Namazın Tarihçesi Ve Fonksiyonları

PaSikA

Yeni Üye
Üye
Namazın Tarihçesi Ve Fonksiyonları
namazın tarihçesi namazın tarihi namaz tarihi fonksiyonların tarihçesi fonksiyon
'Yeryüzünde ve göklerde ne kadar varlık varsa her şeyin, güneşin, ayın ve yıldızların, dağların, ağaçların ve aynı şekilde insanların Allah'ın önünde nasıl secde ettiklerini görme­din mi? (Ama) öyleleri var ki bunlar (Allah'ın) azap ve cezasına lâyıktır.' (Hac 22/18) * Secde âyeti*

'Yeryüzünde ve göklerde ne kadar varlık varsa bunların Allah'ı teşbih edip yücelttiklerini ve kuşların da saf saf diziler halinde (teşbihini) görme­din mi?' Her varlık gerçekten nama­zını (duasını) ve teşbihini öğrenmiş bulunuyor. Allah onların yaptıkları her şeyi bilendir.' (Nur 24/41)

Kâinat secdeye kapanmış,

Allah'ı teşbih ediyor.

Sen durur musun ey insanoğlu.'[1]



Tarih Boyunca Namaz


A-Önceki Ümmetlerde Namaz:


Bazı temel ibadetler tarihin ilk dönemlerinden itibaren Allah tarafından insanlara öğretilmiş ve emredilmiştir. İman yanında namaz, oruç, zekât-sadaka, hac, cihad gibi emirler ve hırsızlık, zina, katletme, gıybet gibi yasaklar da bunların en bariz örnekleridir.

Kur'ân'da ilk ümmetlerdeki namaz emri ile ilgili bazı âyetler:

-Hz. İbrahim'in namazı (Enam 6/162)

-Hz. Âdem, Nuh ve İbrahim'den sonra namazı terk eden ümmetin kınanması (Meryem 19/59)

-Hz. İbrahim, Lût, İshak ve Yakub'un namazı (Enbiya 21/73)

-Hz. İsmail ailesinin namazı (Meryem, 19/55)

-Hz. Şuayb'ın namazı (Hûd, 11/87)

-Hz. Musa'nın namazı (Tâhâ 20/14)

-Hz. İsa'nın namazı (Meryem 19/31)[2]



B-Cahiliye Devrinde Namaz:


Hz.Peygamber'in risaletinden önce Arabistanda hakim olan putpe­restlik yanında Hanif, Yahudi ve Hristiyanhk dininde olan Ehl-i kitap'tan kişiler de yaşıyordu.[3] Kur'ân o dönem putperestlerin namazının tahrif edil­miş şeklini bize hatırlatır ve bunu tenkit eder:

'Onların kutsal mâbed (Kabe'deki) namazları ancak ıslık çatmak ve el çırpmak şeklindedir. (O hâlde) inkâr etmeniz sebebiyle tadın bakalım azabı!'1 (Enfal 8/35)

Hadislerde Rasûlullah'ın risalet öncesi hayatı hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak Recep ayında[4] Haniflerin ibadete yoğunluk vermeleri ve mağaralarda uzlete çekilmeleri Rasûlullah'ın hoşuna gidiyordu. Kırk yaşma gelmeden önce onları taklit etmeye başladı, onlar gibi dağlardaki mağaralara çekiliyor ve ibadet etmeye çalışıyordu. Peygamberlik gelmeden altı ay Önce gördüğü rüyaların ertesi günü çıkması ile de risalete hazırla­nıyordu.[5]

Cahiliye döneminde Araplar dışındaki toplumlarda da belirli vakitler­de dua ve ibadet edilirdi:

• Hindular güneşin doğuş ve batışında ibadet ederlerdi.

• Zerdüştler güneşin doğuşu sırasında dua ederlerdi.

• Katolik Romalılar sabah güneş doğmadan, akşam da güneş battıktan sonra yatsı vakti ibadet ederlerdi.

• Yahudiler üç vakitte ibadet ederlerdi...[6]



C- Rasûlullah'ın Peygamberliği Döneminde Namazın Gelişimi:


Rasûlullah'ın hayatında risalet görevi başlar başlamaz namaz da emredildi. Çünkü namaz bir Müslümanın başarılı olmasını sağlayan en önemli ibadetlerdendi.

Müşrikler Müslümanların namaz kılmalarına karşı tepkiliydiler:

• Namaz kılmalarım engellemeye çalıştılar,

• Üstlerine pislik attılar,

• Alay ederek kahkaha ile güldüler,

• Namaz kılanlara saldırdılar,

• Kavga çıkarttılar. (Müşriklerle Müslümanlar arasın­daki ilk kavga namaz sebebiyle çıkmıştı ve burada İslâm için ilk kan yeryüzüne dökülmüştü.)[7]

§ Allah'in yeryüzündeki en büyük sembolleri dört tanedir:

1- Kur'ân (Allah'ın yeryüzüne gönderdiği kitap/mektup),

2- Rasûlullah (Allah'ın yeryüzüne gönderdiği elçisi),

3- Kâbe (Yeryüzünde Allah'a ibadet edilen ilk mabed),

4- Namaz (İnsanın mükemmel ibadeti).[8]

§Rasûlullah döneminde namazın vakitlerinde ve sayısında değişik­liklerle ilgili üç ana dönem bulunmaktadır:

1- Önce sabah ve akşam ikişer rekat namaz emredildi. (Mü'min 40/55)

2- Sonra hicrete yakın bir zamanda, miraçta beş vakit namaz emredildi, ancak akşam hariç yine ikişer rekattı.[9]

3- Hicretten sonra da namazlar sabah ve akşam hariç dört rekata çıkartıldı, yolculukta ise miraçtaki şekil geçerli oldu.[10]



Kur'ân'da Namaz


Kur'ân'da namaz manasında olan (auü) kelimesi bütün türevleriyle birlikte 99 yerde geçmektedir. Bunlar genel olarak on ana başlıkta toplanabilir:

1- Beş vakit namaz (Bakara 2/238)

2- İkindi namazı (Mâide 5/106)

3- Cum'a namazı (Cum'a 62/9-10)

4- Cenaze namazı (Tevbe 9/84)

5- Kıraat (İsra 17/110)

6- Mabed (Hac 22/40)

7- Dua (Tevbe 9/103)

8- Övgü ve mağfiret (Bakara 2/157); Allah'tan övgü ve rahmet (Ahzab 33/56)

9- Din ve sorumluluk (Hud 11/87)

10- MelekIerden istiğfar (Ahzab 33/56).[11]



Namazların Hükmü


Allah ve Rasûlü tarafından beyan edilen namazlar teklif (sorumluluk) açısından üç kısma ayrılır: Farz, vacip ve nafile ;

1- Farz Namazlar:

a- Günlük beş vakit namaz

b- Farz namazların kazası

c- Cuma namazı

d- Cenaze namazı

2- Vacip Namazlar: (İhtilaf konuları yerinde açıklanacaktır)

a- Vitir namazı

b- Bayram namazları

c- Adak namazı

d- Bozulan nafile namazın kazası

e- Tavaf namazı

3- Nafile Namazlar:

Nafile namazlar iki kısımda incelenmektedir: Revatib sünnetler ve diğer nafile namazlar

a- Revatib Sünnetler: Belli bir düzen ve tertipte kılınan nafile namazlar:

l) Beş vakit namazla birlikte kılınan sünnetler:

-Müekked sünnetler (Sabah, öğle, akşam ve cuma namazının sünnetleri ile yatsının son sünneti)

-Müekked olmayan sünnetler (İkindi namazının sünneti ve yatsının ilk sünneti[12])

2- Teravih namazı

b- Diğer nafile namazlar: Teheccüt, kuşluk, evâbîn, tahiyyatü'l-mescid, hacet, sefer, abdest ve gusül, tövbe, istihare, teşbih, yağmur, kusûf ve husuf, mübarek gecelerde ve çeşitli zamanlarda kılınması serbest bırakılan namazlar.[13]
 
Namazda Yaşadıklarımız

Namazdaki güzelliği her mü'min yaşamaktadır.Bu noktada huşûya ulaşabilmek büyük şanstır.

Namazın coşkusunu Şah Veliyyullah Dehlevi (v. 1176/1762) Namazın Sırları Babı'nda. şöyle izah eder:

"Şunu bil ki insan bazen göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir an içinde Allah'ın huzuruna götürülür ve mümkün olan en yakın mesafe ile yüce Allah'ın (arşının eşiğine) kendini yakın bulur, İşte tam bu sırada o kişinin bütün ruhunu kaplayan birtakım ilâhi tecelliler meydana getir. O burada öyle şeyler görür/ hisseder ki insanın konuştuğu dil bunu ifade etmekten âciz kalır. (Bir şimşek hızıyla cereyan edip giden) bu hâl geçip gittikten sonra insan, daha önceki durum ve şartlarına döner. Ancak bu cezbe ve vecd halinin kaybolup gitmesi sebebiyle kendini üzüntü ve ızdırap içinde bulur. Böylece elinden kaçırdığı bu şeyi tekrar bulabilmek için büyük gayret gösterir. Allah'a karşı elde ettiği bu bilgi ve marifet sayesinde bu dünyada sahip olduğu şartlar dahilinde O'nunla beraber olma durumuna ulaşmaya/yükselmeye çalışır. Bu durum, emredilen fiil ve sözler ile hürmet, saygı ve yöneliş/bağlanma ifadesidir..."[15]

Namazın sırlarını ise Muhammed Hamidullah (v.2002) şöyle anlatır:

"Bir Müslümanın namaz kılış tarzı, bütün varlıkların muhtelif şekiller altında gerçekleştirdiği çeşitli namaz kılışlarının (dua edişlerinin) bir araya toplanmış şeklinden İbarettir:

1- Akarsular devamlı yıkama ve temizleme halindedirler (Müslümanlar da namazdan önce bazı uzuvlarını yıkamak zorundadırlar).

2- Yıldıziar gökyüzündeki hareketlerini hiç değişmeksizin sürekli tekrar ederler (Müslümanlar da namaz kılarken sürekli aynı hareketleri yaparlar).

3- Dağlar ayakta dikili dururlar (Müslümanların namazı kıyamda/ayakta başlar).

4- Hayvanlar devamlı eğilerek dolaşırlar ve dururlar (Namazda kıyamdan sonra rukûya gidilir).

5- Bitkilerin ağızları kökleridir ve yaşamaları için gerekli olan besinleri kökleri vasıtasıyla çekerler. (Namazda da rukûdan sonra secdeye gidilir)...''[16]

Muhammed Esed'in (v.1992) namazla ilgili bir hatırası:

"Günde birkaç kez namaz için toplanıyorlar ve eğer hava yağmurlu değilse namazlarını açıkta kılıyorlardı. Uzun tek bir safta toplanıyorlar, hareketlerindeki düzen ve uyumla askerlere benziyorlardı; hep birlikte Mekke yönüne döner, birlikte eğilir, sonra kalkar ve birlikte diz çökerek alınları üzerine yere kapanırlardı. İki secde arasında seccadesi üzerinde, yalın ayak, elleri önünde bağlı, dudakları sessizce kıpırdayan ve kapalı gözleriyle derin bir huşu içinde dalıp giden imamın, bütün kalbiyle dua ettiğini görürdünüz; ötekiler, imamlarının işitilmeyen sözlerini izliyor olmalıydılar.

Böylesine içten bir duanın bir takım mekanik bedeni hareketlerle birleştirilmesi beni nedense biraz tedirgin ediyordu. Bir gün, biraz İngilizce bilen Hacı'ya bu konuyu sordum:

"Allah'ın sizden O'na duyduğunuz saygıyı eğilerek, diz üstü oturarak ve yere kapanarak göstermenizi istediğine gerçekten inanıyor musunuz? İnsanın sadece kendi içine bakarak, yüreğin sükûneti içinde dua etmesi daha uygun olmaz mı? Bütün bu bedeni hareketlerin hikmeti ne?"

Daha bunları söyler söylemez, pişmanlık duymaya başladım; yaşlı adamın dinî duygularını incitmek istememiştim. Fakat Hacı hiç de gücenmiş görünmüyordu. Dişsiz ağzıyla gülümsedi ve şöyle dedi:

"Başka nasıl ibadet edebiliriz ki Allah'a? O, bedeni de, ruhu da birlikte yaratmadı mı? Böyle olunca da insanın ruhuyla olduğu kadar bedeniyle de dua etmesi gerekmez mi? Bakın, biz Müslümanlar duamızı niçin böyle yaparız anlatayım size. Yüzümüzü Kabe'ye, Allah'ın Mekke'deki Beyt-i Haram'ına çeviririz ve biliriz ki, o anda dünyanın neresinde olursa olsun, namaz kılan bütün Müslümanlar, hepsi yüzlerini Kabe'ye çevirmişlerdir; bîr tek vücut gibiyizdir ve düşüncelerimizin merkezi de O' dur. Önce ayakta durarak Kur'anı Kerimden bölümler okuruz, bunu yaparken, okuduğumuz kelâmın, insana hayatta dimdik ayakta kalması, sebat etmesi için verilen Allah Kelâmı olduğu bilinci içindeyizdir. sonra 'Allahu Ekber' (Allah en büyük!) deriz; Bununla Allah'tan başka kulluk etmeye değer başka hiç kimsenin, hiçbir şeyin olmadığını dile getirir ve bunun apaçık bir gerçek olduğunu bir daha duyar ve bu gerçeğe bir daha tanıklık ederiz. Sonra o her şeyden yüce olan Allah'a duyduğumuz saygıyı, bu yüceliğin önünde eğilerek gösterir, O'nun gücünü, celâl ve azametini övgüyle anarız. Ve O'nun önünde bir toz zerresinden, yokluktan, hiçlikten başka bir şey olmadığımızı, O'nunsa bizim yüceler yücesi yaratıcımız, ve Rabbimiz olduğunu duyarak alınlarımızın üzerine coşkuyla yerlere kapanırız, sonra alınlarımızı yerden kaldırır ve oturup, günahlarımızı bağışlaması, bizi rahmetiyle yarlığaması, doğru yola yöneltmesi, bizi sağlık ve rızkla nimetlendirmesi için dua ederiz, O'nun haberini bize ulaştıran Hz. Muhammed'e, ondan Önceki peygamberlere, bize, kendimize ve doğru yolu izleyen herkese Allah'ın selâm ve rahmetini dileriz. Bize bu dünyada da, öteki dünyada da iyilik ve güzellik ihsan etmesini niyaz ederiz Allah'tan. Sonunda da, başımızı sağa ve sola çevirerek, nerede olursa olsun, doğru yolda olan herkese selâm vererek namazdan çıkarız. Peygamberimiz böyle namaz kıldı, böyle dua etti ve kendisini İzleyenlere de böyle yapmalarını öğretti, bu onların kendilerini isteyerek ve ta yürekten Allah'a teslim edebilmelerini -ki İslâm'ın anlamı da budur- ve Onunla da, kendi kaderleriyle de barış içinde yaşayabilmelerini sağlamak içindir/

Şüphesiz yaşlı adam anlatırken aynı sözcükleri kullanmadı, ama hatırlayabildiğim kadarıyla söylediklerinden çıkarılabilecek anlam buna yakındı. Yıllar sonra anladım ki bu yalın açıklamalarıyla, benim İslâm'ı bir din olarak seçmek yolunda herhangi bir eğilim duymadığım o günlerde bile, bir camide ya da işlek caddenin kenarında ne zaman çıplak ayaklarıyla halı ya da hasır bir seccade üzerinde ya da toprakta, ayakta dikilip, elleri birbirine kenetli, başı öne eğik bir adam görsem, alışılmadık bir alçakgönüllülük, tuhaf bir boyun eğme duygusu kıpırdanırdı içimde. "[17]

Rıfat ORAL









--------------------------------------------------------------------------------

[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/254.

[2] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/254.

[3] Geniş bilgi için bk. Hamİdullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, 1/73-84.

[4] İslâm'ın ilk döneminde Mekke'de Müslümanlar Recep ayında oruç tutuyor ve kurban kesiyorlardı. Bk.Ebû Davûd, Edâhi, 20; Nesâi, Fere', 7-8.

[5] İbn îshak, es-Siret, 100-101 No: 140; fön Teymiyye, Fetâvâ, XVIII/10.

[6] Nedvî, Süleyman, Asr-ı Saadet, (trc. Ali Genceli), III/1083-1084.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/255.

[7] Bk. Aiâk 96/9-10; İbn tshak, Siret, 128-129; İbn Kesir, Tefsir, IV/531.

[8] Dehlevî, Şah Veliyyullah b. Abdurrahim, Huccetullah el~Bâliğa, 1/208-209.

[9] Buhari, Salât, 1.

[10] Bk.Müsned Trc. Ho 4/874 ; 88/958; Talıirul Mevlevî, Müslümanlıkla İbadet Tarihi 30-33

Rasûlullah farzlardaki bu artırımı izzet ve celâl sahibi Allah'ın emri ile yapmıştı. Bk. Bennâ, Bulûğu 'l-emânî, 11/197

Namaz, vakitleri ile ilgili vakitler: Bakara 2/238; Nisa 4/103; Hud U/114; İsra 17/78; Taha 20/130.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/255-256.

[11] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/256-257.

[12] Hanefî mezhebine göre yaisı namazının farzından önce dört rekat kılmak sünnet-i gayrı müekkededir. Ancak Peygamberimizin yatsıdan Önce böyle bir namaz kıldığına dair rivayete ulaşamadık, sadece "İki ezan (yani ezan ile kamet) arasında namaz kılınır" hadisi bulun­maktadır. (Bk. Ahmedb. Hanbel, IV/86, V/54,56,57; Buharı, Ezan, 14,16; Müslim, Müsatlrûn, 304; Ebü Dâvûd, Tetavvu', 11; Timizi, Salat, 22; Nesâi, Ezan, 39; İbn Mâce, İkame, 110; Darimt, Sulat, 145)

Ayrıca sahabe yatsının farzından önce Peygamberimiz gelinceye kadar bol bol namaz kılar ve Kur'ân okurlardı. Bu nedenle yatsıdan önce namaz kılmak tavsiye edilir.

[13] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/257.

[15] Dehlevî, age., 1/214.

[16] Hamidullah, age., II/791.

[17] Esed, Muhammed, Mekke'ye Giden Yol (Tr. Cahit Koydak) 103-104.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/259-260.
 
Geri
Üst