Kadın Haberleri 2005

M

Misafir

Forum Okuru
Kadın Haberleri 2005
Kocalar Sırttan Vuruyor


Komiser Ceylan'ın "kadın cinayetleri" araştırmasına göre kadınları en
çok hayat arkadaşları "erkekler" öldürüyor. Kocalar daha çok sırttan,
sevgililer göğüsten vuruyor. Cinayetler eşlerin bir arada olduğu
hafta sonu ya da bayram tatillerinde yoğunlaşıyor.

----------------------------------------------------------------------
----------
Uçan Süpürge
07/01/2005
----------------------------------------------------------------------
----------
BİA (İstanbul) - İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Tıp
Enstitüsü'nde yüksek lisans eğitimini sürdüren Üsküdar İlçe Emniyet
Müdürlüğü Olay Yeri Büro Amiri Komiser Beyhan Ceylan, bitirme tezini
İstanbul'da işlenen cinayetler üzerine yapmış.

2000- 2003 yılları arasında İstanbul'da işlenen cinayetleri
araştırmaya karar verdiğinde yüzlerce cinayetle karşılaşınca,
danışmanı Yard. Doç. Dr. Neylan Ziyalar'ın da tavsiyesiyle
araştırmasını sadece kadın cinayetleriyle sınırlamış.

Olay Yeri İnceleme Amirliği 1997'de kurulduğu ve ancak 2000'den sonra
sağlam verilere ulaşılabildiği için 2000'den sonra işlenen kadın
cinayetleri istatistiklerini araştırmış. Çalışmasında tüm verilerin
toplandığı Gayrettepe Olay Yeri İnceleme Şubesi'ndeki dosyalardan
yararlanmış.

Ceylan araştırmayı yaparken kadınların nerelerde, kimler tarafından,
daha çok hangi silahlarla öldürüldüğünü ortaya koymayı amaçladığını
söylüyor. Bu araştırmanın erkek ve çocuk cinayetleriyle de devam
edeceğini söyleyen Neylan Ziyalar, böylelikle İstanbul'da cinayete
kurban gitmiş kişilerden yola çıkarak bir mağdur profili çıkarmayı
hedefliyor.

Komiser Ceylan, araştırma sırasında "cinayetleri yorumlamadığını"
belirtiyor; "Cinayet nedenlerini araştırmadım, çünkü nedenleri ve
sonuçları araştırma alanının dışındaydı" diyor.

Yine de, genel olarak kadın ve erkek cinayetleri arasındaki başlıca
farkın cinayeti işleme amacı olabileceğini söylüyor. Erkekler daha
çok aralarında alacak verecek gibi konularda çıkan tartışmalar
yüzünden cinayet işlerken, kadın cinayetleri cinsel nedenlerden ya da
aile içi şiddetten kaynaklanıyor.

Yaklaşık 164 cinayet verisi üzerinde çalışan, ancak 20 olayda veriler
net olmadığı için sadece 144 olguyu temel alan Ceylan'ın sadece olay
yerinde ele geçirilen verilerden yola çıkarak yaptığı araştırma
oldukça ilginç sonuçlar ortaya koyuyor.

En çok kadın cinayeti Şişli'de

Söz konusu yıllar içinde nüfusla doğru orantılı olarak en fazla
Şişli'de kadın öldürülürken, Adalar ve Şile'de hiç kadın cinayeti
işlenmemiş.

Araştırmanın danışmanı Neylan Ziyalar'a göre Şişli'nin kadınlar için
daha tehlikeli olmasının nedeni ilçenin kozmopolit yapısı: "Şişli
farklı insanların, yalnız yaşayanların olduğu bir ilçe. Gece
hayatının, eğlence dünyasının yoğun olması da etken olabilir."

Araştırmanın çarpıcı sonuçlarından biri de faillerin büyük bir
çoğunluğunun mağdurenin kocası ya da sevgilisi olması. Bu da aslında
kadınlara hayati tehdit oluşturan kişilerin yabancılar olmadığını,
tam tersine evlerinin içinde, yataklarında beraber oldukları insanlar
olduğunu gösteriyor. Failler listesinde koca ve sevgiliyi eski koca,
kendi çocukları, anne-baba, kardeş, akraba ve arkadaşlar izliyor.

Kocalar daha çok sırttan, sevgililer göğüsten vuruyor. Katil sevgili
ise sadece ateşli silah ve kesici aletleri kullanıyor. Ancak kocalar
eşlerini boğarak da öldürüyor. Kocalar daha hınçlı olduğu için 5-6
darbe vuruyor. Sevgililer 2 darbeyle cinayet işliyor. Cinayetler
eşlerin bir arada olduğu hafta sonu ya da uzun bayram tatillerinde
yoğunluk kazanıyor. (SD)
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

"Katil Olmamak İçin Kaçıyorum"

Karısı evi terk edince aile meclisinin, "Eşini öldür" dediğini anlatan Erşan Baran, "Katil olmamak için kızımla Batman'dan kaçtım" diyor.



--------------------------------------------------------------------------------
Milliyet
10/01/2005 Şakir AYDIN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Erşan Baran (28), bir akşam eve döndüğünde eşini bulamadı. Bir yaşındaki kızı ise beşikte yatıyordu. Ertesi gün telefon çaldı. Arayan eşinin annesiydi. "Kızımı rahat bırak, artık seninle yaşamak istemiyor" diyordu.

Baran, bu durumu ailesine anlatınca, töre kuralları devreye girdi. Aile, önce Baran'a kızını götürüp annesine vermesini söyledi. Ancak Baran, kızını çok sevdiği için bunu kabul etmedi.

"Babam yerimizi buldu"

Birkaç gün sonra toplanan aile büyükleri, Baran'ın eşini öldürmesi gerektiğine karar verdi. İki ay boyunca ailesinin bu konudaki baskısı altında ezilen Baran, sonunda kızıyla Şırnak'a kaçtı.

Baran, "8 ay Silopi'de kaldım. Şoförlük yaparak geçimimi sağlıyordum. Ailem yerimi bilmediği için rahattım. Ama babam ve kardeşlerim bir gün beni buldu. Babam yanında getirdiği silahı uzatarak, 'Ya gider eşini öldürüp namusumuzu temizlersin ya da seni öldürürüz' diye tehdit etti. Ben de İstanbul'a geldim" dedi.

Tek amacının küçük kızına güzel bir hayat sağlamak olduğunu anlatan Erşan, bir aydır İstanbul'da saklandığını, ancak parası bittiği için kalacak yeri olmadığını belirterek, yetkililerin kendisine yardım eli uzatmasını istedi.(BB)
.....
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

7.Kurultay Sonuç Bildirgesi Açıklandı


Kurultayın sonuç bildirgesinde kadınlar, "sığınaklar, danışma/dayanışma merkezleri"; "medya"; "töre, namus, cinsellik, cinsel şiddet, cinsel özgürlük" ve "yasal düzenlemeler"e ilişkin öneri ve eleştirilerini sıralayıp geçtiğimiz bir yılı değerlendirdiler.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
04/01/2005 Burçin BELGE
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Çanakkale'de 3-5 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilen 7. Kadın Sığınakları ve Danışma / Dayanışma Merkezleri Kurultayı'nın sonuç bildirgesi açıklandı.

"Hem sığınakları istiyoruz, hem de sığınaklara gerek duyulmayacak günleri" sloganıyla gerçekleştirilen kurultayın sonuç bildirgesinde kadınlar, yerel yönetimlerin kadın sığınaklarını zaman geçirmeksizin açmalarını; şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılmasını sağlayacak 4320 sayılı yasanın uygulamasının yaygınlaştırılmasını; Yerel Yönetimler Yasası Kadın Sığınakları Uygulama Yönetmeliği'nin evrensel sığınak ilkeleri doğrultusunda hazırlanmasını istediler.

"Kadına Yönelik Şiddet ve Cinsel Suçlarla Mücadele Birimi kurulsun"

Töre ve namus cinayetlerinin sadece belirli toplumlara mal edilmesini eleştiren kadınlar, namus gerekçesiyle ölüm tehdidi altında yaşayan kadınların can güvenliklerinin sağlanmasını ve Emniyette "kadına yönelik şiddet ve cinsel suçlarla mücadele birimi" kurulmasını talep ettiler.

Kadınların haklarını öğrenirken ana dillerinde bilgilendirilmesi gerektiğini vurgulayan kadılar, Aile Mahkemeleri Yönetmeliği'nin çıkartılması ve her ilde Aile Mahkemeleri kurulması çağrısı yaptılar.

Kadının Statüsü Genel Merkezi (KSGM) Yönetmeliği'nin kadın örgütlerinin görüşleri doğrultusunda hazırlanmasının önemini vurgulayan kadılar, Medeni Kanun'un yürürlük tarihi ile ilgili yasanın 10. maddesinin kadın örgütlerinin talepleri doğrultusunda değiştirilmesini de istediler.

"Kurban değiliz, gücümüz var"

Kadınların yaşamları tehlikede iken sığınakları açmayan, kadının yaşam hakkını hiçe sayan iktidarları eleştiren kurultay katılımcıları, 2005 yılı gündemlerini, "yukarıdaki taleplerin hayata geçirilmesi için çalışmak" olarak belirlediler.

Sağlanan fonları değerlendirebilecekleri ortak bir havuz oluşturmayı tasarlayan kadınlar, kadın hareketinde eşcinsel kadınların görünmez olmaktan çıkartılması için eşcinsel örgütleriyle karşılıklı deneyim aktarımı yapılmasını planladılar.

Kurultay katılımcıları, kendi aralarında bilgi ve deneyim aktarımı sürecini hızlandırmak, ortak bir dil oluşturabilmek için çalışma grupları oluşturmayı; medyada kadına yönelik şiddet haberlerini toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakış açısıyla gerçekleştiren çalışanları desteklemeyi kararlaştırdılar.

Bir yılın değerlendirmesi

Kurultay sonuç bildirgesinde geçtiğimiz bir yılı değerlendiren kadınlar, altıncı kurultayda ileri sürdükleri taleplerden bazılarının gerçekleşmesinden sevinç duyduklarını belirttiler:

* Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) hazırlanması ve yasalaşması sırasında kadın hareketinin yürüttüğü mücadele, TCK'da kadınların lehine hükümlerin çıkmasını sağladı.

* Çeşitli bölgelerde birçok danışma ve dayanışma merkezi açıldı.

* Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı'nda "Kadın Sığınakları" açılması konusunda hükümlerin yer alması üzerine, kadına yönelik şiddetle uğraşan kadın örgütleri 5 Temmuz 2004'de ortak dilekçe eylemi gerçekleştirdi.

* 2004'te meydana gelen namus cinayetlerinden sonra kadınlar etkili eylemler düzenlediler.

* Kadın örgütleri arasında bilgi, belge, deneyim aktarımı sağlamak, ortak bir dil oluşturmak, eğitim programları hazırlamak ve uygulamak, iletişimi hızlandırmak ve sürekli kılmak için Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın girişimiyle "İletişim Merkezi" kuruldu.


* Şiddete karşı örgütlü mücadelenin en önemli araçlarından biri olan kadın örgütleri arasında bilgi, belge, deneyim aktarımı sağlamak, ortak bir dil oluşturmak, eğitim programları hazırlamak ve uygulamak, iletişimi hızlandırmak ve sürekli kılmak için Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın girişimiyle "İletişim Merkezi" kuruldu.

* İzmir Barosu'ndan Av. Ayten Tekeli'nin başvurusu sonucu "evli kadının yalnızca kendi soyadını kullanabilmesi" konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) oldukça önemli bir karar çıktı.

Kurultayda "gündeme gelenler"

Kurultay'da, Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMUK) ile ilgili olarak İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nin hazırladığı talepler tartışıldı ve bu talepler için toplanan imzalar, kurultay sırasında Meclis Başkanlığı'na ve milletvekillerine iletildi.

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün (KSGM) 13-14 Aralık 2004 tarihleri arasında Cenevre'de yapılacak Birleşmiş Milletler Pekin+10 Ön Toplantısı'na katılacak Hükümet Dışı Kuruluşların hangileri olacağı konusunda kadın kuruluşlarına hiç bilgi ve haber vermeden kendisinin uygun gördüğü kuruluşları seçmesi kınandı.

Ayrıca Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün adının, teşkilat yasasının çıktığı şu günlerde, Türkiye'de kadının hiçbir sorunu kalmamış gibi yansıtan ifadesiyle "Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü" olarak değiştirilmesi de eleştirildi.

Atölye başlıkları ve kararlar

Bildirgede kadınlar, "Kadın Sığınakları ve Danışma / Dayanışma Merkezleri", "Yasalarda Kadına İlişkin Hükümlerin Uygulanması, Yaygınlaştırılması ve Değişiklik Önerleri", "Kadın ve Medya", Kadın Örgütleri, Yapı ve Bağımsızlık Sorunu ve Feminist Etik" ile "Töre, Namus Kavramları, Cinsel Şiddet, Cinsel Özgürlük" başlıklı atölye çalışmalarının ardından aldıkları kararları şöyle dilendirdiler:

Sığınaklar, Danışma / Dayanışma Merkezleri

1. Kadınlara yönelik harcamalar, şiddetin önlenmesi ve şiddete uğrayan kadınlara destek programlarının hayata geçirilebilmesi için kamu ve yerel yönetim bütçelerinden ödenek ayrılması ve bütçelerin toplumsal cinsiyet bakış açısıyla hazırlanması zorunlu hale getirilmeli.

Bu konunun Avrupa Birliği Mevzuatına da girmesi için bu yılki çalışma programına "kadına yönelik şiddetle mücadele"yi alan Avrupa Kadın Lobisi nezdinde girişimlerde bulunulmalıdır.

2. Yerel Yönetimler, öncelikle bağımsız kadın kuruluşlarının açacakları bağımsız sığınakları, iç işleyişine müdahale etmeden, mekan ve finansman olarak desteklemelidir. Bu amaçla Yasa'nın Kadın Sığınakları Uygulama Yönetmeliğinin, evrensel sığınak ilkeleri ve bağımsız kadın hareketinin görüşleri göz önüne alınarak hazırlanması için karşılıklı girişimlerde bulunulmalıdır.

3. Yerel Yönetimler ve bağımsız kadın örgütlerince açılacak-işletilecek sığınaklarda aşağıdaki evrensel ilkeler gözetilmelidir:

* Sığınakların adresleri gizlidir ve başvuran kadınlar hakkında bilgiler gizli tutulur.

* Kadınlar arasında yaş, cinsel tercih, sınıf, sakat olma, din, mezhep, dil, meslek, medeni hal, milliyet, renk, siyasi görüş vb. durumuna göre ayrımlar gözetilmez.

* Sığınaklarda hiçbir kadına veya çocuğa baskı ve şiddet uygulanamaz.

* Sığınaklarda çalışmalar yalnızca kadın bakış açısına sahip kadınlar tarafından yürütülür.

* Sığınaklar kadınları ve çocukları birlikte kabul eder.

* Sığınaklar kadınların ve çocukların güvenliğini sağlamak zorundadır.

* Kadınların şiddeti yaşıyor olmaları esastır ve kadınların söyledikleri geçerlidir.

* Sığınak ortamı, kadının şiddetten kurtulmanın yol ve yöntemlerini kendisinin bulabilmesi için teşvik edici olmalıdır. Kadınlara şiddetsiz bir hayat kurabilmek için ihtiyaç duyduğu tıbbi, psikolojik, hukuki danışmanlık, meslek kursları ve iş bulma olanakları ile çocuk bakım desteği sağlanmalıdır. Sığınakta kadının özgüvenini yeniden kazanmasını sağlayacak bir yaşam ortamı yaratılmalıdır.

* Hem sığınakların adreslerinin gizliliği, hem de kadınlara sığınak dışındaki gerekli destekleri vermek için sığınakların mutlaka kadın danışma merkezleri ile birlikte açılması gereklidir.

4. "Kadın Korunma Evi", "Konuk Evi" gibi kavramlar yerine "sığınak" sözcüğü kullanılmalıdır.

5. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Ankara Kadın Dayanışma Vakfı sığınaklarının en kısa zamanda yeniden açılması için gerekli kadın dayanışması ve güç birliği sağlanmalıdır.

6. SHÇEK'e bağlı toplum merkezleri ve sığınakların yerel yönetimler yasası uyarınca yerel yönetimlere aktarılması halinde kadın bakış açısına sahip, Toplumsal Cinsiyet Eğitimi ve Kadının İnsan Hakları Eğitimi almış ve alanında uzmanlaşmış kadın personelin kadro kıyımına uğramaması için alanlarında çalışmalarının devam etmesi gerekmektedir.

7. Ulusal medyada reyting uğruna yapılan, kadınları yanlış yönlendiren, şiddeti sorgulamayan ve kadınları yargılayan program ve yayınlar teşhir edilmelidir.

8. Medyada kadınları güçlendiren program ve haber yapanları desteklenmelidir.

9. Medya çalışanlarının eğitimi konusunda, basın-yayınla ilgili kuruluşlarla ilişki kurulmalı ve basın yayın okullarında toplumsal cinsiyet dersleri konulmalıdır.

10. Kadına yönelik şiddetle ilişkili çalışan kadın gruplarında toplanan bilgi, belge, istatistikler ve araştırmaların kamuoyuna aktarılması konusunda medya ve kadın örgütlerinin ortak çalışması gerekmektedir.

Töre, namus, cinsellik, cinsel şiddet, cinsel özgürlük

11. Töre, namus, cinsellik, cinsel şiddet, cinsel özgürlük gibi kavramlara açıklık getirmek ve ele almak, mücadeleyi kadınlar lehine güçlendirecektir:

* Namusun olumlu tanımı yoktur. Namus, kadınların bedenleri ve cinsellikleri üzerindeki güçlü, yaygın,örgütlü ve içselleştirilmiş bir ataerkil tahakküm mekanizmasıdır. Namus, cinsel şiddete ve ölüme neden olur. Cinsel özgürlüğü yok eder. Namus, cinsellik yaşamımızı tek tipleştirir, sınırlandırır ve kendi bedenimize kendimizi yabancılaştırır. Namus, kadınların yaşadığı insan hakları ihlallerini dile getirmelerini engeller. Erkeklerin iktidar ve statü elde etmesine neden olur. Kadınların bedenini metalaştırır.

* Töre ve gelenekler namus anlayışını güçlendirir, ama tek başına namusu ifade etmez. Töre ve namus suçları dünyanın ve Türkiye'nin her yerinde yaşanan bir gerçek olduğu için sadece Kürtlere mal edilemez.

* Cinsel özgürlük, namus kavramından ve törelerden uzak bir şekilde duygusal ve cinsel haz alma hakkına sahip olması ve kadının kendi bedeni ve cinselliği üzerindeki söz hakkının kendisine ait olmasıdır. Cinsel özgürlük, kadınların özgürlüğünün en önemli alanlarından biridir ve farklı cinsel kimliklere açık olmaktır.

* Türkiye'de kadın hareketinde heteroseksist bakış açısı sorgulanmalı, eşcinsellerin görünür olmaları için eşcinsel örgütleriyle bağlantılar kurulmalı ve deneyim aktarımı yapılmalıdır.

12. Kadın örgütleri bulundukları illerdeki barolarda kadın komisyonları ya da kadın hakları uygulama merkezi kurulması konusunda çalışmalar yapmalıdır. Kurulan ya da kurulacak komisyonlar feminist yöntemlerle çalışmalı ve kadın avukatlardan oluşmalıdır.

13. Valilikler, kadın örgütleri ile birlikte emniyet, il sağlık, jandarma,diyanet,muhtarlık,tabipler odası,üniversiteler vb. arasında çalışma grupları oluşturmalı. Buralarda toplumsal cinsiyet, kadına yönelik şiddet ve yasalarla ilgili eğitim çalışmaları yapılmalıdır.

14. 4320 sayılı yasanın uygulamaya yönelik sorunlarının giderilmesi için gerekli idari önlemler alınmalıdır. Emniyet güçleri, hekimler, hakimler, savcılar ve avukatlar arasında meslek içi eğitimler düzenlemelidir.

15. Kadınlar haklarını öğrenirken ana dilde bilgilendirilmeli. Ana dilin kullanılması eğitim politikasında da desteklenmelidir.

16. Emniyet'te "Kadına Yönelik Şiddet ve Cinsel Suçlarla Mücadele Birimi" kurulması için İçişleri Bakanlığı'na, CMK yasasında Adli Kolluk Sistemi kabul edilirse Adalet Bakanlığı'na başvurulmalıdır.

17. Aile Mahkemeleri Yönetmeliği çıkarıtılmalı ve bu mahkemeler her ilde kurulmalıdır.

18. Kamu Yasa tasarısına bağlı olarak yerel yönetimlerde kadınlar erkeklerle eşit düzeyde yer almalıdır.

19. Bilgi edinme yasası doğrultusunda, CEDAW'ın Türkiye raporu; 4320 sayılı yasa değişikliği ile ilgili Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuru sonuçları; KSGM Yönetmeliği'nin taslağı kadın kuruluşlarına verilmeli ve kuruluşların yapacakları öneriler dikkate alınmalıdır.

20. KSGM Yönetmeliği kadın örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanmalı ve bir an önce kabul edilmelidir.

21. Yasalardaki kadına yönelik ayrımcılık yaratan maddelerle ilgili Anayasa'ya aykırılık itirazına gidilmeli, Medeni Kanunun yürürlüğüne ilişkin yasanın 10. maddesi kadın örgütlerinin talepleri doğrultusunda bir an önce değiştirilmeli.

22. Ceza İnfaz Yasası Tasarısı incelenerek, kadınlar lehinde gözden geçirilmelidir.

77 kadın kuruluşu Çanakkale'de buluştu

"Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Yönelik Şiddete Son Günü" kapsamında, altı yıldır düzenlenmekte olan ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın girişimiyle başlatılan "Kadın Sığınakları ve Danışma / Dayanışma Merkezleri" kurultaylarının yedincisi, 3-5 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirildi.

Her yıl başka bir kentte ve farklı bir kadın kuruluşunun ev sahipliğinde toplanan kurultay, bu yıl Çanakkale'deydi. Türkiye'nin çeşitli illerinden 77 kadın kurum, kuruluş ve grubunun bir araya geldiği Çanakkale buluşmasının ev sahipliğini ise, Çanakkale El Emeğini Değerlendirme Derneği (ELDER) üstlendi. Kurultayın organizasyon çalışmalarını İletişim Merkezi yürüttü, Heinrich Böll Vakfı da destek verdi.

Kurultay katılımcıları:

Adana: Adana Kadın Kuruluşları Birliği; Amargi Kadın Kooperatifi; Adana Kadın Danışma Merkezi ve Sığınma Evi
Adana Kent Konseyi Yerel Gündem 21

Ankara: Kadın Dayanışma Vakfı; SHÇEK Genel Müdürlüğü; Toplumsal Gelişme İçin Kadın Gençlik Kültür ve Çevre Derneği; Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü

Antalya: Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği
Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi; SHÇEK

Aydın: Söke Kadın Sığınma Evi Yaptırma ve Yaşatma Derneği

Bartın: Bartın Kadın Dayanışma Derneği

Batman: Batman Kadın Danışma Merkezi; Batman Kadın Platformu; Batman Belediyesi-TİLDA

Bingöl: Bingöl Ka-mer

Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündem 21; Bursa Barosu Kadın Hukuku Komisyonu; SHÇEK; Nilüfer Yerel Gündem 21; Günyüzü Kadın Dayanışma Kooperatifi

Çanakkale: Kadın El Emeğini Değerlendirme Kadın Danışma Merkezi; Çanakkale Toplum Merkezi; Çanakkale Barosu; Çanakkale Anneler Derneği; Çanakkale Yerel Gündem 21; SHÇEK; Çanakkale Belediyesi; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi; CHP Kadın Kolları; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği; Yaşlılarla Dayanışma; DEMAP; ÇKBD

Denizli: SHÇEK

Diyarbakır: Selis Danışmanlık Organizasyon ve El sanatları; Epi-Dem Kadın Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi; Diyarbakır Ka-mer; Bağlar Belediyesi; Kardelen Kadınevi; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi-Dikasum

Eskişehir: Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu

Hakkari: Hakkari Ka-mer

İstanbul: Amargi Kadın Akademisi; Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı; Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Vakfı; Kadınlarla Dayanışma Vakfı; Şahmaran Kadın Dayanışma ve Araştırma Merkezi; Gökkuşağı Kadın Derneği; Pazartesi Dergisi; İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi; Uluslararası Af örgütü-Türkiye Temsilciliği; Yeditepe Üniversitesi; Kadın Eserleri Kütüphanesi; Bizim Bedenlerimiz Bizim Cinselliğimiz Projesi; Filmmor Kadın Kooperatifi; Akıllara Zarar Dergisi; Türkiye Sakatlar Derneği; Ülkede Özgür Gündem Kadın Eki

İzmir: İzmir Yerel Gündem 21; SHÇEK; Günışığı Kadın Dayanışma Merkezi; Ege Kadın Dayanışma Vakfı; Aliağa Belediyesi Kadın Sorunları Danışma Dayanışma Merkezi; Kazete; İzmir Kadın Dayanışma Grubu

Kars: Kars Ka-mer

Kocaeli: Kadav Köseköy Yeni Adım Kadın Eğitim ve Kültür Sitesi; Kızılay Psikososyal Toplum Merkezi; Değirmendere Kadın Destek Merkezi; Kocaeli Yerel Gündem 21

Küçükkuyu: Küçükkuyu Kadın Dayanışma Grubu

Mardin: Mardin Ka-mer; Kızıltepe Kad-mer

Mersin: Bağımsız Kadın Derneği

Van: Van Kadın Derneği; Yaka-Koop SS Yaşam Çevre Kadın Kültür ve İşletme Kooperatifi
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılık Sürüyor

CEDAW Türkiye Komitesi'nin raporuna göre, Türkiye'de karar alma mekanizmalarında kadınlar yer almıyor; kadınların yüzde 97'si hayatları boyunca en az bir kez şiddete uğruyor. Yasal reformlara rağmen, kadınlara yönelik ayrımcı düzenlemeler de sürüyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
14/01/2005 Burçin BELGE
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Türkiye kadınlarının sorunları, New York'ta, Birleşmiş Milletler Merkezi'nde gerçekleştirilecek özel oturumda konuşulacak.

Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Vakfı ve Uçan Süpürge, hazırladıkları "gölge raporları" 20 Ocak'ta Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Komitesi'ne sunacaklar.

100 kadından 97'si şiddete maruz kalıyor

CEDAW Türkiye Komitesi temsilcileri, raporlarını, dün (Çarşamba) basına ve kamuoyuna açıkladılar.

Uçan Süpürge'nin 81 ilden 453 kadının katılımıyla hazırladığı "Gölge Rapor" a göre, Türkiye'de karar alma mekanizmalarında kadınlar yer almıyor; evli erkeklerin üçte biri eşine cinsel saldırıda bulunuyor; kadınların yüzde 97'si hayatları boyunca en az bir kez şiddete maruz kalıyorlar.

Reformlar tamam, eşitsizlik sürüyor

Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı'nın hazırladığı rapor ise, Avrupa Birliği (AB) uyum süreci çerçevesinde gerçekleştirilen yasal reformlarda kadın erkek eşitsizliğine yol açan düzenlemelere işaret ediyor.

Raporda, namus cinayetleri, bekaret kontrolleri, olumlu ayrımcılık, kadının siyasete ve iş gücüne katılımı, Yerel Yönetimler ve Kamu Reformu ve Medeni Kanun'daki Mal Rejimi ile ilgili eşitsizlikler ele alınıyor.

Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Vakfı, hazırladığı CEDAW Gölge Raporu'nda, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadele için somut çözümler öneriyor.

"TCK hak ihlallerinin meşrulaştırıyor"

Rapora göre, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda hâlâ, kadınlara karı ayrımcılık yaratan ve kadının insan hakları ihlallerini meşrulaştıran düzenlemeler bulunuyor.

Rapor, namus cinayetleri, bekaret testleri, ayrımcılık ve 15-18 yaş arası gençlerin rızaya dayalı cinsel ilişkileri maddelerindeki ayrımcı düzenlemelerin kaldırılmasını ve bu maddelerin kadın ve gençlerin hak ve özgürlüklerini koruyacak şekilde düzeltilmesini öngörüyor.

"Kadın sığınma evleri kapatılırsa..."

Yerel Yönetimler ve Kamu Reformu, sayısı zaten çok yetersiz olan kadın sığınma evlerinin ve toplum merkezlerinin kapatılması tehlikesini getiriyor.

Raporda, devletin kadına karşı şiddeti önleme konusundaki tüm yükümlülüklerini yerel yönetimlere devretmesi eleştirilerek, hem merkezi yönetimin hem de yerel yönetimlerin bu konuda sorumluluk almasının esas olduğu vurgulanıyor.

Eşitlik mekanizmaları devreye

Geçtiğimiz Nisan ayında değiştirilen Anayasa'nın 10. maddesi hâlâ, kadın ve erkek eşitliğinin hayata geçirilmesi için gereken olumlu ayrımcılık perspektifini taşımıyor. Madde bu şekliyle, kadınlara fırsat eşitliği yaratmak üzere alınacak geçici önlemleri dahi engelleyebilecek nitelikte.

Raporda, 10. maddenin olumlu ayrımcılık ilkesine göre düzeltilmesi, Eşitlik Çerçeve Yasası'nın hazırlanması, bir Eşitlik İzleme Komisyonu ile Cinsiyet Eşitliği Ombudsmanlığı'nın oluşturulması gerektiği ifade ediliyor.

Kadınların işgücüne katılımı

Raporda, Medeni Kanun'daki "evlilik süresince edinilmiş malların ortak paylaşımı" ilkesinin geriye yönelik işletilebilecek şekilde düzenlenmesi; kadınların siyasi hayata katılımını artırmak için yüzde 30'luk kota sisteminin getirilmesi ve hükümetin 2010 Lizbon kriterleri ışığında kadınların iş gücüne katılım oranının artırılması için gerekli bütün önlemleri alması öngörülüyor.

Siyasi kültür, kadınların önünde engel

Uçan Süpürge'nin açıkladığı "Gölge Rapor"da ise, Türkiyeli kadınların durumları, "yasalar ve kanun önünde eşitlik ilkesi"; "siyaset ve karar mekanizmalarına katılım"; "ekonomi, çalışma hayatı ve yoksulluk"; "kadına yönelik şiddet"; "evlilik, aile ilişkileri, geleneksel roller"; "eğitim"; "medya" ve "kadın sağlığı" gibi kriterler ışığında değerlendiriliyor.

Raporda, kadınların karar alma mekanizmalarında yer almadığı ve Türkiye'nin bu konuda 119 ülke arasında 103. olduğu belirtiliyor. "Siyasi partilerin erkek egemen yapısı", Türkiye'de kadınların siyasal temsilinin önündeki en önemli engeller arasında sıralanıyor.

Çalışma hayatında ayrımcılık

Türkiye'de kadınların işgücü piyasasına erkeklerle eşit bir biçimde katılamadığını belirten rapora göre, "içselleştiren kalıp yargılar, kadına yönelik ayrımcılığın fark edilmesini" de engelliyor.

Raporda, 2003'te çıkartılan İş Kanunu'na rağmen yasal düzenlemelerde kadınların dikkate alınmadığı belirtiliyor. Kadının istihdamını artırmaya yönelik bir istihdam politikası oluşturulması, kadınlar lehine geçici özel önlemler alınması, kredi borçlanma ve sigorta konularında pozitif ayrımcılık uygulanması, Tarım İş Yasası'nın çıkartılması öneriliyor.

Namus cinayetleri: 4 yılda 54 kadın öldürüldü

Uçan Süpürge'nin Gölge Raporu'nda, Türkiye'de kadınların öldürüldüğü, intihara zorlandığı ve tecavüze uğradıkları belirtiliyor. Rapor, namus cinayetlerine de dikkat çekiyor ve 2000-2004 yılları arasında basına yansıyan namus cinayeti kurbanı kadınların sayısının 54'e ulaştığı vurgulanıyor.

Türkiye'deki kadın sığınma evlerinin azlığına dikkat çeken raporda, yılda en az 3 sığınma evinin açılması gerektiği; kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planına ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.

Rapor, ensest ilişkinin yasalarda suç sayılması gerektiğini ifade ediyor; kadına yönelik şiddetin kadın-erkek eşitsizliğinden kaynaklandığını belirtiyor. Bekaret testlerinin yasaklanması uyarısında bulunan kadınlar, eşcinsellere yönelik ayrımcılığın da suç sayılmasını istiyorlar.

Erken yaşta, nikahsız evlilik

Raporda, Türkiye'de ataerkil aile düzeni ve kalıplaşmış cinsiyet rollerinin kadına yönelik; aile yapısındaki bölgesel farklılıkların ise kadınlar arasında ayrımcılığa yol açtığı belirtiliyor.

"Türkiye'de aile kurumunun dokunulmazlığı, kadınların daha iyi bir hayat sürmesine engel olan ayrımcı davranışların meşrulaşmasına ve adetler şeklinde gelenekselleşmesine ortam hazırlamaktadır. Kadın ve aile ile ilişkili konularda gelenekçiliğe aşırı vurgu yapılarak, özel alanda dindarlık ve muhafazakarlık sürdürülmekte ve kadınlar tarafından da taşınmaktadır" denilen raporda, eşit haklara yönelik en önemli engeller, şöyle sıralanıyor:

"Gelenek, töre ve dini anlayışlar; ataerkil aile düzeni; kalıplaşmış cinsiyet rolleri; eğitimsizlik; ekonomik bağımlılık."

Raporda, bu engellerin ortadan kaldırılabilmesi için kararlı bir devlet politikasına ve bu politikayı uygulama iradesine ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.

Raporda, eğitimde, medyada ve kadın sağlığı alanında kadına yönelik ayrımcı uygulamalara ve bunların ortadan kaldırılmasında devletin sorumluluğuna da dikkat çekiliyor. (BB)
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

Üniversite Mezunu Daha Çok Dövüyor

Prof. Dr. Şahika Yüksel, "Üniversite mezunu erkeklerin yüzde 24'ü, hiç eğitim almayanların ise yüzde 2'si eşlerini dövüyor. Genellikle şiddet, evliliğin ilk 14 ayında kendini gösteriyor. Kadınların 3'te 2'si ayda en az bir kez şiddete maruz kalıyor" dedi.



--------------------------------------------------------------------------------
Milliyet
18/01/2005 Kerem KURUL
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Edirne) - İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel, kadınlara uygulanan şiddetin eğitim düzeyiyle ilişkisi olmadığını belirterek, "Üniversite mezunlarının yüzde 24'ü kadınlara şiddet uygularken, bu oran hiç eğitim almamışlarda yüzde 2'lerde kalıyor. Ekonomik yokluklar ve ataerkil toplum yapımız, kadınlara uygulanan şiddeti tetikliyor" dedi.

"Aile içi şiddet" konulu konferansa katılan Yüksel, alkol kullanan, aşırı kıskanç, kumar oynayan ve başka kadınlarla ilişkisi olan erkeklerin, kadınlara şiddet uygulamaya daha eğilimli olduklarını kaydetti.

Balayında bile şiddet var

Balayında bile şiddet uygulayan erkekler olduğunu ifade eden Yüksel, şunları söyledi: "Genellikle şiddet, evliliğin ilk 14 ayında kendini gösterir. Kadınların 3'te 2'si ayda en az bir kez şiddete maruz kalıyor. Erkeklerin 3'te 1'i sopa, kemer gibi aletlerle dövüyor. Şiddet tanımına, namus cinayetleri, cinsel şiddet, zorla çalıştırma ve duygusal şiddet de giriyor." (BB)
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

Valiler de şiddete dokunacak



İstanbul'dan sonra İzmir Valiliği de kadın sağlığı, hukuku ve haklarıyla ilgili çalışma yürüten sivil toplum kuruluşlarıyla aile içi şiddeti masaya yatırıyor

Çok sayıda sivil toplum örgütü ve kadın kuruluşları temsilcilerini geçtimiz yıl içinde biraraya getiren İstanbul Valiliği bir yandan SHÇEK'e ait kadın konukevlerinin işleyiş ve yapısal sorunlarını mercek altına alırken bir yandan da kadına yönelik şiddete karşı Hükümet dışı kuruluşlar ve kadın örgütleriyle birlikte 'acil müdahale birimleri' oluşturulması için çalışmalar yapıyor.
İstanbul Valisi Muammer Güler, Türkiye'nin; kadınların toplumun etkin, saygın ve yaratıcılıkları ile vazgeçilmez üyesi oldukları gerçeğini pek çok batı ülkesinden önce uluslararası belgelere imza atarak kabul ettiğini hatırlatarak 'Buna karşın toplumsal hayatımızda kadının yeri ve toplumsal rolü ile ilgili aşılması gereken bazı önyargılar, aile içi şiddet ve zaman zaman yaşanan töre cinayetleri gibi, ulusumuzun çağdaşlık hedefi ile örtüşmeyen sorunlar bulunmaktadır' dedi. Vali Güler, kadına yönelik şiddet ve namus cinayetlerini önleme konusunda Valilik ve kadın kuruluşlarını temsilen kadına yönelik şiddete karşı çalışacak kalıcı bir eşgüdüm kurulunun oluşturulması için SHÇEK ile işbirliği yapılacağını söyledi. İstanbul Valiği İnsan Hakları İl Masası Başkanı Av. Vildan Yirmibeşoğlu'nun çabalarıyla geçtiğimiz aylarda oluşturulan Kadının Statüs' Birimi, aile içi şiddetle mücadelede şu önerileri geliştirdi:

' İstanbul Valiliği ve kadın kuruluşlarını temsilen Kadına yönelik şiddete karşı çalışacak kalıcı bir eşgüdüm kurulu oluşturulmalıdır.
' Bu eşgüdüm kurulu'ndaki çeşitli kuruluş temsilcilerine SHÇEK ve kadın STK'larla işbirliği içinde meslek içi eğitim verilmelidir.
' SHÇEK Genel Müdürlüğü'ne 183 Alo Şiddet hattının 24 saat etkin biçimde kullanılması için öneri götürülmelidir.
' Aile içi şiddet mağdurları için emniyet, hastane, sığınak, baro, kadın danışma merkezi vb. Acil Müdahale Birimleri oluşturulmalıdır.
' Şiddete uğrayan kadınların ilk başvurdukları sağlık ocakları, hastaneler, jandarma ve polis karakollarındaki muhataplara, şiddet ve buna ilişkin 4320 sayılı Aileyi Koruma Yazası, Medeni Yasa ve TCK ile ilgili eğitim verilmelidir.
' SHÇEK kadınkonukevlerine kabul kriterleri kolaylaştırılmalıdır. Aile içi şiddet mağduru kadınlardan rapor ve kanıt istenmesi, ikametgah sorunu gibi bürokratik işlemler asgariye indirilmelidir.
' Polis radyosu ve TRT'de şiddetle ilgili programlar yapılmalıdır.
' 4320 Sayılı Aileyi koruma Yasası'nın uygulanması ve mağdura haklarının yazılı-sözlü anlatılması sağlanmalıdır.'
İZMİR VALİLİĞİ'NDE KOMİTE OLUŞUYOR
Öteyandan İzmir Valiliği'nde de kadın haklarıyla ilgili çalışma yürüten çeşitli sivil toplum örgütlerinden gelen talep üzerine İnsan Hakları İl Kurulu bünyesi'nde 'aile içi şiddet ve sığınma evleriyle ilgili çalışma yapacak komite oluşturulması kararlaştırıldı. İzmir Vali Yardımcısı Güneş , makamında kabul ettiği YG 21 Aile İçi Şiddet ve Sığınmaevi Grubu, Bağımsız Kadın İnsiyatifi, EKDAV, Uluslararası Af Örgütü, Karşıyaka Kadın Danışma Merkezi, Bağımsız Kadın Dayanışma Gurubu, Günışığı KDM temsilcileri ile görüşerek, soruna dönük çözüm önerilerini dinledi ve bu örgütlerin kendi aralarında seçecek 5 kişilik bir komite oluşturmasını istedi

Kazete
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

Kadın Sünnetine Karşı Kampanya

Nijer'de bölgeden bölgeye değişmekle birlikte her üç kadından biri sünnet ediliyor. UNICEF işbirliği ile yürütülen kampanyalar ve yasal değişiklerle, dört bölgede bu gelenek yasaklandı. Sünnet, hastalıklara ve travmaya yol açıyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
11/02/2005
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Nijer) - Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Nijer'de hala binlerce kızın sünnet edildiğini fakat geçtiğimiz yıllarda sürdürülen kampanyalar ve yapılan yasal değişikliklerle bir miktar gelişme sağlandığını açıkladı.

UNICEF Nijer bürosundan Natalie Fol, yapılan çalışmaların bölgeden bölgeye değişmekle birlikte Nijerli kadınların yüzde 5 ila 30'unun sünnet edilmiş olduğunu söyledi.

Tillaberi ve Diffa bölgelerinde her üç kadından biri bu geleneğin mağduru.

Fol, kadınların anestezi ve steril malzemenin yokluğunda sünnet edilmesinin acı, travma ve HIV/AIDS'e yakalanma riskini arttırmasının yanı sıra adet ve doğum problemleri gibi uzun vadeli sorunlara da yol açtığını belirtti.

UNICEF ülkede medya, dini liderler ve kamu görevlileri ile birlikte duyarlılık yaratma kampanyaları yürütüyor.

Yakın zaman önce de yasal değişiklik yapılarak kadınların sünnet edilmesi yasaklandı.

Bu değişikliklerin sonucunda geçtiğimiz yıl Komba ve dört diğer bölgede uygulamalar durdu. Bir zamanlar tabu olan konu okullarda, hastanelerde ve hükümet düzeyinde tartışılabilir hale geldi. (EÜ/BB)
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

Alo, kurtarın beni


İstanbul'dan sonra Tunceli'de de açılan Alo 183 Kadın ve Çocuk Sosyal Hizmet Hattı, aile içi veya dışı ihmal ve istismara uğramış kadın, çocuk, yaşlı ve özürlülere ücretsiz olarak yardım hizmeti verecek



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
04/04/2005 Hüsniye KARAKOYUN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Tunceli) - 2002 yılının eylül ayında İstanbul Valiliği bünyesinde kurulan Alo 183 Kadın ve Çocuk Sosyal Hizmet Hattı Türkiye genelinde yaygınlaştırılıyor. İlk olarak 20 ilde daha kullanıma giren hizmet hattı, Tunceli'de de çalışmaya başladı.

Ankara'daki Behice Eren Çocuk ve Gençlik Merkezi'nde oluşturulan Danışma Hattı'nda, sosyal hizmet uzmanı, çocuk gelişimcisi ve psikologdan oluşan 4 meslek elemanı, haftada 7 gün 24 saat süreyle başvuruda bulunanların sorunlarının çözümü için yol gösterici görevini üstlenecek ve bulunduğu bölgedeki ilgili kuruluşa yönlendirecek.

Alo 183 hattı, aile içi veya aile dışı ihmal ve istismara uğramış kadın, çocuk, yaşlı ve özürlülerin bizzat kendileri yada çevresindeki kişiler tarafından acil durumlarda yardım istemek üzere ücretsiz olarak aranabilir.

Tunceli'deki uygulamayla ilgili bilgi veren Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü görevlisi Betül Yüksel, Alo 183'ün henüz yeterince bilinmediğini, fakat önümüzdeki günlerde yapacakları tanıtım çalışmalarıyla bu hizmeti duyurmayı amaçladıklarını söyledi.

Şu anda Tunceli'de Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bünyesinde 1 erkek 2 bayan toplam 3 sosyal hizmet uzmanının görevlendirildiğini ifade eden Yüksel, şiddete uğrayan kadın ve çocukların kendilerine başvurmaları ya da 183'ü aramaları halinde koruma altına alınacaklarını söyledi. Sosyal Hizmet Uzmanı Yüksel, 183 numaralı telefon arandıktan sonraki işleyiş hakkında şu bilgileri verdi:

Öğretmenler dikkatli olmalı

"Şiddet veya istismara uğrayan biri bu numarayı aradığında Ankara'daki merkezimizdeki kişi tarafından kendisine ne yapılabileceğine dair bilgi veriliyor. Şayet arayan kişinin durumu aciliyet arzediyorsa, bizi arıyorlar. Hangi saatte olursa olsun gidip o kişiyi bulunduğu yerden alıyoruz ve en kısa sürede belli illerdeki merkezlerimize ulaştırıyoruz. Müracaatçıların yerleri kesinlikle gizli tutulur."

Sosyal Hizmet Uzmanı, özellikle öğretmenlerden, bu yönde öğrencilerinde gözlemledikleri bir durum olduğunu anladıklarında kendilerine bildirmelerini istedi. Tunceli'nin sosyal ve kültürel yapısının kadınlarla çocukların bu hizmetten yararlanmasını adeta imkansız kıldığını bildiklerini, fakat yine de herkesin bu hattı bilmesinde yarar olduğunu belirtti.

Ayrıca Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından birçok aileye para yardımı yapıldığını söyleyen Yüksel, bunların bir kısmının kendilerinin başvurduğunu, bir kısmının ise yardım dağıtmak için gittiklerinde sosyal hizmet uzmanlarınca tespit edildiğini söyledi.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

Eşitsizlikler dünyası

Dünya Ekonomik Forum'unun (DEF) yayınladığı 'Toplumsal Cinsiyet Uçurumu' raporuna göre hiçbir ülkede kadın-erkek eşitliği yakalanmış değil. Raporda İskandinav ülkeleri eşitsizliğin en az olduğu ülkeler arasında yer alırken, Türkiye sondan ikinci ülke olarak yer aldı.

MHA/FRANKFURT

Dünya Ekonomik Forumu'nun (DEF) 58 ülke "Toplumsal Cinsiyet Uçurumu" raporununda, eşitsizliğin en fazla yaşandığı ülkeler ile en az görülen ülkeleri sıraladı.

Rapora göre, kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin en az görüldüğü ülkeler İskandinav ülkeleri olarak dikkat çekerken, Türkiye sondan ikinci sırada yer aldı.

Forum, ilk beş sırayı alan İsveç, Norveç, İzlanda, Danimarka ve Finlandiya'yı selamladı. Raporda, "Cinsler arası eşitlik kriterlerin tümü kapsamında, en iyi not olan 7 üzerinde sadece 5 Kuzey ülkesi ortalama 5 notunu aldı." denildi.

DEF'in Global Competitiveness Programı direktörü ve ekonomist şefi Augusto Lopez-Claros, "Kuzey ülkelerinin tecrübesi iyi bir referans kaynağıdır" diyerek, "Kuzey ülkelerinin DEF'in dünya planında da ön sıralamada yer almaları bir tesadüf değildir" şeklinde konuştu.

Eşitlik hiçbir yerde yok

Raporda, Avrupa Birliği üyesi kuzey ülkelerinin dışında diğer Avrupa Birliği ülkeleri de ilk 15'te yer alırken, raporda tüm Avrupa ülkeleri için "güzel bir sonuç" belirlemesi yapıldı. Avrupa ülkeleri 7. sırada yer alan Kanada'nın ardında yer alıyor. Buna göre, İngiltere (8), Almanya (9), Fransa (13) ve Hollanda (14) üst sıralarda yer alırken, kadın-erkek eşitliği konusunda Avrupa'nın en kötü ülkeleri İtalya (45) ve Yunanistan (50) olarak dikkat çekiyor.

Forum raporunda "Hiçbir ülke cinsler arası eşitsizliği ortadan kaldırmayı başaramadı" değerlendirmesi yapıldı.

Forumun hazırladığı rapor 5 ilke ile sonuçlandırılıyor: ekonomik katılım (eşit çalışma, eşit ücret), ekonomik fırsatlar (düşük ücretli, vasıfsız işlerle sınırlı olmayan iş pazarına erişim), politik güce giriş (karar organlarında kadınların temsili), eğitime erişim (kadınların ilk, orta ve yüksek öğretimdeki oranları), sağlık ve refah (sağlık hizmetlerinden yararlanma)

Türkiye sondan ikinci

Öte yandan, Forum'un raporunda ABD 17. sırada yer alırken, İsviçre 34, Japonya 38, Brezilya 51, Hindistan 53. sırada yer aldı.

Türkiye ise en sonda yer alan Mısır'dan sonra 57. sıradaki yeri ile, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliğinde en kötü ülkelerin başında yer aldı. Türkiye ayrıca, kadınlara sunulan ekonomik fırsatlarda da son sırada. Buna göre, eğitime erişimde 55, politikada 53, sağlıkta ise 50. sırada bulunuyor.

Dünya Ekonomik Forumu raporunda nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan yedi ülke de kadın-erkek eşitsizliğinin en fazla yaşandığı ülkeler olarak gösterildi. Raporda, Bangladeş (39), Malezya (40), Endonezya (46), Ürdün (55), Pakistan (56), Mısır (58) ve Türkiye için "Geleneksel, derin muhafazakar tutum, kadınların kamusal etkisi olan karar verici yapılara girmelerini aşırı derecede zorlaştırıyor" belirlemesinde bulunuldu.

Raporda yer alan 58 ülkenin hepsi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) taraf olmalarına karşın, çoğunluğunun kadın hakları ile ilgili politikaları benimsemediğine dikkat çekildi
 
Cevap: Kadın Haberleri 2005

Batman'da Kadınlar "Hala" İntihar Ediyor
Vali Ala OHAL'in bitmesiyle intiharların azaldığını iddia ederken, yazar Müjgan Halis, yerel medyanın haberlere "sansür" uyguladığını söylüyor: "Topluma ne kadar yukardan bakılırsa bakılsın, Batmanlı olmaktan vazgeçilemiyor. Kadınlar ölüyor" diyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
21/06/2005 Ayşe DURUKAN aysedurukan@yahoo.com
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Batman eski Baro Başkanı Sabih Ataç, "Batman'da kadın, köyden kente göç ettiğinde, kendisini katı inanç kümesi kalıpları içersinde buluyor. Aileler zaten istemeden geldikleri kentte erozyona uğramamak için kendilerini daha da kapatıyorlar. Bu da en çok kadını etkiliyordu. Bir yandan töre ve din baskısı, öte yandan terör kadını intihara sürüklüyordu" diyor.

OHAL gitti, intihar bitti!

Aynı doğrultudaki başka bir görüş de, Batman Valisi Efkan Ala 'dan geldi.

Yeni Şafak gazetesi'nin 16 Haziran tarihli sayısında, Abdullah Muradoğlu 'nun, "Faili Meçhul Cinayetler ve İntiharlar Kenti"başlıklı yazı dizisine konuşan vali, kadın intiharlarının azalmasını Olağanüstü Hal'e (OHAL) bağlıyor:

"İntihar oranı 1999 ve öncesinde Türkiye ortalamasının üç katına çıkmış, sonraki yıllarda Türkiye ortalamasının altına düşmüştür. Batman'daki intihar vakalarının diğer illerden çok fazlaymış gibi bir imajla sunulması doğru değil. OHAL'le intiharlar azalsa bile, diğer OHAL uygulanan illerde neden yok. Batman'daki intiharların birkaç boyutu var"

Gelinlik seçti, sonra intihar etti

"Batman'da Kadınlar Ölüyor" adlı kitabın yazarı gazeteci Müjgan Halis 'e göreyse, kadın intiharlarında bir değişiklik yok ve intiharlar hala sürüyor:

"İntiharların azaldığına katılmıyorum. Onu söyleyenler ne kadar aydın olurlarsa olsunlar, topluma ne kadar yukarıdan bakarlarsa baksınlar Batmanlı olmaktan vazgeçemiyorlar. Son bir kaç ayda kaynaklarımdan gelen intihar haberlerini biliyorum. Bizi çözüm mercii gibi görerek bilgi veriyorlar. Çok yakın bir arkadaşımın kızı, kendisine gelinlik seçtikten iki gün sonra, Hasankeyf'de intihar etti. Görünürde bir sorun yoktu".

Vali Efkan Ala, idarenin yapabileceği her şeyin yapıldığını, aile danışma merkezleri ve psikologların devrede olduğunu söylerken, Müjgan Halis "Ne oldu da intiharlar bitti? Benim bildiğim bu anlamda ciddi bir çözüm yok. Geliştirilmiş bir proje yok. Batman da doğru dürüst bir sosyal bilimci ve psikiyatr yok. Olsa bile o kadınlara ulaşma şansları yok" diyor.

Batman sokakları kadına hala yasak

Müjgan Halis'e göre, faili meçhul cinayetlerle ve kadın intiharlarıyla anılmak Batmanlıyı rahatsız ediyor ve Batman üzerindeki bu lekenin silinmesini istiyor.

Tüm entelektüel birikimlerine karşın Batmanlılar, kadın intiharlarını yadsımaktan yanalar. Halis, kadın intiharların azalmasına ilişkin gösterilen nedenlerin yeterli olmadığı kanısında:

"Bir zamanlar faili meçhullerin başkenti olarak ve kadın intiharlarıyla anılan Batman'da birden intiharlar durdu. Böyle bir söylemin doğru olduğunu sanmıyorum. Köyden kente gelenlerin uyumsuzluğunun hala sürdüğünü düşünüyorum. Feodalizm hala var. Batman sokakları 20 yıl önce de kadına yasaktı, hala yasak. Dinsel baskı hala var. Dinin etkinliğinin azalttığını söylemek doğru değil."

Dini baskı grupları legalleşti

Eski Batman Baro Başkanı Sabih Ataç, şehir dokusuyla sağlanan uyuma gönderme yaparken, "Hizbullah terörünün sona erdi. Bu da dini baskı gruplarının legal siyaset alanına soktu ve Batman islami dernekler çoğaldı. Kadın üzerindeki baskı hafiflettiğinden, intihar olayları da azaldı" yorumunu yapıyor.

Müjgan Halis, bu saptamanın da genelleştirilemeyeceğini belirterek, "İntiharlar, son 4-5 yılın ürünü. Hizbullah'ın yoğun olduğu dönemde intiharlar yoktu. Hizbullah terörünün bittiği nokta intiharlar başladı" diyor.

İntiharların azaldı gibi görünmesinin ana nedeni olarak, konulan yasağı gösteriyor Müjgan Halis:

"İntiharların başladığı ilk günlerde Valilik tarafından, intihar haberlerine sansür konuldu. Valilik yasakladı. Bir de batman da, çok kuvvetli bir yerel medya var. 11 kadar sanıyorum gazete çıkıyor.Sansürden sonra İntihar haberleri yapmamaya başladılar. Yapıyorlarsa da ulusal medya kullanmıyor. Önemsemiyor. Tabii Batmanlı gazetecilerin oto sansürünü gözden uzak tutmamak gerek."

İntihar savaş sonrası sendromudur

Müjgan Halis'e göre, intihar olayları, toplumsal bir olayın ardı sıra gelen bir sonuç. Psikiyatri de, savaş sonrasi semptomlarından biri de "intihar" olarak gösterilir diyor Halis:

"Zaten savaş sonrasında intiharların yaygın olduğu üzerine bir söylem vardır. Savaşta yakınlarını kaybeden, bizzat kendileri savaşa katılanların hayallerinin gerçekleşmemesine dayandırılır. Batman göz önüne alındığında, kadın intiharlarını, 15-20 yıllık çatışma ortamından, umutların, gerçek hayatla çakışmamasından doğan umutsuzluğa bağlıyorum"

İntihar, baskıdan kurtuluş mu?

Faili meçhul cinayetler ve kadın intiharlarıyla öne çıkan Batman, Türkiye illeri içinde en fazla göç alan illerden biri. Köyden kente göç kadar, çevre illerden de göç alan Batman'da etnik ve dini nedenlerle kimlik bunalımı yaşayan gençler bir yalnızlık içine itiliyor.

Görünürde bir neden olmasa da, kadın cinselliği üzerine kurulu olan şiddetin verdiği tepki, "intihar" oluyor. Yaşları 13 ile 24 arasında değişen intihar eden genç kız ve kadınların "kurtuluşu" intihar da bulması da bu ülkenin bir gerçekliği oluyor.(AD)
 
Geri
Üst