Küçüklere Yaşamsal Öğütler!..

UzakMavi

Yeni Üye
Üye
Küçüklere Yaşamsal Öğütler!..
ak sevgili küçüğüm, görüyorum ki bir türlü anlayamıyorsun... Halbuki çok basit; Sen Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde doğdun. Bu topraklar üzerinde büyüyüp serpilecek, bu ülkenin yasaları, hukuk düzeni içinde yaşayacaksın.. Yalnızca bu nedenle bile çok dikkatli olmalısın!.. Bu sözlerimin önemini anlamakta güçlük çekebilirsin...
- Yaşamsal öneme sahip olduğunu göreceksin!..
Öncelikle; hiçbir ahval ve şerait altında dahi "devlete karşı" suç işlemeyeceksin!.. Yüzüme bön bön bakışından hiçbir şey anlamadığını görüyorum. Aslında pek de haksız sayılmazsın, şu kadar yıllık gazetecilik yaşamımda bu kavramı anlayabilen bir yurttaşa hemen hiç rastlamadığımı itiraf etmek zorundayım!..

Neyse... Bu kavramın en akla yakın açılımı şöyle. "iktidarda olanları kızdırmaya yönelik hiçbir görüş ve eylemin içinde olmayacaksın!!!"
Nasıl, "böyle demokrasi mi olur" diyorsun?.. Ah ah, ne kadar haklı olduğum çıkıyor ortaya; sen şimdiden potansiyel mapusluksun!..

Kardeşim, mecbur musun devlet büyüklerini karşına almaya. Mecbur musun meydanlara çıkıp hak aramaya?.. Mecbur musun özgürlük, bağımsızlık gibi içi boş kavramların peşinde koşmaya?...

Mecbur musun ülkenin zenginliklerinin peşkeş çekilmesine karşı sesini yükseltmeye?.. Mecbur musun kölelik düzenine başkaldırmaya?.. Sana ne... Her koyun kendi bacağından asılır...
- Sonra seni af bile kurtaramaz!..
***
Çok canın çekiyorsa insana karşı, topluma karşı suç işleyebilirsin!..
Buna bir diyeceğim yok... Çok çok birkaç yıl yatar çıkarsın. Üstelik sloganlar eşliğinde omuzlarda bile taşınabilirsin:
-Türkiye seninle gurur duyuyor!..

Şaşırma!. Eli kanlı katiller, yargısız infazcılar, hırsızlar, işadamı kılığındaki hortumcular, devleti soyan dolandırıcılar art arda bu slogan eşliğinde uğurlandılar cezaevlerinden... Hatta içlerinden çoğu milletvekili oldu, bakan oldu, devletin pek önemli koltuklarını paylaştı!.. Elindeki kana, alnına sürülen kana karşın bir kısmı da yeraltına uzanıp ÇÜŞ (çok ünlü şahıs) payesine ulaştı!..

Cinayetten içeri düşersen hiç korkma. Bak, Abdi İpekçi cinayetinin sanığı Oral Çelik artık muteber bir işadamı... Birden fazla "leşin" varsa asla dövünme, öyle ya da böyle özgürlüğüne kavuşursun. İşte en sıcak örnek İsa Armağan... Çeyrek asır önce kahvehane tarayıp 5 can aldı, 14 yaralıyı da ardında bırakıp kaçtı. Yıllar sonra yakalanıp yedi yıl yattıktan sonra serbest bırakıldı. Artık milletvekili mi olur, işadamlığına mı soyunur yoksa yeraltına mı karışır, kendi bileceği iş!.. Bahçelievler'de 7 TİP'li genci çelik telle boğarak katleden Haluk Kırcı amcayla, İpekçi'nin katili, Papa suikastçısı Mehmet Ali Ağca amca da yakında çıkarlar. Onlar da layık oldukları kartvizitleri edineceklerdir, hiç kuşkun olmasın!..
Yaa sevgili kardeşim, işte böyle... Burası Türkiye!.. Gördüğün gibi her derdin bir çaresinin "en kolay yoldan" çözümlendiği bir ülke burası...
Ama sen hâlâ, "bunlar çok iğrenç. Ben insan gibi, onurumla, başım dik ve de adaletli bir ülkede yaşamak istiyorum" diyorsan...
-İşin zor, çok zor!!!

***

Yukarıda, okuduğunuz yazı, tam altı yıl önce yazılmış ve "İşbirlikçiler1 - Vurgun Demokrasisi" kitabımda da yer almıştı. Ergenekon iddianamesi ve belgelerinin açıklanmasından sonra, Cumhuriyet okurlarından gelen mesajlar üzerine önemli bir bölümünü tekrar sizlerle paylaşmaya karar verdim.
- Başkaca hiçbir amacım yoktur!..

OKTAY AKBAL

Uzlaşma Değil, Teslim Olma!


“Demokrasi elbette ki bir hoşgörü ve uzlaşma rejimidir. Ama ‘koşulsuz uzlaşma’ olmaz. Ana ilkelerden ödün vererek uzlaşırsanız, sonunda ilkelerinizi yitirirsiniz. Uğruna ödün verdiğiniz ‘barış’ın geçici olduğunu çok geçmeden anlarsınız. Sadece ilkelerinizi yitirmekle kalmazsınız, giderek ‘onurlu’ bir barış umudunu da yitirirsiniz. Geriye ‘teslim’ olmaktan başka çıkar yol kalmaz.”
Tam bu günlere yakışan bir yorumlama, daha açığı bir yargılama!..
Yazımın başındaki satırlar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın “Seçimsiz Demokrasi” adlı kitabından alıntıdır. On beş yıl önce uzlaşma arayışlarına karşı böyle yazmış.. “Uzlaşalım, daha düne dek karşısında olduğumuz düşüncelerle kaynaşalım, bir noktada beraber olmaya bakalım da toplumda huzur, barış, güven yaratalım” diyenlere yanıt gibi...
Anayasa Mahkemesi, AKP hükümetinin laiklik karşıtı, daha doğrusu düşmanı olduğuna karar vermedi mi? Demek bu ülkeyi daha yıllarca şeriat kafasına sahip insanlar yönetecek. Hem suçlanmışlar, hem de ülkenin yönetimi ellerinde!. Bundan büyük çelişki az görülür!.. Bir de kalkmış kimileri, “Laiklik ile irtica uzlaşsın” diyor!. Buna uzlaşma değil teslim olma denmez mi? Daha iktidara gelmeden yazdıklarına, söylediklerine davranışlarına bakın! Hangi birini saymalı, hepsi belleklerde, kitaplarda!..
***
Uzlaşma, güzel bir sözcüktür. Ama aldatıcıdır, kandırıcıdır... Yıllar yılı kendi benliğini beslemiş, yetiştirmiş, olgunlaştırmış kişinin ikinci bir görüşle, görüştekilerle anlaşmaya kalkması bir masaldır.
AKP liderleri Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ‘odak olma’ kararını benimseyemezlerdi elbet, aynı yolda yürüme, odak olmanın ardından daha başka şeylerin getirilmesi, yaşatılması inancındaydılar. Bu kişiler iktidarı ele geçirince inandıklarını, özlediklerini hızla gerçekleştirmek isteyeceklerdi.
***
Bir de iyi niyetli kişiler, daha doğrusu iktidar yanlısı, beslemesi çevreler AKP ile Atatürkçü kesimin, Cumhuriyet devrimlerine bağlı milyonların uzlaşmasını bilmem nasıl bekliyorlar, böyle bir durumun demokrasinin kaçınılmaz koşulu olduğunu nasıl savunmaya kalkışıyorlar?
Gericilikle ilericilik, aydınlıkla karanlık, bilgi ile cehalet, iyi niyetle kötü niyet, doğru ile yanlış hiçbir zaman uzlaşamaz, anlaşamaz...
Uzlaşma, olsa olsa teslim bayrağını çekmek olur.

YAŞ...
ŞİMDİ arkadaşlar oturdular, Başbakan'ın değişmesini bekliyorlar.
Daha önce de kaç kez "değişmesini" beklemişlerdi.
Olmadı...
Bu sefer baştan...
(.......)
Aslında "değişiyor" tezi, değişeceğine inandıkları için değil... Kendilerindeki "değişikliğin" üzerini örtmenin bir yöntemi...
Yani şimdi niye değişsin?..
6 yıl değişmedi, iki kez başbakan oldu değişmedi, otuz kez Türkiye'yi bunalıma soktu değişmedi, partisini kapatmanın eşiğine getirdi değişmedi...
Partisi kapatılmayınca niye değişir insan?..
*
Değişen kim?..
Siz...
Onun değişmesini beklerken, yavaş yavaş, için için, belli etmeden, usul usul, değişti herkes gülüm.
İşte:
Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararları dün açıklandı:
Bir ilk yaşandı bu sefer; Silahlı Kuvvetler'den "irticai nedenlerle ilişkisi kesilen" bir tek kişi bile olmadı.
Bu ne kadar da iyi bir şey...
Böylece Yüce Mahkeme kararıyla "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olmaktan sanık Başbakan, içinde "irticai nedenlerle ihraç" olan YAŞ kararlarına koyduğu geleneksel "şerh" zahmetinden de kurtulmuş oldu.
Türkiye'nin her santiminde "irticai faaliyetler" artarken, askeriyede "irticai faaliyetler" yok oluvermiş...
Tebrik ederiz...
(..........)
Doğrusunu isterseniz bu yaşanan izlemeler, dinlemeler, suçlamalar, gözaltılar, tutuklamalar arasında karışık kafam.
Hapisteki generalleri ve dinci gazetelerin-yazarların suçlamalarını göz önüne alırsak, yani "Atatürkçü faaliyetler" tespit edildi de, ama "irticai faaliyetler" yok...
Öyle mi?..
*
İşte bu "değişen" şey...
Sorun var mı?
Yok...
Uyum var mı?..
Var...
Değişe değişe böyle oldu gülüm...
 
Geri
Üst