Üşüdükçe, uzuyor gece
Sis çöküyor içime!
Uzadıkça, üzüyor gece!
Mevsimler, dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı!
Topraktan kök Ve çeneden diş sökülür gibi koptu elin avucumdan; bir beyaz güvercin gibi oturuyorken parmaklarımın arasında!
Böceklere terkedilmiş yuvalar gibi, şimdi bomboş avuçlarım
Korkuyorum;
İçime bakmaktan!
Sen olsaydın, ne koyardın yokluğunun adını?
Üşüdükçe, uzuyor gece
Üzüyor üşüdükçe ve içimi sis bastıkça, hatırlıyorum;
sen ve ben "bir" olurduk Bir "bütün"lüktü bu birlik, çokluktu; yokluk değil
Az değildik bir iken; fazlaydık, ve yoğunduk Çoğulduk, ve zengindik
Çoktuk bir ken!Ya şimdi?
Topluyorum,topluyorum,toplayıp duruyorum kendimi yalnızlığımla
Ben, bir Ve bir de yalnızlığım, asla "iki" etmiyor!
Lokmamı kırsam bile paylaşmak için;
Toplanmaya çalışsam da olmuyor Doksandokuz parçamın her biri bir köşede; boncuklarım saçılmış bir araya gelmiyor!
Üşüyorum
Üşüyor gece
Üşüdükçe, uzuyor; uzadıkça üzüyor ve sis çöküyor içime!
Mevsimler dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı, ve savruk sarı bir yel esiyor içimde!
Adı var da her şeyin; ne deniyor olmadığın mevsime?
Bilmiyorum
Yokluğundan daha soğuk bir mevsimi tanımadım ki