İntihar

nisan

Yeni Üye
Üye
İntihar
ilaçla intiharın belirtileri
İngiltere'de ve İrlanda'da her yıl intihar nedeniyle ölüm vakaları, kayıtlara göre 5000-6000'dir ve muhtemelen gerçekte daha fazladır. Birçok sanayi ülkesinde intihar en sık görülen on ölüm nedeninden biridir ve hemen hemen tek psikiyatrik ölüm nedenidir. Genç erkeklerdeki mortalitede intihar vakaları, trafik kazalarından sonra ikinci gelir ve üniversite öğrencileri arasında intihar bütün ölüm vakalarının üçte birini oluşturur. Genel kanının aksine ve intihar girişimi vakalarındaki durumun tam tersi olarak, intihar oranı İngiltere ve A.B.D. 'de bugün 20.yüzyılın başındaki oranla aynıdır. Bu oran 1930´da, «Kriz» döneminde yükselmiş ve iki dünya savaşı sırasında düşmüş, bugün ise yılda yaklaşık 1: 10,000'dir. İntiharın epidemiyolojisi geniş kapsamlı olarak incelenmiş ve birçok husus saptanmıştır. İntihara kadınlarda, erkeklerdekinden iki kat daha sık rastlanır. Çocukluk döneminde ender görülür ve yaş ilerledikçe sıklaşır. Kadınlarda en yüksek oran altmış yaş grubundadır, ama erkeklerde :):):):)en ve doksan yaşlarına kadar yükselmeye devam eder. Gece yarısından sonra, maksimuma varan günlük bir değişkenlik ve ilkbahar ile yaz başlangıcında maksimuma varan yıllık bir değişkenlik görülür. Katolik toplumlarında intihar oranları Protestan toplumlardan daha düşüktür: bu fark, muhtemelen kısmen Katoliklerin beklenmeyen ölümleri intihar vakaları olarak kaydetmelerinden ötürüdür. Kent alanlarındaki intihar oranları köy alanlarındakinden daha yüksektir, ama Londra gibi büyük kentlerde, semtler arasında büyük ve kalıcı farklar vardır. Yoksul ve koşulları olumsuz olan bölgelerde intihar oranları düşük, değişken nüfuslu, pansiyon ve yalnız yaşayan kişilerde bu oranın yüksek olduğu saptanmıştır. En önemli nokta muhtemelen sosyal izolasyondur, çünkü dul ve bekârlardaki intihar oranları evlilerden ve çocuklu dullarınki çocuksuz olanlardan daha yüksektir. Toplumun üst sınıflarındaki intihar oranının, el sanatçılarından daha yüksek olması, yoksulluk ve intihar oranları arasında ilişki bulunmadığını göstermektedir; bu oranın, özellikle doktor ve dişçilerde yüksek olmasının nedeni ise muhtemelen kısmen öldürücü ilaçları daha kolay bulabilmeleridir. İntihar yöntemleri, ülkeler ve kuşaklar arasında değişir. Britanya'da en sık başvurulan yöntemler aşırı barbitürat dozajı ve karbon monoksit zehirlenmesidir, ama aşırı dozda diğer hipnotiklerle ve çeşitli psikotropik ilaçlarla intihar girişimleri gittikçe artmaktadır. Yine söz konusu memlekette 20.yüzyılın başında görülen şiddet niteliğindeki yöntemler (kendini asma, vurma, bıçaklama, vs.) gittikçe seyrekleşmiş ve daha ziyade yalnızca erkeklerde görülmeye başlamıştır. İntihar vakalarının % 50'sinde depresif hastalıklar (bkz. Depresyon) söz konusudur ve yalnızca bu neden bile bütün depresyonlarda intihar riskinin ciddi olarak ele alınmasını gerektirir. Öte yandan, bu risk reaktif veya nörotif hastalıklara kıyasla, psikotik ya da endojen depresyonlarda çok daha yüksektir: manik depresiflerin en az % 15'i sonunda intihar eder. Bu yüksek riski gösteren diğer hasta grubu alkoliklerdir (bkz.); bu gruptaki intihar oranı genel nüfustakinden elli kat daha yüksektir. Nitekim, İngiltere' de alkoliklerin intihar etmeleri ihtimali, siroz ya da alkolizmin diğer komplikasyonlarından ötürü ölmeleri ihtimalinden daha yüksektir. Belki de bütün intihar vakalarının dörtte birinde depresyon, yahut alkolizm, ya da her ikisiyle birden kombine bir tip kişilik bozukluğu mevcuttur. Yüzde 10'un altında ufak bir grup psikiyatrik bakımdan normaldir; yani, hiçbirinin anamnezinde psikiyatrik hastalık yoktur ve intihar olayına kadar dostlarıyla yakınlarına normal görünürler. Yaşlılardaki intihar vakalarında fizik hastalık mevcuttur.Özellikle kanser (ve kanser korkusu) ile Parkinsonizm. Bu olgular, kişiyi intihara götüren nedenlere ve akıl durumlarına ışık tutmaktadır. Depresyon ile buna eşlik eden pessimizm, suçluluk ve umutsuzluk duyguları mutlaka çok önemlidir, ama yararsızlık, istenilmeme ve insanın hayatı, uğrunda yaşanılmaya değer bulacağı bir kimsenin olmaması çok önemlidir. Yaşlılar ve yalnız yaşayanlardaki yüksek intihar oranında ve genç evli kadınlardaki, yüksek depresyon insidansına rağmen düşük olan intihar oranında muhtemelen bu nitelikteki düşünceler rol oynamaktadır. İntiharın önlenmesi, intihar riskinin kesin olarak belirlenmesine dayanır. Bütün depresyon hastalarında intihar riski vardır ve bu nedenle depresiflere (ve alkoliklere) hayatı yaşamaya değer bulup bulmadıkları yahut akıllarından intihar düşüncesini geçirip geçirmedikleri sorulmalıdır. Hastanın klinik tedaviye alınıp alınmayacağının belirlenmesinde, intihar riskinin hekim tarafından değerlendirilmesi çok kere en önemli faktördür ve bunu hastanın yaşı, cinsiyeti, yalnız yaşaması ve içki kullanması kadar hastalığın şiddeti de etkiler. Meslek dışı gruplarda yaygın olan, intihardan söz edenlerin intihar etmeyecekleri inancı yanlıştır. Nitekim, intihar edenlerin % 70'i önceden birkaç kişiye intihar etmeyi düşündüklerini ve % 40'ı intihara karar verdiklerini söylerler. Oysa ne yazık ki bu imalar yahut tehditler, acı son gelip çattığı zaman çok kere ya önemsenmemiştir, ya da bıkkınlık uyandıracak, hattâ sinirlendirecek kadar uzun sürmüştür. Şimdiye kadar intiharı önleme tedbirleri belirgin bir etkinlik göstermemiştir. Ne ECT, ne de antidepressif ilaç tedavisi, bu ilaçların depresyon tedavisinde gösterdiği etkinliğe rağmen, intihar oranında anlamlı bir düşme sağlamamıştır. Nitekim, geçirdikleri şiddetli depresyon nedeniyle intihar niyetlerini gerçekleştiremeyen bazı hastalar, iyileşme döneminde intihar etmektedirler. Ne ilaçların, ne de ECT'nin depresyonun nüksetmesini önlememesi belki de çok daha önemli bir husustur; hastanın semptomları gerçekten giderilir, ama bir iki yıl sonra nükseder ve çok kere tıbbi tedaviye alınmadan önce hasta intihar eder. Oysa intihar edenlerin % 50'sinin, intihar ettikleri sırada, ya da yakın bir tarihte bir hekim, çok kere bir psikiyatrist tarafından tedavi görmüş olmaları da bir gerçektir. İntiharların yüksek bir oranının impülsif olması bir sorundur. Hasta depresif olabilir ve aylardır ara sıra intiharı düşünebilir, ama aslında ufak tefek bir olay onu intihara iten son damla olabilir. İntihar oranı, belli başlı savaşlarda, tutarlı bir biçimde sarp bir düşüş gösterir. A.B.D. 'de gazete işçilerinin uzun süreli grevleri sırasında, kadınlardaki intihar sayılarının da sarp bir düşüş kaydettiği konusunda deliller vardır, ama bu bulguların hiçbiri pratik bir tıbbi çözüm bulmayı kolaylaştırmamaktadır.
 
Geri
Üst