Göçük Altında Çocuklar

UzakMavi

Yeni Üye
Üye
Göçük Altında Çocuklar
ocuk1.jpg


Ey Balcılar Kurbanları!..
Buruk bir vedayla gittiniz ve hicranınızla yüreğimizi deldiniz.
Ne gam!.. İnşaallah, şehadet mertebesine erdiniz.
Belki ötede bize de şefaat edersiniz!..
Ve siz, ey ciğerparesinden ayrılan anneler-babalar,
Torununun hicranını yaşayan dedeler nineler,
Yeğen hasretini tadan teyzeler, dayılar, halalar, amcalar
Canının bir parçasını o enkazda bırakan,
-estağfirullah- Cennet’e uğurlayan
kardeşler, arkadaşlar, hocalar ve yakınlar…
Hayır, boşa gitmedi kurbanlarınız,
Milletimiz için sadaka oldu o güzel evlatlarınız.
Sabır ve rıza göstermeniz neticesinde,
Mahşerde ellerinizden tutacak, kurban verdiğiniz çocuklarınız!.


Diyor,

masum bir canın ölüsünden bile “şefaat” dileyen zihniyet. Hala utanmadan arsızca, yüzsüzce çocukların ölüsünden bile rant peşinde. Onca masum can “sadaka” niyetine feda oldu diye görmek isteyen bu kafadır baleyi fahişelikle eş tutan, kadının sesinden bile tahrik olan hatta “sandalyeye oturduğunda ayakları yere değiyorsa evlenilecek (diğer sözcüğü buraya yazamıyorum) kıvama geldi” diyen o aşağılık ilkellik. Voleyboldan yüzmeye kızlara her şeyi yasaklayan, elinden gelse sokağa bile çıkartmayacak olan o cahiliyet. Çocuklar Allah’a kurban oldular diyen paganist kafa. Şehit olmuşlarmış! O masum çocuklar değil yedi göbek sülaleniz gelse kurtaramaz sizi Cehennemden, çünkü siz, size emanet edileni, o masum yavruları, tonlarca betonun altında tüm vahşiliğinizle “yok ettiniz”.
Tonlarca betonun altında kalan tüm bir toplumdur, ilkel yapılar çatırdamakta ve bir bir çökmektedir.

Tüm bu konuları “2 Ekim Dünya Çocuk Günü” yazımda işlemiştim. Aynen aktarıyorum.



DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ

Çocuklara bırakabildiğimiz dünya ve sunduğumuz yaşam kalitesi kadar uygarız.
Yarın 2 Ekim Dünya Çocuk Günü. Medyamızda bir tane bile haber yok. Olmayacakta. Ne bir haber ne de yorum. Birkaç umutsuz çaba, tek tük yerel kanallarda bir iki sözden başkasını bulabilene aşk olsun. Zaten, söyleyecek neleri var ki söylesinler. Çizgi film ile pop kültürü arasında sıkışmış tüketiciler yaratmaktan başka ne sundular çocuklara?
Tarikatlarda kan kokusu almış sırtlanlar gibi çocukların etrafında dönüyorlar. Kaptıklarını götürüyorlar, sonrası artık ne aile ne de özgür bir yaşam. Sallabaşlar sürüsüne yeni bir nefer. İnsanlar günü birlik yaşama ve onunla ilgili kaygılara öylesine kapılmışlar ki, sosyal yaşam tamamen Allah’a emanet.
Çocuk ailenin midir yoksa toplum adına devletin mi? Ya da ikisinin arasında hangi noktadadır, ne ölçüde ailenin egemenliği alanındadır ne ölçüde toplum adına devletin ürünü olmalıdır?
Dini eğitim ailenin seçimine nereye kadar emanet edilebilir? Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesi bu hakkı tamamıyla ailenin seçimine bırakmaktadır. Dinin çocuk üzerindeki olası baskılarına ise hiç değinilmemektedir. Oysa yükselen radikal inanışlar karşısında beyanname çocuğun haklarını koruyacak hükümler içermeli. Özellikle günümüzde bilim dışılığın yaygınlaşması ve inançların yükselişi paralelinde gelişen din eksenli toplumsal yaşam talepleri çocuğun özgür gelişimi üzerinde ciddi bir tehdit olarak ortaya çıkmaktadır. Pedagoglar 10-11 yaşına kadar çocuğun metafizik kavramlarını anlayamadığını, bu yüzden de din eğitimine ancak bu yaşlardan sonra başlanabileceğini söylerlerken, aile içinde çocuk daha 3-4 yaşlarında buna zorlanmaktadır. Dinin gereği olarak sunulan daha 3-5 yaşlarında çocuklara kara çarşaf giydirmeye, oyun oynamanın bile günah olduğu telkinlerine hatta çok gülmenin bile edepsizlik sayıldığı inançlara karşı çocuk hakları olmalıdır. İnsanlık bu tür uygulamalara karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiği üzerine platformlar oluşturmalıdır.
Hiç unutmam, bundan 20 yıl önce Almanya’da saat 11 de 10-12 yaşında çocukları arabada gören polis arabayı durdurup bu saatte bu çocukların dışarıda ne işi olduğunu sormuştu. Bu uygarlık düzeyi bende bir derin darbe etkisi yarattı.
Bizde ise egzoz dumanları arasında arabalardan para toplayanlar, tinerciler, dilenenler kanıksanmış. Üç beş kuruş verip vicdanını rahatlatanlar ile bu devletin görevi, para vermekle bu çarpıklığı teşvik ediyorsunuz diyenler arasında söz düellosu sürmekte.
Artan her bir çocuk sayısı azalan yaşam alanı değil midir aynı zamanda, bir diğerinin haklarını bölüşmek zorunda kalması değil midir? Nüfus artışı her şeyden önce çocuk haklarına aykırıdır. Evangelistler çoğalın diyor, Katolikler çoğalın diyor, radikal Müslümanlar çoğalın diyor, bağımsızlığını ilan etmeye çalışan tüm etnik gruplar çoğalın diyor. Köyde güçlenmek isteyen ağa çoğalın diyor. Güce tapan ve onun doğal sonucu şiddet yanlısı olan herkes çoğalın diyor. Kendisine mücahit lazım olan çoğalın diyor. Çoğalmak, neredeyse ibadet gibi kutsal sayılan bir eylem sanki. Öyle ki Dünya barışını tehdit eden tüm unsurlar ile çoğalma yanlısı unsurlar arasında neredeyse doğrusal bir ilgileşim (korelasyon) kurmak mümkün. Savaş ekonomisi ve nüfus artışı koşutluğu; tüm şiddet yanlıları çoğalın diyor!
Burada çocuğun doğal hakları ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerekliliğini düşünen mi var? Kazanılmış her bir çocuk birer nefer ifade eder onlara.
Bir sadaka, bir iyilik! kültürü hakim olur din toplumundan sosyal devlete tam olarak geçememiş toplumlara. İlerici bir Hıristiyan din adamı bu durumu tanımlarken, “yoksullara, açlara, evsizlere yardım elini uzattığında, onları yedirip içirdiğinde, giydirdiğinde sana aziz derler. Ama ne zaman onları bu yoksulluklarının ve açlıklarının nedenlerini düşünmeye davet edersiniz, işte o zaman sana komünist derler” diyor.
Amerika’da Evengelist Battle Cry grubu çocuk ve gençler için, pop kültürüne karşı İncil eksenli bir kültür oluşturma çabası içinde, Teen Mania cemaatini kurmuşlar ve yaklaşık 100 bin üyeleri var deniyor. Hıristiyan hatta Evangelist olmayan her şeye düşmanlar. Kendi kurdukları evrenkentlerinde öğrenci başına aylık 650 dolara eğitim ve yaşam sunuyorlar. Flört etmek, alkol, uyuşturucu, yaş sınırlaması olan tüm TV yayınları yasak. Şöhretlerini kürtaj yapan kliniklere saldırmakla, hatta bombalamakla yapmışlar. Evrimi reddediyorlar, Müslümanlar kesinlikle düşman, vesaire. Bunlar Bush’un arka bahçesi, tıpkı imam hatiplerin birilerinin arka bahçesi olduğu gibi. Ancak bunlar basbayağı ciddi bir tarikat ve içine kapalılar. Fettullahçıların çocuk ve gençlik kolları gibi çalışıyorlar, aynen bunlarda da abiler ablalar var.
Show TV’deki sabah yayınında çıkarmışlar 4 yaşındaki bir çocuğu, yanında dikilmekte olan kılık kıyafetinden dini eğilimi besbelli olan babasının desteğiyle İstiklal Marşının tamamını ezbere okutuyorlar. Kanalın adında hayır yok ki kendisinde olsun. Çocuk, başında cami takkesiyle, dua şiir karışımı bir şey yaparak İstiklal marşını okumaya çalışıyor, alttan alt yazı geçiyor “4 yaşındaki mucize! çocuk Abdullah az sonra Ezan okuyacak.” Çocukcağız, bir şey becerdiğinin ruh hali içinde, ittir kaktır, tek elle dua, Milli Görüşçülerin göğe doğru “bir” işaretleri eşliğinde bitiyor marşını. Topluluk sunucunun verdiği gaz ile isteri nöbetindeki gibi ayakta alkışlıyor bu zavallılığı.
Düşünüyorum, kim bilir kaç çocuk bu işkenceye maruz kalmakta, 10 kıta İstiklal Marşı dile kolay, ezberle de göreyim, sözcüklerin tamamı çocuğun Dünyasına uzak. Psikopat ailesinin ve toplumun egosunu tatmin etmek için o on kıtayı ezberlemeye çalışan çocuklar geçiyor gözümün önünden, arkasından dualar, ilahiler, kasideler. Çocukluklarından bir haber, oyun oynama saatlerinde kişilik geliştireceklerine, ezberleyebildikleriyle toplumsal bir isterinin tatmin metası durumundalar. Kamyon ver, bebek ver, top ver, bırak çamurda oynasın, kumda oynasın, Lego ver, kağıt kalem ver karalasın. Hayır, hiç olur mu? ille hiç anlayamadığı marşlar, ilahiler, dualar, ezberlemeli. Kutlu doğum haftasında ilahiler söyleyecek daha amcası. Daha beş yaşından itibaren kızlarla oğlanları ayır. Yerlerini bilsinler! Pıtısıyla pipisiyle oynayanın vur eline, cehennemde yanmakla tehdit et. İlahileri, Ezberleyemezlerse kendinden uzaklaştır, sevme.
Olur olmaz her konuda fetva veren ilahiyatçılardan çıt yok! Bir dakika, mucize çocuk ezan okuyacak, aklı susturun!
Kafamda arka fonda beş yaşında türbanlı kızlar korosu ilahi söylemekte “Teşekkür ediyorum Allah’ım, seni çok seviyorum Allah’ım.”
“Hiç akıl etmez misiniz?”
Çok beklersin.
Tuncay Temiz
1 Ekim 2007
 
Geri
Üst