Giresun!

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Giresun!
giresunun ünlüleri giresun ünlüleri giresun doğumlu ünlüler karadeniz bölgesinin halk oyunları
bulancak-giresun.jpg


giresun.jpg


giresun01.jpg


safranbolu01.jpg
 
Ce: Giresun!

Giresun Tarihi

Denize doğru uzanan ve karşısında Doğu Karadeniz’in yegâne adasının (Giresun adası, Aretias, Ares, Areos Nesos, Puga) bulunduğu bir yarımadanın üzerinde yer alır. Yarımadadaki kale yerleşmenin çekirdeğini oluşturmuştur. Eski adı Kerasus olup bugünkü adı da bu kelimeye dayanır. Kerasus’un civarda bol miktarda yetişen kirazdan geldiği rivayet edilir. Bir başka kaynağa göre bu isim, yarımadanın denize doğru bir boynu gibi uzanması dolayısıyla eski Yunanca’da “boynuz” anlamına gelen kerastan türetilmiştir.

Kaynaklarda adı Kerasus, Kerasous, Cerasous, Chirizonda, Cerasonte, Kerassunde şekillerinde de geçen şehir Türk hâkimiyeti döneminde bugünkü söylenişiyle anılmıştır.

Osmanlı dönemi Giresun’u hakkında en ayrıntılı bilgiler, XV ve XVI. yüzyıllara ait Trabzon sancağı tahrir defterlerinde yer alır. Bu defterlerden en erken tarihli olanına göre 1486’ya doğru yerleşmenin kale içinde ve hemen civarında olduğu, askerî vasfın ön plana çıktığı bir şehir özelliği gösteren Giresun 114 nefer, yirmi iki bîve (dul) hıristiyan nüfusa sahipti.

Bunlar kaleyi tamir etmek, Giresun’dan geçen gemilere kılavuzluk yapmak şartıyla her türlü vergiden muaf tutulmuşlardı. Bu durum Osmanlılar’ın şehri barış yoluyla teslim aldığını gösterir. Kalede muhafızlar dışında dört sivil müslümanın adı deftere kaydedilmiştir.

Giresun’un ilk müslüman sivil sakinleri olan ve her biri eski timar sahibi bulunan bu şahıslar Çepni Ali, Çankırılı Hamza, İbrâhim, Îsâ oğlu Ali idi. Kalede ise dizdar Kalkandelenli Yûsuf’un idaresinde otuz kadar muhafız görev yapıyordu. Bu muhafızların bazılarının isimleri altında Niğbolu, Manastır, Üsküp, Sofya, Semendire, Selânik, Kesriye ve Kefeli olduklarına dair kayıtlar bulunmaktadır. Bu rakamlara göre şehirde 600-700 kişinin yaşadığı tahmin edilebilir.

Bunların hepsinin kale içinde oturup oturmadığı belli olmamakla birlikte kale dışında sahile doğru uzanan evlerden ikamet ettikleri söylenebilir.
 
Ce: Giresun!

Giresun'da Kültür ve Sanat

Giresun'da Kültür Bir Sanattır.

Çeşitli medeniyetlere ait tarihi zenginlik ve kültür unsurları ile dolu olan Giresun ili; tarihi açıdan olduğu kadar, kültür bakımından da ilgi çekicidir.

Amazonlardan Bizans'a; Kafkaslardan Anadolu'ya, Selçuklulardan Osmanlıya kadar Dünya tarihine egemenliğini hissettirmiş olan medeniyetlerin Selçuklulardan Osmanlıya, izlerini görmek her yerde mümkün değildir. Gerek Selçuklu ve Osmanlı dönemıinde, gerekse Cumhuriyet döneminde Giresun, Türk Kültür hayatına önemli katkılarda bulunmuştur. Ancak, ilin coğrafyasını dağlık ve oldukça dik meyilli olması ulaşımı güçleştirmiş, ulaşım yetersizliği kültürel değerlerin ülkenin diğer bölgelerinde yeterince duyulmasını engellemiştir.

Yine aynı cografi sebepler, yerleşimi "dağınık ev" sistemine zorlamıştır. Tarımla uğraşan toplum, elverişli bulduğu araziyi tarlaya çevirmiş, evini komşusuna göre değil Tarlasına göre yerleştirmiştir. Bu durum, insanların birbirleriyle sıkı bir ilişki kurmalarını engellemiştir. Sonuçta; ilceler hatta birbirine yakın köylerde yaşayan insanların şiveleri oldukça büyük farklılıklar göstermiştir.

Şehirde yaşayan insanlar, köyleriyle devamlı ilişki içinde bulunduğundan, köylerde yaşatılan geleneklerin çoğu şehirlere taşınmıştır. Yöre halkı tarafından yaşatılan örf, adet ve geleneklerin çoğu oldukça eski tarihlere dayanır.
 
Ce: Giresun!

Gelenek ve Görenekler

Yöre halkı büyük şehirlere göçe başladığından beri eski gelenekleri az da olsa terk etme yolunu tutmuştur. Ancak büyük çoğunluk eski, göreneklerine bağlıdır. Bu gelenek ve görenekler çoğunlukla eski söylentilere dayanır.

Her yıl Mart ayının 14' ünde yılbaşı tutulur. O sabah erkenden kalkılır, deniz veya akarsudan su alarak eve gelinir ve sağ ayak ile eşikten geçilerek eve girilir. Su evin dört bir tarafına serpilir. Eğer hayvanlar varsa onların üzerine de serpilir. O gün kimse evine uğursuz gelir diye misafir kabul etmez, ancak ayağı denenmiş birisi varsa o eve çağrılır.

Gelen kişi sağ ayağını içeriye atar yeni yılınız hayırlı olsun martınızı bozuyorum der o gece evde ısırgan veya paça pişirilir içine yeşil boncuk atılır. Bunları yerken boncuk kimin ağzına gelirse o yıl bu şahıs ekine başlar, aile içerisinde bol rızıklı kabul edilir. Yine Mart'ın 14 ünde gün tutulur. Mart'ın 14'ü, Mart 15'i , Nisan 16'sı, Mayıs v.b. aylar olarak adlandırılır. O günlerdeki havanın durumuna göre o ayların nasıl geçeceği hakkında fikir yürütülür.

6 Mayıs'ta hıdrellez tutulur. Bu gün Hızır ve İlyas Aleyhissamların bir araya geldiğine ve artık kış ayının bitip güzel günlerin geleceğine inanılır. Yine akşamdan 3-5 genç kızlar niyet tutarak bir gül ağacının dibine yüzüklerini gömerler. Sabahleyin mani okuyarak onları çıkarırlar. Söylenen maninin manasına göre talihlerini denerler.

Mayıs Yedisi (Aksu Şenlikleri)

Her yıl Mayıs ayının 7'sinde (Miladi 20 Mayıs) kutlanır. 1977 yılına kadar "MAYIS YEDİSİ" adıyla sürdürülen törenler bu tarihten sonra "AKSU ŞENLİKLERİ" adını almıştır. Daha sonra 1992 yılı başında alınan yeni bir kararla daha geniş kitlelerle sosyal ve kültürel ilişkilerin sağlanması ve sürdürülmesi amaçlanarak adının "ULUSLARARASI KARADENİZ AKSU FESTİVALİ" olması kabul edilmiştir. Her yıl 20 Mayıs günü Giresun'un doğusunda bulunan Aksu Deresinin deniz ile birleştiği yerde insanlar toplanırlar. Özellikle hastalar, dertliler, çocuğu olmayanlar, dilekleri olanlar Aksu Deresinin kıyısına giderler bir dilek dileyip yedi çift bir tek taşı suya atarlar. Aksu mahallinde yapılan bu törenler üç ana bölümden oluşur.

1-SACAYAKTAN GEÇME GELENEĞİ: Soyun sürdürülmesi kültürüne dayanır. Çocuğu olmayanlar dilekte bulunarak üç kez sacayaktan geçerler. Üç kutsal sayılan bir rakamdır. Sacayak ana rahminin simgesidir.

2-DERE TAŞLAMA GELENEĞİ: İlkbahar , doğanın hayat bulduğu mevsimdir. Doğanın getirdiği yaşama zevkiyle insanlar da bütün kötülüklerden arınmak gereğini duyarlar. Aksu Deresinin denize döküldüğü yerde toplanan insanlar "Derdim Belam Denize" diyerek yedi çift bir tek taş atarlar. Yedi kutsallığı olan bir rakamdır. Tek taş, dileğin yerini bulması için atılan sonuncu taştır.

3-ADANIN ETRAFINI DOLAŞMA GELENEĞİ: Soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sacayaktan geçme geleneği Ada'nın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanır. Ada turu Hamza Taşı'nın önünde başlar. Yine Hamza Taşı'nın önünde son bulur. Törenin amacı; soyun sürdürülmesi, belaların denize atılması, döllenmenin bu mevsimde başlaması ve toprağın bereketlenmesi.
 
Ce: Giresun!

folklor.jpg


Giresun Folklörü

Karadeniz Bölgesi halk oyunları bazı ince ayrıntı farklılıkları dışında genelde birbirine benzerler. Bölge halkı kıyısında yaşadığı deniz gibi hareketli ve coşkundur.Oyun ve türküleri de kendilerine uygundur.Giresun oyunları içinde en önemlisi Giresun Karşılaması ve horondur. Horonu erkekler yine bölgenin meşhur çalgısı kemençe veya davul zurna eşliğinde oynarlar. Kadınlar ise def, zurna , ud ve saz eşliğinde oynarlar.

Horonun düz horon, sık saray, dik horon ve karşılamanın tüfekli çandır karşılaması, bel kırması, sallama gibi müziğin ritmine göre değişen çeşitleri vardır. Giresun, Giresun türküleri yönünden de zengin bir ildir. Giresun türkülerinden bazı örnekler; Mican, Tamzara, Karahisar Türküsü, Fingil, Bir Fındığın İçini, Merekte Sarı Saman, Oy Giresun Kayıkları, Aksu Derler Adına, Al Perde Yeşil Perde, Sokakbaşı Meyhane v.s. dir.

Giyim Kuşam

İl Merkezi ve kıyı bölgelerinde çağdaş giysiler giyildiği halde iç kesimlerde geleneksel giysiler yaygındır. Giresun'da peştamal kadın giyiminin değişmez bir parçasıdır. Kadınlarda başa örtülen, bele sarılan peştamalın değişik türü vardır. Kadınlar başlarına "Keşan Peştamal " denilen gösterişli ve ince bir dokumayı bellerine de düz çizgili veya direkli peştamal diye adlandırılan dokumayı sararlar. Kadınlar eskiden canfes (üç etek) de giyerlerdi.

Ev gezmelerinde, düğün ve bayram gibi özel günlerde kadınlar başlarına altın tepelik , boyunlarına beşibiryerde ve kollarına da hasır bilezik takarlardı. Hasır bilezikler günümüzde de büyük ilgi görmektedir.Eskiden dokunan yün çoraplara günümüzde pek rastlanmamaktadır Boyalı yaşmak ve çember, peştamal, entari, hırka ve yelek günlük kadın giyimini oluşturmaktadır. Ayaklarına giyilen kara lastik artık kullanılmamaktadır.

Kentte de görülen bu giyimin yanında modern giyim de yaygındır. Erkek giyiminde dağlık kesimlerde "Aba Zıpka" denen paçaları dar, baldırdan yukarısı bol pantolonlar giyilir. Bu giyimde yörenin sert ikliminin etkisi vardır. Erkeklerde aba zıpkanın yanında çerkes kayışı, kama, (belde), gümüş kamalığı , (boyunda) , kabalak (başta) ve çizme giyilmektedir.

Erkekler il merkezinde, kıyı ve kasabalarında ceket ve pantolon giyerler, kasket takarlar. Günümüzde Giresun halkı modern giyimi kullanmaktadır. Yine köy ve kasabalarda kadınlar ev içinde oyalı yaşmak veya çember, entari, peştamal veya şal olarak, ayaklarına lastik veya kundura giyerler.
 
Ce: Giresun!

Her yörenin kendine has mutfağı olduğu gibi Giresun'un da kendine özgü çok değişik ve lezzetli yemekleri vardır. Özellikle yörenin en önemli sebzesi olan Karalahanadan değişik yiyecekler yapılmaktadır. Bunun yanında mısır unundan da yiyecekler yapılır. Tabi ki Karadeniz denilince aklımıza ilk gelen hamsi, Giresun mutfağını da süsler.

Yemeklerden Bazıları:

hamsi.jpg
Diblee.jpg
KIRAZ_KAVURMAS_.jpg

(soldan sağa) Hamsi, Dıble, Kiraz Kavurması

TAFLANTUSLUSU.jpg
Pazimih.jpg
Misirek.jpg

(soldan sağa) Taflan Tuzlusu, Pazı Mıhlaması, Mısır Ekmeği

TURSUKAVURMA.jpg
pide.jpg
kabak.jpg

(soldan sağa) Turşu Kavurma, Karadeniz Pidesi, Kabak Tatlısı

sakarca.jpg
sakarca2.jpg

Kiraz Tuzlusu ve Sakarca
 
Ce: Giresun!

GİRESUN DOĞUMLU ÜNLÜLER

Bedri Rahmi Eyüboğlu : 1913 - 1975, Şair, ressam, yazar. İstanbul Güzel Sanatlar akademisini bitirdi. Parite iki yıl Andre Lhoe Özel Akademisinde öğrenim gördükten sonra Yurda dönünce GSA da öğretim üyeliğine başladı. Kendi adını taşıyan atölyedeki öğrenim görevini ölünceye değin sürdüren Eyüboğlu, 1933 de Cemal Tollu, Nurullah Berk, Sabri Berkel, Zeki Faik İzer ve Zühtü Müridoğlu ile "D Grubu" nu kurdu. İlk şiir ve yazıları Muhit dergisinde yayımlanan Eyüboğlu'nun eserlerinden bazıları; Yaradana mektuplar1944, Kardut 1948, Tuz 1952, Dördü Birden 1956, Karadut 69, Dol Karabakır Dol 1974, Canım Anadolu (gezi yazıları 1953), Tezek (gezi yazıları 1975), Delifişek (gezi yazıları 1975), Yaşadım (şiir, Resme başlarken (denemeler, 1977)..

Mustafa Suphi : 1883'de Giresun'da doğdu. Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) kurucusu ve ilk genel başkanı. İlköğrenimi babasının görevi nedeniyle Kudüs ve Şam'da, ortaöğrenimini Erzurum'da gördü.İstanbul'da Hukuk Mektebi'ni bitirdikten sonra Fransa'ya gitti. Paris'te Siyasal Bilgiler Yüksekokulu'nda öğrenim gördü (1910). Ahmed Ferit (Tek) tarafından çıkarılan ve Milli Meşrutiyet Fırkası'nın sözcülüğünü yapan İfham gazetesinde, yazı işleri müdürü olarak çalıştı.

İstanbul'daki ilk yıllarında İttihat ve Terakki yanlısıyken, baskıcı uygulamaları nedeniyle, sonradan bu örgüte muhalif bir çizgi izlemeye başladı. Mahmud Şevket Paşa'nın öldürülmesinden sonra Sinop'a sürüldü. 1914'te birkaç arkadaşıyla birlikte Rusya'ya kaçtı. Ekim 1917'deki Sovyet Devrimi'nden sonra Moskova'ya gitti. Tatar-Başkırt devrimcileriyle birlikte Yeni Dünya gazetesini çıkardı. Moskova'da I. Türk Sol Sosyalistleri Kongresi'nin ( 25Temmuz 1918) ve I. Müslüman Komünistler Kongresi'nin (Kasım 1918) toplanmasına ön ayak oldu.10 Eylül 1920'de yine Bakü'de toplanan, TKP I. Kongresi'nde, sosyalistlerin birliğini sağlamaya yönelik etkin girişimlerde bulundu.

TKP bu kongrede çalışmalarının ağırlığını Anadolu'ya kaydırmayı kararlaştırdı.TKP'nin Türkiye'deki etkinliklerini ve örgütlenmesini düzenlemek üzere, 28 Aralık 1920'de Bakü'den Kars'a geçti. Ayrıca Ankara'ya giderek, Mustafa Kemal ile görüşmeyi amaçlıyordu. Kars'tan Erzurum'a doğru yola çıkan grup, protesto gösterileriyle karşılaştı ve kente sokulmadı. Mustafa Suphi can güvenliklerinin ortadan kalkması üzerine arkadaşlarıyla birlikte Trabzon'a geçti. Motorla Batum'a gitmeyi, oradan da Bakü'ye dönmeyi kararlaştıran grup, sağlanan bir motorla Kardeniz'e açıldı. Trabzon açıklarında saldırıya uğrayan Mustafa Suphi ve arkadaşları, öldürülerek denize atıldı. (1921)

Naim Tirali : 1925 - , İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Yenilik yayınevini kudu. Vatan gazetesinde köşe yazarı, Giresun milletvekili oldu (1961-65).Basılı eserleri : Park, Yirmibeş kuruşa Amerika, Aşka Kitakse, Piraziz Nere, Berlin Nere, Aşk Dediğin.

Can Akengin : 1892 - 1942. Şair, Yazar. İ.Ü. Edebiyat Fakültesinde öğrenim gördü. Karadeniz Bölgesinin şairi olarak tanınan Akengin, derbeder bir hayat sürdü. Milli Edebiyat akımının ilkelerine bağlı olgunluk dönemi şiirlerinde yerel sözcük ve deyimlerle kendine özgü bir üslup oluşturdu. Güncel konulara ilişkin makaleler ve mizahi yazılar da kaleme alan Akengin'in eserleri, ölümünden sonra iki ciltte toplandı.

Aydın Aliustaoğlu : 1935 - Karikatürist. Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra Doğan Krdeş, Pardon, Akbaba, Günaydın, Cumhuriyet gibi gazete ve dergilerde çalıştı. Gırgır dergisinde okuyucu portreleri çizen Ali ustaoğlu, 1959 da Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nün açtığı yarışmada birincilik ve üçüncülük kazandı. Aliustaoğlu, Türkiye Spor yazarları yarışmasında iki kez ikincilik bir kezde üçüncülük ödülü aldı.

İdris Küçükömer : 1925 - 1987 İktisatçı düşünür.İ.Ü. İktisat Fakültesini bitirdikten sonra aynı fakültede öğretim üyesi oldu. Yön, Ant gibi dergilerde güncel ve siyasi yazılar yazdı. 19.yüzyıldan itibaren Osmanlı toplumunda ortaya çıkan yapısal değişiklikleri, Batıyla ilişkileri, üst yapı kurumlarının geçirdiği evrimi inceledi. Türkiye'deki kapitalizmin gelişimindeki çarpıklığı gösterdi. Başlıca eserleri: Gelişmiş ve az Gelişmiş Ülkelerin İlişkileri Üzerine, İktisat İlkelerine Yeniden Bakış.

SÜLEYMAN SAMİ AKDOĞAN : (1881-1955) 1881 yılında Giresun da doğan Çingoğullarından Ressam Süleyman Sami Akdoğan gençlik yıllarında öğrenim görmek için İstanbul ‘a gitmiştir. Öğrenimini İstanbul da tamamladıktan sonra bu şehirde kalarak çalışmalarını sürdürmüş, Resim Sanatında isim yapmıştır.Tamamladığı resimlerle sergiler açmaya başlamıştır. Çalışmaları ve sergileri diğer ressamlar tarafından kıskanılmıştır.

Çalışmalarını çekemeyenler onu yok etmek için iftira atarak; Padişahın aleyhine çalışmalar yaptığını jurnalleyince tutuklanıp zindana atılmıştır.

Daha sonraları aftan yararlanarak tahliye olmuş ve Giresun ‘a gelmiştir. Bir süre Giresun da yaşadıktan sonra Trabzon dan gelen teklif üzerine Trabzon’a giderek Trabzon Lisesinde Resim öğretmeni olarak çalışmaya başlamıştır. Ehli keyf biri olduğundan görevini aksatmaya başlayınca,okul idaresi ile ters düşmüş ve görevinden ayrılmıştır.

Giresun’a gelerek resim çalışmalarına devam etmiş.Resimlerini satarak yaşamına sürdürmüştür. Tablolarını zengin ve ünlü kişilere, göze batan kurum ve kuruluşlara satmayı tercih etmiştir.

Onurlu,gururlu,dürüst,güvenilir düzgün giyimli İstanbul Beyefendisi tavırlarında olduğundan çevrenin sevgi ve saygısını kazanmış,itibar görmüştür. Baba adı Şakir,Ana adı Gülsüm olan ressam; Yolasığmazoğlu Ahmet Efendinin kızı ile evlenmiştir. Süleyman Sami Akdoğan yaşamını Çınarlar Mahallesinde sürdürmüş, 1955 yılında Giresun da vefat etmiştir. (Kaynak:İsmail YOLASIĞMAZOĞLU)
 
Ce: Giresun!

Giresun Türküleri

Giresun'un İçinde

Giresun'un İçinde
İki Sokak Arası
Altı Kurşun Attılar
Üç De Piçak Yarası

Vuruldum Düştüm Yere
Gidemedum Uzağa
Ne Edelum Sevduğum
Düşürdüler Tuzağa

Giresun'un İçinde
Yeşil Fındık Tarlası
Vurdular Sevduğumi (Feride'mi)
Yere Düştü Kopçası

Vuruldum Düştüm Yere
Gidemedum Uzağa
Ne Edelum Sevduğum
Düşürdüler Tuzağa

Vuruldum Sevduçeğum
Kanar Yüreğum Kanar
Alamadum Ben Seni
Yanar Yüreğum Yanar

Vuruldum Düştüm Yere
Gidemedum Uzağa
Ne Edelum Sevduğum
Düşürdüler Tuzağa

Kaynak: Ali Osman Özyakupoğlu
Yöre: Giresun

Karahisar Kalesi Yıkılır Gelir

Karahisar Kalesi Yıkılır Gelir
Kakülü Boynuna Dökülür Gelir

Yayladan Gel Allı Gelin Yayladan
Kesme Ümidini Kadir Mevladan Kadir Mevladan
Ver Elini Karlı Dağlar Aşalım Bayramlaşalım

Ben Bir Koyun Olayım Sen De Bir Kuzu
Meleye Meleye Getirem Yazı

Yayladan Gel Allı Gelin Yayladan
Kesme Ümidini Kadir Mevladan Kadir Mevladan
Ver Elini Karlı Dağlar Aşalım Bayramlaşalım

Kapıma Bağladım Da Kınalı Koçu
Harmanı Kaldırdım Kız Senin İçin

Yayladan Gel Allı Gelin Yayladan
Kesme Ümidini Kadir Mevladan Kadir Mevladan
Ver Elini Karlı Dağlar Aşalım Bayramlaşalım

Hidayet Çalbudak-Ahmet Yamacı
Giresun/Şebinkarahisar

Not: "Karahisar Kalesi Yıkılır Gelir" türküsü bazı kaynaklarda Afyon, TRT tarafından yayınlanan kaynaklarda ise yukarıdaki gibi Şebinkarahisar olarak belirtilmektedir.
 
Ce: Giresun!

findik1.jpg


Türkiye'den Dünyaya Evrensel Tat;

Fındık!

Karadeniz Bölgesi'nin iklim özellikleri, fındık için en ideal ortamı oluşturur. Fındık, kış aylarında çiçeklenen ve döllenen tek bitkidir. Dişi çiçeklerin çanak yaprakları "çotanak" adı verilen fındık kadehini oluşturur. Fındığın çeşitli türleri vardır. Ülkemizdeki kültür fındıkları,5-6 metre boylanabilir. 'Corylus Avellana' ile 'Corylus Maxima' türlerinin melezleridir. Ağustos ayında olgunlaşan fındıklar toplanıp kurutulduktan sonra, Eylül ve Ekim aylarında pazara getirilip satışa çıkarılır. Türkiye'de üretilen fındığın organize alımlarını, en büyük üretici birliği olan Fiskobirlik gerçekleştirir. Fiskobirlik, satın aldığı fındığı çeşitli işlemlerden geçirerek tüketime sunar

Fındık Üretim Alanları

Yeryüzünde, 36°-41° kuzey enlemlerinde ve kendine özgü iklim koşullarında yetişen fındık ağacı, kıyılardan en çok 30 km içerde ve yüksekliği 750-1000 metreyi geçmeyen yerlerde ürün verir Türkiye, İtalya, İspanya ve Amerika fındık yetiştirilen başlıca ülkelerdir. Türkiye, yıllık dünya üretiminin yaklaşık %65-75'ini gerçekleştirmektedir.

Türk Fındığı

Türk fındığı, kalite olarak Giresun ve Levant olmak üzere ikiye ayrılır.

Giresun kalite fındık, tadı ve içerdiği yağ oranı ile yeryüzünün en üstün özellikli fındığıdır. Giresun ile Trabzon'un Beşikdüzü, Vakfıkebir, Çarşıbaşı ve Akçaabat ilçelerinde yetişir.

Levant kalite fındık, daha az yağ içerir. Trabzon ve bir bölümü ile Ordu, Samsun,Bolu, Sakarya, Zonguldak ve Bartın illerinde yetişir.

Çeşit Çeşit Fındık !

Yaklaşık 5 bin yıldır tanınıp bilinen fındık, üç ana gruba ayrılır.

Kabuklu Tombul Fındıklar: Tombul, Palaz, Mincane, Gök, Kalınkara, Kan, Cavcava ve Delisava (Çakıldak)

Kabuklu Sivri Fındıklar: Sivri, İncekara, Kuş.

Diğer Kabuklu Fındıklar: Badem, Foşa, Kargalak, Ordu İkizi.

Fındık Ekonomisi...

Fındık tarımı genellikle küçük arazilerde ve aile işletmeciliği biçiminde yapılmaktadır. Türkiye'de yaklaşık 600.000 hektar arazide 400.000 kadar çiftçinin fındık üretimiyle uğraştığı bilinmektedir. Fındık, yetiştirildiği bölgede doğrudan ya da dolaylı olarak 8 milyon nüfusu ilgilendirmektedir.

Fındık Erozyonu Önler

Karadeniz Bölgesi'nde arazi eğimi çoğunlukla % 20'nin üzerindedir ve burası Türkiye'nin en fazla yağış alan bölgesidir. Toprak yapısı ve iklim koşulları, Karadeniz Bölgesi'nin önemli bir kısmında fındık dışında tarıma izin vermemektedir. Büyük ölçüde erozyon tehlikesi bulunan bölgedeki fındık tarımı verimli toprakların erozyona uğramasını engelleyip çevreye çok olumlu katkılar sağlar. Ayrıca fındık işleme tesislerinde, doğal çevrenin bozulmasına sebep olan fiziksel ve kimyasal atıklar ortaya çıkmaz.

Fındık Dünyaca Tüketilir

Önceleri kuruyemiş olarak tüketilen fındığın, gıda sanayiinin gelişmesiyle birlikte kullanım alanı oldukça genişlemiştir. Fındık; çikolata, bisküvi, şekerleme, tatlı pasta, dondurma imalatında yardımcı malzeme olarak kullanılmaktadır. Çikolata ve bisküvi imalatında, dünyanın yıllık iç fındık tüketimi 300.000 ton'u aşmıştır. Fındık unu, çikolatalı ürünlerin temel unsurudur. Fiskobirlik'in özel ambalajlarında pazarladığı fındık, fındık ezmesi, nuga ve nutkrem, yüksek besin değerine sahip gıda maddeleridir. Fındık ve fındık ürünleri, uzmanlarca çocukların beslenmesinde özellikle önerilmektedir.

Sağlık, Tat ve Enerji Bu Kabuğun İçinde !

İnsanoğlu, yerleşik düzene geçip düzenli tarım yapmaya başladığı andan beri birçok bitkinin düzenli olarak ekim-dikimini yapmıştır. Fındık da bu bitkilerden biridir. Türkiye'de fındığın on iki değişik çeşidi yetiştirilmektedir. Fındığın genel bileşimindeki ortalama değerler, bilimsel olarak saptanmıştır. Fındıktaki yağ yüksek oranda doymamış yağ asitlerinden oluşmuştur. %60-70 oranındaki bu yağ, tamamen vücuda yararlıdır. Fındık yağı vücut ısısının korunmasından yağda eriyen vitaminlerin taşınmasına kadar birçok görevi yerine getirir. Fındık yağındaki linoleik asit vücut tarafından üretilmez, dışardan alınır. Linoleik ve oleik asitler kanda kolesterolün yükselmesini önler, kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyucu etki yaparlar.

Fındığa Bakın! Vitaminleri ve Mineralleri Göreceksiniz !

Fındık insan vücuduna yararlı karbonhidrat, protein ve yağ ile metobolizmayı düzenleyen B grubu vitaminler yönünden de zengin bir kaynaktır. Kan yapımı ve ruhsal sağlık için gerekli olan B2 ve B6 vitaminleri, gelişme çağındaki çocukların beslenmesinde büyük önem taşır. Kalp ve diğer kasların sağlığı için en iyi besinlerden biri, E vitamini açısından çok zengin olan fındıktır. Bu vitamin; kalp ve diğer kasların sağlığı ve üretim sisteminin normal çalışması için gereklidir. Alyuvarların parçalanmasını önleyerek kansızlığa karşı koruyucu etki yapmaktadır.

E vitamini, kanser yapıcı etmenlerin oluşmasını önler ya da oluştuktan sonra onları etkisiz hale getirerek vücudu korur. Kemiklerin ve dişlerin yapımı için gerekli olan kalsiyum, kan yapımında görev alan demir, büyüme ve cinsiyet hormonlarının gelişmesinde rol oynayan çinko için, en iyi bitkisel kaynaklardan birisi fındıktır. Sinirlerin uyarımı ve kas dokusunun çalışması için gerekli olan potasyumca da zengindir.

Potasyum, magnezyum ve kalsiyum içeriği yüksek, sodyum miktarı düşük olan fındığın, kemik gelişimi ve sağlığı ile kan basıncının düzenlenmesinde büyük önemi vardır. Bu açıdan da fındık sağlıklı yaşam için önemlidir. Beslenme uzmanları genel olarak günlük beslenmede fındık ve fındık ürünlerine daha fazla yer verilmesini önermekte, özellikle çocuklar, gençler, sporcular, askerler ve işçiler için büyük enerji kaynağı olduğunu belirtmektedirler.
 
Geri
Üst