Mimar Selim Yuhay Hayatı Hakkında Bilgiler

TİTAN

*Melekler Mekanı*
Mimar Selim Yuhay Hayatı Hakkında Bilgiler
mimar selim yuhay
selim yuhay kimdir
selim yuhay hayatı



Sevgili melekler, Kanal D ekranlarının en sevilen dekorasyon programlarının başında gelen Evim Şahane ekibinin başarılı mimarı Selim Yuhay hakkında bilgiler veriyor ve gazeteci Suna Akyıldız'ın Yuhay'la yaptığı röportajı sizlere sunuyoruz...



selim_yuhay-389.jpg



Selim Yuhay 23 Mayıs 1972 tarihinde İstanbul ilinde doğdu. Halen İstanbul ilinde yaşayan Selim Yuhay gene bu ilde iç mimarlık konusunda çalışmalar yapmaktadır. 1994 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık bölümünden mezun olduktan sonra yurt genelinde birçok projenin altına imzasını atmıştır.

Selim Yuhay mimarlık alanında kendine has bir tarzı olmasından dolayı fark yaratmaktadır. Diğer mimarların büyük bölümü tasarım yaparken neredeyse aynı sitilleri kullanıyor olsa da ilgili mimarımız diğerlerinden farklı olduğu için tercih edilmektedir.



Mimar Selim Yuhay'la Röportaj..

Sizi tanıyalım mı?

23 Mayıs 1972 doğumluyum. Evliyim, üç çocuğum var. Eşim balerin. Ailemde çok mimar vardır. Doğru mesleği seçtiğimi düşünüyorum. Dekorasyona ve renklere hep tutkum oldu.

Her gün farklı bir evi döşüyorsunuz. Bu tempoya nasıl yetişiyorsunuz?

Bir de düşünün ki bir aile için üç gün ayırıyoruz. Ama çekimlere bir ay stoklu başladık. Sabah bir eve gidiyorum, hemen orada çözüm üretiyorum. Ev sahibini önceden kesinlikle tanımıyorum. Sadece elimde, evin önceki fotoğrafları oluyor. Başlangıçta o fotoğraflara bakabiliyordum, artık ona bile zaman ayıramadan direkt eve gidiyorum.

Eve girer girmez ilk yaptığınız ne?

Evi geziyorum, editör arkadaşımıza soruyorum: Evin sahibi hangi renkleri sever, psikolojisi nedir?.. Gardırobu açıyor, kıyafetlerine bakıyorum. Çünkü giydiği renkler kişinin ruhunu yansıtır. Bu da evine yansır. Evin düzeninden, eşyalardan bir test yapıyorum. Evde hakimiyet kimde?... Acaba erkek gerçekten orada yaşıyor mu yoksa sırf eşinin istediği duygu ve düşüncelerle mi yaşamını sürdürüyor? Ardından, neresi yapılacaksa ona göre çözüm üretiyorum. Bu program sayesinde daha önce tatmadığım duygularla karşılaştım (gözleri doluyor). Yaşanan o duygunun tarifi yok.

Ekipte kaç kişi var?

Toplamda 100 kişiyiz. Kameramanı, kurgucusu, ışıkçısı, 18 usta, atölyede çalışan 4 usta, cilacısı, marangozu... Benimle birlikte işleri takip eden yeni mezun mimarlar da var.

Kendi işinize vakit kalmıyordur.

Maalesef. Çok fazla eski müşterim geliyor. Ama biliyorlar ki şu anda hayatımın projesini gerçekleştiriyorum.

SELİM YUHAY’DAN İNCİLER

- Mutlu evler, kendini belli eder. Salonda sadece düğün değil, tatil resimleri de vardır.

- Ev çok düzenliyse eşler arasında sorun vardır. Kadın ilgiyi evine vererek rahatlıyordur.

- Ruhsal çöküntü yaşayanlarda simetri hastalığı olur.

- Ünlü evleri kimse yaşamıyor gibi. Evde biraz yaşanmışlık, dağınıklık olmalı. Tabloları sırf dekorasyona renk olarak uysun diye koyuyorlar.

- Eskiden şampanya rengi modaydı. Sonra kum rengi moda oldu. Sıra lilada, kırmızıda, morda. Cesaretli olun.

Müthiş anılar biriktirdi

Yaşadığınız anılar arasında sizi güldüren?

Muhafazakar bir ailenin evine gittik. Hanımefendi bana “Selim Bey, sizi çok seviyorum ve sarılmak istiyorum ama eşim yanımda” dedi. Eşi gidince “Gel Selimciğim, sana şöyle doya doya sarılayım. Öyle güzel şeyler yapıyorsunuz ki. Seni kardeşimin yerine koydum” dedi. Evi teslim edeceğiz, eşiyle beraber geldi, “O benim kardeşim, sarılırım, kıskanma” diye tekrar sarıldı.

En duygusal anınız?

Bir aileye gittik. Anne, 5 sene önce oğlunu kaybetmiş. Acısını hafifletmek için hemen bir çocuk doğurmuş. Yetmemiş, bir okulun komple tadilatını yaptırmış. Hayata tutunmaya çalışmış. Kendimi onun yerine koydum, beni derinden etkiledi. Bir başka aileye gittik... 10 yıl önce eşini kaybetmiş anne. Biri 26, diğeri 18 yaşında olan iki oğlu var... Eşinin sallanan sandalyesi için evde özel bir köşe yaptım (gözleri doluyor, yutkunuyor)... Eşinin kitabını ve resimlerini koydum. Tüm aile o köşeyi gördüğünde ağladı. O anları anlatamam.

‘Yolda durdurup çağıran oluyor’

İşiniz bittikten sonra bile o aileleri arayıp hatır soruyormuşsunuz. Doğru ama siz nereden biliyorsunuz?

Özellikle yaşlıları arıyorum. “Program çekildi, sizinle işimiz de bitti” duygusunu sevmiyorum. “Bak, biz hâlâ burdayız, bir şeylere ihtiyacınız olursa yanınızdayız” filan demeye çalışıyorum.

Yolda durdurup “Adresim bu, bize gelin” diyen oluyor mu?

Yapanlar var. En çok buna üzülüyorum. Biri “Böbrek hastasıyım, evimin ihtiyacı var” dedi. Bursa’dan arayan bir başkası, ayakları kesilecekmiş, evini yapmamızı rica etti... Oysa seçimi ben yapmıyorum, ekip yapıyor. Keşke herkese yetişebilsek.

Türkiye dışından da var mı?

İran, Azerbaycan, Belçika, Hollanda ve Almanya’dan alıyoruz. Belki ilerleyen bölümlerde gideriz. Çok da hoş olur.

Evler, ailelerin durumu hakkında bilgi veriyor mu?

Tabii. Gardırobu açarım mesela: Erkeğin tarafı ütülü, katlı, kadının tarafı daha rahat... O evde erkek egemenliği olduğu belli. Veya yatak odasında kadının tarafında daha feminen şeyler var. Adamın terliği de düzgün. O odaya kadın hükmediyor demek. Kadının bir sürü parfümü görünüyorsa, erkeğin parfüm koyacak yeri yoksa da kadın baskın.

O zaman pembe, lila, kırmızının olduğu yatak odasına girince “Bu çift çok romantik” diyorsunuzdur. Hayır. Bir erkek kokoşluktan ne kadar hoşlanır ki?

Yatak odası, hem erkeğin hem kadının paylaşımlarının olacağı şekilde döşenmeli. O zaman “Burada karı-koca ilişkisi devam ediyor” diyebilirsiniz. Zaten mekan, konuşur insanla. Erkeğin sıklıkla oturduğu koltuğa bak, televizyonun karşısındadır. Mutfakta televizyon varsa sandalyenin duruşuna bak. Mutfağı, kadın kullanır. Demek ki karı-koca ayrı oturuyor: Biri dizi izliyor, diğeri maç...

Terzi kendi söküğünü dikiyor mu?

Hayır. Çocuğunuz varsa ev onundur. Evlenirken özene bezene yaptığınız ev, çocukla birlikte dağılıyor. Özgürlüklerine, yani gelişimlerine sınır koymamak için eşim ve ben, evi komple onlara bıraktık.

30.06.2012 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır. Röportaj:Suna Akyıldız
 
Geri
Üst