ölüden mektup

esena

Aktif Üye
Üye
ölüden mektup
ÖLÜDEN MEKTUP...

Dostlarım,
Dün, oldukça yağmurlu,
Mezarlık çamurluydu,
Özür dilerim...

Hastalığım amansız,
Ölümüm; size göre
Erken ve zamansızdı.
Kara haber
Tez yayıldı.. Aldınız.
Cami avlusuna, koşup geldiniz,
Son bir görev bildiniz...

Kiminiz,
Namaz vaktini, iple çektiniz.
Acele işiniz vardı, gidecektiniz.
Kiminiz,
Kaçamak tebessümle,
Hasretler giderdiniz;
''Bir araya gelmek için,
Ölümler mi gerekirdi?''
Dediniz...

O soğuk sandığınız,
Musalla taşında ben;
Üşüyüp titremeden,
Sımsıcak yatıyordum...

Hepinize bakıyor,
Aklınızdan geçenleri,
Birer birer okuyordum...

Kiminize göre ben;
Güya bir melekmişim.
Kiminize göre de;
Dürüst bir salakmışım...

Oysa.. Siz, ölüleri,
Hiçbir şey duymaz sanır,
Bir kadavra tanırdınız.

Aklınızdan geçenleri söylesem;
Utanırdınız...

Sözlerimi;
Nankörlüğe vermeyin.
Namaz vakti, hepiniz;
Oldukça naziktiniz..
İmam beni sorunca:
''İyi biliriz'' dediniz.
Beni mahçup ettiniz...

Bana çiçek gönderen,
Vefâkar can dostlarım;
Cemil, Şükrü ve Ahmet,
Bu ne zahmet efendim,
Bu ne zahmet...

Ya.. arkadaşım Sadi;
Yarım kalan işime,
Ve dul kalan eşime,
Göz koyan âdi !..

Sabırsızlanmayın,
Nefâset Hanım.
İşte sıra, size geldi a canım.

Hani var ya..
O ilk gece,
Toplanmıştık ailece,
Bir şeyler soruyordu,
Gözlerin hece hece..

Oysa ben, o bakışın,
Üstünde hiç durmamış,
Kötüye yormamıştım..

Şimdi anladım ki;
Resmen ihânet...

Kocan;
Ağır aksak amma,
İyi adam Nefâset.
Ne olur.. Sen de onu,
Birazcık idare et.
'Dünya düzeni' böyle,
Kocana selâm söyle...

Sayın, belediye başkanım,
Çocukluk arkadaşım;
Sarı Seyfettin.
Cenazeme şeref verdin,
Hoşgeldin...

Şu son yıllarda senin,
Tapudaki sicillerin,
Kabardıkça kabarmış;
Üç apartman,
Altı yazlık,
Yedi dükkan,
Rahmetli babandan,
Miras kalmıştı...

Bak.. Sevgili dostum
Sarı Seyfettin,
Bu türlü masalları,
Burada anlatan çok..
Ama, hiç dinleyen yok..

Hani.. Bir sözün vardı:
''Su akarken, küp dolsun.''
Dolsun ama.. Seyfettin,
Buralarda küp müp yok,
Haberin olsun !..

Hazır, yeri gelmişken;
Şu senin Eşref'in de,
Kulağını çekiver...

''Geçim sıkıntısı'' deyip,
Daldı rüşvete;
Kan kusturdu millete...
Bu yollardan kaçınsın,
Maaşıyla geçinsin.

Ne gerek var, bu kadar,
Mala, mülke, servete ?
Allah, zevâl vermesin,
Hükümete, devlete...
.......................................
Gazeteci meslektaşım,
Ve kader arkadaşım,
Donkişot Osman.

Sana ne, elâlemin,
Üç keçi, beş koyunu?

Üç yıl mapusta yattın,
Ölçmedin mi boyunu?
Sürdürme şu oyunu..
.......................................
Biricik oğlum Celâl;
Cenazede,
Bayramlık lacivertleri giydin,
Sanki..Bir şeyleri kutlar gibiydin..

Çok içmiştin,
Sarhoştun.
Mezar dönüşü hemen,
Komisyoncuya koştun.

''Ölüm hak, miras helâl''
Acelen neydi Celâl ?

O, mâsum kalbinde sen,
Ne sırlar saklarmışsın.
Meğerse, yıllar yılı,
Ölmemi beklermişsin...

Güzel kızım Muallâ,
Görümcene dikkat et
Kendini kolla...
Onu, pek görüştürme
Kocan Şenol'la...

Ama.. Kaynanan temiz;
İyi kalpli bir kadın.
Ah!.. Şu senin inadın !..
Ne olur, ara sıra,
Birazcık alla pulla.
Bilirim.. Sen gitmezsin
Bari, kocanı yolla...

Bu mektupta adını,
Anmadığım dostlarım.
Sahte gözyaşlarına,
Kanmadığım dostlarım..

Hepiniz birer yumak,
Açmakla bitmez.
Sizleri yazmaya
Kitaplar yetmez...
.....................................
Bu dünya böyle döndü,
Yine böyle dönecek,
Nefes borcu çaresiz,
Ölümle ödenecek...

Mal, mülk, şöhret, ganimet,
Sanmayın, gerçek nimet...

Görüyorum ki,hepsi;
İnsana eziyetmiş...

MEĞER, YAŞAMAK DİYET,
ÖLMEKSE, HÜRRİYETMİŞ...
 
Geri
Üst