Eğitimin Önemi

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Eğitimin Önemi
üniversite eğitiminin önemi başarıda eğitimin önemi eğitimin insan hayatındaki okulun insan hayatındaki okul hayatının
Birçok kişi elde ettiği imkan ve başarıyı eğitime borçludur. eğitim yoluyla insanin sahip olacağı meslek çok kere kişiyi ruhsal açıdan doyurur ve maddi olarak rahatlatır. Bu durumun sağlayacağı imkanlar kişinin hayattan daha fazla zevk almasını mümkün kılar.
İyi bir eğitim hayat standardını yükseltir. Yüksek öğretim hayattaki çeşitli olaylar arasındaki gerçekleri, bağlantıları ve ilkeleri görmek ve anlamak becerisini kazandırır. İyi bir eğitim aynı zamanda kişide yeni ilgi alanlarının gelişmesine yardım ederek hayatı daha zevkli ve ilginç kılar.

Eğitim insanın bilerek düşünce üretmesine ve yaratıcılığa yönelmesine imkan verir. İnsanın kafasındaki kalıpları kırmasına ve dünyaya daha esnek ve geniş açıdan bakmasına imkân verir. Eğitim olmaksızın insan bildikleriyle sınırlı kalır, dünyanın zenginliliğini ve çeşitliliğini mutlaka kendi kafasındaki kalıplara oturtmak için çaba harcar. Buna "Yüzeysellik" denir. Yüzeyselliği aşmak ancak eğitimle, okumakla ve okuduğunu özümlemekle mümkün olur. Bilgi farklılık yaratan farktır.
Eğitim hayatın inceliklerini görmeyi sağlar. Hayatın zevki çeşitliliğindedir. Ayrıca yüksek öğretim görmenin önemli avantajlarından biri de kişiye farklı ilgilere, becerilere, görüş ve inançlara sahip insanlarla bir araya gelme imkanı vermesidir. Böylece insanın kendi ufkunu genişletmesi, yeni sentez ve yorumlara gitmesi mümkün olur.

“ Kuyunun dibinde yaşayan bir kurbağa asla gökyüzünün sınırsızlığını anlayamaz.”

Böylesine farklı insanlarla bir araya gelmek, kişiye aynı zamanda dünyanın sonsuz çeşitliliğini algılama fırsatı verir. Eğitim yoluyla insan, bireysel farklılıkları anlamayı, hoş görmeyi ve bundan yeni sentezler yaparak, yaşamın tadına varmayı öğrenir. Eğitim, yaşamı kontrol etmeyi kolaylaştırır. Yüksek öğretime başlamak kişiye daha büyük bir güven ve sorumluluk kazandırır. Kişiye bağımsız düşünme becerisini geliştirmek için yardımcı olur. Genç birey problemleri kendisinin de çözebileceği konusunda güven kazanır.

Böylece daha evvel yapılmış ve söylenmiş olanlara sadece karşı çıkmak veya onları körü körüne kabullenmek yerine, genç birey kendi çözümlerini geliştirme şansına sahip olur.
Üniversite eğitimi yapmakla kişinin amacı; zihinsel açıdan zevk verecek ve ekonomik açıdan imkan sağlayacak bir işe girmek, aylık gelirini ve toplumsal statüsünü yükseltecek yeni bir hayata geçmek, iyi eğitilmiş bir insan olmak, yeni şeyler öğrenmek, zihinsel açıdan beslenmek, kendine güvenini artırmak, ufuklarını genişletmek v.b olmalıdır. Amaçsızlık, sadece anne ve baba istediği için okumuş olmak, arkadaşlar gidiyor diye üniversiteye gitmek istemek kişinin yanlış amaçlar peşinde olduğunu gösterir.

Eğitimin başarısı, hayat ve iş başarısını tam olarak temsil etmese de, bir yönetici eleman seçerken seçime, eğitim hayatındaki notları yüksek olanların başvurularını bir yana ayırarak başlar ve sözlü görüşmeye bunları çağırır. Çalışmaya başladıktan sonra kişinin kurum içindeki statüsü ve gelişimi kendi performansına bağlıdır. Ancak işe kabulde iyi notlar, çeşitli sertifikalar ve parlak bir eğitim geçmişi, temel belirleyicidir.
Eğitim döneminde olan gençlerin, hayatlarının bütününü gerçekten anlamlı yaşayabilmeleri için "öğrenmenin", “bilgilenmenin” ve bunların sonucu ulaşılacak olan "donanımın”, hayatında ne iş yaparsa yapsın, onu sevmesini ve ondan zevk almasını sağlayacak olan esas faktör olduğuna inanmaları gerekir.

Düşünme ufkunu genişletmek için iyi bir eğitim, okumak ve daha çok bilmek bugüne kadar keşfedilmiş tek yoldur. Topluma katkıda bulunabilmek için de bireyin kendisinin olgunlaşması gerekir. Olgunlaşmadan insan ancak canini vererek topluma katkıda bulunabilir. Oysa artık günümüzde canini değil, beynini adayarak topluma katkıda bulunacak gençlere ihtiyaç vardır. Kahramanlara ihtiyaç göstermeyen bir toplum yaratmak, iyi eğitim görmüş gençlerin çabalarıyla mümkün olacaktır.
“İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün; hiçbir şey aşılamayacak kadar yüksekte değildir.” Anderson​
Kişinin her şeyden önce kendisine güvenmesi gerekmektedir. Çiçero kekeme olduğu halde, ağzına çakıl taşları doldurarak sahil boyunca dolaşıp, denize karşı bitmez tükenmez nutuk eksersizleri yapmış ve sonunda tüm zamanların en iyi hatiplerinden biri olmayı başarmıştır.

Ünlü Fransız romancı Balzac, ilk edebi ürünlerini bir dostu aracılığıyla, devrin önde gelen yazarlarından birine takdim ederek düşüncelerini öğrenmek istiyor. Yazar okumasını bitirdikten sonra üzgün, ümitsiz, acıyan ama içten bir edayla “Azizim”, diyor, “siz her işle meşgul olabilir, şansınızı her alanda deneyebilirsiniz. Ancak edebiyatla boşuna uğraşıp zaman kaybetmeyin.” Sonra neler olduğunu, Balzac”ın, edebiyatın hangi doruklarına tırmandığını bilenler bilir. Özellikle de Goriot Baba”yı okuyanlar...

Plautus”da “Bilge kendi mutluluğunun ustasıdır.” demiştir. ”Bütün umudum kendimde” diyen Terentlus da aynı kervana katılıyor. Suyun sabrının mermeri erittiğini de gözden ırak etmemek gerekmektedir.

“Zor kapıdan girince öküz bacadan çıkar.” demiş atalarımız. Umutsuzluk ve karamsarlık uzunca bir tatile çıkmalı, hatta emekli bile olmalıdır. İçinizdeki aslanı uyandırın bakalım. Thomas Edison der ki: “Dehanın %99’ u ter % 1‘i ilhamdır.”
Birisi sizi ders çalışmaya zorlayabilir; ama o dersi çalışmak istemeye kesinlikle zorlayamaz. İstemek için gereken arzu içinizden gelir ve motivasyon da içten zevk almamızı sağlayan, içten gelen en büyük güçtür. Kendini iyi hissetme ve verimlilik birbiriyle sıkı sıkıyla ilişkilidir. Şimdi kendimize söz vermeye hazır mıyız? Hedeflerimizi saptayıp, bunlara varmak için kendimizi adamaya hazır mıyız? Yoksa kendimizi sıkıntı içinde saate bakıp söylenirken mi bulacağız?

“ Üzerine düşeni yapmayanların, hayatlarının değişmesini beklemeye hakki yoktur...”
Richard Bach’ ın Martı adlı romanından özet olarak alınan aşağıdaki cümlelere bir göz atalım:

“Martıların çoğu, karınlarını doyurmak için gerekli olandan fazlasını öğrenmeye çabalamazlar. Uçuşun tek anlamı vardır onlar için: yiyeceğe ulaşıp kıyıya dönmek. Onların amacı uçuş değil, karın doyurmaktır. Ama martı Jonathan Livingston için önemli olan yemek değil, uçmaktı. O, her şeyin ötesinde uçmaya gönül vermişti. “
“Öğrenmem gereken öyle çok şey var ki...”
Martı Jonathan öğrendiklerine her gün yeni şeyler ekliyordu.”
“Yüce bir yaşamın amacını, anlamını görüp onun peşinden koşan bir martıdan daha sorumlu biri var midir? Binlerce yıldan beri artık balık kafaların peşinde sürüklendik. Oysa şimdi, yaşamak için başka bir amacımız var:” Öğrenmek, yeniliklere kucak açmak, özgür olmak. Bir şans tanıyın bana; bulduklarımı, öğrendiklerimi sizlerle paylaşayım.”
“Martı Jonathan; korku, bezginlik ve hırsın bir martının yaşamını kısaltan etkenler olduğunu çoktan öğrenmişti. O bunlardan arınmıştı ve uzun, güzel bir yaşam sürüyordu.”

“Bir şeyler öğrenmezsek, gelecekteki dünyamız da şimdikinin bir eşi olur. Hep durağan, sinirli, tek düze bir yaşam; kurşun ağırlığındaki o anlamsız sorumluluklar... hep ayni.”
“Düşündüğün bir amaca hızla ulaşabilmek için, daha şimdiden oraya ulaştığına inandırmalısın kendini. Ne istediğini bildiğin sürece başarırsın. Başardıktan sonra da elde ettiklerini kullanmalısın”

“Öğrenmekten, öğrendiklerini uygulamaktan vazgeçmemeli, yaşamın o görünmeyen yetkinliğini sabırla, bilinçle anlamaya çalışmalıyız. Sevgi üzerinde çalışmaya devam etmeliyiz.
“En yüksekten uçan martı, en uzağı görendir.”
Aynı yazarın “Mavi Tüy” adlı romanından özet olarak alınan aşağıdaki cümlelere de bir göz atalım:

“Hepimizin içinde bizi hem sağlığa, hem hastalığa hem zenginliğe, hem yoksulluğa, hem özgürlüğe hem köleliğe sevk edecek güç vardır eşit olarak. Bunları kontrol eden biziz, başka bir şey değil”

“ Bir şeyin olmasını ne kadar çok istersek, o iş bizim için o kadar iş olmaktan çıkar”

Kazananlar ve Kaybedenler
Kazanan her zaman çözümün bir parçasıdır,
kaybeden her zaman problemin bir parçasıdır.


Kazananın her zaman bir programı vardır,
kaybedenin her zaman bir özrü vardır.


Kazanan "Bu işi senin için yaparım" der,
kaybeden "Bu benim işim değil ki" der.


Kazanan her sorunda bir çözüm görür,
kaybeden her çözümde bir sorun görür.

Kazanan "Uzak ama yolu biliyorum" der,
kaybeden "Yakın ama yolu bilmiyorum" der.

Kazanan çakılların yanındaki çimeni görür,
kaybeden çimenin yanındaki çakılları görür.
Kazanan "Zor olabilir ama mümkün " der,
kaybeden "Mümkün ama çok zor" der.

“Kaybetmeyi göze alsanız da,kaybetmemektir bütün sorun. Siz kazanan olun.”
 
eğitim olmasaydı doktor olmazdı doktor olmasaydı biz olmazdık biz olmassaydık.......
 
ya of ödev yapmak çok zor yaa :S
 
Geri
Üst