Şişmanlama Fobisine Dikkat !

T

TİTAN

Forum Okuru
Şişmanlama Fobisine Dikkat !
kilo alma korkusu
anoreksiya nevroza



Günümüzde neredeyse sıfır bedene yakın sağlıksız görünümleriyle podyumlarda salınan mankenler yüzünden özellikle genç kızlar kendilerine açlığa mahkum ediyor melekler. Şişmanlama korkusu yüzünden zayıf kalmaya uğraşanler için doktorlar dikkat diyor !..


anoreksiya-17d.jpg



Günümüzde güzellik anlayışının çok zayıf olmakla ilişkilendirilmesi, özellikle de genç kadınların bilinçsizce diyet yapmalarına ve son 20 yılda sıklığı artan “anoreksiya nevroza” hastalığına yol açıyor. Acıbadem Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülay Hamzaoğlu, genellikle vücutlarını beğenmeyen mükemmeliyetçi kişilerin bu hastalığa yakalandıklarını söyledi. Psikiyatri Uzmanı Dr. Bekir Tasalı da, bu hastalığın psikiyatrik bir bozukluk olduğunu, temelinde fiziksel görüntüyü beğenmeme ve şişmanlama korkusunun yattığını belirtti.

Hastalığın bale, modellik, güreş, jimnastik, buz pateni, jokey, kros koşucuları gibi dış görüntünün önemli olduğu meslek gruplarında daha fazla görüldüğünü belirten Dr. Bekir Tasalı, araştırmalara göre anoreksiya nevrozanın çift yumurta ikizlerinde yüzde 15-20 oranında görüldüğünü söyledi. Hastalığın başlıca bulguları arasında bir deri bir kemik kalacak derecede zayıflamak, şişmanlama korkusuyla yemekten kaçınma, düşük kalorili yiyecekler tüketme, yediklerini bilinçli olarak çıkarma, az kalori alıp fazla hareket etme, iştah kesici, idrar söktürücü kullanıp kilo almamaya çalışma eğilimi yer alıyor. Ağır kilo kaybı olmayan hastaların ayaktan tedavi edilebileceğini belirten Dr. Tasalı, şöyle konuştu: “Hasta yüzde 30’dan fazla kilo kaybediyorsa hastanede yatarak tedavi uygulamak gerekiyor. Hastalığın kronik seyirli olduğunu biliyoruz. İyileşme ve tekrarlama dönemleri sıkça görülüyor. Ayaktan tedavi olabilecek vakalarda sonuç yüz güldürücü oluyor. Yalnız hastaneye yatırılarak tedavi olan vakalarda yüzde 40 tam iyileşme, yüzde 30 ise kısmen iyileşme görülüyor.”

Mükemmeliyetçilik tetikliyor

Anoreksiya hastaları, çok şişmanladıklarını düşünerek abartılı rejimler uyguluyorlar. Bir süre sonra iştah yok oluyor ve vücudu çökerten bir zayıflama sürecine giriliyor. Hastaların çoğunun ergenlik çağında olduğuna dikkati çeken Hamzaoğlu, “Ergenlik çağında olmak bu hastalığın temel nedenlerinden sadece biridir. Şişmanlık, sosyo kültürel baskılar, vücut hoşnutsuzluğu, diyet yapma, mükemmeliyetçilik ve genetik etkiler de bu hastalığı tetikliyor. Özellikle vücut hoşnutsuzluğu yeme bozukluklarında en önemli risk faktörlerinden” dedi. Hastalığın en önemli belirtileri arasında, kilo ve iştah kaybı, zayıf olunmasına rağmen kilo almaktan korkmak, bedenle ilgili algının bozulması, üst üste en az 3 kez adet görmeme geliyor.

Tedavide 6 uzman çalışıyor

Hastaların sağlığını bozacak derecede bozulan kilo dengelerinin normal seviyeye getirilmesinde, 6 ayrı uzmanlık dalından hekimin işbirliği içinde tedaviyi gerçekleştirmesi gerekiyor. Psikiyatri, pediatri, gastroenteroloji, jinekoloji, endokrinoloji, beslenme ve diyet uzmanı birlikte çalışıyor. Hastalık belirtileri ortaya çıkar çıkmaz hasta ve ailesinin psikolojik tedaviye başlaması gerekiyor. Eğer ilerlediyse psikiyatrik tedavi zorunlu oluyor. Tedavide öncelikli amaç, hastanın yaşamını tehdit eden kilo kaybının düzeltilmesi. Daha sonra hastanın sürekli kilosuyla uğraşmasının önlenerek yeniden kendine güvenmesi için çalışılıyor. Son aşamada ise ilerlemiş durumdaki fiziksel ve psikiyatrik olguların düzeltilmesi geliyor.

İyileşme 1-5 yıl sürüyor

Hastaların çoğunluğunda iyileşme sürecinin 1-5 yıl sürdüğünü belirten Beslenme Uzmanı Gülay Hamzaoğlu, hastanın önce kendine, sonra da tedavi ekibine inanması gerektiğini belirtti. Hamzaoğlu, hastanın şişmanlamayacağına inandığı bir beslenme programı uygulamasının önemine işaret ederek, “Tedaviye başlarken, günlük enerji alımı 1000 -1600 kalori olmalı, yavaş yavaş günlük harcanan enerjiye göre, 2600-3700 kaloriye kadar artırılmalıdır. Hastalara günlük vitamin ve mineral takviyesi yapılarak, posa içeren besinler önerilmelidir” diye konuştu. Bu hastalığın tedavisinde ağızdan beslenmenin yeterli olduğunu belirten Hamzaoğlu, gerek duyulduğunda özel bileşimli karışımlarla klinikte damar yolu ile beslenmenin yapılabileceğini söyledi. Hamzaoğlu yaşamı tehlikeye düşürecek elektrolit dengesizliği ( sodyum, klorür, potasyum ve kalsiyum gibi iyonların vücutta normal değerden az veya fazla olması), sıvı dengesizliği, kalp yetersizliği ve aşırı ishal gibi durumlar olmadıkça söz konusu özel beslenme yöntemlerine gerek duyulmadığını da vurguladı.
 
Geri
Üst