Motivasyoncu

kaprisli

Yeni Üye
Üye
Motivasyoncu
motivasyoncu
Tarık çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi hep yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. "İyisini al, kötüsünü bırak!" kaidesince hep iyi şeylere odaklanmıştı. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile. "Bu adam bu halde bile iyimser olabiliyor?" diye. Birisi "Nasılsın?" dese "Bomba gibiyim!" diye cevap verirdi hep. "Bomba gibiyim!" Tarık tam bir motivasyoncuydu. Yanındaki insanlardan biri o gün sıkıntılıysa Tarık yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.
Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni. Birgün Tarık'ın yanına gittim, "Anlayamıyorum! Nsıl her zaman, her şartta bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun? Nasıl başarıyorsun bunu?" diye sordum.Şu ilginç cevabı verdi:
"Her sabah kalktığımda kendi kendime 'Tarık bugün iki seçimin var: Havan ya iyi olacak ya da kötü! derim. Ben her zaman havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir olay olduğunda yine iki seçimim var: Kurban olmak ya da ders almak. Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde de iki seçimim var: Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben olumlu yanlarını göstermeyi seçerim."
"Yok yahu!" diye dalga geçtim. Bu kadar kolay yani. "Evet kolay!" dedi Tarık."Hayat seçimlerden ibarettir herdurumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin. Yani sen hayatını nasıl yaşayacağını seçersin."
Tarık'ın sözleri beni çok etkiledi. Onu uzun yıllar görmedim. Fakat hayatımdaki talihsiz hadiselere dövünmek yerine olumlu seçimler yaptığımda hep onu hatırladım. Yıllar sonra Tarık'ın başına çok vahim bir felaket geldi. Soygun için eve giren hırsızlarTarık'ı delik deşik etmişler. Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde kurşunların bazıları hala vücudundaymış. Ben onu olaydan altı ay sonra gördüm. Ona "Nasılsın ?" diye sorduğumda "Bomba gibiyim!" dedi. "Bomba gibi!"
"Olay sırasında neler hissettin Tarık?" diye sordum, cevap verdi:
"Yerde yatarken iki seçimim var diye düşündüm: Ya yaşamayı seçecektim ya ölümü. Ben yaşamayı seçtim"
"Korkmadın mı? Şuurunu kaybetmedin mi?"
"Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep 'İyileşeceksin merak etme!'dediler. Ama acil servisin koridorunda sedyemi hızla sürerken doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. O gözler bana "Bu insan ölmüş!" diyordu. Bir şeyler yapmazsam biraz sonra ölü biri olacaktım.
"Ne yaptın?" diye merakla sordum.
"Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak herhangi bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu. 'Evet!' diye cevap verdim. doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi topladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var!..' Doktor ve hemşireler gülmeye başladı. Tekrar bağırdım: Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil!"
Trık sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, olumlu tavrının da büyük katkısıyla yaşadı. Yaşaması bana yeni bir ders oldu. Hergün hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şıkkımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Her şeyin kendi seçimlerimize bağlı olduğunu da...
Bu yazıyı okudunuz. Şimdi iki seçiminiz var:
1) Unutup gitmek
2) Yazıyı dikkate alıp arkadaşlarınıza okutmak

Ben ikinci şıkkı seçtim:):)
 
Geri
Üst