Ödül, Ceza ve Çocuk

ARWEN

Yeni Üye
Üye
Ödül, Ceza ve Çocuk
Ödül, Verilen Davranış Artmalı - Ceza, Verilen Davranış Azalmalıdır. Böyle Olmuyorsa Bir Hata Vardır
Çevredeki tehlikeleri ona başkaları üzerinden anlatabiliriz. Bunu, falanca tehlikeyi, onun varlığında yüksek sesle bir gazeteden okuyarak yapabilir, falanca tehlikeyi, babası ile aramızda konuşurken, kulak misafiri olmasını sağlayabiliriz, vs. Bu şekilde tehlikelere karşı kulağı dolar. 'Bak böyle yaparsan, başına bunlar gelir' şeklinde yaklaşmamalıyız. Bu şekilde ona güvenmediğimiz hissine kapılır. Bizi kötü haber tellalı olarak görür. Güzel sözlerimiz de onda artık bir şey ifade etmez olur.
Onu belli ölçüde de tehlikeye açık bırakmalıyız ki, deneme yanılma yöntemi ile kendisi tehlikeyi tanısın. Böylece tehlikeye karşı önlemini, yine kendisi alsın. Denemeleri sonunda karşılaşacağı olumsuzluklar bir anlamda cezadır. Çünkü bir daha o davranışı tekrarlamaktan kaçınır. Ancak hatalı davranışları sonunda vereceğimiz ceza bu anlamda bir ceza değildir. Çünkü bu hatalı davranışını azaltmaz genellikle arttırır. Ceza, cezalandırılan tarafından bir saldırı olarak algılanıyorsa, karşı saldırı içgüdüsü doğurur. Cezalandırılan kin ve hırsla intikam almak arzusu duyar. İşte bu anlamda ceza istenmeyen davranışı baskılayacağı yerde, o davranışın tekrarlanmasını körükler. Davranış azalacağı yerde artıyorsa, verdiğiniz ceza, ceza değil ödül olmaktadır.
Yeni ceza yöntemleri arayın. Onun için önemli olan bir şeyi kullanmasına engel olun mesela. Bu da etkili olmuyorsa seçtiğiniz nesne onun için gerçekten önemli değildir, bir başkasını deneyin. Pahalı oyuncakları onun için önemlidir diye bir kayıt yoktur. Uzun süre yalvararak size aldırdığı bir oyuncağı da alındıktan sonra onun için önemini yitirmiş olabilir. Çocuğunuzu ne kadar iyi tanıyorsanız onun için önemli olanları o kadar iyi biliyorsunuz demektir.
Olumlu davranışları aileden mutlaka teşvik görmelidir. Bu davranışlarından dolayı kutlanmalı, onurlandırılmalıdır. Böyle olunca, saldırgan ve tehlikeye açık davranışlarına onay verilmediğinde, ailenin kararına uyar. Çünkü bilir ki, ailesi yeri geldiğinde teşvik edicidir. Her zaman engellemeyi ilke edinmiş bir aile değildir. İyi davranışa ödül, fena davranışa cezadan daha etkili olur.
Kurallar Herkese Eşit, Ceza Anında Olsun
Bu dönemde, beş yaşında temeli atılmış olan üst-ben, altben'i toplum kurallarından yeterince haberdar etmeye başlar. Okul hayatı ile birlikte üstben'in 'top lum ne der' kaygısı yerleşir. Kurallar çocuk tarafından sorgusuz kabul görür. Değişik açılardan düşünemez. Bu nedenle, kuralları yorumsuz kabul eder. Başkalarının yokluğunda bile kendini yönetebilir, kurallara uyar ve kendi kendini cezalandırabilir. Tek istediği kural bozulduğunda cezanın anında olmasıdır.
- Kartondan küp yapıcaz. Mutlaka yarına hazır olacak. Karton yok, elişi yok. Ben şimdi ne yapıcam. Babama telefon et. Gelirken alsın. Söyle erken gelsin, sonra yetiştiremem
Bu yaşlarda kurallara böylesine uyan biz şimdilerde tüm toplantı ve randevularımıza geç gideriz. Geç gideriz, çünkü herkes geç gelmektedir. Erken gitmek adeta 'aptallık' sayılmaktadır. Yine de bu özellik, insanlığa ait değil, galiba 'rahatı' alışkanlık edilmiş toplumların özelliğidir.
Kendine güven ile birlikte başkalarına güven ve tevazu duyguları gelişir. Artık bencil değildir. Başkalarının varlığını fark etmeye başlamıştır. Sırasını beklemeyi bilir. Sırasıyla ip atlanır, sırası gelen misket yuvarlar. Yeri geldiğinde arkadaşının hakkını savunmak için parçalanır.
- Ş'ye sıfır veremezsiniz. Tam 40 derece ateşi vardı o gün. Lütfen, lütfen.
Araya küsmeler girse de, sıkı arkadaşlık kurma zamanıdır. Hatta Sullivan'a göre böyle bir arkadaşlık kuramamamın bedeli ileride şizofren bir kişilik olabilir. Bu özellikler ile gelecekte iş ve sevgi dünyasında buldukları ile yetinmesini bilen, kurallara saygılı bir kişiliğin temeli oluşur.
Bu dönemde, aşırı serbest bırakılan çocuk kendi kontrolünü kazanamazsa, enerjisini yapıcı becerilerine aktaramayan bir yetişkin olur. Yapıcılığı çevresel kurallarla aşırı baskı altına alınan çocukta ise, kişilik gelişimi erken tamamlanır ve takıntılı bir kişilik gelişir. Öte yandan, her türlü teknolojik imkânlarla donanmış aşırı bilgi yüklü ağır bir eğitim de özgün girişimciliği sınırlayarak yapıcılığı örselemek gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir.
Doç.Dr.Sabiha Paktuna Keskin
 
Geri
Üst