Kim nedir bilinemez ki?

ESDE

Hamiş Melek
Kim nedir bilinemez ki?
deniz deniz resimleri kayık
kim, nedir, bilinmez, can, dundar, konularini incelemektesiniz


Sevgili Melekler,

Unlu Yazar Can Dundar' in cok guzel bir yazisini sizlerle paylasmak istedim...


kayik-10c.jpg



Geçen gün çok sevdiğim bir yakınım: - Acaba ben açık denizlere özendiğim halde sığ kıyılardan ayrılmaması gereken küçücük bir kayık mıyım, diye soruyordu.
Bu soruyu düşünmüş az insan vardır yeryüzünde.
Kişi, açık deniz teknesi olup olmadığını, yaşamın içinden geçmeden göremez.
Kendini dretnot sandığı için, kıyılardan azıcık açılır açılmaz alabora olmuş nice yaşamlar yatar; cesur ama donatımıyla enerjisi, küçük parmak boyundaki yüreklere, bir türlü doymayan; canavar dalgaların derinliklerinde...

Bazıları da gereğinden fazla düşkündür güvenceye... Takım taklavatı her fırtınaya dayanma direncine göre hazırlanmış olsa bile, sığ kıyılardan bir türlü ayrılamazlar...
Açık denizlerde "ha battı, ha batacak" korkularıyla yol almaya çalışan bir kayıkçık ile; sığ kıyılardan bir türlü ayrılamayan bir süper tankerden, hangisi daha örnek gösterilmeye değer, bilinemez...

Ufuklara açılamayan bir süper tanker, alabildiğine komiktir ama, yüzde yüz güvence içindedir...
Güvenceli kıyıları çok gerilerde bırakmış bir kayık ise ürpertiler verir insanın içine; ama asla kahkahalarla gülünecek bir gıdıklama vermez.
Sığ kıyılardan ayrılamayan tankerler, sonsuz ufukların ötesinde bir inip, bir çıkan minik kayıklara her zaman öfkelidirler... Abartılmış bir güvence tutkusuyla komikliğe düşmenin hınçlarını çıkarırlar onlardan.
Ve kayıkçık bir yerde batınca da:
- Biz, açılmak sakıncalıdır dememiş miydik, elbet batar, diye, pruvalarıyla grandi direklerini birbirine tokuştururlar.

Bunların dışında bir de gerçekten açık deniz teknesi olanlar vardır.
Onları ne kıyılarda tutabilirsiniz, ne de battığını görmekten oluşacak bir anının, öğüdünü satabilirsiniz başkalarına...
Demek ki ilk bakışta bir hayli karmaşık görünen insan yapıları, genel bir özetlemeyle beş kategoriye indirgenebilir.
Bir türlü kıyılardan ayrılamayan transatlantikler... Onlar çirkindirler.
Boyuna posuna uygun sularda dolaşan sandallar... Onlar da dikkat dışıdırlar. Ne köy olur, ne kasaba onlardan...
Hesapsız, kitapsız; enginlerde, okyanus dalgalarıyla boğuşa boğuşa yaşamlarını yitiren kayıkçılar... Kahraman olmalarına kahramandırlar ama, yaşamları daima anlamsız ve karşılıksız kalır...
Bir de açık deniz tekneleri...

Böyle bir şemada kişi kendinin gerçek yapısını ancak yaşamdan geçerken görür...
Kıyılardan bir türlü uzaklaşamamış dretnot:
- Ah keşke, der, keşke ben de uzak limanlara doğru yola çıkabilseydim...
Tayfunların ortasında alabora olmuş bir kayık, son hıçkırığında:
- Keşke, der, keşke kaçmak istediğim kıyılardan, hiç ayrılmasaydım.
Sığ sularda kürek çeken sandallar:
- Keşke, derler, keşke bizler de, açık deniz teknesi olabilseydik...

Açık deniz teknelerinin ise "keşke"leri yoktur... Onlar fırtınaları da atlatacak; güneşin batışını da başka bir lezzetle seyredecek; boşlukların yalnızlığında, kendi köpürttükleri suların coşkusunu limanlardan limanlara ileteceklerdir...
Açıklarda tek kürekle zorlanan cesur bir kayıkçığı da, bazen isterler yedeklerine almak...
Ama çokçası ya ip kayığa takılmaz; ya hızlı çekimden kopar; ya kayık dizel motorlarıyla çalışan teknenin süratine dayanmaz... Açık deniz teknesi de, iyi niyetinin buruk acısıyla, yeniden bağlar pervaneleri tornaytın en hızlısına...

Bu genel sınıflandırmanın tek bir sürprizi vardır.
O da küçük kayık olarak açıklara vurduktan sonra, gerçekte hiç de küçük kayık olmadığının bilincine varmak ve keyifli ıslıklarla açık deniz teknelerine el sallamak...
O zaman hiç kimsenin görmediği boşluklarda, bir mutluluk dolaşır rüzgarların içinde...
Ama bu o kadar azdır ki, o nedenle de; insan yaşamları, kendini değerlendirme yanılgılarından doğan kemirici umutsuzluklarla; "ah keşke"lerin kıskaçları arasında, çıtır çıtır kırılarak un ufak olup gider.




Can Dündar
 
Geri
Üst