İo Efsanesi

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
İo Efsanesi
İo efsanesiyle Yunanistan yarımadasına Akdeniz uygarlığının birçok dinsel görüşlerini ve onlardan doğma efsaneleri kendine mal etme, asıl kaynakları Anadolu, Fenike ya da Mısır’da bulunan bu olguları kendi topraklarında merkezleme çabasının tipik bir örneğini vermektedir. Bu gerçeği ilk çağın ilk tarihçisi Herodot da sezinlemiş olacak ki, Akdeniz’in doğusu ile batısı arasındaki büyük çatışmayı ele aldığı büyük eserine İo efsanesiyle, bu konu bir masal değil de, tarihsel bir olaymış gibi başlamaktadır. İnek biçimine girip karnında Helenler’in baştanrısı Zeus’un tohumunu taşıyarak kıtadan kıtaya atlayan, geçtiği yerlere adını veren İo (İstanbul Boğazının adı Bosporos, İnek Geçididir) ve onun serüvenleri, onun dölüyle ilgili olarak sürdürülüp anlatılan efsanelerin hepsi böyle bir amaç güdülerek kurulmuşa benzer. Herodot Perslerle Yunalılar, yani asya ile Avrupa arasındaki savaşa hep kız kaçırma olaylarının sebep olduğunu, bunun İo’nun kaçırılmasıyla başladığını yazar: Argos kralı İnakhos’un kızı İo deniz kıyısında oynarken Fenikeli gemiciler tarafından kaçırılıp Mısır’a götürülmüş. Buna misillime olarak da Yunanlılar Fenike’de Tyr kralı Agenor’un (ki Agenor İo’nun torunudur) kızı Europe’yi kaçırırlar, bununla da kalmazlar, Arganoutlar seferini düzenleyip Kolkhisli Medeia’yı kaçırırlar, bunun karşılığı da Paris’in Helena’yi kaçırması ve onun sonucunda Asya ile Avrupa’yı ilk büyük çatışmada karşı karşıya getiren Troya savaşıdır. Herodot bu yorumu Pers bilgilerinden aldığını söyler, ne tuhaftır ki sözünü ettiği kişi ve olayların efsanelik olduğunu, gerçek olsalar da Mısır, Fenike, Karadeniz ve Ege kıyıları arasında böyle önemsiz olaylarla nasıl bir ilişki kurulabileceğini açıklamaz, bu tutarsızlık üstünde hiç durmaz. Yalnız daha ilerde Mısır’dan söz ederken, bir boğa biçiminde tapınılan Apis tanrının adı Yunanca Epaphos’tur der, böylece İo’nun da, oğlu Epaphos’un da Mısırlı tanrıların Yunan karşılıkları olduğunu kabul eder.
Yunan kaynaklarında İo efsanesi şöyle anlatılır: İo, Argos kralı İnakhos’un kızıdır, babası İnakhos sonradan adını alan ırmağın tanrısı ve Okeanos’un oğlu sayılır; kendisi de Argos şehrinin Hera tapınağında rahibedir. Günün birinde Zeus İo’yu görür, kızın güzelliğine vurulup ona yanaşır, Hera bunu öğrenince büyük bir kıskançlığa kapılır, baştanrı da sevgilisini karısının öfkesinden korumak için onu beyaz bir inek haline dönüştürür ve bu hayvanla hiçbir ilişkide bulunmadığına Hera’ya yemin eder. Tanrıça ineğin kendisine verilmesini şart koşar, İo’yu alıp başına bin gözlü dev Argos’u bekçi olarak diker. Zeus bu kez de Hermes’i gönderir, Argos’u büyüleyerek öldürmesini sağlar. Ama Hera bir at sineği musallat eder ineğe, İo deli gibi kıtadan kıtaya koşar, atsineğinden kurtulamaz bir türlü. Bir denize bir de boğaza adını verdikten sonra, Kafkas dağlarında bir kayaya mıhlanmış olan Prometheus’un önünden geçer. Aiskhylos “Zincire Vurulmuş Prometheus” tragedyasında bu buluşmayı sahneye koyar. Orada İo başına gelenleri şöyle anlatır:
İstiyorsunuz madem, hayır diyemem:
Açıkça anlatayım her şeyi size,
Ama doğrusu utanıyorum da
Tanrısal bir kasırganın nasıl
Allak bullak edip ben zavallıyı,
Varlığıma yeni bir biçim verdiğini!
Geceler gecesi yapayalnızken odamda
Şöyle sözler duyuyordum düşlerimde:
“ey mutlu genç kız, niçin yalnızsın
Erkeklerin en yücesi özlerken seni?
Zeus yanıp tutuşuyor senin için,
Aphrodite’nin gerdeğine girmek istiyor seninle.
Zeus’un isteğine karşı koma sakın,
Kalk, git Lerna’nın yeşil çayırlarına,
Babanın koyun, sığır otlaklarına,
Git ki Zeus görsün orada seni,
doysun seni görmeye Zeus’un gözü”.
Ah! Hep böylesi düşler görürdüm geceleri,
Ve bir gün canımı dişime alıp
Söyledim babama ne düşler gördüğümü.
O zaman babam Pytho’ya, Dodona’ya
Adam üstüne adam yolladı öğrenmek için
Tanrılar ne istiyor, ne istemiyor diye.
Ama gönderdiği adamlar dönünce
Karışık, karmakarışık sözler ediyorlardı.
Sonunda günün birinde
Anlaşılır bir söz geldi İnakhos’a
Bu söz açıkça diyordu ki babama:
At kızını evinden, yurdundan dışarı,
Gitsin, tanrılara bir kurbanlık gibi,
Dolaşıp dursun dünyanın dört bir yanına,
Yoksa Zeus yıldırımlarıyla
Çarpıp yok edecek senin soyunu.
Apollon’dan gelen bu sözleri duyunca babam,
Kovdu beni, attı evinden dışarı.
Kendi için de benim için de kötü bir şeydi bu,
Ama ne yapsın Zeus’tu onu zorlayan,
Bir anda değişiverdi içim, dışım,
Birden şu boynuzlar çıktı başımdan.
Kerkhne’nin, Lerna’nın tatlı sularına doğru.
Argos adında birini taktılar peşime.
Bu, Toprağın oğlu asık suratlı çoban
Adım adım izliyordu beni,
sayısız gözlerini dikerek üstüme.
Beklenmedik bir anda can verdi bu çoban,
Bense hep o belalı iğnenin zoruyla
Bu topraktan o toprağa koştum durdum.
İo’nun kişiliğine ve efsanesine daha bir kutsallık veren bu öyküden sonra Prometheus İo’ya kaderin kendisine neler hazırladığını bildirir: Mısır’a varacak, orada gene insan biçimine girecek ve Zeus’un oğlu Epaphos’u doğuracaktır. Akdeniz’in güney ve doğu kıyılarına yayılan iki dallı bir kral soyunun atası olacaktır, dölleri soylarının kaynağı olan Yunanistan’a döneceklerdir (Aigyptos, Danaos). Bir efsaneye göre, İo’nun başına bir dert daha gelir: Kuretler Epaphos’u kaçırırlar, ama Hera’nın bu düzeni de boşa çıkarıldıktan sonra İo Mısır’a döner ve orada bir tanrıça gibi tapım görür. İo’nun Mısır tanrıçası İsis’e benzetilmiş efsanelik bir kiş olduğu besbellidir.
 
Geri
Üst