Geri alınmış saatler

Angel_tears

Yeni Üye
Üye
Geri alınmış saatler
Şimdi, sapsarı kumsallarda yürüyerek geçen koska bir yazı hayal ederek geçiyor gri sonbaharım. Beraber yaptığımız herşeyi bir hatıra defterine kaydetmiş gibi aklımın anı sayfalarında taşıyorum, eksiksiz, karış karış. Yalnızlık, bazen çok ağır geliyor insana, özellikle böyle anlarda. Dışarıda yağmur, kaçışan, koşuşan insanlar.. Dışarıda yağmur, camlarda buğu ve ben camın buğusuna adını yazarken, bu yazı, sarı kumsalları ve seni hayal ediyorum.

Kalın camlar var önümde ama ben her yağmur damlasının yere düşüşünde çıkardığı sesi duyuyormuş gibi hissediyorum zihnimde, her bir damla bir balyoz darbesi gibi geliyor bazen. Hatırlamak, her hatırlayışta yıkılışları yeniden yaşamak, gerçekten bazen çok can yakıyor. Tüm problem bu değil midir zaten terkedilişlerde; insanı hatırlamak yıkmaz mı adım adım? Her hatırlayış, her yeniden terkediliş tüketmez mi zihni? Damla damla, ufak ufak tüketir insan kendi kendini işte, yalnızlık insanın içini eriten bir zehirdir..


Ahh, insan kendini bilir de yine de bu acıları yaşarsa hani birşey derler ya ona bu acıdan yoksun bünyeler, hani ımmm ne derler dilimin ucunda söyleyemiyorum. Neyse bana yakıştırılan sıfatlardan sadece birisi olduğu için pekte umursamıyorum açıkçası bu yaftayı. İnsanlar içinde bulunmadığı durumları, sadece gözlemleyerek bilgi edindikleri durumları etiketlemekte nedense çok cüretkarlar. Düşünüyorum şimdi, hiç annesini kaybetmemiş o acıyı yaşamamış bir insan, bu duyguyu nasıl tartabilir ki? Ya da bir ayağı olmayan bir vücudu nasıl anlayabilir ki koşabilmenin değerini bilemeyen bünye? İşte bu yüzden bana yakıştırılan yaftalar pek umrumda olmuyor. Ya da kendimi avutuyorum kendi kendime kaldığım, bol kendimli zamanlarda.

Neyse..

Zaman geçiyor diyor bir yanım, diğer bir yanım ise zamanı çoktan durdurmuş. Orada sahilde mutlu anlarını yaşamakla meşgul, gün batımına dalmış, burnunda o hayalindeki mutluluğun kokusu. O anı sipariş almaya gelen garson bölüyor, ne alacağımı soruyor bana. İki çay söylüyorum yalnız olmama rağmen. Garson boş bakıyor, iki çay diye onaylamamı beklercesine yineliyor lafımı, iki çay diye yineliyorum ben de üstelemeyerek.

İki çay geliyor.

Yağmur yağıyor, ben çayımdan yudumumu alıyorum. Gözlerimde kaçışan insanlar. Herkesin acelesi var diyorum sana, sen çayını soğutmakla meşgulsün.Bben içiyorum, sen soğutuyorsun. Ben sana söyleyeceğim herşeyi yutuyorum o an. Sen çayını soğutuyorsun.

Duvarda olan saat gözüme takılıyor, masada duran cep telefonumun saatiyle tutmadığını farkediyorum. Bir saat geri alınmış saatler, ben geri almamışım. O an seviniyorum. Bir saat daha fazla sensiz kalmamışım, yalnızlığım bir saat daha fazla artmamış. Seviniyorum. Yokluğun bir saat daha ömrümden çalmamış..

Bir yudum daha alıyorum, sen soğutuyorsun. Ben söyleyeceklerimi yutuyorum.
 
Cevap: Geri alınmış saatler

Kalın camlar var önümde ama ben her yağmur damlasının yere düşüşünde çıkardığı sesi duyuyormuş gibi hissediyorum zihnimde, her bir damla bir balyoz darbesi gibi geliyor bazen. Hatırlamak, her hatırlayışta yıkılışları yeniden yaşamak, gerçekten bazen çok can yakıyor. Tüm problem bu değil midir zaten terkedilişlerde; insanı hatırlamak yıkmaz mı adım adım? Her hatırlayış, her yeniden terkediliş tüketmez mi zihni? Damla damla, ufak ufak tüketir insan kendi kendini işte, yalnızlık insanın içini eriten bir zehirdir..


çok acı bir duygu Allah kimselere yaşatmasın bitanem
 
Geri
Üst