Edvard Munch

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Edvard Munch
Edvard Munch ve Çığlık










Van Gogh gibi Edvard Munch da resimlerinde hüznü, acıyı, melankoliyi ve özellikle de hastalıkla, ölümü yansıtmaya çalışmıştır. Norveçli ressamın (1863-1944) çocukluğunda ailesinde hastalık ve ölümler eksik olmamıştı. Bunlar hayatı boyunca unutamayacağı, onu etkileyen ve sanatına yansıyan olaylardı. Annesi ve kız kardeşinin ölümünün ardından babası da para sıkıntısı ve bunalım içindeydi. Odasına girip saatlerce dua ederdi.


Munch o günler için daha sonra "hastalık, delilik ve ölüm beşiğimin başucunda nöbet bekleyen ve ömrüm boyunca yanımdan ayrılmayan kötü meleklerdir" diye yazar. İlk sergisi sonunda aldığı bir bursla Paris'e gitmiş ve orada üç yıl kalmıştır soluk alıp veren, hisseden, acı çeken ve seven canlı varlıkların resimlerini yapacağını belirten Munch Avrupa'nın pek çok yerini dolaşmıştır.




En önemli ve etkileyici resimlerinden biri olan Çığlık'ın 50'den fazla gravürü vardır. 1893 tarihli ilk çalışması renklidir. Resimde insanın yalnızlığına ve korkusuna şahit oluruz. Körfez, küçük yelkenli gemiler ve resmi çaprazlama kesen parmaklıklı köprü, sahnenin kuzey sahilinde olduğunu gösterir. Munch 1892 yılında hastalığı sırasında yazdığı günlüğünde bu sahneden söz eder ; "İki arkadaşımla güneşin batışında yürüyordum. Aniden gökyüzü kahverengiye dönüştü, durakladım, hissizleştim ve bir parmaklık üzerine dayandım. Kentin ve mavi fiyordun üzerinde ateşin dili ve kan vardı. Arkadaşlarım yürümeye devam ettiler ben ise hala orada korkuyla titreyerek kalakaldım ve doğanın içinden gelen sonsuz çığlığı duydum".





Amerikalı sanat tarihçisi Robert Rosenblum Munch'un ölü kafaları için Paris L'Homme müzesindeki bir Peru mumyasını model olarak aldığını öne sürmüştür.. Munch Dostoyevski ve Kierkegaard okurdu. Kierkegaard'ın şu pasajından etkilenmiş olmalı (Ruhum öyle ağır ki hiçbir düşünce artık onu yükseltemez ne de kanat vuruşlarım onu sonsuzluğun içine çekemez. Herhangi bir şey onu kımıldatmazsa sadece yeryüzünde kalır, fırtınadan önce alçakta uçan bir kuş gibi. Ezicilik ve kaygı iç dünyamın üzerine çöküyor). İnsana özgü olan içsel bunalımların sembolik bir görünümü olan resimde ön plandaki figür başını elleri arasına almış ve gözleri dik, ağzı sonuna kadar açık, yanakları bağırır durumda gösterilmiştir. Yılankavi figürün diğer iki figürden uzakta ve tek başınalığı yalnızlığı ve bunun dehşetini simgeliyor. Bütün çizgiler çığlık atan başa doğru akıyor.

İnsanın umutsuzluğunu, mutsuzluğunu, endişelerini, boğuntularını, korkularını, acılarını ve çaresizliğini dile getiren bu resim dışavurumcu bir ifadeye sahiptir. Renkler ruhsal durumu daha da vurguluyor. Gökyüzünün kırmızı ve sarıyla dalgalı görünümüne karşılık deniz açık renkle kara ise koyu mavilerle oluşturulmuştur. Gökyüzünün hali fırtına öncesi sessizliği işaret ediyor. Çığlık atan figürde ve köprüde toprak renkleri göze çarpar. Resimdeki dalgalanma hareketlilik sağlıyor.

resimkalemi.com
 
Geri
Üst