Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

An Lu-Şan





Çin'de devlet idaresinde önemli vazifeler almış, Türk asıllı bir siyaset adamı ve asker (?-757).
Büyük bir ordu kumandanı ve sarayın hürmetini kazanmış bir askerken, 756 yılında hükümete karşı ayaklandı. Kısa zamanda duruma hakim oldu. Çin'in iki başkentini de zaptederek, Çin imparatorunu kaçırdı. Yeni adıyla anılan bir sülâle kurdu. Çinli idareciler ve kumandanlar, An Lu-Şan'a karşı harekete geçtiler, fakat bir şey yapamayacaklarını anlayınca, Uygurlar'dan yardım istediler. Uygurlar işe karışınca, An Lu-Şan yenildi ve 757 yılında öldürüldü.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Asaf Mehmed Paşa





Osmanlı devlet adamlarından ve şairlerinden. Sadrazam Topal Osman Paşazade Ratib Ahmed Paşanın oğludur. Doğum tarihi ve yeri bilinmemektedir. Sarayda tahsil görüp yetişti. Devrine göre tahsilini tamamladıktan sonra kapıcıbaşı olarak memuriyete atıldı.1757 senesinde Beylerbeyi rütbesiyle Köstendil mutasarrıflığına tayin edildi.1763 senesinde Hotin Muhafızı oldu. Daha sonra orduda çalışmaya başladı. 1768’de vezirlikle Selanik Valisi oldu. Bir sene sonra da Halep valiliğine tayin edildi ve bir sene kadar görev yaptıktan sonra Vidin valiliğine getirildi. 1771’de Belgrat, 1775’te İnebahtı, 1776’da Konya, 1778’de ikinci defa Halep’te valilik yaptı. İkinci defa Halep Valisiyken aynı zamanda Bender Muhafızlığı görevini de üstlendi. 1780 senesinde Rumeli Valisi oldu ve aynı sene Belgrat’tayken vefat etti.
Asaf Mehmed Paşa iyi bir idareciydi. Şiirle meşguliyeti az olmakla birlikte, şairane ve hakimane şiirleri vardır. Asafi mahlasıyla şiirler yazan Asaf Paşanın şiirleri o devrin bazı mecmualarında yayınlanmıştır.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Aydın Reis





On altıncı yüzyıl Türk denizcilerinden. Aslen Karamanlı olup Kemal Reisin yetiştirmelerindendir. Osmanlı donanmasında gemi kaptanlığı vazifesindeyken Sultan İkinci Bayezid’in emriyle Memlüklü Sultanlığı hizmetine girdi. Ustası Kemal Reisin vefatı (1511) üzerine Kuzey-Batı Afrika’ya geçerek Oruç Reisin gazalarına iştirak etti. Cezayir’in fethine katıldı. Oruç Reisin şehadetinden sonra Barbaros Hayreddin Paşanın maiyetinden ayrılmadı. Barbaros, on beş gemilik bir filoyu Aydın Reisin emrine verip İspanyol zulmü altında inleyen Müslümanları kurtarmaya gönderdi. İspanyollar tarafından “Şeytan Döven” adı verilen Aydın Reis, Endülüs’e giderken rastladığı beş İspanyol gemisini ele geçirdi. Güney İspanya kıyılarına vardı. Oliva Limanında Müslümanları gemilere bindirip yola çıktı. Balear Takım Adalarından Formentera'da muhacirleri karaya çıkarıp kendisini takip eden İspanyol donanması komutanı Portundo’nun filosuna hücum etti. Yedi İspanyol gemisini ele geçirdi. İspanyol komutan ve kaptanları çarpışmada öldü. İspanyol amiral bayrağını da ele geçiren Aydın Reis, muhacirleri alarak Cezayir’e döndü. Barbaros tarafından Cezayir donanması kaptanlığı ile taltif edildi. On parçalık bir filoyla Barbaros’un mektubunu ve hediyeleri takdim etmek üzere İstanbul’a gönderildi. Arkadaşları ile birlikte Kanuni Sultan Süleyman Hanın huzuruna kabul edilip iltifatlarına mazhar oldu.
Daha sonra Barbaros’un Kaptan-ı deryalık vazifesiyle İstanbul’a gitmesi üzerine Aydın Reis seferler tertip edip İspanyol zulmünden Müslümanları kurtarmaya devam etti. 1534 yılında Barbaros Hayreddin Paşa ile birlikte Tunus seferine iştirak etti. 1535 yılında Beledül-Unnab’da (Bone) vefat etti.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Aydoğdu Bey





Osman Gazinin kardeşi Gündüz Alp’in oğlu. Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir. Bir çok savaşlarda bulunarak büyük kahramanlıklar gösterdi. 27 Temmuz 1302’de Osman Beyin üstün Bizans kuvvetlerine karşı giriştiği Koyunhisar Muharebesine katıldı. Bu savaşta büyük yararlıklar gösteren Aydoğdu Bey şehid düştü. Osman Gazi, yetişmesi ile bizzat ilgilendiği bu gözüpek yeğeninin ölümüne son derece üzüldü. Kabri Bursa-Yenişehir arasında Koyunhisar’a giden yol üzerindedir. Hastalanan atların, kabrinin etrafında gezdirilince şifa buldukları söylenmektedir.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Bağdatlı İsmail Paşa





Osmanlı Devletinin son devirlerinde yetişen asker, araştırmacı ve biyografi yazarı. Baban ailesinden Baban Mehmed Emir Efendinin oğludur. 1839'da Bağdat'ta doğdu. 1920'de İstanbul'da vefat etti.
İlk tahsilini memleketinde yaptı. Irak'tayken askeri mektepte okudu. Çeşitli askeri birliklerde görev yaptı. Jandarma Dairesi İkinci Şubesi Müdürüyken 1875'te İstanbul'a yerleşti. 1908'den itibaren Mirliva rütbesi ile Jandarma Dairesi Müdürlüğüne tayin edildi. Bu arada ilmi araştırmalarla meşgul olup, uzun bir çalışma neticesinde Katib Çelebi'nin Keşf-üz-Zünun adlı eserine iki ciltlik bir Zeyl (ek) yazdı. 1920 (H. 1339)de İstanbul'da vefat etti.
Ününü, yazmış olduğu eserden almış olan Bağdatlı İsmail Paşanın ilk eseri; İzah-ül-Meknun fi Zeyl-i ala Keşf-üz-Zünun'dur. İki cilt halinde yazdığı bu zeylde 19.000 kadar kitabı tanıtmaktadır.
Hediyyet-ül-Arifin ve Esma-ül-Müellifin ve Asar-ül-Musannifin adıyla yazdığı ikinci eseri de iki cilt olup, Arapçadır. Alfabetik olarak tertib edilmiş olan bu eserde, bir müelliften (yazardan) bahsedilirken sırayla müellifin adı, babasının adı, nisbeti yani şöhreti, lakabı, memleketi, mezhebi, vefat tarihi, Türk olup olmadığı ve eserleri yazılmıştır.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Bali Bey (Malkoçoğlu)





Fatih Sultan Mehmed Han'ın kurdurmuş olduğu, Enderun-ı Hümayün adlı Saray Üniversitesinde yetişen meşhur akıncı beyi.
Sultan İkinci Bayezid Han devrinde Silistre Beylerbeyliği yaptı. Fevkalade cesur, sadık ve kabiliyetli bir kumandandı. Pek çok ve büyük hizmetlerde bulundu.Kendisi Silistre Beylerbeyi bulunduğu sıralarda isyan eden Eflak Voyvodasına karşı gönderilen Osmanlı ordusunda yararlıklar gösterdi. Yine aynı beylerbeyliği sırasında Macaristan’a ordu sevkederek Varadin Kalesi ile diğer pek çok yeri zaptetti. Daha sonra Prut Nehrini geçerek Akkerman Kalesini ele geçirmek isteyen Buğdan Voyvodasını ordusu ile hezimete uğrattı. 1498 yılında 40.000 kişilik ordusu ile Lehistan üzerine akınlar yaparak Varşova şehrine kadar uzanmış ve büyük bir zafer kazanmıştı. Bu akınları sırasında tam 10.000 esir ve pek çok harb ganimeti ile dönmüştü. Bu ganimet ve esirlerden bir kısmını seçerek, Kethüdası Mustafa Bey ile Sultan İkinci Bayezid Hana gönderdi.
Oğulları Ali ve Tur Ali Beyler de kendisi gibi cesur, silahşör ve kahraman idiler. Büyük oğlu Ali Bey, Sofya Sancakbeyliği yaptı. Küçük oğlu Tur Ali Bey ise, babasından sonra Silistre Sancakbeyliği hizmetinde bulundu. Bali Bey 1514 yılında vefat etti.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Baltacı Mehmed Paşa





Osmanlı Devleti sadrazamlarından. 1660 yılında Kastamonu sancağı Osmancık kasabasında doğdu. Baltacı ocağında yetişti ve yazıcı halifeliğine kadar yükseldi. Devletin birçok eyaletinde görevlerde bulundu. Sultan Üçüncü Ahmed zamanında Mirahurluğa yükseltildi. 6 Eylül 1704’te vezirlik rütbesi ile kaptan paşalığa getirildi. Aynı yıl içinde Kalaylıkoz Ahmed Paşanın yerine sadarete getirilerek, 18 ay bu vazifede kaldı. Fakat hakkında çıkarılan bazı dedikodular sebebiyle azledilerek, Erzurum, sonra da Halep valiliğine tayin edildi (1706).
Dört yıl kadar bu vazifede kaldıktan sonra, 18 Ağustos 1710’da ikinci defa sadrazam oldu. Bu sırada Rusya’ya karşı açılan seferin serdarlığına getirildi. Komutasındaki kuvvetlerle Prut Irmağı kıyısında Rus ordusunu çember içerisine aldı. Rus kuvvetlerinin bir yanı Prut bataklığı diğer yanı ise Osmanlı askerleriyle çevriliydi. Rus çarı büyük tavizler vermek suretiyle barış yapmak istedi. Kırım Hanı Devlet Giray’ın karşı çıkmasına rağmen sadrazam Baltacı Mehmed Paşa yeniçerilerin disiplinsiz hareketleri ve bazı devlet adamlarının anlaşmaya meyilli olmaları yüzünden bu isteği kabul etti (22 Temmuz 1711) (Bkz. Prut Antlaşması).
Ancak, Rusların antlaşma hükümlerini yerine getirmemesi üzerine Baltacı’nın aleyhtarları harekete geçti. Nitekim görevinden azledilen Baltacı Mehmed Paşa, önce Midilli, ardından da Limni adasına sürüldü ve 1712 yılında burada vefat etti.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Barbaros Hayreddin Paşa





Büyük Osmanlı kaptan-ı deryası (amirali). 1466’da bir rivayette de 1483 yılında doğdu. Asıl adı Hızır'dı. Din ve devlet yolunda yaptığı büyük işlerden dolayı Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından, dine hayrı dokunan manasına gelen Hayreddin ismi verildi. Doğu Akdeniz kıyılarındaki kavimler tarafından "kızıl sakallı" manasına gelmek üzere Barbarossa diye tanınmaktadır.
Midilli’nin Osmanlılarca fethinden sonra, kale muhafızı olarak buraya gelmiş, aslen Vardar Yenicesi’nden Yakub Ağanın dört oğlundan biriydi. Hızır’ın, İshak ve Oruç adında iki ağabeyi ve İlyas adında bir kardeşi vardı. İshak Midilli’de çalışıyor, Oruç ve Hızır deniz ticareti yapıyorlardı. Üç kardeş baba memleketi olan Selanik ve Saros’a gemi işleterek ticaretle meşgul oluyorlardı.
O zamanlar korsanlarla dolu Akdeniz’de deniz ticareti tehlikeli bir işti. Nitekim Oruç Reis de ticaretle uğraşırken Rodos şövalyeleri tarafından esir edildi. Bir kolayını bulup esaretten kurtulunca, iki kardeş birlikte denizciliğe başladılar. Bu konuda Şehzade Korkut'un yardımlarını gördüler. Şehzade Korkut'un ölümünden sonra denizci iki kardeş beraberce Tunus Hafsi Sultanı Ebu Abdullah Muhammed'e müracaat ederek ganimetlerin beşte birini vermek şartıyla Halk-ül-Vad Kalesine yerleştiler (1512).
Ceneviz, Fransız, İspanyol ve Venedik gemilerine karşı kazandıkları başarılar, servet, kuvvet ve şöhretlerini artırdı. Kuzey Afrika’daki bazı kabilelerin ileri gelenleri tarafından zalim beylere, İspanyol ve Ceneviz istilacılarına karşı yardıma çağırıldılar. Böylece Oruç Reis, Kuzey Afrika’da bir devlet kurmaya başlıyordu. Becel, Cicel, Şirşel ve Cezayir ellerine geçti. İspanya’nın müttefiki olan Tenes ve Tlemsen’i de aldılar. Fakat İspanyollara sığınan Tlemsen Beyi, İspanyol kuvvetleri ile tekrar hücuma geçti. Bu harpte Oruç Reis şehid oldu. Oruç Reisin şehadeti sonrasında çıkan karışıklıklarda Hızır Reisin mertlik ve ustalığı Cezayir şehrinde bir süre tutunmasına yettiyse de, ilerde İspanyollarla Arapların tekrar hücum edeceğini anlayan Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim’e bir heyet göndererek, topraklarının Osmanlı hakimiyetine kabulünü diledi. Yavuz Sultan Selim bu teklifi memnuniyetle kabul etmekle kalmadı. Barbaros Hayreddin’e Beylerbeyi payesini verdi. Her türlü yardımı vaad etti ve Kuzey Afrika’ya 2000 kişilik bir yeniçeri kuvveti ile top gönderdi. Ayrıca Anadolu’dan asker toplama izni verdi. Hızır Reis, 1520’den sonra, bütün Hıristiyanlık dünyasını ürküten fevkalade zaferler kazandı. Akdeniz’deki bütün Türk ve öteki Müslüman denizciler onun emrine girmek için koştular. Kısa zamanda kırk teknelik bir donanma kuruldu.
Cezayir, Şirşel ve Tenes tekrar ele geçirildi. Cezayir şehri yakınındaki Penon şehri İspanyolların elindeydi. Bunlar bilhassa Pazar günleri Müslümanların bulunduğu şehri topa tutuyordu. Barbaros, Penon Kalesini kuşatarak teslim olmalarını teklif etti. Kabul edilmeyince lağım kazılarak kale havaya uçurulup zaptedildi.
Aydın Reis idaresindeki Türk denizcileri, Marsilya ve Nis sahillerini basıp esir ve ganimetlerle dönüyorlardı. İslam alemini sevindiren bu zaferler, Hıristiyanları mateme boğuyordu. Rahiplerin gönderdiği şikayet mektupları ve bizzat gelen şikayetçilerin verdiği kara haberler o zamanlar Almanya, İtalya, Hollanda ve İspanya tahtlarına sahip olan imparator V. Şarlken’i bir meclis toplamaya mecbur etti. Toplanan bu meclis, İspanyol ve Fransız deniz kuvvetlerinin Andrea Doria komutasında, Barbaros Hayreddin Paşanın üzerine gitmesini kararlaştırdı. Bu gayeyle yola çıkan Haçlı donanması, Kuzey Afrika’da bir hareket üssü elde etmek üzere 40 gemilik bir donanma ile Şirşel’e çıkarma yaptı ise de şehrin müdafileri, Andrea Doria’yı birçok ölü ve yaralı bırakarak çekilmek zorunda bıraktı. Hayreddin Paşa, Haçlı donanmasını bulmak üzere Akdeniz’e açıldı. Fakat Andrea Doria selameti İspanya kıyılarına kaçmakta buldu. Barbaros Hayreddin Paşa, Akdeniz’de çarpışacak düşman bulamayınca, İspanya’da Hıristiyan zulmüne karşı ayaklanan Endülüs Müslümanlarına yardım etti ve binlerce Müslümanı Afrika’ya geçirerek kurtardı.
1533 senesinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a çağrılan Hayreddin Paşa, yerine evlatlığı Hasan Ağayı bırakarak mükemmel bir donanma ile İstanbul’a doğru yola çıktı. Yolda 18 gemilik bir düşman filosunu Mesina açıklarında yaktı. Koron’da bulunan Haçlı donanması Preveze’ye kaçtı. İstanbul’da büyük bir merasimle karşılanan Barbaros, birkaç gün sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından kabul olundu. Merasimle, Cezayir Beylerbeyi payesiyle kaptan-ı deryalığa tayin edildi.
1534 baharında 80 gemilik donanma ile Akdeniz’e açılan Hayreddin Paşa, Santa Luka, Sidraro, Fondi ve Isperlanga şehirlerini zaptetti. Bundan sonra Tunus’a yönelen Osmanlı donanması, Tunus Beyi Hasan’ın üzerine yürüdü. Kayrevan’a çekilen Hasan Bey mağlup oldu ve kabileler itaate mecbur edildi (1534).
Tunus Beyinin Avrupa’dan yardım isteği üzerine 1535'te Alman İmparatorluğu, Papalık, İspanya, Napoli, Ceneviz ve Portekiz donanmalarından mürekkep 300 gemi ve 24 bin kişilik ordu, Halk-ül-Vad’de karaya çıktı. Burayı bir süre müdafaa eden Hayreddin Paşa, Tunus şehrine çekildi. Şehrin müdafaası zorlaşınca, Haçlı ordusunu yaran Osmanlı ordusu, Bab-üz-Zünnab limanına çıkarak oradan Cezayir’e geçti. Şehre giren Haçlılar, günlerce katliam yaptılar. Cezayir’e gelen Barbaros, tekrar denize açılarak, İspanya kıyılarına baskınlar düzenledi. Mayorka ve Minorka adalarının limanlarını tahrip etti. Yolda Haçlı donanmasından Müslüman esirleri kurtardı ve gemilerle Cezayir’e döndü.
Tekrar İstanbul’a davet edilen Hayreddin Paşa, 1536’da karadan Napoli’ye yürüyecek orduya denizden yardımla vazifelendirildi. Osmanlı donanması, Otranto’da çıkartma yaptı ve Kastro Kalesini zaptetti.
Bir sene sonra Venedik’e ait Syra, Egina, Nios, Paros, Tinos ve Skorpento ve Kasos adaları zaptedildi. Nakos dukalığı Osmanlı idaresine bağlandı. Osmanlı donanmasının parlak zaferleri Venedik’i güç durumda bıraktı. Papa’ya ve diğer Avrupa devletlerine müracaat ederek Haçlı donanması talebinde bulunan Venedik’in isteği kabul edildi. 600 gemilik olan Haçlı donanmasının komutasına yine Andrea Doria getirildi.
Barbaros Hayreddin Paşa, bu büyük deniz kuvvetini, 27 Eylül 1538’de Preveze önlerinde 122 kadırga ile karşıladı. Akşama kadar süren tarihin bu en büyük deniz muharebesi sonunda, Haçlı donanması perişan edildi. Andrea Doria gecenin karanlığından istifade ederek, savaş alanından kaçabildi (Bkz. Preveze Deniz Savaşı). Böylelikle Akdeniz’de Osmanlı hakimiyeti tamamen sağlanmış oldu.
Barbaros Hayreddin Paşanın gücünden faydalanmak isteyen Beşinci Karl, onu Kuzey Afrika hükümdarı olarak tanıyacağını, ancak, Osmanlı Devletinden ayrılmasını istedi. Bu teklif kabul edilmeyince, Beşinci Karl, yanında Andrea Doria ve Fernando Cortez ile Cezayir’e saldırdı. Ancak Hasan Ağa tarafından mağlup edildiler.
Hayreddin Paşa, daha sonra İspanya ve İtalya sahillerine hücumlar tertipleyerek, İspanya Kralını, Fransa Kralı Birinci Fransuva ile sulha mecbur etti ve bu esnada birçok Müslüman esiri kurtardı. 1544’te İstanbul’a döndü. İstanbul’da iki sene yaşadıktan sonra 1546’da vefat etti. İstanbul Beşiktaş’ta deniz kenarındaki türbesine defnedildi. Ölümüne ebced hesabı ile “Mate reis-ül-bahr” (Denizin Reisi vefat etti. H. 953) tarihi düşürülmüştür.
Osmanlı Devletinde 12 sene kaptan-ı deryalık hizmetinde bulunan Barbaros Hayreddin Paşa, devletin sınırlarını Fas’a kadar uzattı. Beşiktaş’ta bir medrese inşa ettirdi. Serveti ile İstanbul’un bir çok semtine hanlar, hamamlar, konaklar, evler, değirmenler, fırınlar yaptırdı. Hayreddin Paşa geceyi üçe ayırırdı. Birinci kısmında Kur’an-ı kerim okur, ikinci kısmında ibadet eder ve üçüncü kısmında da uyurdu.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Bayezid Paşa





Çelebi Sultan Mehmed ve İkinci Murad devri vezir-i azamlarından. Amasyalı olup babasının adı Yahşi’dir. Çelebi Sultan Mehmed Amasya’da sancakbeyiyken hizmetine girdi. Ankara Muharebesinden sonra Osmanlı şehzadeleri arasında başlayan saltanat kavgalarında Çelebi Mehmed’i destekledi. Çelebi Mehmed’in Osmanlı tahtına geçmesinden sonra birinci vezir oldu (1413). Karamanoğlu üzerine yapılan bir seferde gösterdiği başarı üzerine veziriazamlık makamına ilave olarak Rumeli Beylerbeyliği de kendisine verildi (1414). Şeyh Bedreddin İsyanının bastırılmasında önemli rol oynadı. İkinci Murad Hanın tahta geçmesinden sonra da görevlerine devam etti. Bu sırada Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) İsyanı meydana geldi. Mustafa Çelebi, Bizans İmparatorunun da desteğiyle Rumeli’de durumu lehine çevirmeye başladı. Bunun üzerine Murad Hanın emriyle, Bayezid Paşa Rumeli’ye geçerek Mustafa Çelebi üstüne yürüdü. İki kuvvet Sazlıdere mevkiinde karşılaştı. Fakat ilk temasta Bayezid Paşa kuvvetlerinin önce sağ kolu ve onu takiben sol kolu Mustafa Çelebi tarafına geçti. Bu vaziyet üzerine teslim olan Bayezid Paşa, Mustafa Çelebinin yanında bulunan Aydınoğlu Cüneyd Beyin ısrarıyla öldürüldü. Kabri Sazlıdere’dedir. Torunları zamanımıza kadar gelmişlerdir. Muktedir bir devlet adamı olan Bayezid Paşa, Amasya’da cami, imaret ve medrese inşa ettirmiştir.
 
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları

Bayram Paşa





Osmanlı veziriazamlarından. İstanbul’da doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Gençliğinde Yeniçeri Ocağına girip sırasıyla Ocak Ağası, Kul Kethüdası ve 1623’de Yeniçeri Ağası oldu. 1625 yılında vezirlik rütbesiyle Mısır Valisi olan Bayram Paşa, İstanbul’da Kubbe Veziri bulunduğu sırada Tabanı Yassı Mehmet Paşanın azli üzerine vezir-i azam tayin edildi (Şubat 1636).
Dördüncü Murad Bağdat Seferine çıkışında Bayram Paşayı da yanına aldı. Ancak ordu Urfa’ya yakın Celab mevkiine geldiğinde Bayram Paşa vefat etti (Eylül 1638). Cenazesi İstanbul’a nakledilip Cerrahpaşa’daki türbesine defnedildi.
Dördüncü Murad, Bayram Paşayı takdir ettiği için vefatını duyunca çadırına gelip ağlamıştır. Paşa’nın çadırında her konakta padişaha takdim edilecek hediyeleri havi sandıklar bulunmuştu. Sultan Murad bu sandıktaki zırhtan gömlek, miğfer, samur takımıyla esvapları görünce derin bir teessür içinde; “Çok yazık ki, böyle kadirşinas bir vezirden ayrıldım. Böyle bir vezir az bulunur.” diyerek ruhuna dualar etmiştir.
Bayram Paşanın sadareti bir buçuk sene kadardır. Tedbirli ve iyi idareli, uzağı gören bir devlet adamıydı. İstanbul’da türbesine bitişik bir tekkesiyle, sebil mektebi ve medresesi ve Kayseri’de mevlevihanesi ve Amasya’da bazı hayır eserleri vardır.
 
Geri
Üst