modern kadın'ın mutsuzluğu

MEÇHUL

Daimi Üye
Üye
modern kadın'ın mutsuzluğu
Ev kadınları ile ilgili söylenenler bence hepsi son kelimesine kadar doğru.Çünkü adı üstünde ev kadını başka işi yok...Ev kadınıda olsak modern de olsak biz kadınız işte...Buyrunuz meleklerim...

Modern Kadınlar Mutsuzmudur,Modern Kadın nedir?Nasıl modern Kadın olunurAcaba Küçümsedikleri Anadoludaki çok çocuk doğuran Kadınlardan dahamı mutludur Modern Kadın?
izafet.Com - modern kadın'ın mutsuzluğu ve anadolu kadınları Hamdi Kalyoncu bu sorulara cevap arıyor.

Modern Kadın'ın Mutsuzluğu ve ''DOKUZ DOĞURAN'' Anadolu Kadınları
Dr. Hamdi Kalyoncu



Bir iki saat sonra kalk, alelusul toz al. Bir şeyler hazırla, atıştır. Ya komşuya git, ya onlar gelsin. Biraz kadın programlarına takıl, laklak et.


“Ev kadınlığının standardı yok. ‘Dünyanın en karlı ve kolay mesleği nedir’ diye sorsalar, kesinlikle ‘ev kadınlığı’dır derim. Nasıl olsa çocuk kreşte. Pahalıymış! No’lacak, Kocası kazanıyor, ödesin!
Sen dilediğin saatte kalk. Canın sıkılmasın; çağır komşunu ya da sen git.
Rahat rahat kahvaltını yaparsın. Dedikodusu yapılacak birileri vardır nasıl olsa! Olmazsa kocalarınızı çekiştirirsiniz. Onlara isteklerinizi nasıl yaptırdığınızı biraz da nispet olsun diye ballandıra ballandıra anlatırsınız. Sonra gelsin kahveler, kahve falları. Arkasından diziler.


At bulaşıkları makineye! Oh, ne rahat!

Bizim piyasada anamız dinimiz ağlarken, sen buzdolabından buz gibi meşrubatları iç. Ve yat uyu öğlen üzeri.

Bir iki saat sonra kalk, alelusul toz al. Bir şeyler hazırla, atıştır. Ya komşuya git, ya onlar gelsin. Biraz kadın programlarına takıl, laklak et.

Akşam yaklaşınca da kocana telefon et, ‘Hayatım bugün kendimi iyi hissetmiyorum. Yemek filan yapamadım. İstersen sen gelirken bir şeyler al, olur mu hayatım?’

Ne ala hayat, ne ala memleket!

Bir çocuk daha yapalım, dünyanın bin türlü hali var!’ diyorum. ‘Olmaz!’ diyor. Bakamazmış. Bu zamanda çocuk yetiştirmek kolay mıymış. İleride düşünürmüşüz.

Yok kardeşim! Böyle olmaz. Ana babamız bize 20-25 yaşlarına kadar bakıyor; sonra bir el kızı alıyoruz, biz de ömür boyu ona bakıyoruz.

Öyle bakıyoruz ki, kendimize zaman ayırmaya hakkımız yok. En ufak bir ihmal en ağır suç oluyor. Anne babamıza aldığımız küçük bir hediye bile problem!

Bir de böyle zaman zaman psikiyatriye gitmek ister. Sıkılıyormuş, gece uyuyamıyormuş, mutsuzmuş!.

Afedersiniz ama, doktor bey! Bence bunların işi doktorluk değil.

Rahat battı, rahat! Ne isterlerse alırız. İstedikleri yere tatile götürürüz. Bir günden bir güne içten bir teşekkürlerini de duyamayız. İstekleri bitmez, hiç de memnun olmazlar.

Annelerimiz ormana oduna gider, tarlada iş yaparlardı. Eski elbiselerden kesip dikerek yaptıkları çocuk bezlerini derede yıkarlardı. O zaman kırk çeşit deterjan yoktu. Derede çeşmenin yanında, kara kazanın altında çalı çırpı yakarak su ısıtır. Sepete doldurduğu kirli çamaşırların, üzerine bir tülbent koyar. Onun da üzerine yanan ateşin küllerini doldurur. Külün üzerine de kaynar suyu dökerlerdi.

Öylece kirlerin yumuşamasını beklerlerdi.

Kirleri iyice çıksın diye de, sepetten ‘haşlı, haşlı’ elleri yanarak çıkardığı çamaşırları, kolları koparcasına tokmaklardı benim anam!

Zavallı annem böyle kaç çocuk doğurdu biliyor musunuz? Dokuz.!

İşte, biz bunlara dokuz doğurtmuyoruz. Ne dokuzu, iki ya da üç bile doğurtamıyoruz. Neymiş? Bu zamanda olmazmış. Bakamazlarmış!

Allah’tan korksunlar!

Ben anamı, babamın aleyhine konuşurken bir kere görmedim. Bizimki, daha 3 yaşındaki yavruma, hem de benim yanımda; ‘Şu senin baban var ya! Bizi hiç düşünmüyor, hep kendini düşünüyor!’ diyor. Çocukları babalarından soğutan, hatta düşman eden anneler az mı? Hak ediyor mu babalar bunu?!

Odun taşıyan, derede bez yıkayan, o zamanlar buz dolabı olmadığı için, o kadar işin arasında her öğün yemek pişiren ve bir kere babama, ‘yemek yok!’ demeyen anam!

O bunlardan çok daha mutluydu. Hiç şikayet etmezdi. Ne sitem, ne şikayet duymazdık onun ağzından!
Biz erkekler bütün bunları fazlasıyla hak ediyoruz. Kadın olmak varmış.! Bulursunuz bir zengin enayi. İşi gücü iyi, hali vakti yerinde! Ömür boyu baktırırsın kedine! Olur da bir gün hizmeti aksatırsa; ‘Bu böyle olmayacak; anlaşamıyoruz, ayrılalım!’ dersin. Mallarının yarısını sana vermeden de kurtulamaz elinden. Kanun var nasıl olsa! Hey gidi anam benim! Bana hakkını helal et olur mu! Elleri öpülesi, ayağı yıkanıp suyu içilesi anam!. Anam aklıma düşünce hep şöyle demek gelir içimden; “Anne! Sonsuz şükürler olsun ki, sen benim eşime hiç benzemezsin! Eğer öyle olsaydın, ne ben olurdum, ne de benden sonraki kardeşlerim! Çünkü ben senin dördüncü evladınım. İnanıyorum, Cennet senin gibi annelerin ayağının altında! Ben senin ayağının toprağına kurban olurum. Bana hakkını helal et anne! Ne olur, helal et!”
Psikiyatrist Dr.Hamdi KALYONCU


Çok güzel bir yazı değilmi meleklerim:)

 
:hasta: evet arkadaşım çok doğru bir konuya değinmişsin
erkeklerin çoğu bu şekilde düşünüyor zaten
bence bu konuyu destekleyen çok bayan vardır
dünya üzerinde
 
Geri
Üst