Rahmet Ayı Ramazan

ASİMELEK

Daimi Üye
Üye
Rahmet Ayı Ramazan
ramazan, rahmet ayı, ramazan ayını fazileti, hakkında bilgiler için yazımıza buyrun arkadaşlar.





ramazannn-212.jpg



Rahmet Ayı Ramazan

“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. Ta ki korunasınız.” [Bakara-183]

“O Ramazan ayı ki, Kur’an onda indirilmiştir…” [Bakara-185]
Ramazan, lügatte, Yaz sonunda, sonbaharın başında yağıp yeryüzünü tozlardan arındıran, temizleyen yağmur, güneşin ısısının şiddetinden kızgın yerde yalın ayak yürümek, yanmak, kılıcın iki taş arasında bilenerek keskinleştirilmesi, bir de Allah’ın güzel isimlerinden bir isim anlamlarına gelir. Dolayısıyla hadislerde de geldiği üzere bu mübarek aya sadece Ramazan denilmesinden sakındırılmış ve “Ramazan Ayı” denilmesi tavsiye edilmiştir.

Şehru’t-Temhis (Temizlenme Ayı)
İmam Zeynelabidin (a.s) Sahife-i Seccadiye adlı kitapta mübarek Ramazan ayını karşılama ve mübarek aya giriş duasında bu ayı “Şehru’t-Temhis” yani temizlenme ayı olarak nitelemiştir. Ragıb İsfehani şöyle yazar: “Mehs” bir şeyin ayıp ve kusurdan kurtulması anlamına gelir. “Temhis” (Temizlemek) arındırma ve temizleme demektir. Ramazan ayı, nefsi günahlardan arındırma, ayıpları, kusurları bertaraf etme ve nefsin günahlardan uzaklaşma ayıdır.

Ramazan ayı, kalbi çirkeflerden arındırmak ve kalbe sefa kazandırma ayıdır. Kinleri, öfkeleri, şehvetleri, ukdeleri, küskünlükleri ve diğer rezil ahlaki sıfatları kalpten söküp atma ayıdır. Özü günahların şerrinden kurtarma ve temizleme, kurtuluş ve saadet vadisinde hareket edenlerin safına katılma ayıdır mübarek Ramazan. Kalbi ve ruhu kınanmış sıfatlardan temizleme ve nefsi terbiye etme ayıdır.

Yine İmam Seccad (a.s) mübarek Ramazan ayına veda duasında şöyle buyuruyor: “Selam olsun sana ey kalplerin (ibadetle) yumuşayıp tevazu ettiği ve günahların (istiğfar ve tövbeyle) azaldığı komşu! Selam olsun sana! Nice büyük günahları yok ettin ve nice ayıpların ve çirkinliklerin üzerini örttün!”

Şehru’l Mağfire (Mağfiret ve Bağışlanma Ayı)
Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) mübarek Ramazan ayının fazileti hakkında şöyle buyuruyor: “Ramazan ayı, Allah’ın (azze ve celle) ayıdır ve Ramazan mağfiret ayıdır.” [1]
Abdurrahman b. Beşir, İmam Ali b. Hüseyin’den (a.s) rivayet eder ki İmam (a.s) buyurdu: “Bu ay (Ramazan) mağfiret ve bağışlanma ayıdır.”[2]

Mağfiret ve bağışlanma, insanın bu mübarek ayda Allah’ın azap ve cezasından güvende olmaya liyakat kazanması, dua ve itaatle Allah’ın (azze ve celle) taksiratından geçmesini sağlaması ve günahlarını affetmesidir. İstiğfar, amel ile söz bütünlüğünü gerektirir. Söz, ameli teyit etmelidir. Bu ayda bunun için daha fazla çaba gösterilmeli ve duada Allah’tan yardım istenmelidir.
İmam Cafer Sadık (a.s) mutahhar babalarından (a.s) şöyle nakleder: İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Ramazan ayında çokça istiğfar ve dua edin ki dua belayı sizden uzaklaştırır ve istiğfar günahlarınızı yok eder.” [3]

Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyurdu: Yüce Allah (azze ce velle) Ramazan ayının başından sonuna kadar istiğfar eden yok mu; günahını bağışlayayım?!”

Yine Resul-i Ekrem (s.a.a) bir başka yerde şöyle buyurmuştur: “Allah’ın melekleri Ramazan ayının her gece ve gündüzünde oruç tutanlar için istiğfar ederler.” [4]

İmam Cafer Sadık (a.s) dedesi Resul-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle nakleder: “Kim Ramazan ayında oruç tutar, şehvetini kontrol eder, dilini korur ve insanlara eziyet etmekten sakınırsa Allah (azze ve celle) onun bütün günahlarını bağışlar.” [5]

Resul-i Ekrem (s.a.a) Şabaniyye Hutbesi’nde şöyle buyuruyor: “Bedbaht kimse bu ayda Allah’ın mağfiret ve bağışlamasından mahrum kalan kimsedir.”

Bir başka rivayette Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayında bağışlanmak istemeyen kimse hangi ayda bağışlanır ki!” [6]

Hişam b. Hakem diyor ki İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Ramazan ayında bağışlanmayan kimse önümüzdeki yılın Ramazan ayına kadar bağışlanmaz, ancak bu kimse (bağışlanmak istiyorsa) Arafat’ta hac merasimlerine katılsın!” [7]


Şehru’l Itk (Ateşten Kurtulma Ayı)
Resul-i Ekrem (s.a.a) Ramazan ayının önemi hakkında şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı, Allah’ın (azze ve celle) ayıdır ve o ateşten kurtulma ayıdır.” [8]

İmam Zeynelabidin (a.s) de her gün okuduğu Ramazan ayı duasında bu ayı “Ateşten kurtulma ayı” olarak nitelemiştir. [9]

Resul-i Ekrem (s.a.a) Ramazan ayının ateşten kurtuluş ve özgürlük ayı olması hakkında şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayına ateşten kurtulup özgürlüğe kavuşma ayı denmiştir. Çünkü bu ayda her gece ve gündüz altı yüz kul ateşten kurtulup özgürlüğe kavuşmaktadır. O ayın sonunda da tıpkı öncesi gece ve gündüzlerinde kullar bağışlandığı gibi bağışlanırlar.” [10]

Yine bir başka hadiste Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Kim Ramazan ayında oruç tutar, şehvetini kontrol eder, dilini korur ve başkalarına eziyet ve rahatsızlıktan sakınırsa Allah-u Teâlâ onu cehennem ateşinden kurtarır ve özgürlüğüne kavuşturur.” [11]

Oruç aynı zamanda iradenin bağımlılıklardan, zafiyetlerden, acziyetten sıyrılma ve özgürleşme eylemidir. Rabbin rızası ile buluşmak için bir irade ortaya koymaktır. Hedeflenen ise Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmak, O’nun izzeti ile izzet kazanmak, nuru ile nurlanmak, rahmetiyle kalp sefası kazanmak ve Allah’ın boyası ile daha bir güzel boyanmak arzusudur.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Hz. Musa b. İmran (a.s) Allah-u Teâlâ ile konuşmasında Rabbine şöyle sordu: Ya Rabbi! Gündüzleri senin hoşnutluğun için oruç tutan kimsenin mükâfatı nedir? Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu: Ey Musa! Onun mükâfatı benim cennetim ve kıyamet gününün korkusundan güvende kalmak ve cehennem ateşinden kurtulmaktır.” [12]
Şehru’l İnabe (Tövbeyle Allah’a dönüş ayı)

Resu-i Ekrem (s.a.a) Ramazan ayının vasfederken şöyle buyuruyor: “Ramazan ayı Allah’a dönüş ayıdır.” [13]

İmam Ali b. Hüseyin Zeynelabidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bu Ay inabe ve Allah’a dönüş ayıdır.” [14]

Ragıb İsefahani Müfredat adlı eserinde “inabe” kelimesinin açıklamasında şöyle diyor: “en-Nevb” bir şeyin başka bir şeyden sonra dönüşüdür. Allah’a inabe; tövbe ve ihlâslı bir amelle Allah’a dönmektir.

İmam Humeyni (r.a) Kırk Hadis Şerhi adlı eserinde tevbe ile inabe arasındaki farkı şöyle beyan etmektedir: “Bil ki tevbe önemli ve güç bir menzildir. Tevbe, günahlar ve uygunsuz davranışlardan sonra, nefis ve ruhaniyet nurunun tabiat zulmetiyle örtüldükten sonra tabiattan nefis ruhaniyetine doğru dönülmesidir.

Bu özet bilginin detayı ise şöyledir: Nefs, fıtratın başlangıcında her türlü kemal, cemal ve nurdan uzaktır. Aynı şekilde bunların karşıtlarından da uzak bir haldedir ve mutlak çizgilerden arınmış, boş bir sayfa gibidir. Üzerinde ne ruhani kemalden eser vardır ne de bunun karşıtından, ama özünde her türlü makama ulaşabilmenin kabiliyet nuru mevcuttur. Fıtratı doğruluk üzere ve mayası da zatî nurlarla yoğrulmuş haldedir. Bu nedenle günaha yöneldiğinde gönlünde bir karartı ortaya çıkar ve günah oranı arttıkça da bu karartı ve zulmet artar.

Sonunda gönül tamamen kararır, fıtrat nuru söner ve ebedi mutsuzluğa duçar olur. Ama eğer henüz karanlık bütün gönlü sarmadan gaflet uykusundan uyanılır ve “yakza” (uyanma) aşamasından “tevbe” aşamasına geçilir ve inşallah ileride özetle zikredilecek şartlarıyla birlikte bu makamdan nasiplenecek olursa, bu durumda karanlıktan ve zulmetten aslî fıtrat nuruna ve zatî ruhaniyete döner. Adeta yeniden o kemalattan ve zıtlarından arınmış boş bir sayfa haline döner. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Günahtan tövbe eden kişi hiç günahı olmayan kişi gibidir.”

O halde, tövbe; tabiat hükümlerinden, ruhaniyet ve fıtratın hükümlerine geri dönüştür. “İnabe” ise fıtrat ve ruhaniyetten Allah’a dönmek ve nefis evinden asıl hedefe hicret etmektir. O halde tövbe aşaması inabe aşamasından daha önceliklidir, ama bu hususun ayrıntılarına girmek konumuzun dışında kalmaktadır. “
İmam Zeynelabidin (a.s) Ramazan ayının her günü okuduğu duasında Allah’tan şöyle istiyor: “Allah’ım! Bana inabeyi (Allah’a dönüşü) rızk olarak ver!”

Şehru’t-Tahur (Temizlik ve Arınma Ayı)
Dördüncü İmamımız Hz. Zeynelabidin (a.s) Sahife-i Seccadiye adlı eserde Ramazan ayının gelip çatması hakkında okuduğu duada bu mübarek ayı “Şehru’t-Tahur” olarak adlandırmıştır.

Ragıb İsfehani Müfredat adlı eserinde “Tahur” kelimesini şöyle mana eder: Taharet (temizlik) iki kısımdır; cismin temizliği ve ruhun temizliği. Tahur, Feul ölçüsünde olup lügatte ya tıpkı “vuzu/abdest ve vekud/yakıt” gibi mastardır, ya da isimdir; tıpkı “Fatur” gibidir ki iftar verilen şeyler için isimdir, ya da “Resul” gibi sıfattır.

Şafii ve öğrencileri Tahur lafzının zahirini “mathar/temizlenme yeri” anlamında mana etmeleri yanlıştır. Çünkü Feul, “Ef’ale ve Faale”den bina edilmez, sadece feale’den bina edilir. Tahir (temizleyen) iki türlüdür; bir manası şudur: taharet, kendisinden başkasına sirayet etmez, örneğin elbise, elbise bizatihi temizdir ancak başka bir şeyi temizlemez. Öteki taharet ise hem tahareti kendiliğindendir ve hem de tahareti başkasına sirayet eder. Dolayısıyla Allah-u Teâlâ suya da bu yüzden “Tahur” demiştir. Çünkü hem kendisi temizdir hem de başka bir şeyi temiz eder.

Ramazan ayı, temizlenme, arınma ve tehzip ayıdır. Bir başka tabirle hem kendisi temizdir ve hem de diğerlerini temizler, kendi temizliğini başkalarına da intikal eder. Bu mübarek ayda Rahman, kullarını rahmet pınarıyla yıkayarak onlara ayrı bir ruh temizliği ve özel bir kalp sefası bahşeder. Taharetin yeni bir mevsimi kulların yüzlerine açılır.

Emirü’l-Müminin Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Ramazan ayının hilalini gördüğünde şöyle de: Allah’ım! Senden bu ayın hayrını ve taharetini (temizliğini) istiyorum!” [15]
İmam Zeynelabidin (a.s) Ramazan ayının veda duasında şöyle buyuruyor: “Selam olsun sana! Çünkü bereket ve iyiliklerine bize geldin, çirkef ve günahlarımızı yıkadın!”
Şehru’l Bereket (Bereket Ayı)
Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) Ramazan ayını vasfederken şöyle buyuruyor: “Ramazan ayı, Allah’ın (azze ve celle) ayıdır ve o bereket ayıdır.” [16]

Ragıb, Müfredat kitabında şöyle diyor: “Bereket, Allah’ın hayır ve iyiliğinin bir şeyde sabit olmasıdır ve mübarek, kendisinde hayır barındıran şeye denir.

Ramazan ayı, hayır ve bereketlerin merkezi ve mihveridir. Birçok rivayetlerde bu ay “Mübarek Ay” olarak vasfedilmiştir.

Selman-i Farisî (r.a) şöyle diyor: “Resul-i Ekrem (s.a.a) Şaban ayının son gününde şöyle buyurdu: Ey insanlar! Ramazan ayı, mübarek ay sizi kuşattı…” [17]

Bir başka yerde Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Şu Ramazan ayı, mübarek bir aydır, o ayda oruç tutmayı Allah-u Teâlâ vacip kılmıştır. Bu ayda Allah’ın rahmet kapıları açılmış ve şeytanların elleri zincirlere vurulmuş, bağlanmıştır.” [18]

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı gelip çattığında Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyordu: “Ya Rabbi! Ramazan ayında bizlere bereket ver! Bu ayın oruç ve namazlarını eda etmekte bizlere yardım et ve bu ayda amellerimizi kabul et!”

Haris Nazri diyor ki: İmam Cafer Sadık (a.s) Şaban ayının sonunda şöyle buyuruyordu: Allah’ın Kuran’ı nazil ettiği mübarek ay geldi çattı.” [19]
Ebu Muhammed b. Musa Telakubra şöyle naklediyor: İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu: Ramazan ayın gelip çattığında şöyle de: Allah’ım! Mübarek Ramazan ayı, Kuran’ın nazil olduğu ay geldi çattı. Senden istiyorum ki beni bu ayda bağışla, bana merhamet et ve beni cehennem ateşinden kurtar!” [20]

Allah-u Teâlâ, bizleri bu rahmet, bereket ve mağfiret ayın feyizlerinden yararlanan salih kullarından kılsın! Âmin


 
Geri
Üst