minyatür sanatı

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
minyatür sanatı
hünername hünername nedir minyatürle resim arasındaki farklar nelerdir lale devri osmanlı minyatür sanatı
minyatur06.jpg



Minyatür Nedir ??

Ortaçağ avrupasında el yazması kitapların bölüm başlarında ilk harfler “minium”denilen , maden kırmızımısı bir boya ile seslenirdi. daha sonraları da kitapları süslemek için yapılan resimlere bu ad verilmiştir. minyatür kelimesinin türkçe, arapça ve farsça'da kelime karşılığı yoktur. bizde minyatüre “Nakış yapan sanatkarlara da “nakkaş” denilmiştir. Ancak günümüzde Dünya'da her yerde minyatür denilmektedir. minyatür bir kitapresim sanatıdır ve kitaplar içine kalıp günümüze intikal etmiştir. minyatürde herşey çizgi ile sınırlıdır. renkler saf ve parlaktır. perspektif derinlik yoktur. nesneler arasındaki boyut farkı önemine göredir. bu anlatım tekniği, dünyanın gölge ve görüntüden ibaret olduğu imajını vermektedir. diğer taraftan da değişmeyen hakikati bize düşündürmektedir.
447px-Kamal-ud-din_Bihzad_001.jpg


Osmanlı Türklerinde minyatür, Fatih zamanında gelişmeye başlayarak özel bir üslup kazandı. Bu dönemde yazma kitaplara sultanların portrelerinin yapılması, ilgi çekici bir olaydır. Selçuklu Sultanları gibi Osmanlı Sultanları da saraylarında nakkaşhaneler kurarak nakkaşların çalışmalarına kolaylık sağladılar. Fatih'in nakkaşbaşısı Sinan Bey idi. Osmanlı minyatürlerinde sultanların 16. ve 17. yy. daki hayatlarını hikaye eden eserler başta gelir
[ Yalnızca Kayıtlı Üyeler Linkleri Görebilirler. 10 Saniyede Kayıt Olmak İçin Tıklayınız. ] Topkapı Sarayı hazine kütüphanesinde ve İstanbul Üniversite kütüphanesinde birçok eserlerin ciltleri arasında 15.000 kadar minyatür adeta milli galeri halinde bir araya toplanmıştır. Bunlar hep Kanuni Sultan Süleyman zamanında ve ondan sonra yapılmış eserlerdir. Bu milli resim hazinesi bugüne kadar dünyaya az tanıtılmıştır.

0605040012.JPG

Ali Üsküdari Çiçekleri

Fatih Sultan Mehmed, papaya başvurarak çağının ünlü ressamlarından bazılarını İstanbul'a göndermesini istedi. Bu istek üzerine, Rönesans'ın tanınmış ressamlarından Matteo di Pasti, Costanzo di Ferrara ve Gentile Bellini İstanbul'a gönderildi. 1479'da sarayda çalışmalarına başlayan bu ünlü ressamlar, sultanın ve yakınlarının portrelerini ve madalyonlarını yaptılar. Buna karşılık Nakkaş Sinan Bey'de İstanbul'dan İtalya'ya gönderildi. Sinan Bey, İtalya'da çağın ustalarından Maestro Paola'nun yanında çalıştı. Sinan Bey'in batı resmi etkisi altında kaldığını gösteren Fatih güllü portresini, bu geziden döndükten sonra yaptığı bildirilir. Portre onun sanatının kuvvetini ve sınırlarını göstermektedir. Anatomi çalışmaları yetersiz olduğundan vücut bol elbiselerle ustalıkla örtülmüştür. Elbiselerin kıvrımları 15. yy. yukarı İtalya resim üslubunun etkilerini göstermektedir. Bununla beraber portre Fatih'in kuvvetli şahsiyetini ikna edici bir tarzda göstermektedir. Hükümdarın kuvvetli endamı tamamıyla ferdi bir portre etkisi bırakıyor. Geniş elbiseler sağlam ve değişmez renklerle cömertçe resmedilmiş olup uygun bir fon teşkil ediyor.

Topkapı Sarayı kitaplığında bulunan ve yanlışlıkla Fatih Albümü adı verilen bazı kitaplar pek çok minyatür ve hat örneği taşımakla birlikte bunların hiçbiri İstanbul yada Anadolu'da yapılmış değildir. Bu minyatürlerin pek çoğu uzun rulolardan kesilmiş ve öykü sıraları gözönüne alınmadan albümlere yapıştırılmıştır. Bu minyatürlerin pek çoğu uzakdoğu resim sanatıyla akrabalık gösteren derviş, büyücü, dev, göçebe çeşitli hayvan tasvirleri gibi konuları içerirler. Bu konuların islam öncesi şaman inancından etkiler taşıdığı ileri sürülmüştür. Birçokları Mehmet Siyahkalem imzasını taşıyan bu resimlerin 1512-1520 yılları arasında hükümsüren Yavuz Sultan Selim'in İran seferlerinde elden ettiği savaş ganimetleri arasında olduğu da saptanmıştır. Bazı belgelere dayanarak albüm resimlerini yapan sanatçının nakkaş olduğu ve Kıpçak geleneğini sürdürdüğü söylenir. Anadolu çevresinde yapılmamış olsalar bile Fatih Albümündeki resimlerin gerçekçi özellikleri ve Grotesk (Acaip, gülünç, kaba) eğilimleri ile Osmanlı resmini etkilediği söylenmektedir.

MN-4014.jpg

Osman Çiçekdağı

Bugün Osmanlılara ait en eski minyatürlü elyazması kitaplar, Beyazıd II'nin hükümdar olduğu günlerden kalmadır. Bunlar da Türkiye dışındadır. Topkapı Sarayı Müzesinde, Farsça bin hamsede çeşitli nakkaşların resimleri vardır. 1498'de yazıldığı anlaşılan bu yazma kitabın minyatürlerinin de aynı dönemde yapıldığı sanılıyor. Bu sırada Osmanlı minyatürünü HERAT ve ŞİRAZ üsluplarıyla etkilediği görülür. Baba Nakkaş adıyla tanınan Şeyh Mustafa saray duvarlarını nakışlarla , yine aynı dönemde Abdurrahmanül Mevlevi Konya'da Mevlana Türbesinin içini kalem işleriyle süsledi.

Yavuz Sultan Selim'in hükümdar olduğu dönemden kalan minyatürlerde mimari kurgular, insan tiplerinin işlenişi, elbise biçimleri değişik bir mekan ve renk içinde gösterilir. Buna yeni Türk üslubunun habercisi olarak bakanlar da vardır. Uluğ Bey zamanında Herat'tan İstanbul'a gelen nakkaşlarla, çaldıran seferinden sonra Yavuz Sultan Selim'in yanında getirdiği nakkaşlar, Herat Okulunun ve üslubunun etkisini sürdürürler, yeni gelişmekte olan Türk üslubuna basamak hazırladılar.

040069.JPG

Yakup Cem

Osmanlı minyatürcülüğünde portre resmi, tarihi konular ve saray hayatı sahneleri yanında at koşularını ve bazı muharebe sahnelerini kuvvetli bir görüşle gerçek olarak gösteren çok canlı minyatürler ortaya konulmuştur. Yalnız hiç değişmeyen ve ışık değişikliğini tanımayan renkler yüzünden bunlar kırmızı, rengin hakim olduğu parlak ve alacalı bir etki bırakırlar. Bazen altın ve gümüş yalnız da kullanılmıştır.

Osmanlı minyatürcülüğünün en verimli ve canlı dönemi Kanuni Sultan Süleyman'ın hükümdarlığına rastlar. Sarayda çalışmakta olan nakkaşlar; Nakkaşanı İran ve Nakkaşanı Rum adları altında iki kümede toplandı. İki ayrı öğreti biçimini , iki ayrı üslup özelliğini sürdüren bu nakkaşlar, en iyi şartlarda çalışırlardı. Nakkaşanı İran topluluğu içinde Türkler de vardı. Nakkaşanı Rum topluluğu ise asıl Türk minyatürünü geliştirdi. Bu çağda minyatür sanatına yeni nitelik kazandıranlardan biri Nigari'dir. Nigari İstanbul'da Galata'da doğmuş, 1572 yılında 80 yaşında ölmüştür. Kendisi denizci olup asıl adı Hayolar Reis idi. Onun Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan minyatürleri siyah bir fon üzerine yapılmıştır. Ve çehrelerdeki kişisel portre benzerliği ile hayret uyandırmaktadır. Fakat diğer taraftan ellere ve ayaklara önem verilmediğinden bunlar ihmalci bir şekilde resmedilmiştir. Nigari'nin Kanuni, Barbaros ve Selim II.'yi canlandıran üç portresi Topkapı Saray Müzesindedir.

wol_error.gif
<b>Resmin Orjinali için 1 Kere Tıklayınız</b>
wol_error.gif
Bu resim küçültülmüştür. Tıklayarak orjinalini görebilirsiniz. Orjinal boyut 700x494.
ALPMN0005.JPG

Osmanlı Kalyonu
Ekrem Çoktan / Ahmet Çoktan

Tarihi minyatürler 1550-1590 arasında çalışmış olan üstad Nakkaş Osman tarafından canlandırılmıştır.

Osmanlı klasik sanatının en yüksek dönemini oluşturan III. Murat (1574-1595) çağında oluşturulan en önemli eser Seyit Lokman'ın kaleme aldığı Nakkaş Osman ve çıraklarının resmedildiği iki ciltlik Hümername'dir. Osmanlı sultanlarının savaşlarını ve başlarından geçen olayları hikaye eden Hünername minyatürlerinin Osmanlı savaşlarını tasvir eden büyük grup düzenlemeleri çarpıcı renkleri ile eşsiz bir anıtsallığa sahiptir.



1.jpg


At Koşusu
Hünername
NAKKAŞ OSMAN
Topkapı Sarayı Kitaplığı,H.1524,158 8 tarihli​


Hünername'deki Nakkaş Osman'ın fırçasından çıktığı kuşkusuz olan at koşusu.


Atların yeşile, açık maviye, eflatuna boyalı olduğu görülür. Renkler çok çeşitlidir ve birbirleriyle uyum halindedir.


Topkapı Sarayında bulunan ve Hünername ile aynı nitelikleri taşıyan bir başka eser yine Seyit Lokman'ın Farsça manzum olarak yazdığı ve Nakkaş Osman atelyesinden sanatçıların 95 minyatürle süsledikleri Şehin Şahnamei Murat III adlı yazmanın II. Cildindeki 42 minyatür Murat III.'ün çocukları için yapılan sünnet düğününden sahneleri ele almaktadır. Osmanlı yazma çeşitleri arasında Sürnama adını alanlar en karakteristik grubu oluştururlar. Şehzadelerin sünnet ve evlenme töreni gibi şenliklerini ele alan bu yazma çeşidi başka hiçbir islam ülkesinde resimli olarak meydana getirilmemiştir.


2.jpg


Kaz Kalesi
ŞEHİNŞAHNAME
İstanbul Üniversitesi Kitaplığı
F.1404, s. 127-1581 tarihli​
Kaz Kalesi (Şehin Şahname)

Sürnamelerin meydana gelişinde bütünüyle yerel özellikler Bizans hipodrom geleneği ve tarihsel Türk boylarının şölen anılarının karışımıyla ortaya çıkar. Topkapı Sarayı kitaplığında bulunan Murat III'ün sürnamesi 1582'de Murat III.'ün oğulları için düzenlenen ve 52 gün süren büyük at meydanı şenliklerini 437 minyatürle tasvir etmektedir. Eser yine Seyit Lokman tarafından yazılmış ve Nakkaş Osman atelyesinde resimlenmiştir. Yazmada karşılıklı minyatür sayfaları tören yerinin bütününü kapsayan iki parçalı bir düzen birliği sağlar. Sayfaların sağ ilkinde tribünler ve halktan seyirci grupları ile geçit törenine katılan esnaf loncaları, hüner erbabı, müzisyenler, hokkabazlar gibi eğlendiriciler,güreş çi ve atcanbazı gibi sporcular, askerler, din adamları vs. yer alır. 2. tamamlayıcı sahnenin üst kısmında padişah ve çevresindekiler bir loncada ve alt kısımda geçide katılanların devamı tasvir edilmiştir. Bu aynı dekor şemasının kendi içindeki teziyini ve detay değişmeleri dışında her sahnede alt kısımda gösterilen geçit ve eğlence gruplarının değişmesiyle resim düzeni bakımından hem zaman birliği hem de devamlılığı kapsayan bir düzen meydana gelmiştir. Dünya resim tarihinde en ilginç düzen oluşumlarından birisi böylece Osmanlı sanat çevresinde yaratılmıştır.

17. yy'da Nakkaş Hasan Paşa, Kalender, Nakşi başlıca ressamlardır. Bu çağın nakkaşları da yine tarihi konuları işlediler. Nakkaş Hasan Paşa Mehmet III.'nün Eğri Fetihnamasi'ndeki 4 minyatürü yapmıştır. Osmanlı ordusunun savaş düzenini, savaştan sonra konulan karargahta malup düşman serdarının kabulünü, İstanbul'a giriş olay hep yaşanmış olaylar olarak canlı renkler ve sıcak bir duygu ile realist bir şekilde canlandırılmıştır.

Sultan Ahmed I için hazırlatılan Falname adlı yazma bir kitap Nakkaş Kalender tarafından resimlerle süslendi. Kalender kendinden önce başlayan ve sürdürülen minyatür anlayışına yeni bir şey katmadı; kendinden önceki nakkaşların eserlerinde kullandıkları düzeni ve belli şemayı olduğu gibi vermekle yetindi. Nakşi takma adını kullanan Ahmed Efendi'nin Şakaki Numaniye adlı eserinin çevirisi için 49 minyatür yaptı. Bu minyatürlerde sultanlar ve bilginler konu olarak işlendi.
3.jpg


Nis Limanı
SÜLEYMANNAME
Topkapı Sarayı kitaplığı
H. 1608 s.4 1545 c
Osmanlı minyatür sanatı en parlak devrini Kanuni zamanında yaşamıştır. Kanuni döneminin ünlü ressamlarından biri Matrakçı Nasuh olup 1537 tarihi eseri Derbeyan-ı Menazili Seferi Irakeyn Osmanlı ordusunun doğu seferindeki durakları şehir ve kasabaları 132 minyatürle ilginç tasvirleri halinde sunmaktadır. Kaleleri, şehir yapılarını, çadırları, kırlardaki köprü ve doğa manzaralarını yumuşak ve sert renk kontraslarıyla tasvir edildiği bu manzara resimleri aynı zamanda belgesel değer taşımakta bir çeşit harita duyarlılığını da içermektedir. Bu resimler hem duygusal hem de gözlemci bir yaklaşımla dikkatli bir şema bilinciyle saf yürekli doğa ve nesne sevgisini birleştiren ve bütün islam dünyasında benzerine rastlanamayacak birer şaheserdirler.
722.jpg

Matrakçı Nasuh'un kaleminden Halep kenti. Erkin Eminoğlu'nun arşivinden. Kuşbakışı bir açıdan yapılmış minyatürde yerleşme düzeni, surlar, kale, saray, cami, medrese, kervansaray, han, çarşı gibi önemli yapıları ayrıntılı biçimde gösterilmiş, yerleşme yerinin adeta bir haritası çizilmiştir.hiçbir abartıya yer verilmeyen bu minyatürlerin renkleri de son derece uyumludur. Aynı sanatçı, Topkapı Sarayı'da bulunan öbür iki yazmada da benzer bitelikte eserler bırakmıştır. Bu yazmalardan biri Beyazıt II Tarihi, öteki 1543 tarihli ve Kanuni Süleyman'ın Macaristan Seferine ait olan Süleymannamedir. Sefer yolu üzerindeki kaleler ve diğerleri bir nakış zevkiyle belgeci bir gözlemin karışımı olan ilginç resim düzeni ürünlerini karşımıza çıkarıyor.

8.jpg


Zigetvar Kalesi NÜZHET EL EKBER DER SEFER-İ ZİGETVAR Topkapı Sarayı Kitaplığı H.1339 s. 277b-278a 1568-69 tarihli

Zigetvar kalesini resimleyen Nasuh kaleyi yeşilin bütün tonlarının görüldüğü çimenlerin arasındaki çadırların ortasına öyle bir yerleştirmiştir ki izleyici hem tarihi bir belge hem de bir manzara resmi izlemektedir. Osmanlı nakkaşını Batı etkileri bir taklitçiliğe, bir kopyacılığa itmemiş, onun islam minyatürcülüğünün estetik kurallarından kopmadan daha inandırıcı tasvirler yaratmasına yol açmıştır.


4.jpg


Belgrad Kalesi
SÜLEYMANNAME
Topkapı Sarayı kitaplığı
H. 1517, s. 108 b.
1558 tarihli​


Kanuni döneminde Balkanlardan gelen bir sanatçının çalışmasıdır. 1558 tarihli Süleymanname'de Belgrad kalesini canlandıran bu minyatürde Avrupa tipi kulelerin ve kiliselerin oluşu ve bunların dikkatli bir biçimde ışık- gölgeli boyanmaları batılı bir ustanın işi olduğunu hemen fark ettirir.

6.jpg


Sultan Murat'ın Cuma namazına gidişi
DİVAN-I NADİRİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı
H.889 s.4a . 1618,22c

17. yy da Nakkaş Hasan Paşa, Kalender, Nakşi başlıca sanatçılardır.


Nakkaş Nakşi bu minyatüründe de diğerleri gibi ilkel de olsa perspektif denemelerine girişmiş, kimi yerlerde gölgelemelere yer vermiştir. Minyatürün de zemin olarak mimari ayrıntıları kullanmıştır.


7.jpg


Gazanfer Ağa Medresesi
DİVAN-I NADİRİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı
H. 889 s. 22.a 1618-22c

Nakkaş Nakşi döneminde saraya Avrupa'dan geliştirmiş olan kimi gravür ve mimari çizimler bugün Topkapı sarayı kitaplığında bulunmaktadır. Böylelikle islam minyatür sanatı için yabancı, fakat batı resminin en önemli ayırıcı özelliği olan üç boyutluluk kavramı Osm. Minyatürüne sızmış oluyor.

11.jpg

18. yy da imp. Luk ilk kez batıya açılmıştır. Avrupa ülkeleriyle görülen siyasal ve ekonomik ilişkiler, kültürel ortamı da etkilemiştir. Lale Devri ile saraya giren resimli kitaplar minyatürü etkilemiştir. Artık minyatürde yeni konulara yer verilmektedir. Topkapı kitaplığında bulunan 'Konaklayan Yolcular' adlı bir albüm resimde arka arka sıralanmış regarenk tepelerin arasına serpiştirilen ağaçlar ile minyatürcü üçüncü boyutlu bilinçle aramıştır. Figürlerin herbiri farklı bir hareketlilikle mekâna rahatça yerleştirilmiştir. Mekan duyarlılığı göze çarpmaktadır.

18. yy. Türk resmi daha başka bir üslup özelliği gösterir. Sultan Ahmet III. Ün nakkaşbaşısı Levni, padişahın çocukları için düzenlenen sünnet düğünlerini konu olarak aldı. Levni'nin resimlediği Surname'de bütün ölçüler değişti. 1720' de Vehbi tarafından yazılan Surnamede'de yer alan Levni'nin resimleri, Nakkaş Osman' ınkiler gibi iki sayfada tamamlanır. Levni'nin Surnamesinde anlaşılmaz bir dağınıklık göze çarpar. Levni, kendi sanat anlayışını gösteren bir düzen kurar ve klasik minyatürün sağlam yapısından ayrılır. Levni'nin Surnamesinde halk tiyatrosunun ve soytarılık sanatında da geliştiği görülür. Levni ( Edirneli Abdül Celil ) 18. yy'ın toplumsal yaşayışını bir düğün şenliği içinde vermeye çalıştı.
9.jpg


Okmeydanı
SÜRNAME-İ VEHBİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı
A.3593 s. 10 a 1720 c. 1720-30

Levni minyatür resmin yalnız Osmanlı çevresinde tüm islam dünyasının en büyük temsilcisi Levninin resimlerindeki Türk karakteri de aynı ölçüde İslami resmin klişesi bağlarından koparak doruğa ulaşmıştır. Surname-i Vehbi minyatürleri bütün geleneksel unsurlara karşın yeniliklerle doludur. Rengarenk kayalıklar, yerini yumuşak kenar çizgilerine bırakmıştır. Gökyüzünün mavisi doğaldır.


10.jpg


Padişahın Okmeydanına Gelişi,
SURNAME-İ VEHBİ,
Topkapı Sarayı Kitaplığı,A.3593.s.1 3b.1720-1730

18. yy ın şema dengesini yitirerek gözleme mahalli renk ve doğaya yönelen espirisi bu III. Ahmet Surnamesi
'de denilen eserin resimlerine yansımıştır. Gölgelerini yere vurmuş, açıklı koyulu yeşillere boyanmış ağaçlar önceki yüzyıllardaki minyatürlerde en ufak damarına kadar işlenmiş ağaçlarda çok farklıdır. -Levni-


20.jpg


Haliçte Gösteri
SURNAME-İ VEHBİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı
A. 3594 s. 92b (ayrıntı) 1720-30

III. Ahmet'in gösterişli çevresi içinde canlandırılan çeşitli minyatürleri Levni'in tek erkek ve kadın figürleriyle, sazendeler gibi grup tasvirleri Osm. Resim sanatında beliren büyük gözlem ve realite değerleri taşıyan yeni bir anlayışı ortaya koyar.


Haliç'te Gösteri adlı bu Levni minyatüründe köşkler ve bahçeler, bir duvarın arkasına yerleştirilerek kompozisyona derinlik kazandırmıştır.


21.jpg


Haliçte Gösteri
SURNAME-İ VEHBİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı
A. 3594 s. 77a (ayrıntı) 1720-30​


Haliç'te Gösteri Surname-i Vehbi'den alınan bu minyatürde de yine köşkler ve bahçeler, bir duvarın arkasına yerleştirilerek üç boyutluluk etkisi sağlanmıştır.



14.jpg


Meyvacıların geçiti
SURNAME-İ VEHBİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı A.3594.s 159 b. 1720-1730

Meyvecilerin geçitini canlandıran bu minyatürde, sergilenen içi meyve dolu sepetler dikkat çekicidir. Sepetlere dizilmiş elmalar, narlar, incirler, erikler, oylumlu duruşlarıyla yeni bir resim dilinin ilk belirtileri olmuştu. Natürmort kompozisyonlarının başlangıcı buradadır diyebiliriz.


18. yüzyıl boyunca kitap ve albüm resimlerinde gerçekleştirilen üslup denemelerini iki açıdan değerlendirmek gerekir: Figür işleyişinde ve mekan düzenlemesindeki denemeler. Bu dönemin örnekleri, aslında Levni ve Buhari gibi Türk nakkaşlarının, figür denemelerinde minyatür estetiğinden ayrılmadıklarını göstermiştir. Figür işleyişindeki aşamaların daha çok sayıda hazırlanan albüm resimlerinde ve portrelerde yabancı ve azınlık ressamlar tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştır. Oysa minyatürlerin hemen hepsinde belirgin olan perspektif denemeleri Türk resim sanatının gelişim çizgisinde daha önemli bir noktayı belirler: Sanatçılarımız üçüncü boyutu bilinçle araştırmışlardır. Önceleri minyatürlere ekledikleri doğa kesitlerinde araştırdıkları ışık-gölge ve perspektif gibi yenilikleri, sonraları manzara kompozisyonlarında uygulamaya koymuşlardır. Bu nedenle erken tarihlerde minyatürlerde ve el sanatı örneklerinde dikkati çeken manzara resimleri, Türk resim sanatında bir deneme dönemi yansıtır.


Lale devrine ait bir minyatür. Topkapı sarayı kitaplığındaki 1728 tarihli Hamse-i Atai'den bir savaş sahnesi Lale devrinin diğer minyatürlerinde de görülen sağlam mekan anlayışı bu minyatürde de kendini gösterir. Önde geleneksel minyatür tekniği görülür. Sünger kayalar ve tek bir düzleme sıkıştırılmış atlılar vardır. Arka planda ise öndeki figürlerdeki canlı, parlak renkler yerini pastel tonlara bırakmıştır. Arka planda görülen arka arkaya dizilmiş yapılar ve farklı düzlemlere yerleştirilmiş ağaçlar bazen mekan düzenlemesidir.


12.jpg


Boğaziçinden görünüm,
DERVİŞ HASAN EYYUBİ
imzalı yazı çekmecesi
Topkapı Sarayı Müzesi
c.Y.463.III Ahmet Dönemi

Kağıt oyma tekniğiyle süslenmiş yazı çekmecesi sarayında bulunan Derviş Hasan Eyyubi imzalıdır. Çekmecenin kapağındaki Boğaziçi manzarası önemli bir dönemdir. Önde incelik kağıt parçalarından yapılmış türlü ağaç ve çiçeklerin arasında avlanan koşuşan bir genç, aslanlar, tavşanlar, geyikler, kuğular vardır. Havada uçuşan çeşitli kuşlar ayrıntıyla işlenmiştir. Boğaziçi kıyılarına serpiştirilmiş kasırlar, havuzlu bahçeli pavyonlar, yelkenliler, saltanat kayıkları bilgi ile çizilmiştir.


Bir yandan minyatürcülüğün ayrıntıcı yaklaşımı öte yandan bir perspektif denemesi dikkati çeker
[ Yalnızca Kayıtlı Üyeler Linkleri Görebilirler. 10 Saniyede Kayıt Olmak İçin Tıklayınız. ]



17.jpg


Bahçeli Köşk
ABDULLAH BUHARİ
İmzalı lake cilt kapağı
Topkapı Sarayı Kitaplığı E.H. 1380 Nolu 1728-29 tarihli yazmanın cilt kapağı ön yüzü​


Lale devrinde yapılmış bir cilt kapağı. Lake tekniğiyle yapılmış bu cilt kapağında Bahçeli köşk Abdullah Buhari imzasıyla anlatırlır. 1729 tarihli bu cilt kapağında yeni teknik ve üslup denemeleri vardır. Bu minyatür ön kapakta yer alır. Madalyon bir çerçeve vardır. Bahçeli bir kıyı kasrı canlandırılmıştır. Duvarla çevrili bir bahçenin ortasında fıskiyeli havuzlar ve çiçek tarlaları arasına yerleştirilmiş bir bahçe pavyonu yer alır. İki yandaki yapılar derine doğru giderek daralan çizgiler oluştururlar. İlkel de olsa bir perspektif denemesi yapılmıştır.

18.jpg


Dere Kenarında Evler
ABDULLAH BUHARİ
İmzalı lake cilt kapağı
Topkapı Sarayı Kitaplığı E.H. 1380 Nolu 1728-29 tarihli yazmanın arka yüzü


Lake cilt kapağının arkası- Dere kenarındaki Evler anlatılmıştır. Abdullah Buhari her yönüyle denemeci bir sanatçıdır. tepelerin arasından kıvrılarak akan ırmağın iki yanına ufak ev kümeleri, tepeler, ağaçlar yerleştirilmiştir. Irmağın üzerindeki köprünün çizimindeki başarı minyatür geleneğinden tepelerin arasına sıkıştırılmış köy görünümü kompozisyona boyut kazandırmıştır.


Abdullah Buhari' nin bu iki resmi aynı zamanda, Türk resminde bilinen en erken tarihli figürsüz manzara kompozisyonlarıdır.

19.jpg


Irmak Kenarında Köşk
İstanbul Üniversitesi Kitaplığı
RAKKAMEHU MEHMET
T.2962 no.lu yazmanın lake kapağı 1145/1732 tarihli


stanbul Üniversitesi Kıtalığında bulunan Rakkamehu Mehmet İmzalı Irmak kenarındaki köşk İmzalı minyatür, 1732 tarihli bir cilt kapağı. Ağaçlar ve evler arasından dolanarak büyük bir köprünün altından geçen ırmağın kıyısında iki katlı bir köşk görülür. Köprü, sağdaki köşkün giriş kemeri tüm derinliğiyle verilmiştir.


13.jpg


İstanbul'da görünüm
HASİP
Özel Kolleksiyon 1758/59 tarihli


1758/ 59 tarih ve Hasip imzalı İstanbul
'da görünüm adlı bir manzara minyatürü sağda kat kat çağlayanlar , arasındaki surlar ve açık denizde süzülen gemiler, denizden içeri kıvrılarak akan ırmağın kıyısındaki pavyon, çeşitli düzenlemelerin başarıyla bir araya geldiğini gösterir. Gölgelemeler, koyulup açılan renkler, sanatçının batı resim tekniklerine yabancı olmadığını gösterir
[ Yalnızca Kayıtlı Üyeler Linkleri Görebilirler. 10 Saniyede Kayıt Olmak İçin Tıklayınız. ]


15.jpg


I.Mustafa
İCMAİL-İ TEVARİH-İ AL-İ OSMAN
Topkapı Sarayı Kitaplığı ,E.H.1435,s.35 b,1786/87​


18.yy. boyunca minyatürlerde manzaralar o kadar yaygınlaşır ki artık padişah portrelerinde bile görülür. I Mustafa'nın bu portresi Icmal-i Tevarih-i Âl-i Osman imzalıdır. Topkapı Sarayı Kitaplığından alınmıştır. Portrenin altına şerit biçiminde bir manzara kompozisyonu yerleştirilmiştir.


16.jpg


Zenan-ı Felemenk
HUBANNAME VE ZENANNAME
İstanbul Üniversitesi Kitaplığı T. 5502, s. 128a 1793 tarihli


Enderuni'nin Hubanname ve Zemanname kopyaı- Zen an-ı Felemenk İstanbul Üniversitesi kitaplığı Minyatürde ülkesinin kıyafetini canlandıran figür yöresinin tüm özelliklerini taşımaktadır. Tüm zemin manzaradan oluşmuştur. Tutkallı boyayla yapılan ve üst üste binmeyen yüzeyler halinde boyanan minyatürlerde, artık ışık-gölgeye yer veren suluboya resmi görünür.
25.jpg


Köroğlu Çeşmesi
SEFARETNAME-İ İRAN
Fatih Millet Kitaplığı
Ali Emiri Tarih Kısmı
no. 822 s. 22b 1811 tarihli


Köroğlu çeşmesi ' Sefaretname-i İran 'Fatih Millet Kitaplığı. II Mahmut tarafından İran'a elçi gönderilen Abdulvahhap Efendi ile birlikte giden Osman Şakir hem resimlediği bu sefaretnamede yolda konakladıkları kent ve kasabaları ayrıntılarıyla belgelemiştir. Bu minyatürde renkler derine doğru gittikçe açılır. Yeşillere boyanmış ağaçlar gökyüzünün açık mavisiyle kaynaşarak hava perspektifi uygulanır. Ard arda sıralanmış kulübe çizimleri basittir fakat çeşmeden akan su resme derinlik kazandırmıştır

26.jpg


Manzara
DİVAN-I İLHAMİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı
H.912 s.3b
19. yüzyılın ilk yarısı


Kitap resmin son örneğidir. Topkapı Sarayı Kitaplığında bulunan 19. yy başlarında hazırlanmış bir el yazmasıdır. Bir suluboya manzarasıdır. Bu deniz manzarasında ince fırça vuruşları, pastel renkler, ışık-gölge ve perspektif kullanımı ile batı tekniklerini gerçek anlamıyla uygulayan bir sanatçının emeği vardır.


24.jpg


Kasaba Görünümü
DİVAN-I İLHAMİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı
H.912, s. 9a.
19.yüzyılın ilk yarısı​


Bir rumeli kasabası olduğu izlenimi veren mükemmel bir manzara resmi- Divan-ı İlhami, Topkapı Sarayı Kitaplığı- bir minyatürden çok duvar resmini anımsatır. Yemyeşil ağaçlarda ışıklar sararan yapraklar, gökyüzünü kaplayan açık pembe ve mavi tonlar, aynı renklerin değişik tonları Batı resmi eğitimi almış bir sanatçı tarafından bilgiyle kullanılmıştır.


22.jpg


Katmerli Gül
Gazeller
RESSAM ALİ ÜSKÜDARİ
İstanbul Üniversitesi Kitaplığı
T. 5650, s. 40a 1727/28 tarihli​


18. yy. boyunca izlenen teknik yenilikleri, çiçek ve meyve resimlerinde de yansır- Lale Devriyle birlikte çiçek resimleri yaygınlaşmıştır.


Katmerli gül, Gazeller, ressam Ali Üsküdari, İstanbul Üniversitesi Kitaplığı.


Katmerli gül, dipdiri bir dalın üzerinde bütün canlılığıyla durur. Renkler canlı ve parlaktır fakat gölgelemede görülmektedir.



23.jpg


Katmerli Gül
Gazeller
RESSAM ALİ ÜSKÜDARİ
İstanbul Üniversitesi Kitaplığı
T. 5650, s. 32b 1727/28 tarihli


Sarayların, evlerin, çeşmelerin, arabaların çiçek ve meyve resimleri ve kabarmalarıyla donandığı Lale devrinde, çiçekler için gazeller yazılmış, şiir kitapları çeşitli gül, lale, sümbül, karanfil resimleriyle süslenmiştir.


Katmerli Haşhaş, gazeller, Ressam Ali Üsküdari İstanbul Üniversitesi Kitaplığı.


Haşhaş çiçeği kıvır kıvır yapraklarıyla dipdiri bir dalın üzerinde durmaktadır. Gölgelemeyle birlikte canlı ve parlak renkler kullanılmıştır.


20.jpg


Haliçte Gösteri
SURNAME-İ VEHBİ
Topkapı Sarayı Kitaplığı
A. 3594 s. 92b (ayrıntı) 1720-30


Minyatürde figür 17. yy. dan sonra geleneksel yaklaşımdan bir ölçüde kurtulmuştur.


Zat-ül Kürsi, ikdal Cuman fi tarih Ehlez Zaman, İstanbul Üniversitesi Kitaplığı.


17.yy. 'ın son yıllarında hazırlanmış ve içinde ve sabit yıldız ve burçları simgeleyen figürlerin bulunduğu bir el yazmasında, geleneksel kalıplardan tümüyle ayrılan çizimler görülür.


Bu çıplak kadın minyatüründe vücut çizgilerindeki ve kumaş kıvrımlarındaki çizgilerde göze çarpan ışık- gölge uygulamaları minyatür sanatına yabancıdır.
29.jpg


İki kadın
ABDULLAH BUHARİ
İstanbul Üniversitesi Kitaplığı
T.9364 no.lu albüm s. 12a 18. yüzyılın ortaları
18. yy. ortaları Abdullah Buhari, İstanbul Üniversitesi Kitaplığı. İki kadın adlı bu figür çalışması sanatçının saray okulunun sınırlı olanakları içinde gerçekleştirdiği ürkek arayışlara bir örnektir. Aynı zamanda bu figürler rahat bir mekan içinde geleneksel kalıplardan sıyrılmış bir biçimde durmalarıyla dikkat çeker. Kadınlardan biri ayakta durmakta, diğeri oturmaktadır. Her iki figürde de bir rahatlık hissi vardır. Buhari'nin manzara denemeleri, figür çalışmalarından daha yenilikçi ve başarılıdır. 19. yy. dan sonra perspektif ve renklerde ışık etkilerinin ortaya çıkmasıyla minyatür. Sanatı ortadan kaybolmaya başlar ve yeni Türk resminin temelleri de bu dönemde atılmaya başlar. Ve son dönemin en önemli ustalarından Nusret Çolpan Kendisini Kanuni devrinde yasayan Matrakçi Nasuhi isimli sanatçi çok etkilemis... Mimaride Kazandigi disiplin ve görüsten de faydalanarak Minyatüre kendine has bir çizgi ve renk getirmistir. Ancak bunu minyatürün genel prensiplerine uyarak yapmaktadir , çalismalarinin hepsi özgün ve daha önce yapilmamis konulardir. 27 yildir Minyatür çalisan sanatçinin yurt içinde ve yurt disinda degisik koleksiyonlarda yaklasik Yaklasik 330 eseri bulunmaktadir.
 
Geri
Üst