Kendimizi Kurtaralım, Bırakın herşeyi...

handanca

Daimi Üye
Yönetici
Kendimizi Kurtaralım, Bırakın herşeyi...
Gelin Dünyayı Değil Kendimizi Kurtaralım



Gelin bu pazar James Bond gibi dünyayı ve ülkeyi kurtarmayı çok çok bilgili abilerimize, ablalarımıza bırakıp, biz kendimizi kurtarmaya bakalım.
İşte sorular:
En son ne zaman dünye- vi işleri bir yana koyup, bir sanat galerisine girip, resmin ve heykelin içinde kayboldunuz?

En son ne zaman, sonbaharın eşsiz renklerini adeta koklayarak bir deniz ya da bir nehir kıyısında oturdunuz?

En son ne zaman hiç nedensiz birine, sevgilinize, kızınıza, bir yakınınıza sarılıp “Seni seviyorum” dediniz?

En son ne zaman yüzünüzü gökyüzüne kaldırıp, orada yukarda şaşırtıcı bir düzen içinde daha sıcak yerler için ülkeyi terk eden göçmen kuşların müthiş macerasını iliklerinizde hissettiniz?

En son ne zaman bir gece yarısı elinize oklavayı alıp hamur açtınız ve sabah kahvaltısında mis gibi çiğ börekleri sevdiklerinizle paylaştınız?

En son ne zaman büyük büyük binaların arasında nasılsa kalmış bir nar ağacına bakıp, narın o bereketli mucizesini düşündünüz?


En son ne zaman müzikçalara hareketli bir parça koyarak sadece ama
sadece kendiniz için dans ettiniz?,


En son ne zaman dünya nükleer bir patlamayla yok olursa hangi tür hayvanların yaşayıp yaşayamayacağını merak edip, yaşayabileceklerin neden bu kadar şanslı olduklarını merak edip kafa yordunuz?
Şu koskoca dünyada sizinle birlikte aynı anda uyuyan kaç kişi vardır, küçük matematik problemi sizi bekliyor, çözmeye hazır mısınız?

En son ne zaman lapa lapa yağan bir karın ne denli baştan çıkarıcı olduğunu düşünüp, yeryüzünde kaç milyon kişinin karı sadece fotoğraflarda yaşadığını hesap etmeye kalktınız?


En son ne zaman bir kent müzesine girip, tarihin sonsuz hikâyeleri içinde dolaşıp, Romalı bir askerin kentinden çok uzakta yalnızlığını nasıl dile getirdiğini ya da her zaman kendilerini tanrının oğulları diye tanımlayan kralların ölüm döşeğinde neler söylediğini düşündünüz?


En son ne zaman lunaparka gidip, torun hatırı için de olsa dönmedolaba bindiniz?


En son hangi filmde hiç çekinmeden hüngür hüngür ağladınız?


En son ne zaman balkondaki çiçekleri sulayıp onlarla koyu bir muhabbete girdiniz?


En son ne zaman şöyle bir çingenepalamudu ızgarası yapıp eşi dostu yemeğe davet ettiniz, yoldan geçen birilerine de mis gibi koktu diye, ne zaman bir ekmek içinde ızgara ikram ettiniz?


En son ne zaman hamile bir kadının karnına kulaklarınızı dayayıp, hayatın ritmi karşısında kendinizi şaşırmış hissettiniz?


En son ne zaman, “Aman bıktım artık hep koyu renkler giymekten”, kendime şöyle nar çiçeği kırmızısı bir elbise almalıyım diyerek yola koyuldunuz?

En son ne zaman eve kapanıp, telefonları bir güzel susturduktan sonra hayatınızı etkileyen en az üç filmi arka arkaya seyredip, yönetmenlerine şapka çıkardınız?

En son ne zaman hilesiz hurdasız birini sevip, sevişmenin bin bir rengi olduğunu düşündünüz?

Ve en son ne zaman kallavi bir Türk kahvesi içip, iyi bir yazıyı okumaya başladınız?

resimler tarafımdan arkadaşlar:)

alıntı:
Işıl Özgentürk /21.09.2008 / Cumhuriyet
 
Son düzenleme:
Geri
Üst