasından kavrıyor. Fakat... Fakat bu sırada yılan boş durmayıp savunmaya geçiyor. Vücûduyla şâhinin kanatlarına sarılıp onun hareket kâbiliyetine engel oluyor. Bu ise ender rastlanan bir durum mudur yoksa olağan mı?.. Bilemiyoruz. Ancak yılanın şâhini kilitlediğini ise bilmekteyiz. Evet şâhin bundan sonra hareket edemiyor ve öylece sonu belirsiz bir bekleyişe giriyorlar.
Şu da var ki yalnız değildirler orada tesâdüfen bulunan bir takım vatandaşlar onları görüp seyretmektedirler. Taraf tutulacaksa hiç şüphe yoktur ki bu taraf şâhin olacaktır. Nitekim de öyle olmuştur. Vatandaşlar şâhinden yana tavır koyup ele geçirdikleri bir sopayla yılanı gevşetince şâhin de onu kavrayıp yükselmiştir. Yükselmiştir de daha önce yerdeyken sarf ettiği efor onu bir hayli yormuştur. Bu yüzden ağzındaki yılanı yere bırakmıştır. Yere düşünce omurları çıkması ve felç olması gereken yılan ise böyle olmamıştır. Sersemleyip vatandaşlara doğru yönelince de şâhinden kurtarabildiği canını oradaki vatandaşlar almışlardır!
 
Geri
Üst