Otistiklerde Düşünme, Anlama ve Öğrenme

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Otistiklerde Düşünme, Anlama ve Öğrenme
Otizm, sözel (konuşma) ve sözel olmayan iletişim (jest, mimik, beden dili), sosyal etkileşim, yaratıcılık ve sembolizasyona dayalı oyunlarda yetersizlikler; takıntılı, tekrarlayan davranış örüntüleriyle tanımlanan bir nörogelişimsel bozukluktur. Bu alanların her birindeki özelliklere pek çok kaynaktan ulaştığınızı, genel olarak otizmi tanıdığınızı düşünerek burada tekrar açıklamadım. Ayrıca otistik çocuklarla birlikte oldukça, oynadıkça, çalıştıkça bu özellikleri sık sık hatırlamak gereksinimi de duyacağımız için yeri geldikçe daha derinlemesine irdeleyeceğiz.

Otistik özellikleri olanlar için eğitim programı hazırlarken, onlarla çalışırken bu tanısal özellikleri /farklılıkları bilmek gerekli ancak yeterli değildir. Çünkü tanısal özellikler, bize nelerin yetersiz olduğunu, nelerin farklı olduğunu açıklar/anlatır; ancak bunları nasıl giderebileceğimizi açıklamaz. Bizim bu nedenle, bu bilgilerin yanı sıra otistik bir bireyin dünyayı nasıl anladığı, çevresinde olan biteni nasıl anlamlandırdığı, anladıkları karşısında nasıl davrandığı, nasıl düşündüğü ve nasıl öğrendiğini bilmemiz de gereklidir. Ancak bunları kavradığımızda, “nasıl bir program” değil, “otistikler için nasıl bir program,?” sorusuna cevap verebiliriz.


Otistik özellikleri olanları diğerlerinden ayıran/farklılaştıran, düşünme, anlama özellikleri;

1. ANLAMIN ANLAŞILMASINDA YETERSİZDİRLER:
Davranışlar, olaylar, beceriler, düşünceler arasındaki bağlantıları anlamakta güçlük çekerler. Kendi dünyaları birbiriyle ilişkisiz bir sürü deneyim ve istekten oluşur. Bunlar arasındaki ilişkiler, altta yatan temalar, nedenler veya prensipler onlar için belirsizdir.
Davranışlar arasındaki neden sonuç ilişkisini kavramakta zorluk çeker. Özellikle kendilerinden ne istendiğini, ne beklendiğini ve çevrede olup biteni anlamada güçlük çekerler. Bu nedenle sosyal ortamın gerektirdiği kuralların altında yatan mantığı kavramakta zorlanırlar ve sosyal becerileri kazanmaları, çevrelerini gözlemleyerek, kendiliğinden gelişmez. Her bir sosyal davranışı tek tek öğrenmeleri gerekir. Örneğin merhaba demek için öğretmenine elini uzatmayı öğrenen bir çocuk başka bir kişiye merhaba demek için elini uzatmaz. Birisiyle karşılaştığımızda merhabalaşmamız gerektiğini, bunun en basit sosyal iletişim davranışlarından biri olduğu bağlantısını kuramaz, çünkü bu davranışının altında yatan temayı kavrayamaz, sadece öğretmeniyle ilişkisi için gerekli bir davranış olduğunu düşünür.

Zeka düzeyi çok yüksek otistikler bile kültüre ait beklentileri, görenekleri anlamada karmaşa yaşarlar. Sosyal, kültürel çevrenin isteklerini, onlardan ne talep ettiğini anlamakta çok zorlanırlar.


2. DETAYLARA AŞIRI ODAKLANMA NEDENİYLE, BÜTÜNÜ ALGILAMAKTA ZORLUK ÇEKERLER
Çok ufak ayrıntıları, özellikle görsel ayrıntıları fark etmede çok başarılıdırlar. Örneğin bir oyuncak arabanın kenarındaki minicik bir yazıyı görebilirler. Bu detaya takılıp arabayla ilgilenip onunla oynamaya başlamazlar. Bazıları ise farklı duyusal detayları fark etme özelliğine sahiptirler. Bu nedenle yemek odasına girdiklerinde masadaki yemeğe yönelmeyip, vantilatörün sesi hakkında yorum yapabilirler. Arabada radyo dinlerken dinledikleri müziğe değil, radyonun istasyonuna veya markasına odaklanıp bundan söz edebilirler. Sorun, ilgi gösterdikleri detayın o andaki durum/ olay/ beklenti vb açısından önemli olup olmadığını değerlendirememeleridir. Bulundukları ortamda, o anda yapılan etkinlik/iş vb. için önemli olan özelliklere ve yapılana değil, kendileri için önemli olana saplanıp kalırlar, bu nedenle algılamaları gerekeni algılayamazlar.


3. İSTENİLEN NOKTAYA DİKKATLERİNİ VERMEZLER
Otistik bireyler istenilen noktaya dikkatlerini yöneltmekte zorlanırlar. Bunun yerine kendileri için önemli ya da eğlenceli gelen şeylere odaklanırlar. Bir konudan diğerine odaklanmaları da çabuk değişir. Odada sizin söylediğiniz kelime yerine uzaktan gelen bir sese odaklanabilirler. Dışarıda dalları rüzgarla hareket eden bir ağaca odaklanıp masanın üzerindeki nesneye yönelmekte zorluk çekebilirler.



Bulundukları ortamdaki pek çok uyarandan hangisini seçeceklerini, neye dikkat etmeleri gerektiğini ayırt etmekte zorluk çekerler. Bu nedenle ya hepsiyle aynı anda ilgilenir, bir ona bir buna giderek bakarlar, araştırırlar ya da sınırlı bir şekilde bir nesne ile ilgilenerek, diğerlerine kendilerini kapatırlar. Sadece dıştan gelen uyaranları sıraya koyma, öncelik/önem sırasına koymada zorluk çekmezler, aynı zamanda kendilerini bombardımana tutan düşünceleri de yorumlamada/ sıraya koymada zorluk çekerler.


4. SOMUT DÜŞÜNÜRLER
Soyut ve kavramsal düşünme süreçlerinde problemler vardır. Bazıları soyut kavramları çalışmalarla kazanabilirken, bazıları asla kazanamazlar. Örneğin kızdığı için kitabı yere atan birine, “bunu neden yaptın?” yerine, “kitabı atmandan hoşlanmadım, dışarıya çıkmak istemiyorsan istemiyorum demelisin, kitabı atmamalısın” gibi açık ve net bir şekilde ne yaptığı sorulmalı, isteğini nasıl ifade edeceği somutlaştırılmalıdır.


Otistik bireyler için kelimelerin tek bir anlamı vardır, ikinci bir anlamı veya mecazi anlamı yoktur. Bu nedenle soyut kelimeleri, sembolik anlatımları, atasözlerini, deyimleri, mecazi anlamı olan kelimeleri anlamakta zorluk çekerler. Örneğin, “damlaya damlaya göl olur” ata sözünün, para biriktirmekle ilgili bir anlamı olduğunu kavraması otistik bir birey için çok zordur. Bizi kızdıran bir çocuğa “kafanı koparırım” dediğimizde çocuk kendisine kızdığımızı anlar ama kafasını koparmayacağımızı bilir. Oysa otistik bir çocuk gerçekten kafasını koparacağımızı düşünerek çok korkar.
Bilginin soyutlanmasında, muhakeme etme, kavramsal problem çözmede, yorumlamada zorluk çekerler.


5. FİKİRLERİ BİRLEŞTİRMEDE ZORLUK ÇEKERLER
Otistikler için olayları, kavramları tek tek öğrenmek, anlamak kolaydır. Olaylar, fikirler arasındaki bağlantıyı kurmakta zorluk çekerler. Özellikle birbiriyle zıt görünen kavramlarla ilişkili bilgileri anlamada / birleştirmede sıkıntı yaşarlar. Örneğin çiçekleri seven birinin, arkadaşı için çiçek toplamasını anlamayabilirler. “Çiçekleri seviyorsa niye kopardı?” diye sorarak sevme ve koparma kavramlarının zıtlığı nedeniyle bir arada olamayacağını bunu anlamadıklarını ortaya koyarlar. Çiçekleri koparmak kötü bir şey olduğu için koparan kişinin çiçekleri sevmediğini düşünürler.


6. DÜZENLEME VE BİR SIRA İZLEMEDE ZORLUK YAŞARLAR
Bir işi organize ederken istenilen sonuca ulaşmak için çeşitli elemanların bir araya getirilmesi gereklidir. Örneğin sandviç yapacağımız zaman gereken malzemelerin alınıp bir araya getirilmesi gereklidir. Otistik bir birey çoğul bilgileri bir araya getirmede zorluk yaşadığı için, hangi malzemeler var, hangi aletler kullanılacak, eksik olanların önceden temin edilmesi vb pek çok bilgiyi bir araya getirme, gerekli hazırlığı yapma yani organizasyon yapmada güçlük çeker.
Sırayla yapılması gereken işleri yaparken de zorluk yaşarlar. Basamaklar arasındaki ilişkiyi veya sonuçla kalan basamaklar arasındaki ilişkiyi kurmada başarılı olamazlar. Örneğin giyinirken izlenmesi gereken sırayı atlayabilirler.
Organizasyon gerektiren ve sırayla yapılması gereken işler hem o anda olana, hem de sonuca odaklanmayı gerektirdiği için zorlanırlar
.
7. GENELLEME YAPMADA ZORLUKLARI VARDIR
Öğrendikleri bir beceri ya da davranışı genelde bir durumda öğrenir ve bunu başka durumlara genelleyemezler. Örneğin merdiven basamaklarını çıkarken 10 kadar sayan bir çocuk masanın üzerine konan oyuncakları sayamayabilir. Öğrendiği bir beceriyi farklı materyallerle, farklı ortamlarla ve farklı kişilerle çalıştıkça bu beceriyi genellemeyi öğrenir. Genelleme sürecine ulaştıktan sonra gereksinim duyduğunda bu beceriyi kullanabilir. Pek çok otistik çocuk annesiyle iletişiminde kullandığı bazı kelimeleri bir başkası ile iletişimde kullanmaz. Okulda gayet iyi yaptığı eşleştirmeyi evde yapmaz. Bu nedenle bazı beceriler ağır otistik özellikleri olan çocuklarda her ortamda, herkesle, her durumda ve her materyalle denerek çok uzun bir sürede ve çok tekrarla kazanılabilirler.

Bu özelliklerin bazıları, hatta birçoğu öğrenme güçlüğü, zihinsel yetersizlik gösteren bireylerde de görülmektedir. Ancak otistik özellikleri olanlarda, hepsinin bir arada ve karşılıklı etkileşim içinde olması anlaşılması daha güç ve karmaşık sorunlara yol açmaktadır. Bu özelliklerin ve etkileşimlerinin iyi kavranması bundan sonraki yazıda anlatılacak olan “otistiklerin öğrenme özellikleri”ni anlamayı kolaylaştıracaktır.
Hepimize kolay gelsin…


Kaynak: Yardımcı Doçent Doktor Alev Girli - ABA-Turkce grubundan alıntıdır
 
Cevap: Otistiklerde Düşünme, Anlama ve Öğrenme

Bundan önceki yazıda anlatılan otistiklerin anlama, düşünme öğrenme özelliklerini etkileyen diğer faktörler;

1-Becerilerin gelişim alanlarına göre farklılık göstermesi,
2-Taklit/ becerileri model almada yetersizlik,
3-Merak duygusunun ve öğrenmeye yönelik motivasyonun yetersizliği,
4-Bellek mekanizmasındaki farklılıklar,
5-Katı ve tekrarlayıcı davranışlar,
6-Oyun azlığı veya tekdüze oyunlar,
7-Duyusal/algısal farklılıklar
8-Aşırı anksiyetedir.

1-Becerilerin gelişim alanlarına göre farklılıklar göstermesi:
Normal çocuklarda her gelişim alanındaki beceri düzeyi birbirine yakındır. Oysa otistik birey bir alanda “yetenek adacığı”, ama diğer pek çok alanda yaşının çok altında beceri düzeyine sahip olabilir. Örneğin arabaların markalarını, modellerini tanıma konusunda son derece başarılı olurken, araba resmi çizemeyebilir veya sabah ne yediğini hatırlamayabilir. Temel pek çok kavramı öğrenmekte güçlük çekerken, okumada çok iyi olabilir. Otistik çocukların gelişim alanlarındaki bu çok büyük farklılıklar eğitimin içeriğini, niteliğini etkiler.

2-Taklit, becerileri model almada yetersizlik:
Normal bir çocuğun çevresindeki kişileri gözlemleyerek ve taklit ederek öğrendiği pek çok beceri, by by yapma, el yıkama vb otistik çocuk için özel olarak öğretilmesi gereken becerilerdir. Otistik birey çevresindeki kişilerden çok nesnelere ilgi duyar, bu nedenle insanların davranışlarına dikkat etmez. Bu davranışlar onun için anlamlı olmadığından onları taklit etmez. Bu nedenle diğer çocukların kendiliğinden, çevresindeki kişileri gözlemleyerek, taklit ederek öğrendiği pek çok beceriyi, otistik çocukların eğitimle öğrenmeleri gerekir.

3-Merak duygusunun olmayışı ve öğrenmeye yönelik motivasyonda yetersizlik:
Merak duydukları alanlar, ilgileri son derece sınırlıdır. Bir veya birkaç alanla ilgili motivasyonları ve konsantrasyonları yüksektir. Ancak, ilgilendikleri alan dışında bir etkinliğe yönlendirildiklerinde, bir şey yapmaları istendiğinde yapmak istemezler ve çoğu zaman direnç gösterirler. İlgi alanlarının sınırlılığı nedeniyle öğrendikleri de sınırlıdır. Çevrelerinde olup bitene ilgisizlikleri, öğrenmeye yönelik motivasyonlarının olmayışları, nasıl bir öğrenme stratejisi belirlememiz gerektiğini etkileyen temel faktörlerdendir.

4-Bellek mekanizmasındaki farlılıklar.
İlgi duydukları konuları öğrenmelerindeki hız ve ezberledikleri sayıların, isimlerin, metinlerin, şarkıların vb çokluğu şaşırtıcı düzeyde olabilir. Ancak bu ezbere bildikleri bilginin ne anlama geldiğini ve içeriğini kavrama konusunda güçlüklere sahiptirler. Yapılan bellek çalışmalarında, bir sayı veya sözcük dizisini ezberleyen otistik çocukların bunları aynı sırada hatırladıkları, normal çocukların ise ezberlenenler arasındaki ilişkiyi kurarak hatırladıkları belirlenmiştir. Bu ise, otistiklerin öğrenilecek bilgiyi birbiriyle ilişkisi olan bir bütünün parçaları olarak değil, ayrı ayrı/ kopuk bilgiler olarak algıladıklarını ve böyle öğrendiklerini; öğrendikleri sırada hatırladıklarını yani kodlama yetersizliği gösterdikleri anlamına gelmektedir.

Bilgileri, birbirleriyle ilişkisiz parçalar halinde öğrenmeleri nedeniyle anlamını kavramakta yetersiz kalırlar. Örneğin “yağmur yağdı, şemsiyeni aç” cümlesini ilişkisiz dört ayrı kelime olarak bellerler ve size aynen tekrar edebilirler. Ancak “neden şemsiyeni açtın?” sorusuna cevap veremezler. Çünkü yağmur yağması ile şemsiye açılması arasındaki bağlantıyı kuramamış, sadece arka arkaya gelen bir dizi kelime olarak öğrenmiş ve tekrar etmişlerdir.

5-Katı ve tekrarlayıcı davranışlar:
Otistik bireyler aynı şeyleri takıntılı bir şekilde tekrar tekrar yapmaktan hoşlanırlar. Bu nedenle öğrendiklerini, yeni ve biraz farklı bir duruma transfer etmekte güçlük çekerler. Masada öğrendikleri bir beceriyi yerde oturunca veya başka odaya gidince yapamayabilirler. Çubuklarla 10’a kadar sayabilirken, toplarla sayamayabilirler. İşte bu aynılığı koruma isteği, davranışlardaki katılık ve tekrarcılık hem yeni şeyleri öğrenmelerini zorlaştırır, hem de öğrendiklerini yeni durumlara uygulamada/genellemede sorunlara yol açar.

6-Oyun azlığı veya tekdüze oyunlar:
Bir etkinliği, oyunu, bir oyuncağı hep aynı biçimde oynamaktan hoşlanırlar veya hiçbir oyuncakla ilgilenmeyip etrafta amaçsızca dolaşabilirler Yap-bozlar, legolar gibi takılıp çıkarılıp, dizilen oyuncaklarla tekdüze oyunlar oynarlar. Ya da oyuncaklarla ağza sokma, atma, bir yere vurma gibi amacına uygun olmayan bir şekilde oynarlar. Bu nedenle oyunla öğrenecekleri, keşfedecekleri pek çok beceriyi kazanmakta zorluk çekerler. Özellikle oyun taklidi ile kazanacakları, geliştirecekleri becerileri, kavramları kazanamazlar.

Örneğin kendilerinin yalnızca üst üste dizdikleri küplerle yol, köprü, ev yapan birini taklit ederekaynı şeyleri yapamazlar. Bu nedenle yeni, daha gelişmiş oyunları, oyuna katılıp diğer insanları taklit etmedikleri için öğrenemezler. Ya da yeni şeyler deneme yerine, hep aynı şekilde oynadıkları için deneme yanılma yoluyla, yeni oyunlar geliştiremezler. Bir ayakkabı kutusunu garaj olarak kullanmak gibi, yaratıcı, hayali oyunlar oynayamadıkları için, ilişkilendirme, akıl yürütme gibi bilişsel beceri gelişimleri ve oyunla öğrenmeleri sınırlıdır.

7-Duyusal/Algısal farklılıklar
Otistik özellikleri olan bireylerin görme, işitme, dokunma, tatma, koklama, hareket ve acıyı hissetme duyularında işlemleme farklılıkları vardır. Bu nedenle tuhaf sesleri dinlemek, dönen bir nesneyi seyretmek, titreşimleri duymak için cisimlere yanağını dayamak, kendini dolapla duvar arasına sıkıştırmak, acı verebilecek bir çarpmadan rahatsız olmamak, tuhaf yiyecekleri tercih etmek vb. gibi farklı duyusal tepkileri vardır. Otistiklerin uyaranlara yönelik farklı duyusal tepkileri, öğrenme biçimlerini etkiler.

8- Aşırı anksiyete
Otistik bireyler çoğunlukla aşırı anksiyete, kaygı, ajitasyon gösterirler. Bu davranışlarının çevrelerinde ne olup bittiğinin anlaşılamaması, kendilerinden ne beklendiğinin anlaşılamaması ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Otistik bireyler bulundukları ortamda, gürültü, düzensizlik olduğunda, beklemek gereken durumlarda, yanlış yapan birinin olduğu durumlarda, “hayır” dendiğinde, bir eşya kaybettiklerinde ve engellenmeye yönelik toleranslarının düşük olması nedeniyle, engellendiklerinde stres yaşarlar; bağırma, kendine veya başkasına yönelik saldırganlık, stereotipik hareketler vb yaparlar. Eğitim sürecinde alıştıkları dışında, yeni davranışlara yönlendirildikçe kaygılı, endişeli ve ajite olurlar.

Yukarıda birinci ve ikinci bölümde anlatılan anlama, düşünme ve öğrenme özelliklerini belirleyen üç temel faktör ise; zihinsel yeteneğin düzeyi (zeka kapasitesi), otizmin derecesi ve dil becerilerinin düzeyidir.

1-Zihinsel yeteneğin seviyesi: Otistik bireylerin % 10- 15′i normal ve normal üstü zeka, % 25-35′i sınır zeka ile hafif zeka geriliği, geriye kalanlar ise orta ve ağır düzeyde zeka geriliği grubundandır. Zeka kapasitesi, NEYİ, NE KADAR? öğreneceğimizi belirler. Zeka kapasitesi bireyin sembolik, kavramsal bilgiyi kazanabilme düzeyini, yani algılama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi bilişsel süreçlerindeki kapasiteyi, NE KADAR öğrenebileceğini belirleyen temel faktördür.

2-Otizmin derecesi: Otizm, hafif otistik davranış özelliklerinden, ağır otistik özelliklere kadar geniş bir yelpazedir. Otistik özelliklerin düzeyi, birinci bölümde anlatılan algılama, anlama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi bilişsel süreçlerin NASIL işleyeceğini ve NASIL öğreneceğini etkiler. Otistik bireyler bilgiyi “normal”lere göre farklı bir bilgi işleme sürecinden geçirirler.

3-Dil becerileri: Nasıl düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi anlatmanın aracı olan sözel dildeki ve konuşmanın/iletişimin diğer formları olan yüz ifadeleri, mimikler ve beden dilindeki güçlükler otistik bireyi diğerlerinden ayıran temel özelliklerdendir. Alıcı dil düzeyi, eğitimde kullanılacak dil düzeyini, ifade edici dil düzeyi kendini ifade edebilme, sözel iletişimi eğitimde kullanabilme kapasitesini etkiler. Her bireyin bu alandaki güçlüğünün derecesi anlama, düşünme ve öğrenme düzeyini etkiler.

Her otistik çocuğun zeka düzeyi, otizminin derecesi ve dil düzeyi farklıdır. Bu nedenle, bu üç faktörün etkileşimi ve dengesi her bir bireyin nasıl düşüneceğini ve öğreneceğini etkiler. Zihinsel kapasitesi normal ve normal üstü çocuklar kavramsal /bilişsel becerileri öğrenme konusunda daha az zorluk yaşarlar, otistik özellikleri daha hafif çocuklar sosyal becerileri ve dilin iletişim amaçlı kullanımını daha kolay kazanırlar. Bu nedenle zeka düzeyi 70 ve üzeri olan, otistik özellikleri hafif (değişikliklere karşı dirençleri çabuk kırılan, agresif davranışları olmayan, stereotipik davranışları sosyal bir ortamı bozmayacak düzeyde olan ve sınırlı da olsa sosyal etkileşime giren) yüksek işlevli otistikler eğitimden maksimum düzeyde yararlanırlar, okul yıllarında çoğu formal eğitim sürecine adapte olabilirler.

Çok hafif otistik özellikleri olan ancak daha ağır derece zihinsel yetersizliği olan çocuklar sosyal beceriler konusunda iyi düzeye ulaşarak arkadaşlık becerilerini geliştirebilirken, bilişsel alanda soyut kavramları ve akademik becerileri öğrenme düzeyine ulaşamazlar. Hem ağır otistik özellikleri olan hem de ağır düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocuklar özbakım becerileri gibi temel günlük yaşam becerilerini iyi bir eğitimle kazanabilirler.
 
Geri
Üst