İşadamlarına göre krizden çıkışın formülü
Türkiye Bilimler Akademisi'nce ''Ülkemizde İnovasyon ve Ulusal İnovasyon Girişimi'' panelinde Faruk Eczacıbaşı ve Jan Nahum'dan ilginç açıklamalar geldi.
Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Eczacıbaşı Bilgi İletim Sanayi ve Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, ABD'nin 1929 krizinden çıkışının inovasyonla mümkün olduğuna vurgu yaparak, bu krizin aşılmasında da inovasyonun belirleyici rol oynayacağını söyledi.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Ankara Üniversitesi Rektörlüğünde ''Ülkemizde İnovasyon ve Ulusal İnovasyon Girişimi'' konulu panel düzenledi.
Panelde konuşan Faruk Eczacıbaşı, yaşanmakta olan kriz ile 1929 krizi arasındaki paralelliklere dikkati çekti. ABD menşeli iki krizden bugün yaşananın finans sistemi, 1929'dakinin ise otomobil endüstrisinden kaynaklı olduğunu anlatan Eczacıbaşı, 1929 krizi sonrasında yaklaşık 1000 otomobil markasının piyasadan silindiğini, geriye sadece General Motors, Ford ve Chrysler'in kaldığını söyledi. Eczacıbaşı bu 3 firmanın, kriz sürecinde yarattıkları inovasyonla ayakta kalabildiklerini vurguladı.
1929-1939 döneminde ABD hükümetinin desteği ve yardımının bunda önemli rol oynadığını ifade eden Eczacıbaşı, vizyonun, stratejik bakışın ve Ar-Ge'ye verilen önemin altını çizdi. Eczacıbaşı, ABD'de, 1921'de 2 bin 775 olan Ar-Ge sektöründe çalışan sayısının 1946'da 46 bine ulaştığını, Ar-Ge tesisi sayısının da 1920 yılında 300'den 1938'de 2 bin 200'e yükseldiğini kaydetti. Eczacıbaşı, ABD'nin yeni başkanı Obama'nın da kriz süreci için inovasyona ağırlık verdiğini çeşitli örneklerle anlattı.
Özel sektörün kriz sürecinde Ar-Ge'ye yönelmesinin beklenemeyeceğini, bu yüzden devlet desteğinin büyük önem taşıdığını anlatan Eczacıbaşı, krizden çıkışta altyapı yatırımlarının ön plana çıkacağı gibi bir tablo bulunduğunu, sağlık, savunma, eğitim, inşaat gibi alanlarda yapılacak bu yatırımlarda inovasyona ağırlık verilebileceğini söyledi. Eczacıbaşı, ''Devlet yeter ki doğru vizyonla yaklaşsın'' dedi.
Hexagon A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Jan Nahum da Türkiye'nin bugün dünyanın 17. büyük ekonomisi haline geldiğine işaret ederek, sanayileşmeye çok geç başlayan bir ülke olarak, belli aşamaların geçildiğini, montaj sanayinin de bu gelişmede önemli bir rol oynadığını anlattı. Ancak bugün gelinen noktada, 2023'te 2 milyar dolar milli geliri hedefleyen bir Türkiye'nin artık üretim zincirinin ortasında sıkışıp kalmaması gerektiğini belirten Jan Nahum, ''Biz artık sadece üretici, taşeron olamayız. Bu yolla yaşam şekillerini yönlendiren ülkelerden biri olamayız. Tasarlamalı, üretmeli ve pazarlamalıyız. Bu nedenle inovasyon, yaşamımız için, geleceğimiz için olmazsa olmaz'' diye konuştu.
Bunun için önce ''milli mutabakat'' bulunması gerektiğini ifade eden Nahum, ülke meselesi olması gereken bir konuda, böyle bir zeminin, planın, programın, stratejinin bulunmadığını söyledi.
Nahum, ''Su bitti, yol bitti. 17. büyük ekonomi olduktan sonra bu şekilde devam edemeyiz'' dedi.
-''İNOVASYON SANAYİ SİTELERİ KURMAKLA OLMAZ''-
Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörü Doç. Dr. Cemil Arıkan da inovasyonu sadece teknoloji ağırlıklı olarak değil, fikrin değere dönüştüğü bütün alanlarda yenilik olarak algılamak gerektiğini söyledi.
Büyüme ve kalkınmada inovasyonun önemli rolü olduğunun altını çizen Arıkan, ABD'den büyümenin yüzde 50'sinden fazlasının yenilik süreçleri sonucunda ortaya çıktığını kaydetti.
Arıkan, Türkiye'de inovasyon konusunu değerlendirirken, ülkenin, AB'nin hazırladığı performans değerlemesinde en alt sırada bulunduğunu hatırlattı. Değerlemede, Ar-Ge'ye bakış, ayrılan kaynak, eğitim, istihdam, tasarım gibi 25-26 parametrenin esas alındığını anlatan Arıkan, Türkiye'nin son 4 yıldır 0,8 puan civarında kaldığını belirtti.
Türkiye'nin inovasyon konusunda mutlaka bir şey yapması gerektiğini vurgulayan Arıkan, özel sektör, üniversite ve sivil toplum işbirliğiyle bu alanda politika üretimine destek vermek amacıyla 2005 yılında Ulusal İnovasyon Girişimi'ni kurduklarını söyledi. Girişim bünyesinde yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi veren Arıkan, inovasyonun, sanayi siteleri kurmakla yaratılamayacağını, bölgesel unsurların, değerlerin ortaya çıkarılmasının önem taşıdığını ifade etti.
Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Eczacıbaşı Bilgi İletim Sanayi ve Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, ABD'nin 1929 krizinden çıkışının inovasyonla mümkün olduğuna vurgu yaparak, bu krizin aşılmasında da inovasyonun belirleyici rol oynayacağını söyledi.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Ankara Üniversitesi Rektörlüğünde ''Ülkemizde İnovasyon ve Ulusal İnovasyon Girişimi'' konulu panel düzenledi.
Panelde konuşan Faruk Eczacıbaşı, yaşanmakta olan kriz ile 1929 krizi arasındaki paralelliklere dikkati çekti. ABD menşeli iki krizden bugün yaşananın finans sistemi, 1929'dakinin ise otomobil endüstrisinden kaynaklı olduğunu anlatan Eczacıbaşı, 1929 krizi sonrasında yaklaşık 1000 otomobil markasının piyasadan silindiğini, geriye sadece General Motors, Ford ve Chrysler'in kaldığını söyledi. Eczacıbaşı bu 3 firmanın, kriz sürecinde yarattıkları inovasyonla ayakta kalabildiklerini vurguladı.
1929-1939 döneminde ABD hükümetinin desteği ve yardımının bunda önemli rol oynadığını ifade eden Eczacıbaşı, vizyonun, stratejik bakışın ve Ar-Ge'ye verilen önemin altını çizdi. Eczacıbaşı, ABD'de, 1921'de 2 bin 775 olan Ar-Ge sektöründe çalışan sayısının 1946'da 46 bine ulaştığını, Ar-Ge tesisi sayısının da 1920 yılında 300'den 1938'de 2 bin 200'e yükseldiğini kaydetti. Eczacıbaşı, ABD'nin yeni başkanı Obama'nın da kriz süreci için inovasyona ağırlık verdiğini çeşitli örneklerle anlattı.
Özel sektörün kriz sürecinde Ar-Ge'ye yönelmesinin beklenemeyeceğini, bu yüzden devlet desteğinin büyük önem taşıdığını anlatan Eczacıbaşı, krizden çıkışta altyapı yatırımlarının ön plana çıkacağı gibi bir tablo bulunduğunu, sağlık, savunma, eğitim, inşaat gibi alanlarda yapılacak bu yatırımlarda inovasyona ağırlık verilebileceğini söyledi. Eczacıbaşı, ''Devlet yeter ki doğru vizyonla yaklaşsın'' dedi.
Hexagon A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Jan Nahum da Türkiye'nin bugün dünyanın 17. büyük ekonomisi haline geldiğine işaret ederek, sanayileşmeye çok geç başlayan bir ülke olarak, belli aşamaların geçildiğini, montaj sanayinin de bu gelişmede önemli bir rol oynadığını anlattı. Ancak bugün gelinen noktada, 2023'te 2 milyar dolar milli geliri hedefleyen bir Türkiye'nin artık üretim zincirinin ortasında sıkışıp kalmaması gerektiğini belirten Jan Nahum, ''Biz artık sadece üretici, taşeron olamayız. Bu yolla yaşam şekillerini yönlendiren ülkelerden biri olamayız. Tasarlamalı, üretmeli ve pazarlamalıyız. Bu nedenle inovasyon, yaşamımız için, geleceğimiz için olmazsa olmaz'' diye konuştu.
Bunun için önce ''milli mutabakat'' bulunması gerektiğini ifade eden Nahum, ülke meselesi olması gereken bir konuda, böyle bir zeminin, planın, programın, stratejinin bulunmadığını söyledi.
Nahum, ''Su bitti, yol bitti. 17. büyük ekonomi olduktan sonra bu şekilde devam edemeyiz'' dedi.
-''İNOVASYON SANAYİ SİTELERİ KURMAKLA OLMAZ''-
Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörü Doç. Dr. Cemil Arıkan da inovasyonu sadece teknoloji ağırlıklı olarak değil, fikrin değere dönüştüğü bütün alanlarda yenilik olarak algılamak gerektiğini söyledi.
Büyüme ve kalkınmada inovasyonun önemli rolü olduğunun altını çizen Arıkan, ABD'den büyümenin yüzde 50'sinden fazlasının yenilik süreçleri sonucunda ortaya çıktığını kaydetti.
Arıkan, Türkiye'de inovasyon konusunu değerlendirirken, ülkenin, AB'nin hazırladığı performans değerlemesinde en alt sırada bulunduğunu hatırlattı. Değerlemede, Ar-Ge'ye bakış, ayrılan kaynak, eğitim, istihdam, tasarım gibi 25-26 parametrenin esas alındığını anlatan Arıkan, Türkiye'nin son 4 yıldır 0,8 puan civarında kaldığını belirtti.
Türkiye'nin inovasyon konusunda mutlaka bir şey yapması gerektiğini vurgulayan Arıkan, özel sektör, üniversite ve sivil toplum işbirliğiyle bu alanda politika üretimine destek vermek amacıyla 2005 yılında Ulusal İnovasyon Girişimi'ni kurduklarını söyledi. Girişim bünyesinde yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi veren Arıkan, inovasyonun, sanayi siteleri kurmakla yaratılamayacağını, bölgesel unsurların, değerlerin ortaya çıkarılmasının önem taşıdığını ifade etti.
