hayatın anlamı ve ölüm...

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
hayatın anlamı ve ölüm...
Ölümün kaçınılmazlığı insanı ve insan bilimcilerini her zaman düşündürmüş ve hayatın anlamı üzerinde insani araştırma yapmaya doğru yönlendirmiştir. Eğer tüm yapıtlarımız bir gün yok olup gidecekse yaşamın ne gibi kalıcı bir anlamı olabilir ? Bu soru bireyin huzurunu kaçırabilir ve yaşamın anlamsız, amaçsız olduğuna dair düşünceler gelişebilir. İnsanlar yaşamlarında anlam arayan yaratıklardır. Biyolojik olarak sinir sistemi, beynin kendisine gelen uyarıları otomatik olarak, belli bir sistem içinde gruplandırması esasına göre düzenlenmiştir. Anlam aynı zamanda bir egemenlik duygusu da sağlar. Belli bir örüntüden yoksun, gelişigüzel olayların karşısında kendimizi çaresiz ve şaşkın hissettiğimiz için, onları düzene koymaya ve bunu yaparken de onların üzerinde bir denetim duygusu kazanmaya çalışırız. Daha da önemlisi anlam, değerlerin ve dolayısıyla davranış kurallarının kaynağını oluşturur. Bu durumda niçin sorularının ( niçin yaşıyorum ? ) yanıtı, nasıl sorularına ( nasıl yaşıyorum ? ) bir yanıt getirir.
Anlam arayışı, haz arayışına benzer ve aynı şekilde dolaylı olarak yönlendirilmelidir (I. Yalom ). Anlam, anlamlı etkinlikler sonucunda oluşur. Her insan kendi yaşamına kendi etkinlikleriyle anlam katmak zorundadır. Freud yaşamın anlamının “ Üretmek ve sevmek” olduğunu söylemiştir.
Bir çocuk büyütmek, aşk, aile kurmak, çalışmak, para kazanmak, kitap yazmak, yardım kurumlarında çalışmak, bilgiyi paylaşmak, gelecek kuşaklara paylaşılabilecek birşeyler bırakmak. Bunlardan biri veya birkaçı, bireyin hayatını anlamlandırabileceği öğelerden biri olabilir.
Yaşamımızı çift ya da gruplar içinde geçirmek için pek çok çaba sarfederiz. Ama nasıl yalnız doğmuşsak, yalnız ölmek zorunda olduğumuz da bir gerçek olarak bilincimizdedir.
I.Yalom10 yılı aşkın bir süre ölüme yaklaşan kanser hastalarıyla yaptığı çalışmalarda, ölmenin en korkunç yanının, onu yalnız yapmak zorunda olduklarını öğrenmiştir. Bununla birlikte ölüm anında bile, bir başkasının tüm varlığıyla yanımızda olmasını istemek ölümün yalnızlığını hafifletebildiğini öğrenmiştir.
“ Teknende yalnız da olsan, yakınlarda inip çıkan diğer teknelerin ışıklarını görmek her zaman avutucudur “.
Yalom’un ölümü bekleyen kanser hastalarıyla yaptığı çalışmaların sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz :
· Bu hastalarda terkedilme korkusu ve yakınlarına yük olacakları kaygıları
· Ölüm ve ölümün bilinmezliğinin yarattığı korku duygusu
· Nefes alamayacakları, şiddetli acı duygusu yaşayabilecekleri, fiziksel görüntülerinin bozulabileceği, idrar ve dışkının kontrol edilemeyeceği, hastanın bilincini yitirebileceği endişeleri
· Dini inaçlara bağlı olarak hastalığı işledikleri günahlar için bir ceza olarak kabul ederek suçluluk duyguları
· “ Bu neden benim başıma geldi ? “ sorusuna karşı “ ÖFKE “nin, kızgınlığın ve agresyonun oluşması.

Yalom ölüme karşı ruhsal tepkinin 4 basamaktan geçtiğini söylemiştir.

1. İNKAR
Ölümle sonuçlanacak bir hastalığı olduğunu öğrenen kişi de ilk oluşacak tepki “İNKAR“ olabilir. Hasta “ Hayır, bu doğru değil, yanlışlık oldu, ben hasta değilim” şeklinde inkar savunması ile kaygı ve depresyonla mücadele edebilir.
2. ÖFKE
Hasta “ Neden ben ?” sorusuna yanıt arar ve yaşamını sorgular. Yakınlarına ve doktorlarına ÖFKE duymaya başlar. Bu öfkesinden ürken aile bireyleri hastadan uzaklaşabilir veya ayırdıkları zamanı azaltırlarsa, hasta çaresizlik duygularını daha yoğun hisseder.
3. DEPRESYON
Hastada kendini suçlama, ümitsizlik ve çaresizlik duygularına bağlı olarak depresyon gelişir.
4. KABULLENME
Hasta artık durumunu kabullenmiş ve bir yerde şansızlığına ya da kaderine boyun eğmiştir. Hastalara kabullenme sürecinde, ABD ve Avrupa’da psikoterapi yardım ve destek grupları yardım verir. Bu gruplarda hastaların kendilerini ifade etmeleri sağlanır ve iyileşme ümidinin ölümü, huzurla kabul etme ümidine dönmesi için desteklenirler.
Ülkemizde henüz ölümü bekleyen hastalar için psikoterapi grupları oluşmamıştır. Ama kültürümüzde hasta ve yaşlı insanlara verilen önem, aile bağları, hasta kişileri hastanelerde ziyaret etme, yalnız bırakmama gibi insani öğeler, kısmen de olsa bu insanların acılarını göğüslemede onlara yardımcı olmaktadır
 
Geri
Üst