kırılgan kızlar kulübü

PeLiNiM

Yeni Üye
Üye
kırılgan kızlar kulübü
kızlar kadınlar kulübü lezler kulübü lezler kulubu melekler melekler kulubu
Kırılgan olmayan kız var mıdır?Bizler kırılganız ama kıranların hiç mi suçu yok:)




Bir ses etseniz uçuşup gidecekler. Kazara bir sözcük düşürseniz yere, onun boşluktaki hışırtısıyla kaçışacaklar saklandıkları kovuklara. Her sözcüğün özenle kurulması gerek, ses tonunuz sessizlikle mırıltı arasında gidip gelmeli ki incinmesinler. Onlar, hayat meydan savaşına çıkmadan kendilerini mağlup ilan eden kızlar. Gönüllü mağlupları hayatın.

Kâh yorganlarını başına çeker, kâh kendilerini eve ve sürgit bir mutsuzluğa hapseder ve bir istiğna makamında yaşarlar. İsterler ki bir ses, bir yürek onları bulsun ve onları çocukluğun o sert kışından çekip çıkarsın. Yeterince soğuk yemişlerdir, isterler ki bir yürek onları sarmalasın ve sıcaklığıyla ısıtsın. Sadece böyle bir tesadüf onları hayata çıkarabilir. İncinmiş bir çocukluk, ancak bir başkasına yaslanarak, sendelediğinde mutlaka orada yanı başında olacağını bildikleri bir yürek değneği ile şifa bulacaktır. Kayıtsız şartsız bir anne, varlığını ona sunan bir âşık, ürkekliğin dilini konuşabilen bir insan. Hayat hep kendimize doğru bir yolculuktur.

Onlar çocukluğun o sert kışında dünyanın tehditkâr bir yer olduğu bilgisini edinir. Ruhun karanlığı derinleşir. O derinlik, kendisine mahsus bir neşe üretmekte gecikmez. Acıyla teselli bulmanın neşesi. Maruz kaldıkları her türlü duyarsızlık, dünyanın tekinsizliğini doğrulayan bir kayıt olarak bireysel tarihe not düşülür. Dünya kötüdür ve ondan saklanmak gerekir. Nihilizmin o serin kuyusunda, eylemsiz durarak, dünyaya bir bildiri bırakılır. Hayattan öğrenecekleri her yeni şeyin, yeni darbeler yemekle olabileceği sezgisiyle insandan uzak yaşanır. Kötülükten kendini sakınamayan kızlar, yiğit bir adamın çıkıp da onları serazat sevemediği kızlar, kırılgan kızlar. Mesafe ve kayıtsızlığın zırhıyla, hayatın mızraklarından korunanlar.

Onların birkaçını tanıdım. O zırh ruhun yaralarının bağladığı bir kabuk gibi, onlara ulaşmanızı engeller. Cerahatli yarada yol alan bir cerrah gibi, ustaca sokulmalısınız o sisli geçmişin sokaklarına. Sevilme açlığının açtığı yaralar narindir. Düşünmeden ve hissedilmeden söylenmiş her söz, o yaraya tuz basar. Orada ancak sahici bir insan olabilirseniz, onun yaraları kadar sahici durabilirseniz, kendi yaralarınızla yüzleşecek kadar bir cesaretiniz varsa, varsınız. Kuru nasihatler, ezberlenmiş cümleler, acının örsünde dövülmemiş yaşantılar ruhun yaralarına nüfuz etmez. Ancak kendi kırılganlığının sesini duyabilen birisi, o kırılgan kızları da işitir. İnsan bir başkasını en çok yaralarından tanır. Kendi yaralarından.

Kırılgan kızlarla konuşmak benim için iki türlü bir yolculuktur. Onları, 'içlerinde var olduğunu bilmedikleri' bir yere götürmek için, bir tür kılavuz kaptanlık yapmak zorundayımdır. Ruhun derin acısı o 'var olmayan yer'den yayılır. Orayla karşılaşmak acıyı hafifletmez belki ama bir farkına varış imkânı verir. Farkına varmakla anlam veririz. Bir acıyı anlamlandırabildiğimiz zaman ruh eksik olanı ikmal eder, tamamlanır, olgunlaşır. O acıyı üreten yanlışları durmaksızın tekrarlamaktan vazgeçeriz.

Ve onlarla yürümek beni kendimle buluşturur. Hayatın türlü telâşı içinde kendime söylediğim yalanlarla, kendimden sakladığım gerçeklerle, kendime değmekten kaçındığım yerlerle buluşturur. Bazen onların öyküsünden ayrılarak kendi karanlığıma doğru giderim. O karanlıkta bulduğum bir yaşantı, geri döndüğümde, bana anlatılan öyküyü de anlamamı sağlar. Aslında ben kendi karanlığıma giderken, kendi yolumu yürür ve kendi kırılganlığımla yüzleşirken, ona doğru iz sürmüş olurum. Hayat bazen bir şifa verme çabasıdır. Ötekine, kendimize ve bütün varlığa.

Kırılgan kızlar ya terk edişin soylu dağında bir münzevi olur, ya da hayata bir yerinden katılır ve içlerinde zaman zaman nöbetler halinde dışarı vuran bir sızıyla yaşamayı sürdürürler. 'Yaşamıyor gibi yaşamak' sanatının ustasıdır onlar. Bir keşiş, yedi yüz yıldır mağarasında konaklayan bir bilgeyle karşılaşmış dağda. 'Güzel insan' demiş ona, 'neden şuraya bir ev yapıp da rahat etmiyorsun?' 'Hayat çok kısa' diye cevap vermiş bilge, 'yerleşmeye değmez'. Mağlupların bir bilgeliği vardır. Dünyanın mağlupları, dünyayı yerleşmeye değer bir yer olarak görmeyenlerdir.

Kırılgan kızlar işte biraz da bunun için kırılgandır...

Kemal Sayar
 
Geri
Üst