kısa ama hoş tavsiyeler...

mislinay

Yeni Üye
Üye
kısa ama hoş tavsiyeler...
Kibirli insan, darlığın pençesine düşer
Kibirli bir insan, kendini büyük kabul ettiğinden dolayı hakiki büyüklerin büyüklüğüne tahammül edemez. Hatta, bir üstadı, bir hocası, bir mürşidi varsa, onu bile hazmedemez. Zâhiren mürşidini takdir eder ve onun ardı sıra yürüyor görünür, ama haddizatında görünüşteki o takdir ve takibinden de içten içe rahatsızlık duyar. Azıcık mürekkep de yalamışsa, “Ben de bir kısım şeyleri biliyorum” der. Bazı insanların, Allah’ın te’yidine mazhar olduklarına ve ilahî inayetle desteklendiklerine hiç inanmaz; benliğini aşıp başkasını kabule yanaşmaz. O hal üzere devam ettiği sürece de, hep bir darlığın pençesinde debelenip durur.

Hasetçi, güzelliklere söven bir saldırgana dönüşür
Haset, birkaç kişiye karşı çekememezlik hissi zamanla büyür, genişler; sonra da düşünce ve hissiyat ufkunu tamamen kuşatarak insanı bütün iyiliklere, güzelliklere sövüp sayan bir saldırgan hâline getirir. Hatta bazen hâsid kimse, kıskandığı insanlar müslüman olmasına rağmen, her fırsatta onlara hakaretler savurur; sırf kıskançlığından ötürü ehl-i küfürle bir olup haset ettiği müminlere saldırır. Kendi nefsine ait bir darlığın mahkumu olan böyle biri, ahsen-i takvime ait genişliği kat’iyen duyamaz ve iman atmosferinin gerçek rengini asla göremez.

Rehber insanın vasıfları
İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa o, rehberlik yapamaz; Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülükten men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, âlim ve cesur olması” (Abdülkadir Geylani)

Asırlarca süren hoşgörü iklimi
Çok uluslu ve çok hukuklu bir yapıya sahip Osmanlı devletinde, çeşitli din, mezhep ve ırklara mensup insanlar, büyük bir hoşgörü içerisinde yaşamaktaydılar. Gayr-i müslim ahali, seçtikleri dinî liderlerini Osmanlı padişahına tasdik ettirmek şartıyla, seçilen dinî liderin nezâretinde hayatlarını sürdürürlerdi. Evlenme, boşanma, vasiyet vb. medenî haklarını tamamen kendi dinî ve hukukî sistemlerine göre düzenlemekteydiler. Esasen daha XI. yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu’da Rum ve Ermeni unsuru ile birlikte yaşamaya başlayan Türkler, Osmanlı’nın kuruluş ve yükselme çağlarından itibaren İstanbul ve Balkanlar’da da bu gayr-i müslim ahali ile büyük bir uyum içinde yaşamışlardır.
ailem.zaman.com.tr
 
Geri
Üst