Önce kime dua etmelidir?
Salâvat-ı Şerîfe ile başlanacak duâda, hususî olarak kendi nefsine, ana-babasına, akrabâ-i teallûkatına; umumî olarak da İslâma hizmet etmiş din büyüklerine, mâneviyat erlerine, ümmet-i Muhammede duâ etmelidir. Şüphesiz ki Peygamberimiz ve ashâb bütün duâlarda en başta gelmektedir.
Kurân-ı Kerîmde İbrahim Aleyhisselâmın duâsı örnek duâ olarak zikredilmektedir. İbrahim Aleyhisselâm:
Ey Rabbimiz, beni, anamı, babamı, bütün müminleri hesap gününde mağfiret eyle... diye yalvarmıştır. Demek biz de böyle sıralama ile duâ etmeliyiz.
Duâda sadece kendi nefsini, yahut müminlerin içinde belirli bir zümreyi esas alıp diğer müminleri, müslümanları duâ dışına itmek sünnete uygun duâ tarzı değildir. Nitekim köylünün biri ellerini açmış:
Yâ Rab, bana ve Hz. Muhammede merhamet eyle. Bizimle beraber başka kimseye merhamet eyleme! diye duâ ediyordu. Bunu duyan Resûlüllah Efendimiz memnun olmayarak şöyle buyurdu:
Allahın geniş rahmetine çok dar bir hudut çizdin!
Halbuki Hazret-i Resûlüllah, duâlarında ümmetî, ümmetî! demiş, bütün Müslümanları esas alan bir koruyuculuk ve kurtarıcılık genişliğinde duâ etmiştir. Hadîs kitaplarından Deylemîde, Ebû Hüreyreden rivâyet edilen şu hadîs pek mânidardır.
Resûlüllah Hazretleri çoğu zaman şöyle duâ ederdi:
Allahümmerham ümmete Muhammedin rahmeten âmmeten.
Allahım, ümmet-i Muhammede herşeyi kuşatan merhametle merhamet et.
Duâ, bir dağın başından yuvarlanıp inen kar topuna benzer. Ne kadar çok insanın afvına dokunursa, o kadar fazla sevaba bürünür, kuvvet bulur. Demek ki mümin kardeşleri duâdan unutmamak gerektir.
Bir müminin diğer mümine duâsında yer vermesi, o mümine iyilik etmesi demektir. Rabbimiz ise, bir iyilik edene on sevap vereceğini bildirmektedir. Öyle ise bütün müminlere duâ eden kimse, bütün müminlere iyilik etmiş olmakta; dolayısıyla milyonlarca iyilik sevabı almaktadır.
Allahın rahmet hazinesi kullarınki gibi tükenecek cinsten değildir. Milyonları da, milyarları da tatmin eder, kimse eli boş dönmez. Yeter ki, gereken ihlâs gösterilsin, duâda hatırlanılsın.
Bir gün İbrahim Edhem Hazretleri Kâbede duâ ederken:
Yâ Rab, beni afvet, demekle yetinmişti. O sırada kulağına ilâhî bir ses geldi.
Ey İbrahim, bu ne cimrilik böyle. Sadece kendi nefsinin afvını istiyor, mümin kardeşlerini hiç düşünmüyorsun?...
Büyük Velî utandı ve duâsını ümmet-i Muhammede teşmil etti.
Salâvat-ı Şerîfe ile başlanacak duâda, hususî olarak kendi nefsine, ana-babasına, akrabâ-i teallûkatına; umumî olarak da İslâma hizmet etmiş din büyüklerine, mâneviyat erlerine, ümmet-i Muhammede duâ etmelidir. Şüphesiz ki Peygamberimiz ve ashâb bütün duâlarda en başta gelmektedir.
Kurân-ı Kerîmde İbrahim Aleyhisselâmın duâsı örnek duâ olarak zikredilmektedir. İbrahim Aleyhisselâm:
Ey Rabbimiz, beni, anamı, babamı, bütün müminleri hesap gününde mağfiret eyle... diye yalvarmıştır. Demek biz de böyle sıralama ile duâ etmeliyiz.
Duâda sadece kendi nefsini, yahut müminlerin içinde belirli bir zümreyi esas alıp diğer müminleri, müslümanları duâ dışına itmek sünnete uygun duâ tarzı değildir. Nitekim köylünün biri ellerini açmış:
Yâ Rab, bana ve Hz. Muhammede merhamet eyle. Bizimle beraber başka kimseye merhamet eyleme! diye duâ ediyordu. Bunu duyan Resûlüllah Efendimiz memnun olmayarak şöyle buyurdu:
Allahın geniş rahmetine çok dar bir hudut çizdin!
Halbuki Hazret-i Resûlüllah, duâlarında ümmetî, ümmetî! demiş, bütün Müslümanları esas alan bir koruyuculuk ve kurtarıcılık genişliğinde duâ etmiştir. Hadîs kitaplarından Deylemîde, Ebû Hüreyreden rivâyet edilen şu hadîs pek mânidardır.
Resûlüllah Hazretleri çoğu zaman şöyle duâ ederdi:
Allahümmerham ümmete Muhammedin rahmeten âmmeten.
Allahım, ümmet-i Muhammede herşeyi kuşatan merhametle merhamet et.
Duâ, bir dağın başından yuvarlanıp inen kar topuna benzer. Ne kadar çok insanın afvına dokunursa, o kadar fazla sevaba bürünür, kuvvet bulur. Demek ki mümin kardeşleri duâdan unutmamak gerektir.
Bir müminin diğer mümine duâsında yer vermesi, o mümine iyilik etmesi demektir. Rabbimiz ise, bir iyilik edene on sevap vereceğini bildirmektedir. Öyle ise bütün müminlere duâ eden kimse, bütün müminlere iyilik etmiş olmakta; dolayısıyla milyonlarca iyilik sevabı almaktadır.
Allahın rahmet hazinesi kullarınki gibi tükenecek cinsten değildir. Milyonları da, milyarları da tatmin eder, kimse eli boş dönmez. Yeter ki, gereken ihlâs gösterilsin, duâda hatırlanılsın.
Bir gün İbrahim Edhem Hazretleri Kâbede duâ ederken:
Yâ Rab, beni afvet, demekle yetinmişti. O sırada kulağına ilâhî bir ses geldi.
Ey İbrahim, bu ne cimrilik böyle. Sadece kendi nefsinin afvını istiyor, mümin kardeşlerini hiç düşünmüyorsun?...
Büyük Velî utandı ve duâsını ümmet-i Muhammede teşmil etti.