Stres, oburluk ve diyabete anne karnında önlem

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Stres, oburluk ve diyabete anne karnında önlem
anne karnında bebeğin kafasının büyük olması hamilelikte bebeğin başının büyük olması anne karnındaki kafasının gebelikte hamilelikte
Stres,oburluk ve diyabet türü hastalıklar artık anne karnında erken teşhis olduğu taktirde önlenebiliyor

Uzmanların yaptığı açıklamalarda önemli olan erken davranmak ve önlemini almak ilerki zamanlarda bebeğinizde bu tür sorunları yaşamak istemiyorsanız vakit kaybetmeden bu konuda ki gereken önlemi alınız

Şimdi haberle ilgili detaylı bilgilere geçiyorum
gebelik1-1503.jpg

Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, stres, oburluk ve diyabet aslında önlenebilir hastalıklar. Ancak tedbir alma safhası çok öncelere, anne karnındaki döneme dayanıyor.

Anne karnında geçirdiğimiz dokuz ayı ne kadar hatırlıyoruz? Doğal olarak hiç! Yazık! Çünkü doktor Peter Nathanielsz tarafından yapılan araştırmaların ilginç sonuçlarından derlenen ve Amerika’da yayınlanan “Rahimdeki Hayat” adlı kitap, yaşam boyunca bizi etkileyecek olan sağlığımızın ana hatlarının anne karnında şekillendiğini savunuyor. Annenin hamilelik sırasında neyi, ne kadar yemesi gerektiğinden, alkol ve sigara içmesine, aldığı ilaçlardan bu dönemi rahat ya da sorunlu geçirmesine kadar her şey, doğacak çocuğun sağlığını olumlu ya da olumsuz olarak etkiliyor.

İpuçları var
Annenin hamileliği yaşama biçimine göre, doğacak çocukta diyabet, yüksek tansiyon, göğüs kanseri ve oburluk hastalıklarının görülme riski değişiyor. Bu hastalıkları önceden belirleyebilecek ipuçlarını uzmanlar keşfetmiş.

Örneğin, doğduğumuzda midemizin yapısı doktorlara yardımcı olabiliyor. Çünkü uzmanlara göre, karın kısmının dar ve küçük olması, karaciğerin (kanı kolesterol de dahil pek çok zararlı maddeden temizlemekle görevli organ) tam olarak gelişmemiş olduğunu gösteriyor.

İşte bu nedenle de uzmanlar, bebeğin kilosundan boyuna, kafa çapından plasentanın boyutlarına kadar doğumdaki her türlü ölçünün, ilerki yaşlarda karşılaşılabilecek sorunların göstergesi olduğunu savunuyorlar.

Kesinleşen ‘kanı’lar
İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Annenin hamilelik dönemindeki alışkanlıklarının, sağlık üzerinde bu kadar etkili olması, genetik bilimine kuşkuyla bakılmasına sebep olmuyor mu? “Hayır” diyor uzmanlar; “Bu yeni tezle beraber genetik bilimi dışlanmıyor ancak rolü biraz azalıyor.”

Eskiden beri hamilelikte sigara ve alkol tüketiminin sakıncalarından bahsedilirdi. Ancak son yıllarda İngiliz ve Amerikalı bilim adamlarının yoğunlaşan araştırmaları sonucunda bu ‘kanı’, kesinlik kazandı. Alkol, fetüse ulaşarak kalpte, sigara dumanıysa solunum yollarında ve kulaklarda araz bırakabiliyor. Çünkü bu toksik maddeler, annenin metabolizmasını değiştirip, bebeğin fizyolojisini yeniden şekillendiriyorlar.

Hamilelik sırasında annenin sigara içmesinin olumsuzlukları çoğu kez, prematüre ya da zayıf doğum olarak hemen kendini gösteriyor. Ancak bu toksik maddelerin bebeğin fizyolojisini değiştirmesinden kaynaklanan diğer etkileri, uzun vadede, yıllar sonra ortaya çıkabiliyor.

Örnek mi? Bir kadın uzun yıllar sağlıklı bir biçimde yaşamını sürdürebilir. Ancak hamilelik sırasında annesi çok fazla yağlı ve şekerli gıdalar tüketmişse, göğüs kanseri olma riski artar. Çünkü yağ ve şeker, östrojen ile birleşen ve göğsün gelişmesini sağlayan bir maddenin üretimini hızlandırıyor. Büyük göğüslülerin göğüs kanserine yakalanma riskinin daha fazla olduğu da saptanan bir diğer bulgu.

Ancak hemen tüm suçu annenize yükleyip, sağlığınızı kadere bırakmayın. Çünkü anne karnında bizi etkileyen olumsuzlukları bertaraf etmenin yolları da var.

Ne zarar veriyor?
Oburluk: Annesi, hamileliğin ilk bölümünde kötü, ikinci bölümünde iyi beslenmiş kişilerde oburluk hastalığına rastlanıyor. Nedenine gelince… Eğer hamileliğin ilk üç ayında alınan besin yetersizse, bebek korunma mekanizması geliştiriyor: Alınan her kalori saklanmaya çalışılıyor ve açlık merkezi olan beyin ihtiyaçtan fazla yemeğe programlanıyor.

Diyabet: Doğumda zayıf olmak, orta yaşta diyabet hastalığına yakalanma riskini artırıyor. Fetüs, kendini kurtarmak adına, kandaki glukozun büyük bir bölümünü tüketmeden saklıyor.

Kalp hastalıkları: Boylarına göre düşük kiloda dünyaya gelen bebeklerin ilerki yaşlarda kalp hastalıklarından şikayetçi olma riski daha fazla. İstatistiklere göre, fetüsün gelişmesinde başta protein olmak üzere, gerekli besinlerin yeterince alınmaması, yüksek kan basıncını dengeleyen bir takım hormonların üretimini azaltıyor.

Kanser: Annenin çok yemesi, şişman olması ve dolayısıyla insulin, leptin ve östrojen gibi hormonlarının yüksek seviyelerde seyretmesi, fetüsün dokularında ilerki yaşlarda tümör oluşumuna sebep olabilecek değişimlere yol açıyor.

Stres: Hamilelikte anne doğru beslenmezse, cortisol (stres hormonu) adı verilen, hormonu etkisiz hale getirmekle görevli plasenta hormonu görevini yapamıyor. Böylelikle cortisol’un beyine ulaşmasına da engel olamaz. Cortisol da, orta yaşlarda zihinsel yorgunluğa ve tansiyonun yükselmesine sebep olur.

Ne iyileştiriyor?
Hamilelikte fetüsün “normal biçimde programlanabilmesi” için, annenin dengeli beslenmesi şart. Protein, karbonhidrat, yağ, şeker, vitamin, mineral gibi vücudun gereksinim duyduğu her besinden yenmeli. Hamilelikte boy ve vücut yapısı da göz önünde bulundurularak 9 ila 12 kilo almak son derece normal. Yürüyüş ve yüzme hamilelikteki ideal sporlar.

Diyabet riski varsa: Bir hekime danışarak, tüm gıdaların dengeli ölçüde tüketildiği uygun bir diyet listesi alabilirsiniz.

Kalp hastalıkları riski varsa: Kolesterolünüzü sık sık kontrol ettirin. Kan tahlili de yaptırarak C proteini seviyesini ölçtürün. Çünkü İtalya’da yapılan son araştırmalarda, bu maddenin kanda yüksek dozda bulunmasının kalp hastalığının varlığına işaret ettiği ortaya çıktı.

Kanser riski varsa: Fiziksel aktivite burada da önemli rol oynuyor; spor yapın. Günde 5 porsiyon taze sebze ve meyve yiyin. Kırmızı et ve tatlı tüketimini azaltın. Haşlama gibi daha “yumuşak” pişirme tekniklerini uygulayın.

Stres riski varsa: Stresi önlemenin en iyi yolu, meditasyon, yoga gibi rahatlama tekniklerine başvurmaktır. Psikologların sağlayabileceği olumlu katkıları da göz ardı etmeyin.
 
Geri
Üst