Türk Aile Yapısı

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Türk Aile Yapısı
  • İstibda Nikahı: Bu evlenmede, erkeğin kendi rızasıyla karısının asil bir kimse ile birleşmesine müsaade etmek yolu ile asil bir evlada sahip olma düşüncesi yer alıyordu.
  • Bedel Nikahı: İki erkeğin karılarını karşılıklı olarak muayyen bir müddet için değiştirmeleridir.
  • Hıdn Nikahı: Bir nevi metres hayatı yaşama usulü.
  • Ortak Nihah:On kişiden az olmak üzere bir takım erkeklerin aralarında anlaşarak bir kadının müşterek zevce edinme adeti .
  • Biga Nikahı:bir takım kadınların evlerine gelen erkeklerle beraber olmaları adeti.
  • Şigar (takas) Nikahı: Evlenebilmek için erkeklerin hiçbir şey vermeden velisi bulundukları kadınları( kızlarını, hemşirelerini , kardeşlerinin kızlarını)mübadele suretiyle almaları usulü.
  • Makt Nikahı :Babası ölen adamın üvey analarını alması adeti.
  • Muta Nikahı : Velilerin rızasına lüzum görülmeksizin ,kadınla erkek arasında belli bir zaman için yapılan nikah.
  • Ortaklaşa Nikah: Aralarında kardeşlik akteden iki adamın malları gibi karılarına de müştereken sahip olmaları adeti
  • Sahih Nikah: Evlenecek erkekle kızın velisi arasında yapılan bir anlaşmaya dayanan nikah şekli.
Türklerde Oguş (Aile )

Oguş kelimesi Orhun Kitabelerinde geçer. Yapılan tercümelerinde bu kelimeye çeşitli manalar verilmiştir.: “Kabile ,boy,soy,akraba,nesil ve aile “.Divan’ü Lügat’it Türk’ün tercümesinde “oymak,hısım,akraba”olarak gösterilir. J.Nemeth’e göre “”akraba; A.V.
Caferoğlu’na göre “”kabile,soy,dile”;g.Clauson’a göre , ailedir. Oguş’un “og” veya “ogu” kökünden geldiği ve bugünkü “Ogul” kelimesi ile karşılaştırılmasının mümkün olabileceği belirtilmiştir.

Türklerde aile kan akrabalığına dayanıyordu. Aile “pederi” tipte , yani yukarıda çeşitli topluluklarda gördüğümüz sulta(zor ,cebir)’y dayanan (pederşahi) değil, velayet (dost,yardımı) esasında “baba hukukunun” hakim olduğu bir sistemde idi[FONT=&quot][1][/FONT].Aile içerisinde evlenerek ayrı bir ev kuran oğullar arasında en küçük oğlan , babasının evinde kalır ve baba ocağını devam ettirirdi. Türklerde dıştan evlenme esastı. Eski Türk cemiyetinde umumiyetle tek zevcelik (monogamie) görülür . Türklerde ölen kardeşin dul kalan zevcesi ile veya çocuksuz üvey anne ile evlenme şekli(leviratus) mevcuttu. Üvey anne ile yapılan evlenmelerde oğullar kendile-rinin doğumundan sonra babası tarafından alınına kadınlarla evlenebilirdi. Türklerde levitus’un gayesi ,dul kalan kadınları himaye ve onların hayatını teminat altına almak ve kadın aileden ayrıldığı taktirde kendi malını alıp gideceği için –aile mülkünün parçalanmasını önlemekti.

Eski Türk ailesi “geniş aile” şeklinde değil , “küçük aile” tipinde idi. Halbuki yukarda gördüğümüz üzere diğer topluluklarda aile doğrudan doğuya babanın veya büyük babanın tam otoritesi altında yaşayan ortak mülkiyete dayalı, evlenen aile üyelerinin aile birliğini terk etmediği, sayısı çok fertlerden oluşmakta idi. Eski Yunan ,Roma , Çin ve bilhassa İslav aileleri bu tipte idi. Küçük aile veya dar aileise ana baba ve evlatlardan kurulu bir sosyal topluluktan ibarettir. Eski Türk aile tipinin küçük aile olduğu bazı tarihi kayıt ve müşahedelerle belirlenmektedir. Esela W.Eberhard, Tabgaç ailesin böyle olduğunu tesbit etmiştir. “Çinlilerde baba egemenliği bulunan bir sip teşkilatı vardı . Aile azasından biri bir memuriyette bulunduğu zaman , ailesinin diğer azalarını da celbetmek ve onlara da iyi vazifeler vermekle mükellefti, fakat bu yalnız kendi ailesi ile kalmaz , evlenmek suretiyle akraba olduğu ve menfaati olan diğer ailelere de şamil olurdu. Tabgaç’larda ise ,baba egemenliği ile küçük aile sistemi vardı . Oturacak muayyen yerleri olmayan, göçebe muharip olarak büyük aile teşkil edemezlerdi . Münferit aileler daha hürdürler.

Türkçede bir erkek ile kadının aile kurma işlemine verilen isim yani evlenme deyimi de evlenen erkek veya kızın baba ocağından ayrılarak ayrı bir ev(aile) meydana getirmidiğini göstermektedir. Bunun mazisi de Gök-Türkçe kitabelerine kadar gitmektedir. Gök-türkçe kitabelerden Suci yazıtından “İnim yiti, urım üç, kızım üç erti ebledim oglımın”(küçük kardeşim yedi, erkek evladım üç, kızı üç idi, oğlumu evlendirdim.)cümlesinde “eble” kelimesinin bugünkü Türkçe karşılığı “evlenme” veya evlendirme”dir. (eb=ev)

Türklerde aile törenle yapılan “evlenme” neticesinde kurulurdu. Evlenmede diğer bir husus , kız evinin oğlan evinden”kalın” istemesi geleneğidir. Suci yazıtında “kızımın kalınsız birtim”(kımızı cihazsız verdim) şeklinde geçmektedir. Kalın verme 10. yüzyılda Oğuz’larda da devam etmişti. Aslında kalın, kızın evlenmede satın alma bedeli değil ,sadece kızın yetiştirilmesi ve terbiyesi için yapılan masrafların karşılığı telakki olunurdu. Kız tarafı kıznı vermekten vazgeçtiği taktirde aldığı kalını iade etmeğe mecburdu. Türk ailesinde , aile içinde kadının ve çocukların kendilerine ait mülkü vardı. Evlenen kadının baba evinden getirmiş olduğu çeyiz malı üzerine kocanın hiçbir tasarruf hakkı yoktu. Evlenen oğul babasının büyük oğullarından birisi ise , baba bu oğlu için ayrı bir ev yaptırır veya döşetir , sonra düğün yapılırdı.Ayrıca kızın kendi hayat arkadaşını seçmekte serbest olması , aile içerisinde mülkiyetin yanında ferdinde hür olduğunu göstermesi kendi istifade ettiği gibi , bu mülkünü satabilme ,kiraya verme, rehine bırakma ve ortak olarak kullanma hakkına sahipti. Bu gibi mevzularda anlaşmanın korunması, ödeme usulleri hususunda kimsenin birbirine hakkı geçmemesi için şahidler huzurunda mukaveleler yapılırdı.

Ailede Kadının Önemi :Eski Türk topluluğunda kadının önemli bir yeri vardı. Destanlarımızda kadınların yüksek mevkii dikkaç çekicidir. Kahramanlar , karısının veya hemşiresinin sadakat ve gayreti sayesinde ölümden , felaketten kurtulmaktadır. Kahramanlar karılarına “görklüm”(güzelim) sözü ile hitap ederlerdi . Aile içinde çocuğun terbiyesi , ailenin mali işleriyle ilgilenmesi , çadırın kurulması, keçe çorap örme ,süt sağma,peynir,tereyağı yapma ve elbise dikme gibi işlerle meşgul olması bilinmekte ve itibar sahibi olan Türk kadınını muharebede düşman eline geçmesi büyük zillet sayılmaktadır.

Türk kadınını temizliği , cesareti , namus ve iffetine düşkünlüğü kaynaklarda belirtilmiş , erkeklerle beraber top oynadığı , güreş ,avcılık ve kayak sporu yaptığı , ata binip ok attığı kaydedilmiştir. Saçlarına güzel kokular da süren Türk kadınları süslenmek için ruj da kullanmışlardı. Ayrıca giydikleri elbise başka yerlerde moda oluyordu.

Türk ailesinde erkek ve kadın zinadan şiddetle kaçınırlardı. Bu şekilde bir suçu işleyenin cezası ölümdü. Aile hukuku bakımından bu şekilde ağır ibret verici cezalar cemiyet içerisinde disiplini sağladığı gibi , toplumda düzenin en büyük teminatı durumunda idi .

Buraya kadar tesbit edilen noktaları dikkate alırsak , eski Türk ailesi ile diğer toplulukların aileleri arasındaki farklılıklar şu noktalarda ortaya çıkmaktadır:

1.Eski Türk ailesi kan akrabalığına dayalı idi. Diğer topluluklarda ise –Moğollar hariç-bu durum görülmemektedir.
2.Eski Türk ailesi “pederi tipte idi. Diğer topluluklarda ise “pederşahi” veya maderşahi”idi.
3.Eski Türk ailesi diğer topluluklarda olduğu gibi geniş(büyük) aile değil , küçük(dar) aile durumunda idi.
4.Eski Türk ailesinde özel mülkiyet var idi. Halbuki diğer topluluklarda ailede mülkiyetin ortaklık esasına dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
5.Eski Türk ailelerinde aile içerisinde kadının hür olması durumu diğer topluluklarda hemen hemen hiç görülmemektedir.
6.Kadın’ın korunmasını hedef alan leviratus sistemi-moğollar hariç-diğer topluluklarda yoktur.
7.Diğer topluluklarda görülen yakın akraba ile evlenme (bk. yk. Yunan,Roma,İran);kardeşi ve kızları ile evlenme (bk.yk.Hind,İran); birbirlerinin karılarını satın alma ,karısını çouk yapması için başkasına takdim etme (bk.Yunan,Hind,Arap);kadınları yakma(bk. Hind)vb. gibi adetlere Türk ailesinde rastlanmaz.
8.Aile içersinide çocukların satılmasına, öldürülmesine(bk.yk. Çin,Yunan,Hind,Roma) diri diri gömülmesine (bk.Arap) eski Türk ailesinde tesadüf edilmemektedir.
 
Geri
Üst