HayaL'in Rap, Hiphop Köşesi...

REDDET DİREN HAYIR DE! (Jöntürk feat Cyclefly/İrlanda, Big Black Boots/Rusya, Microphone Snipers/Yunanistan-Arnavutluk, Albino/Almanya, Elnino, Sirhot) JÖNTÜRK: Köstek değil, destek; elbet yükselir -tek- güneş!
Bunun için var rapim, yıllardır dökülen alın terim.
Tek amacım var; eğil: tek bir dünya, tek bir dil.
İnsan orda konuşup, anlaşır. Terörü kurutmak için
Evindeki şiddeti hor gör. Dilini temizle baştan ör.
Madımak’ı unutmamak için Fatih Solmaz’a destek.
Ceza faşistin tekiydin; faşist kalacaksın köpek
Kızılbaş, maskeni deler. Zor günler; bol çileler!
Evet; bu insanlık onuru -tabi- işkenceyi yenecek.
Daha kaç mum sönecek; kaç Bahriye düşecek?
İstanbul bizim olacek! Nazım traktör sürecek.
Jöntürk parayı bunlunca, Fuat’ı ..ten ...kecek
*
CYCLEFLY: Will we ever be alive again learn to rise again to the rhythm of our birth, Separation in our creation all the love in hating cant you see it for what its worth, the division makes us blind and corruptible, fear and frustation in our alienation till the god were debating is a wraith on planet earth. Your your own enemy, your your open enemy, your your own enemy.
*
ALBINO: Es hat sich Energie gesammelt, Energie voll von Wut, bei vielen mit Haß, der fordert Taten voll von Blut. Doch wer will schon erklären wenn der Boden voll von Toten ist. Die - Regierung die reagiert voll von Idioten ist. Was ist Ursache und Wirkung - was ist Ernte und Saat. Immer schön schwarz weiss malen, ja das lernt man vom Staat. Nur nicht wär Kinder tötet - mehr als zehntausende täglich. Doch diese Meldung stibt früh und überlebt den Weg nicht In Stationen der Nachrichtensender westlicher Länder Nun schiessen sie den Weg frei, die hässlichen Sender. Radikal sein heisst - an die Wurzel zu gehen Das fürchtet der Staat, zieht es vor sich als Vormund zu sehen. Er kann mit Vorsprung los gehen, die Probleme holen ihn schnell wieder ein, dann sieht man Hinterbliebende ganz schnell wieder wein. Durchbrechen wir den Kreislauf mit Liebe und Gerechtigkeit, Jöntürk und Albino für Frieden und Bedächtigkeit.
*
MICROPHONE SNIPERS Une vete nuk e di valle ti a e edi sa dite e sa nete do luftojme qe te vije nje dite me e mire ne globin tone nuk eshte vone mos kete me avjon qe ne toke bombardon Yo ngrije koken lart sot je i barabarte mos prano mos u fut ne nje kafaz te arte revolucion kerko, sa do qe te vonoje vazhdo skllav te jesh ti mos prano, je me mua jam me ty pra sot fluturo Say no thuaj jo belong to us this world this game from beginning yo “was sold” we now see no sun reality its so cold This situation need again a robin hood coming out from balkanian hip hop brothahood from Albania to Germany ,Turkey to Greece We say no more war put ur hands up for peace
*
ELNINO: Terorizmit ne priznava nishto. Terorizmit nqma opravdanie Terorizmit e vina na chovechestvoto. Terorizmit ne priznava granici Pisatcite pronizvashti Osetiq otekvat v indoneziq. Otvlchenite i ubiti v Irak, do jertvite v London. Nespirashtite bolki v İstanbul Her yerde savaş, canlı bombalar yavaş yanaş. Terör, kin, nefret! Aydınlık ülkemden uzaklaş, Korku saçan namertlere karşı başını dik tut. Somut adımlar at ve boyun bükmeyi unut. Bitsin artık bu savaş bu büyük acılar. Korkma; kazanacak aydın dünyalar!
*
SIRHOT stop the madness stop acting so reckless if you put your heart into it you can cut this sadness why the killing try do learn living with the people over 6.7 billion so why the fuck we kill each other with no feelings give me the reckless ones so I can teach and heal them you better be running if you ever saw it coming it’s called war It will take away what you been living for Olum kapida bekler her tarafın dikenli telle örülü her karış toprak altında binlerce masum insan gömülü onlar savaşa dursun herkes birbirini vursun ölüme yeterli olabilir atılan tek bir kursun Önune geçemezsin geçmişinin geleceği belirle Kimin savaşı bu kendi doğrularını bul ilerle Çabalayacaksın; niçin terörü bitirmek için Savaşacaksın fakat sadece barışı sağlamak için
 
MESAJ (Autro - Jöntürk feat Tolga Aksoy) Jöntürk: Nasıl oldu Tolga?
Tolga Aksoy: İyi iyi. Çok iyi abi. Güzel.
Jöntürk: Valla bence de çok iyi oldu.
Tolga Aksoy: Hı hı
Jöntürk: Sesim gitti bu arada.
Tolga Aksoy: Ee abi olur öyle şeyler ya. Ama sadette bitti yani artık; tamam, budur.
Jöntürk: Bir şey söyleyeceğim. Buraya ben şimdi eğer hazırsan birkaç mesaj ekliyim. O şekilde bitirelim albümü ya.
Tolga Aksoy: Tamam ‘okey’dir be abi. Bir dakika. Ha jön; bu arada artık atarsın bir iki reklam T/&T ile ilgili.
Jöntürk: Yaparız be Tolga; yaparız; arada söylerim.
Tolga Aksoy: Tamam. Okey’dir. Hadi. Kayıt abi. Buyur.
Jöntürk: Tamam.
Evet arkadaşlar! Hepimiz büyük bir yalanın içine doğuyoruz. Yalanlarla büyüyor, yalanlarla yaşıyor, yalanlar için ölüyoruz. Gözlerimiz, beynimiz, kalbimiz bu yalanlarla sarılmış durumda. Özgürlüğe kavuşmak ise sadece bizim elimizde. Bunun için eleştiriyi kılavuzunu kullanmalıyız. Unutmamalıyız ki, eleştirinin olmadığı bir yerde özgürlükten söz edilemez. Size verilen, doğru olduğu söylenen, genel kabul göreni eleştirmekten; yanlış olduğu söylenip reddedilen, ‘öteki’ denileni -el verip- araştırmaktan çekinmeyin. İçine doğduğunuz bu çemberin dışına çıkmadan kendi benliğinizi, kendi kimliğinizi, kendi özgürlüğünüzü elde edemezsiniz.
İnsana karşı yüceltilen hiçbir dogmayı kabul etmeyin. Her şey sadece insanlar için; her şey sadece hayvanlar ve doğa için. Değişimden, değişimcilerden korkmayın. Değişimler, karşı çıkanlar olmasaydı bugün insanlık halen Hamurabi kanunlarıyla yönetilirdi.
Bulunduğunuz limanı terk etmeyi göze anladığınız sürece yeni limanlar keşfedemezsiniz.
Farklı renklere, farklı seslere açık olun. Unutmayın ki, tek renkten, tek notadan oluşan bir dünya cehennemin ta kendisidir. Evet! 1996 yılından beri altını çizerek söylediğim sadece bunlardı.
Hepinize barış ve özgürlük dolu bir dünya diliyorum. Sağlıcakla kalın.
Tolga Aksoy: Aa abi T&T?
Jöntürk: Oo! Tolga unuutum ya T&T den söz etmeyi!
Tolga Aksoy: Abi sen zaten introda da Digital Mix’ten bahsetmemiştin yani.
Jöntürk: Ooo! Evet; evet!
Tolga Aksoy: Neyse; hadi bu seferlik böyle olsun. İyi!
Sirhot: And we out Peace.
 
MAGAZİN MAYMUNLARI
Siyah beyaz kopuk filmin dönen makarası. Karası ve yarası gözlerimde yaklaşan, anlık vuran sahneler. Kabusum olur, yıkar beni dönüp duran yelkovan. Yıllar yılı pişirip önümüze konan o, yine aynı maskeler; gerçeği gizleyen şatafatlı hayatlar! Yaşadığım bu sokak ve bu köhne mahalle. Ölümü bekleyen bitik, yitik yüzler! Yükselen beddualar, aman dilemeler... Hep biriken kiralar, ödenmeyen borçlar; devletin yüzüne çarptığı bu faturalar... Oysa, tek istenilen, önce tok bir karın. Ne fayda eder? Oyunları unutan nice dilsiz çocuklar! Fakirin kuruntusu zenginlik avuntusu. Tek penceresi bu cızırtılı televizyon! Açıldığında beliren bilindik maymunlar, kapandığında sırıtan yine aynı mahluklar...
Erkek çocuğunun gönlünde İlhan Mansız yaşar. Kızlar var ya kızlar, onlar da Hülya Avşar’a tapar. Kurtuluş reçetesi! Ekranları dolduran bizim Cüni Arkın var ya; kafirlere tokat atan, reklamlarda cirit atan, kolunda da manita. Bir koyan, ama o, üçün birini alan benim cici başkanım Özal olma sevdasında...! Sene 91; hatırla o Körfez Savaşı! Yanlış dünyaya doğan yalınayak bebekler. Piyon niyetine öne sürülen yine aynı gençler! Emir veren yine o pili bitik moruklar. Çirkinlik abidesi kadirist ayaklar; ana haber bülteni, önündeki rotası. Bitmeyen bu oyunun yeni kırım noktası.
Meclisin tavanında çiğ köfteyi yoğuran. Adam gibi oturup konuşamayan o Tatlıses’in, Tuncer’in tayyareden filmleri? Satılmış kalemlerin kucağına doğan bu yeni kayıp bir nesil? Sahibidir embesil! Nina, Mina fark etmez; daha nice genç kızlar! Kara toprağın bu tek dinmeyen öfkesi! Şimdi ekmek tekmesi eli kirli tetikçisi. Rüşvetçisi, bekçisi, Ankara Tiftik Keçisi. Kafadan da kontak! Dönmelere lanet eden eli kirli kazmalar, yontulası hırsızlar... Hepsinin ortasında yitip giden kayıplar, çöküp giden omuzlar, bükülen bilekler, yarım kalan rüyalar... Bir koyup üç alan yeni dünya düzeni: Büyük koy, büyük oyna! Durma yan; dayan! Sen ol karşı koyan! Yükselen bu mazlumun bitmeyen cehennemi? Sarı sarı liralar, magazinde kimler var! Maymun var! Maymunlar!
Sarı sarı liralar, magazinde neler var! Maymun var! Maymunlar!
 
HAVA SU TOPRAK VE ATEŞ

Düşünürüm bazen, kendi kendime; ‘Neredeyim?’ diye ayıplarım! 21 Mart koptu! Hızır ile İlyas! Yıl 2003. Beynimde bir şimşek! Hava, su, toprak ve ateş. Tarihin elinden arta kalan yaşam; bu yer, bu gök, bu deniz; özü, tözü; günün cingözü! Aşık Veysel’den kalan insana tek eş doğa. Doğanın celladı siz biz! Ey vatan perver savur sözlerini! Söyle nerede o doğanın parçası bu yapraktaki Şaman; kamil insan? İlkel olan kim söyle; ya medeni olan? Şüpheli ölümleri masa başında silen oyunbozan tarihçinin öten borusu. Nerede sayfası yırtılan Panter Emel’i, Orhan Kural’ı, Haluk Levet’i, Yaşar Kemal’i? İstanbul’un gözcüsü, çöpçüsü, Bergama’nın köylüsü yürümeye devam!


Hava, su, toprak ve ateşle yazılan, kazılan. Köstebek gibi didik didik, virüs gibi sarılan cennetin yok oluşu. Doğanın kurtuluşu! İşte çare bu: İstanbul’un kabusu, vazgeçmek anlamsızca oburca tüketimden; bumerang düzenden; bir de bu milleti öpenlerden. Daha fazlası, başkasının lokması mideye indirilen! Yükselen fabrikanın saçtığı zehirler; salyası akan siyanürlü ganimetçiler; parmağında dünyayı eviren çeviren hep ahtapot şirketler! Küresel güçlere karşı diren Barikat! Umut var hep yarına; ama korku kapıda. Sinen alışkanlıklar, çorak ufuklar. Bana sadece bana; hep bana Rab bana! Barbar istilası bu cennet Anadolu’da..


Ölü sevici toplum; sokak başı dar ağacı kuran gençlerine! Ve sonra oturup Yusuf’a ağıtlar yakan; Denize ve Mahir’e; bugün doğan çocuğa! Beleş kesilen ağaçlar. Yıkılan hayvanlar! Karış karış tarihi, doğası yağmalanan cennet Anadolu’ya ağıtlar yakan; kutsayan, yedi göğe çıkaran. Şimdi yeni cennetler arayan kemirmek için. İçemediğim suyunu, yüzemediğim denizini, çekemediğim havasını yeni vatandır yüreğime hep batan. Siyanürlü tilki avcısı; kamçısı kimliksiz piyonlar, aç gözlü barbarlar! İntikam tohumları üstümüze esen; bu sağanak yağmurlar, vurucu depremler, kavuran ve buz kesen can çekişen dünya.


Akıl vermeyi bilen, ama kullanmayı beceremeyen. Kahramanı oynayan; iyilik meleğini. Kanlı ellerini Hacı Şakir’le yıkasan da ne fayda getirir! El attığın her şey hemen kurur gider! Midas serer! Hava, su, toprak ve ateş! Karış karış yerleş! Geri gelmez gelecek! Düşünürsen dönecek ancak sana acı gerçek. Sokrates’in şarabında yaşamın erdemi! Egonun görkemi yatar cehennemin gölgesinde. Kör Şeytan! Kazıdığında altından çıkacak olan insan, insan! Gözü dönmüş ‘töre’ diye beynimize sokulan! Toprağın kokusunu, kentin betonuna gömen ucube bir nesil! Döngüsel zinciri hayatı düşünmemek ve de yaşamamak olmuş temel prensibi! Hepsi gibi, her şey gibi!

Hava su toprak, ve ateş; düzeninin ortasında insan.
 
GÜCÜN VARSA SEVGİ VAR (BUBİ TUZAĞI)
Acımasız hayat! Sürprizlerle geçen günler kovalar sokaklara günden güne doğanlar! Korkma; atacağın bir adım daha var: Mezopotamya; bereketli topraklar! Tek başına cirit atacağın koca saha. Zafer nidaları; kan ve göz yaşı. Çekip giden umutlar; gencecik fidanlar... Bulduğun vaha; avam kamarası! Hayatın gerçekleri toprağa gömülen! Seni bekleyen o mızrakların, kılıç, top ve tüfeklerin önünde zayıf olan insanların yere serildiği! Gördüğün ve de yaşadığın tatlı rüya! Sözüm ona güya düşen, gök kule seni mutlu olacağın cennet! Evet! Sloganıdır yeni çağın: sırtını dönme sakın. Akın var ya bu akın! Bakın; küçük olan senin tek ayak bağın! Güçlü olmak için vur; bas kazmanın sırtına; her önüne gelene; gelene ve gidene. Sakın aldanma, kanma, şaşma; tek hedef var önünde; tek hedef zirve, zirve!
Gücün varsa sevgi ve saygı var. Zafer seninse önünde eğilen var. Gücün varsa sevgi ve saygı var. Yenilirsen dostundan hançer var.
Sırat köprüsü zor; kıldan ince kılıçtan keskin. Say yalanları; yalanları kalkan edin. Sala gitsin ipe sapa gelmez geçmişi! Geçmiş geleceğin çelikten zinciridir boyunlara vurulan. Gerçek cennet zaferin kendisidir. Düşün; bu köpekler neden havlar? Tırmanırken ardından kemikleri savur. Sisli puslu havaları kolla; koş; aralarından geç peygamber edasıyla. Boyun eğdir bu dünyayı. Bırakma; sıkı tut; kılıcın olsun bu gücün kendisi. Güç, bu dünyanın efendisi, dini kitabı! Sevgi, merhamet, hürmet seni vuran kurşun; dostundur ilkin seni sırından vuran! Dönüp bakma geçmişe; kanma, izin verme ruhun ve bedeninden parçalar koparmalarına. Unutma; küçük olmak bazen direnmektir; çoğu zaman ise sadece ölmektir.
Bu yılanın bile yılanı soktuğu koca dünyada kaybedecek neyin var? İtilip kakılan, suratına tükürülen kimliksiz düşler kimin umurunda? Unutma; Tanrı bile güce sahip olandır. Olacaksan bile oğlan, en büyük oğlan olayı bir dene! Yine göreceksin; sürü eğilecek, sana verecek! Gerçek bu; gerçek, gerçek gücün kendisi; efendisi! Evet; gözü açık ol. Ölümünü görmediğin hiçbir şeyi sakın sevme; verme! Esen bir rüzgar ol! Geçici sevda peşinde koşup durma! Acımasız hayat bu; Mezopotamya! Adımına güvenme! Boyun eğme! Kul evine değil, kral tahtına oyna; boyun eğmektense ölmeyi tercih et! Ve asla düşme yere; düşenin dostu olmaz. Dönüp bakmaz hayat; hayat acımaz! Saçı dik. Bir ton jöle. Buna Memoli ‘Havası’ diyorsun. Ama aklından fikrinden düşüncenden uzaklaşma; Düşünceni fikrini satma. Hayat okul; akıl oyunu satranca benzer. Onun kurallarına uymayanın sonu derbeder. Oluverirsin bir anda şah mat. O zaman nerde kaldı kader; kader ya nasip, ya kısmet der.
 
GECELER GÜNLERİMİ GÖMER
Geceler kör karanlık, geceler zindan, geceler derya bana! Yalnızlık ise bedenime bir zincir; zincir! Bu ilk kaçışım benim, bu ilk büyük yenilgim, bu ilk yıkılışım benim! Kaygı yok, beklenti yok, sevinç, umut yok. Sadece kuru soğuk içime işleyen! Sen, ben bir martı gibi kanat çırparken, yüreğini verdin bana! Sevincini, umudunu, gözyaşlarını tükettin hem de yanı başımda! Ben ise uslanmaz; başka sevdalar; başka kavgalar, başka savaşlar, başka davalar peşinde! Ben, düşlenen cennetin peşinde...

Ben, bu dünya kökten değişir sanmıştım; kanmıştım, yanılmıştım! Oysa değişen tek benim çöken omuzlarım! Neden; bu yitip gitmeler neden? Neden bu yükselen çığlıklar dinmez? Peki söyle neden aldığım yenilgiler? Sonu gelmez sandığım bu koca yıllar, tıpkı bir nehir gibi akıp gitti elimden. Geriye kalan tek elimdeki çiçekler. Sonsuzluğun sesine aşık olan şimdi ben; köşemde bekleyen hep şimdi seni yine ben! Yaram derin; yaram delirtir, yaram öldürür!

Gidişimin dönüşü, gözyaşımın sonu yok! Geceler günlerimi gömer karanlığına. Geceler benim kapım, geceler pencerem. Ya sen sevgilim? Sen benim sevincime, benim kavgalarıma, benim göz yaşlarıma, benim acılarıma tanık olan sevgilim! Peki sen söyle? Ya sen sevgilim! Ya sen beni geride bıraktığın bu yolun söyle beni neresine, ne zaman gömdün?

Geceler günlerimi gömer karanlığına. Geceler benim kapım, geceler pencerem.
Bırak, döne dursun akbabalar. Bırak, dibe vursun alttakiler! Çabaları boşuna; ancak ölü bedenime sahip ocaklar!
 
F TİPİ DÜNYA
Parça parça hayatlar, asık nice suratlar. Karanlıklar içinde paylaşılan yalnızlıklar. Nefes almaya çalışır boy veren bu çiçekler. Delinin tekinin attığı kuyuya bu taşları çıkarmaya çalışır dört bir yanımdakiler. Didişip kapışarak. ‘Yok sizdendi bizdendi; yok benim dedemindi elindeki bu hırka’. Anlamsız hayaller bu, anlamsız ilişkiler. ‘F Tipi’ bir dünya, hep içine debelendiğim. Son nefesime kadar elim kolum bağlı benim. Gözler tümden kapalı. Kapılar kapalı bana; pencereler hep kapalı; tüm sürgüler kapalı.
Hayat A, B, C ne de E Tipi; herkes olmuş aynı tip; işte ‘F Tipi’. Haydi sen de gel de ol Barikat gibi; kendin gibi; düşünen gibi.
Yalanlar savrulur burada, maskeler takılır. İnsanlar birbirlerini daha çok çok kandırır. Kazılır kuyular; gerçekler topraklara gömülür! Sürülür bir bir kendi yolunu bu çizenler. Sürüden kopup kendi olmak ‘ölüm’ demek. Ölüm yalnızlık demek; yalnızlık ‘F Tipi’ demek. Oysa, karanlığa hep ışık tutan, aydınlatan, gökyüzünün yedi rengi dolaşır. Uzaklaşır hayaller hep; uzaklaşır yarınlar. Geride kalan sadece benim gençlik yılarım.
Ben uslanmaz aşkların, kavgaların adamıyım. Barut kokusunda hep umudu ben aradım. Sevdam için nice kirli topraklara yatıp kalktım. Ve ben ki tek yarınım; umudun kendisiyim! Düşmanımın mermisinde adım kazılıdır benim! Varsın üstüme gelsin bu zurnalarla kör gece. Ateş bende, ateş binim direnen bu elimde. ‘F Tipi’ bu dünyada ben ezilen, ben yalnız; ben düştükçe hep kalkan. İşte yine buradayım. Umudu işledim size. Ve de geleceği yine: Harf harf, kemime kelime; aynen kilim gibi; aynen kilim gibi; aynen kilim gibi.... Hayat acımasız olsa da; atsa da bir tokat; derdini bir kenara at; yaşamana bak. Bak da gör gelecek neler getirecek. Benim için gerçek olan senin içinde gerçek. Karanlık gecelere yazdım sözlerimi ışık olsun diye. Çıktım yükseklere, tepelere menfeze. Atladım en derine, diplere. ‘F Tipi’ bir dünyada insanların yüzüne düşen ifade gözlerimin içindeki endişe nereye kadar devam edecek bu böyle. Bu ne ilk ne de son. İşte geldi Barikat her şeye son.
 
HEDEFTEN ÇIK!
Beynim dolu bugün; kafam almıyor; sarmıyor! Düşünemiyorum! İnanamıyorum buna! Rüzgara kapılan dümensiz gemi gibi beyni kütükler. Dünya masa başında paylaşan düdükler! Sana çizdikleri yol sıradanlık tarlası; kurtlar sofrası! Maymun pazarı! Zincirleri elimde! Boynunda ölüm saçan yalanlar, yasalar. İkiyüzlü ahlak, adetlerin kestiği doğmamış çiçekler. Boyun eğen köleler, piyon olmaya koşan sanal kahramanlar... Yeri ve zamanı belli olmayan kimliksiz nasırlı eler gezer, geceleri tepeler. Kurulu bu düzen saat gibi işler: tiki tiki tak tak! Tiki tak tak! Ucuz dilleri, apış arama uzatılan elleri çürütür sesimi, yerimi ve yurdumu. Resmimi, yıldızımı geçmişime gömen ben tanıksız bir suçun eli. Ben, kaosun yenik savaşçısı!
Yalanlar yükseliyor, kapılar kapanıyor! Dönüş yok, çıkış yok: yok ya benze bize, ya da hedefe meze! Yalan rüzgarı! İçindekileri kus. Boyun eğme sınırlara! Sıradanlık ölümdür! Düğümdür, boynundaki iptir! Sniper tetiktir; sana çevrilen kimi zaman bu kötektir! Durma; eskisinden nefret ettiğin kadar, yeni dünya düzeninden sende nefret et! Terk et hedefi; zikzak çizerek çık git! Ayaklarının altında can çekişen otorite olsun sade! Kan ve gözyaşı Barikat’la gömülsün. Kimin gücü yeter beynimdeki kaosa! Varsa yoksa yeraltı! Yer altı bu hayatın gerçek kokusu! Dokusu yaşamı haykıran pis bir böcek ol! Bakireden uzak, dur yosmayı dost edin! Labunyayı kutsa! Kadınlarla tost, ayyaşlarla cost ol! Önce koru beynini! Gerçeklere set çeken hocalara parmak çek!
Adı Paris sürgünü, şarabı dik içine! Çıkar tüm kayıp yollar gerçeğin evine! Diline hakim olan kolu altın kaplama saray kapısında bekçisi hazır nazır! Kimin adaleti? Hınzırca yazılmış masal gibi uyuturmuş bakkalın terazisi! Gazetesi boyalı sayfalardan korkma! Bakma; kurttan korkup sürüye dost olma! Yaşamak için tek, diş ve tırnaklarınla çelikten mevzi kazı. Başını kaldırdığında durma, zikzak çizerek hareket et! Demir attığın bu limanı terk et! Evet! Karanlık kimi zaman yatakta, kimi zaman ise boş sokaklarda. Okyanusta ara, bul; doğan yeni günü. Geceleri keşfet! Gecelerde hayat, gecelerde cerahat! Karanlıkta dolaş; adım adım yaklaş; hedefi üstten aş. Benim bu saf arkadaş! Yerinde sayma; dönüp bakma. Sen yine sen ol; hedef olma.
 
CON CON KULÜBÜ Yaklaş hadi sende, işte Jön sahnede. Mikrofon da elimde; şimdi sıra bende. Afet gibi kızlar yüreğimi dağlar. Ağlar, musluğum kan ağlar! İnsanlar, eli her yerde karabasanlar! Alo! Yetiş, yetiş, yetiş itfaiye. Ateş düştü bana! Ateş düştü donuma! Yoluma, koluma, kanıma, camıma tak eden oyunlar; cirit atan koyunlar; bükülen boyunlar! Soygun var! Atını alan o, Üsküdar’ı geçti. Seçti kendine şan şöhret para! Kaldı bize yara! Koca bir kara! Cepte yok para. Hürra! Sürü mü, biri mi, ölüm mü, cünüp mü, yoksa sülük mü? Çaldığın düdük mü? Salla!

Yargı’dır benim adım; onurumdur tacım. Bilmeyen de bilsin dilim sivridir benim; sözlerimse kurşun. Sıkı durun, ritim tutun, dinleyin beni. Evet evet biz, Türkçe rapin öncüsü, sözcüsü, gözcüsü. Barikat dedik ya! Real bir dünya! Altta ezilenler, üstte dans edenler! Yolumuza çıkıp boş yere ötenler! Yaylana yaylana: Con Con Kulübü! Sallana sallana: Con Con Kulübü! Hareket! Hareket var hareket! Harekette bereket. Bereket neye gerek? Seyretmek gerek. Taş fırın erkek! Yanında da ürkek! Sek sek! Türkçe Rap’te karşımıza çıkan o tek kek önüme de gelsin, gelsin!
Söz dönüp dolaşıp yine gelir bana; Pakten’den sana, odun gibi kafana. Hadi hadi açılın, sizde açılın bak: geriyor özler, çelik gibi sözler! Hey gidi sizi koca koca kafalar; kaba saba güce tapan insanlar; zamanın gerisinde kalan dinozorlar! Bunun adı ancak ‘gulu gulu dansı’. ‘Binaenaleyh! Onu biz derdik. Verdikse verdik; kime ne?’ Yedim kafayı; oldum kabadayı! Benim derdim var ya, benim bu tek derdim el alemi gerdi! Unumu da serdi! Verdi; ruhunu, bedenini, onurunu verdi! Tek derdi kendine kerizdi! Derdini söyle bulayım çare; derdin ne, derdin, derdin? Derdin ne? Con Con kulübü! Salla, hadi sende salla; Con Con Kulübü valla! Sallana, yallana, bollama, mollama oldu yeni moda; duvarı tırmala!
 
SES BİRAZ ARTSIN
Dün gece o evde yaşananlar acaba neydi? Ne neydi, ne; bir babayı bu hale getiren sebep neydi? Gece yarısı her yeri inleten ve yükselen ses neydi? O ses ekonomik zorlukların yolu tıkanmış yaşamın isyanı! Ama acı; karısını ve çocuğunu döven ezen bir baba! Baba ki trafik canavarından beter. Ezilen çocuk; sindirilmiş eş; yaşamdan kopmuş bir aile! Çare kolay yoldan para kazanarak! Zengin olma, rahat yaşama hayalleriyle kuran işsiz insan. Kendini bulursa kumar, içki, para ile sömüren kalpazandan medet uman! O zaman her şey beklenir ondan; o aciz insandan! bu acizlikler içinde alın teriyle kazanmadan kumarla kazanamazsın hepsi gelir geçer biter sana yaramaz bu para birde bunların ardına hırsını alırsın var ya sana ne desem şebek kılıklı adam ne var sanki çocuğunu eşini şerefli namuslu mert yaşatsan, yaşatsan!
Çarpık kentleşme; sorunlu aileler ve çocukları evet çocukları hayat başlar onlar için acı. Düğümün ne başı belli ne de sonu; kanunu, yasası! Hayat onlar için tam bir belirsizlik yumağı. İş bu haldeyken başlar karanlık güçlerin kucak açmaları ve başlar kara kanlı katilin günahları. Eğitim desen, eğitim; sorunlar desen, sorunlar! Kendini yiğit zanneden kahraman Olunur mu insan öldürmekle kahraman? Baştan dur demeli bu tür insanlara. Sonuçlarına katlanıp; palavralar, ağlamalar olmamalı! Soruna baştan engel koyup dur demeli! Daha ne kadar devam edeceksin? Kara kanlı kirli paralarla insan hayatına son vermekle için nasıl kaldırır bunları! Sana sözlerimde teklifim; teklifim: bırak artık bu ayakları. Canına kıydığın insanların yakınları arkada kalır yetim öksüz yavruları. Yok bu yaptıkların, yok kimseye yararı. Çok açık görülür ki senin gibi insanların sonu ya parmaklık arkası yada cehennemdir son durağı! Ses biraz, ses biraz artsın! Tepki yerini bulsun. Karşılıksız kalmasın. Rüya değil gerçekte Refleks! Refleks olanları anlatsın.
 
Geri
Üst