Manyetik Zeka

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Manyetik Zeka
Manyetik Zeka
Zekanın IQ’su yeterli gelmediği için EQ (duygusal zeka) ve başka tür zekalar da tanımlanmıştır. Tanımlamaları uzatabilirsiniz: gelişim zekası, girişim zekası, bilişim zekası ve hatta sabır zekası. Ancak gerçeği değiştiremezsiniz: Evrenin kabul ettiği bir tek zeka vardır ve o da “manyetik zeka”dır.

Zeka, en yalın şekli ile çevreye uyum olarak tanımlanabilir. Evrenin kendi çevresi ile uyumu manyetik alanlar ile sağlanmaktadır. Daha yakına gelirsek kendi güneş sistemimizde tüm denge karşılıklı manyetik alan etkileşimleri ile belirlenmektedir. Manyetik alanlar evrenin konuştuğu dildir ve bu bile göstermektedir ki evrende var olan zeka manyetik zekadır çünkü zekanın bir sonucu da iletişim kuracağı dili oluşturmasıdır.

Manyetik alanlar doğrudan öğrenme şartlarımıza etki eder ve öğrenme kalitesini belirleyen görünmez unsurlardan biri olarak belki de bugüne kadar tamamen gözden kaçmıştır. Manyetik alanların öğrenme üzerindeki bu etkisi, öğrenme ile zeka arasında doğrusal bir bağ olduğunu kabul ettiğimiz zaman, zekanın aslının manyetiklik olduğunu da ispat eder.

Manyetik alanlar iki nedenle eğitim-öğretimde doğrudan etkilidir ve doğrudan ilgilidir:

1. Kafatasımız manyetik alanlara karşı savunmasızdır. Elektriğe bile belirli bir direnç, dayanıklılık gösteren bu hassas kılıf, manyetik alanlar karşısında tüm kapı ve pencereleri açık bir ev gibidir. Bu kapı ve pencereleri kapatma imkanımız olmayacağı için, bulunduğumuz ortamın bizi zorda bırakmayacak bir ortam olmasına dikkat etmemiz yapabileceğimiz tek şeydir. (Ortamı mıknatıslarla güçlendirmek düşünülebilir ancak bu tamamen bilimsel hesaplarla ve teknik detaylara çok dikkat ederek yapılmalıdır).

2. Yeni bir bilginin öğrenilmesi, kaydedilmesi, sonradan tekrar hatırlanması yani bilginin işler halde bulunması, aksonlar sayesinde olmaktadır. Vücutta çok çeşitli aksonlar olmasına rağmen öğrenme ile ilgili olanlar beynimizde, yani manyetik alanlara karşı savunmasız kafatasımız içerisindedir. Ve aslında aksonlar üzerinde yapılan kayıtlar da manyetik kayıtlardır tıpkı bilgisayarın hard diskine yapılan kayıtlar gibi. Birde miyelin kılıf söz konusudur bu süreçte. Miyelin kılıflar, aksonları saran yapılardır. Bir nevi evimizdeki elektrik kablolarının etrafındaki plastik gibi. Ve miyelinin niteliği aksonların kaliteli iş çıkarması için önemlidir ve miyelinler de manyetik alanlardan etkilenir.

Beynimizde tamamen manyetik parçalardan oluşan manyetit isimli bir yapı bulunur ve bu bez vücudumuzdaki hormonların salgılanmasından doğrudan sorumludur.

Buraya kadar yazdıklarımdan da kolaylıkla anlaşılabileceği gibi manyetik alanlar, hem öğrenme mekanizmasının motorudur ve hem de zeka dediğimiz olgunun da ister istemez harcıdır çünkü insan vücudunda hücrelerin beslenmesi ve hücreler arası haberleşme de hücrelerin kendi manyetik alanları ile olmaktadır. Vücut manyetik alanı ile dünya manyetik alanının uyumluluğu, öğrenmenin ve zekanın temelden tepeye oluşumunu ve sağlamlığını etkileyecektir.

Hemen yine anımsatmak gerekir ki, Faraday kafesine konarak dünya manyetik alanı ile irtibatı kesilen bir canlı ölür. Dolayısı ile sadece canlının manyetiklik özellikleri değil aynı zamanda dünyanın manyetik özellikleri de var olmalıdır ve bu iki unsur birbirleri ile uyumlu hareket etmelidir. Tıpkı iki elektronik cihazın haberleşmesinde kullanılan iletişim protokollerinin bir birleri ile uyumlu olması durumunda haberleşmenin mümkün olması gibi.

Manyetik alanların eğitim-öğretimde ne kadar önemli olabileceği ile ilgili en kısa ve net söylenebilecek şey MS hastalığıdır. Bir tür zihin hastalığı olan MS’in en fazla göründüğü coğrafi bölge, manyetik alan değerlerinin en düşük olduğu yerlerdir. Buradan da anlaşılabileceği gibi düşük manyetik alanları zihinsel sorunların önemli bir sebebidir. Ancak unutulmamalıdır ki normalden yüksek değerler de zararlıdır.

Manyetik Zeka nasıl tanımlanabilir?

Günümüze kadar zeka çeşitli şekillerde tanımlanmış ve IQ denen bir sistemle ölçülmeye çalışılmıştır. Sonraları bu bakış açısının yerini çeşitli zeka tanımlamaları ve ölçümleri almıştır. Duygusal zeka ve benzeri bakış açıları geliştirilmiştir. Ama kesin ve net olarak bilinmelidir ki zekanın ve tabi ki öğrenmenin aslı manyetik alanlardır. Bu manyetik alanlar hem insanın kendi yapısında ve hem de dünyada varolan alanlardır ve bu alanların hem teke tek varlıkları ve hem de birbirleri ile uyumu ölçüsünde zeka ve öğrenme düzgün ve sağlıklı olabilecektir.

Buraya kadarki anlatım ile manyetik zeka aslında sanki zeka ve öğrenmenin alt yapısını oluşturan ancak zekanın kendisi olmayan bir durum gibi algılanabilir. Ancak öncelikle şunu söylemeliyim ki evrenin aslı ve kullandığı zeka tamamen manyetik zekadır. Bizim tarafımızdan henüz bu durum net olarak görülüp algılanamadığı için manyetik alanlar şimdilik sanki zeka ve öğrenmeyi etkileyen bir parça gibi görülmektedir. Zekanın kendisi olduğunu nasıl anlayabiliriz ve anlatabiliriz?

Zeka, çevreye uyum olarak tarif edilir. En yalın ve açıklayıcı zeka tanımlarından birisi budur. Bu noktadan yola çıkarak manyetik zekayı tanımlayabilir ve fark edebiliriz:

Örneğin dünya, günümüz teknolojik cihazları ile artan elektromanyetik kirliliğe bir tepki olarak, elektromanyetik kirlenmenin yoğun olduğu bölgelerde kendi manyetik alan değerlerini zayıflatarak hem oradaki uyumu devam ettirmeye çalışır ve hem de duruma bir tepki verir.

Örneğin dünyamızın etrafında olan ve bizi pek çok tehlikeden koruduğu ifade edilen manyetik alan kuşakları da aslında dünyanın varlığını güneş sistemi şartlarında sağlıklı sürdürmesi ve uyumunu sağlaması için gereklidir ve dünyanın etrafına uyumunu sağlayan bu manyetik alan kuşaklarıdır. Yani dünyanın zekasını oluşturan şey de doğrudan ve sadece manyetik alanlardır.

Manyetik alanlar, evrenin kullandığı dildir. “Evrenin konuştuğu dil” yazımda da değindiğim gibi aslında manyetik alanlar evrenin ruhu gibi düşünülebilir ancak ben şimdilik dili olduğunu söylemekle yetiniyor ve dilini öğrendikçe o ruhunu ortaya koyacaktır sözümü tekrar ediyorum, ve diyorum ki: evrenin zekası “manyetik zeka”dır.

Ertuğrul Şahin
 
Ce: Manyetik Zeka

Evrenin Konuştuğu Dil
Dokuz ayını tamamlayan “manyetik alan turizmi” çalışmam sırasında gördüm ki manyetik alanlar hem sandığımdan çok daha önemli ve hem de aslında belki de henüz farkında olmadığımız özelliklere de sahip: tıpkı, evrenin konuştuğu dilin manyetik alan dili olabileceği gibi.

Tüm evreni kaplayan ve hem canlılar ve hem de cansızların sahip olduğu özelliktir manyetiklik. Olmadığı ve ulaşamadığı yer yoktur. Ve tahminim odur ki zaman dediğimiz şey de aslında manyetik alanın bir başka görünüşüdür.

Manyetik alanlar için evrenin ruhu demeden önce, şimdilik dili olduğunu söylemekle yetiniyorum. Dilini öğrendikçe o ruhunu ortaya koyacaktır.

Manyetik Alan Dili

Doğa, oluşturulan her yeni yapıyı değerlendirerek kendini savunma yada geliştirme anlamında bir cevap üretmektedir. Evrenin ortak dilini ve tabi ki bizim dünyamızda da konuşulanı manyetik alan dili olarak kabul edersek (Mart ayından bu yana manyetik alanlar ile ilgili yapmakta olduğum araştırmalar sonucunda ben bu kanıya vardım) o zaman doğayı anlamada ve onunla irtibat kurmada bu dili yani manyetik alanı çok iyi öğrenmemiz ve kullanmamız gerekir.

Dünyanın, manyetik alan dili ile anlatmaya çalıştıkları konusunda ben bir kaç kişisel varsayımımı sizlerle paylaşmak istiyorum:

1. Dinozorlar dünya sahnesinden çekildi. Nedenleri hakkında pek çok varsayım üretildi. Benim tahminim ise bu canlıların hücresel yapıları gereği ancak belirli bir manyetik alan değerinde yaşayabilecek durumda oldukları ve manyetik alan değeri yaşadıkları bölgede azalınca ortadan kalktıkları şeklinde. (Canlı hücrelerinin beslenmesi ve haberleşmesi ancak manyetik alanın mevcudiyeti ile mümkündür. Hücreler manyetik alan ile çalışan küçük birer motordur. Bir canlıyı Faraday Kafesine koyarak dünya manyetik alanı ile irtibatını keserseniz, ölür.)

2. Küresel ısınmadaki artışa bağlı olarak buzulların erimesi ve artan kasırgaların sebebi bana göre su buharını tetikleyen ve arttıran cep telefonu ve benzeri mikro dalga boylarıdır. Karbondioksitten önce su buharını sebep olarak düşünmemin nedeni, su buharının, karbondioksite göre hem atmosferde daha fazla oranda bulunması (yaklaşık bin kat) ve hem de güneşten gelen ışınlardan sera etkisine neden olan yirmi dört dalga boyundan on sekizini tutmasıdır (karbondioksit sadece altı dalga boyunu tutar). Dünya kendi dili ile bu duruma bir tepki vermektedir ve bu amaçla da mikro dalga yayınımının fazla olduğu yerlerde zayıflayarak o bölgedeki sebebi ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Cep telefonlarının yoğun olarak kullanıldığı bölgelerin manyetik alan değerlerinin ortalamaya göre genelde düşük olması da bunun bir göstergesidir.

Manyetik alanlar ile ilgili biraz da fantezi sayılabilecek ve ama düş gücümüzü harekete geçirecek konulara girecek olursak:

Zamanda yolculuk manyetik alanlar ile mümkün olabilir diye düşünüyorum çünkü yukarıda da söylediğim gibi bana göre zaman da aslında manyetik alanın bir başka görünüşü.

Mısır Kraliçesi Kleopatra, Tarsus’a geldiği zaman başındaki taçta Lodestone denen doğal mıknatıs taşı vardı. Mıknatıslar, manyetik alan konusunda önemli araçlardır ve eğer doğru tanımlanırsa doğayla aramızdaki iletişimi sağlamada en faydalı kelimeler olabilir. Evrende asıl olan sürekli ve anlamlı bir iletişimdir. Süreklilik yada anlam kesintiye uğrarsa bir başka durum oluşmaktadır: Hastalık. Tıpta hastalık, günlük iş yapabilme kapasitesinin yitirilmesi olarak tanımlanır. Hem doğanın sağlıklı olması ve hem de bizim sağlıklı kalmamız için aramızdaki iletişimi sürekli ve anlamlı kılmalıyız.

Ve “manyetik alan dili” konusundan bahsederken değinmemiz gereken bir başka konu var ki ülke olarak gerçekten çok şanslıyız: Bor madenleri. Bor, çeşitli kaynaklara bakıldığı zaman modern çağın en önemli madenlerinden birisidir ve gittikçe daha fazla ileri teknoloji alanlarında kullanılmaktadır. İyice araştırdığımız zaman ise konunun bir başka ama neredeyse pek de üzerinde durulmayan bir yanına denk geliriz: Sağlık. Evet, Bor madeni aynı zamanda sağlık açısından da çok büyük öneme sahiptir:

Başlıktaki konumuz olan “manyetik alan dili”ne geri dönecek olursak, parçaları birleştirmeye devam edebiliriz: Elimizde üç parça var: Manyetik alanlar, mıknatıslar ve bor madenleri. Hepsini çoğul kullandık çünkü manyetik alanlar yere ve zamana bağlı olarak tıpkı hava şartları gibi değişiklikler gösteriyor, mıknatıslar çok çeşitliler ve güçleri de farklı ve bor madenleri de çok çeşitli bileşiklere sahip. Yeri gelmişken hemen söyleyelim manyetik alan dili konusunda bor madeninin işinin ne olduğunu: Bor madeni, diğer madenlere göre on kat daha fazla manyetik güce sahip. Böylece üçlümüzün konuyla ilişkileri tam olarak açıklanmış oluyor.

Sıra, bu dili anlamada ve konuşmada. Bu yönde çalışmalarıma devam edip yeni yazımı hazırladığımda da sizlerle paylaşabilmeyi umut ediyorum. Bu dili ülke olarak en iyi bizim konuşabilmemiz lazım çünkü manyetik alan zenginiyiz, mıknatıslar açısından bir sorunumuz yok ve dünyanın en büyük Bor madeni yataklarına sahibiz.

Yaşlanan dünyamızın manyetik alan dili ise artık eskisi kadar iyi dönmemektedir, yani eskiden var olan manyetik alan değerleri gittikçe azalmaktadır.

Ertuğrul ŞAHİN.
 
Geri
Üst