Ramazan Ve Rü’yet-i Hilâl

M

Misafir

Forum Okuru
Ramazan Ve Rü’yet-i Hilâl
Allah Teâlâ âyet-i kerîmede; “Ey îmân edenler, oruç sizden önceki (ümmet)lere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de, sayılı günlerde farz kılındı. İçinizde hasta olan veyâ yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler üzerinde de bir düşkünü doyuracak kadar fidye (gerekir). Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz, isin için (yemenizden ve fidye vermenizden) daha hayırlıdır.” (1) buyurmaktadır.

RAMAZANIN BAŞLANGICI

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v), biz ümmetine Ramazân-ı şerîfin ne zaman ve nasıl tutulacağını, hadîs-i şerîfiyle açıklamıştır.

İbn Ömer (r.a)’ın nakline göre Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: ““Ramazan hilâlini gördüğünüz zaman oruç tutunuz ve Şevval hilâlini gördüğünüz zaman iftar ediniz (bayram yapınız). Eğer size (gökyüzü bulutlu olmaktan dolayı) hilâl gizli kalırsa artık Ramazan hilâlini (otuza tamamlamakla) takdîr ve hesap ediniz.” (2)

Ebû Hüreyre (r.a)’den: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir ay bâzen yirmi dokuz, bâzen de otuz gündür. Hilâli görünce oruca başlayınız, yine hilâli görünce orucu bırakınız. Hava kapalı olursa, sayıyı otuza tamamlayınız.” (3)

Yukarıda zikredilen hadîs-i şerîflere göre Ramazanın başlangıcı, hilâlin rü’yeti ile sâbit olmazsa, Müslüman bir kişinin şehâdeti ile oruca başlanacağına dâir hadîsler vardır. Hilâli görüp Ramazan orucuna başlamak hakkında Abdullah b. Abbas (r.a), Peygamber (s.a.v) Efendimiz’den şu hadîs-i rivâyet etmiştir:

“Bir arabî Peygamber (s.a.v)’e gelerek;

“Ben bu gece Ramazan hilâlini gördüm” dedi. Efendimiz ona;

Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ediyor musun?” buyurdu. Adam;

“Evet”dedi. Efendimiz;

“Kalk yâ Bilâl, yarın oruç tutmaları için halka îlân yap.” buyurdu. (4)

Râvî Ebû Ali demiştir ki; “el-Velîd b. Ebû Sevr ve el-Hasan b. Ali’nin rivâyetleri de böyledir. Yâni İbn Abbas (r.a) halkın o gece terâvîh gibi Ramazan gecelerine mahsus ibâdete kalkmaları ve oruç tutmaları için çağrıda bulundu.” Ebû Dâvûd, Nesâî, Tirmizî, Dârekutnî, Hakim, Beyhakî ve Dârimî de bunu rivâyet etmişlerdir.

Hadîs, Ramazan hilâlini görmek meselesinde kâfirin şâhitliğinin mûteber olmadığına ve bu meselenin sübûtu için şâhidin Müslüman olduğunun bilinmesiyle yetinilebileceğine delâlet eder.

Peygamber (s.a.v) arabînin âdillik veyâ fâsıklık durumunu araştırmayıp sâdece Müslüman olup olmadığını araştırmakla yetindiğine göre, Ramazan hilâlinin şâhitliği için âdil olma şartı aranmaz da denilemez. Çünkü o arabî, buradaki kelime-i şehâdetiyle yeni Müslüman olmuş ise, bir kâfirin Müslümanlığı kabûl etmesiyle geçmişteki tüm günahları affedilir. O hâlde âdil sayılır, fâsık değildir. Şâyet arabî bu olaydan önce Müslüman olmuş ise, bütün sahâbîler âdildir. Şâhidin âdil olma şartını koşan âlimler böyle demişlerdir.

‘Ramazan hilâlinin şâhitliği için âdil olmak şart değildir’ diyen âlimlerin görüşlerini yansıtan Sindî; “Peygamber (s.a.v)’in arabîye kelime-i şehâdetin mefhûmuna inanıp inanmadığını sorması, Müslüman olup olmadığını tahkîk etmek içindir” demektedir.

Hadîsten anlaşıldığına göre; hava bulutlu olduğunda, hilâli gören kişinin Müslüman olduğu tahakkuk ettiği zaman, âdil olsun olmasın, hür olsun, kör olsun, Ramazan hilâlini gördüğüne dâir şâhitliği makbûldür. Şöyle de söylenebilir: Saâdet devrindeki bütün Müslümanlar âdil idiler. Bu sebeple âdil olmayanın şâhitliğinin kabûl edilmesi gerekmez.

Hadîs, Ramazan hilâlinin görülmesi için âdil bir şâhidin şâhitliğinin kâfî olduğuna delâlet eder.

Ebû Umeyr (Abdullah) b. Enes b. Mâlik (r.a), Peygamber (s.a.v)’den şu hadîs-i şerîfi rivâyet etmiştir:

Resûlullah (s.a.v)’in Ensâr’dan olan sahâbîlerinden amcalarım bana hadîs anlatarak dediler ki:

“Şevval ayının hilâli, hava bulutlu olduğu için görülemedi. Bu sebeple (Ramazanın otuzuncu günü) oruçlu olarak sabahladık. O gün akşama doğru bir cemâat gelerek, dün (akşam) hilâli gördüklerine dâir Peygamber (s.a.v)’in yanında şâhitlik ettiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v) sahâbîlerine oruçlarını bozmalarını ve yarın bayram namazlarına çıkmalarını emretti.” (5)

HADÎS-İ ŞERÎFİN ÎZÂHI

Yâni Ramazanın otuzuncu gecesi, Medîne’nin havası bulutlu olduğu için Medîne’de Şevval hilâli görülememiş ve halk otuzuncu günü oruç tutmuş, o gün akşama doğru Medîne dışından bir cemâat gelerek dün akşam hilâli gördüklerine dâir Peygamber (s.a.v)’in yanında şehâdet etmişler, Peygamber (s.a.v) de oruçluların oruçlarını hemen bozmalarını ve yarın bayram namazını kılmak üzere musallâya çıkmalarını emretmiştir. Bu hadîs, bayramın ilk günü öğleden önce bayram namazını kılmayanların,ertesi gün öğleden önce kılmalarının meşrûluğuna delâlet eder. Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, Muhammed, Evzaî, Sevrî, Ahmed ve İshak’a göre hüküm budur., Bunlara göre bayram olduğu bilinmediği için veyâ başka bir mâzeret dolayısıyla bayram namazını vaktinde kılamayanlar, ikinci gün öğleden evvel kılabilirler. Bâzı âlimler, ‘bayram olduğunun bilinmemesi hâlinde hüküm böyledir, başka mâzeretlerle ikinci gün kılınamaz’ demişlerdir.

Şâfiîlere göre birinci gün bayram namazını kılamayanlar, ikinci veyâ başka günlerde kazâ edebilirler. Çünkü Şâfiîlere göre muayyen vakitlere bağlı sünnetler, vaktinde kılınmayınca kazâ edilebilirler.

Mâlik ve Ebû Sevr’e göre, bayramın ilk günü henüz öğle olmadan önce bayram olduğu anlaşılınca, bayram namazı kılınır. Daha sonra anlaşılırsa, ne ilk gün öğleden sonra, ne de ikinci veyâ başka bir gün kılınamaz.
Bu hadîs ise Mâlik ve Ebû Sevr’e karşı bir delildir.

el-Hattâbî; “Bu hadîs sahîhtir. Peygamber (s.a.v)’in sünneti ve yolu, hadîste bildirilmiştir. Ona rücû etmek gereklidir’ demiştir.

Nevevî, el-Hulâsa’da; “Bu hadîs sahîhtir. Ebû Umeyr’in amcaları sahâbîdirler. İsimlerinin belirlenmemiş olması zarar vermez. Çünkü hepsi âdildirler. Ebû Umeyr’in adı Abdullah’tır” demiştir.

Bu hadîs, Ramazan bayramı hakkındadır. Kurban bayramı da bu hükme tâbîdir. Bu hâdîs, bayram namazının vâcip olduğunu söyleyen âlimlerin delillerindendir.

ŞÂHİTLİK KONUSUNDA ÇEŞİTLİ GÖRÜŞLER
Kıyaslama yapmak amacıyla çeşitli görüşleri verelim:

1-Ebû Hanîfe ve arkadaşlarına göre: Gökte bulut veyâ şiddetli toz gibi bir engel bulunduğu takdirde âdil bir kişinin, Ramazan hilâlini gördüğüne dâir şâhitliği makbuldür. O kişi köle veyâ kadın da olabilir. Çünkü bu şâhitlik dînî bir meseleye âittir. Ramazandan başka aylara âit hilâlin sübûtu için hür iki erkeğin veyâ hür bir erkek ile hür iki kadının şehâdeti ve bunların da âdil olması şarttır.

Gökte hilâli görmeye bir engel bulunmazsa, Ramazan veyâ başka aylarda, doğru söylediklerine kanâat getirilen bir cemâatin şâhitlik etmesi gereklidir. Hava açık iken iki kişinin şâhitliği ile yetinildiğine dâir İmâm-ı Âzam’dan bir rivâyet vardır. Bahru’r-Râik’te; “İmâm’ın bu fetvâsını, meşâyihten tercîh edeni görmedim, bizim zamânımızda ise bu fetvâ ile amel etmek uygundur. Çünkü halk hilâli gözetlemeyi ihmâl ediyor. Artık hilâli görenin iki kişi olması, onların yanılmasını ispatlamaz” denilmiştir.

2-Şâfiî ve Ahmed’e göre: Âdil bir kişinin Ramazan hilâlini görmesi kâfîdir. Ahmed’e göre o kişi köle veyâ kadın da olabilir. Şâfiî’nin de böyle bir kavli vardır. Fakat mûteber kavline göre, görenin hür ve erkek olması şarttır. Ramazandan başka ayların hilâli için, hür ve âdil iki erkeğin şehâdeti şarttır.

3-Mâlik ve ashâbına göre: Ramazan ve Şevval hilâli, “âdil iki kişinin veyâ doğruluğuna kanâat getirilen asgarî beş kişilik bir cemâatin görmesiyle sâbit olur. Bu hüküm, hilâli gözetlemeye önem veren bölgelere mahsustur. Önem verilmeyen bölgelerde âdil bir kişinin görmesiyle sâbit olur.

Nevevî; “Eğer hâkim, bir kişinin hilâli gördüğüne şehâdet etmesi sonucunda Ramazanın girdiğine hükmetmişse, âlimlerin icmâı ile oruç tutmak mecbûriyeti hâsıl olmuş olur. Ve bu hüküm nakzedilemez. Yukarıdaki ihtilâf, böyle bir hükmün bulunmadığı hâllere mahsustur” demiştir.

* Bu çalışma Abdullah Fârûkî el-MÜCEDDİDÎ Hazretlerinin “Fıkhî Risâleler” adlı eserinden alınmıştır. Fiav Yay. Ank. 1997, s.85-93

Kaynakça:
1) Bakara Sûresi/183-184. 2) Buhârî/Savm: 5. Ayrıca şu hadîs kaynaklarının tercümeleri için bk. Sünen-i İbn-i Mâce, c. 2, s. 14, Hadîs no: 683. Sahîh-i Müslim, c. 3, s. 288, Hadîs no: 1080; 3) Nesâî/Sıyâm: 17; Ebû Dâvûd/Savm: 4; Sahîh-i Buhârî, c. 6, s. 258,Hadîs no: 908. 4) Tirmizî/Savm: 7; Neseî/Sıyâm: 8. 5) Ebû Dâvûd/Salât: 255; Neseî/Iydeyn: 2
 
Geri
Üst