Tuvaldeki ayak izleri...

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Tuvaldeki ayak izleri...
Beş yaşında buğday makinesine kaptırmış iki kolunu da Ayşe. Kollarını kaybettikten sonra hayata küsmüş, yaşamak istememiş. Ancak bir yıl önce hayata bağlandığını söylüyor. Resim yaparak hayata bağlanmış. Tabloları birbirinden güzel. Açtığı ilk sergide 25 tablosunun 11’i satılmış bile. Bütün bu güzel resimleri nasıl mı yapıyor? Tabii ki ayaklarıyla...

Her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla dergi grubumuzun düzenlediği kadın festivalinde tanıştık engelli ressam Ayşe’yle. O da festivale katılmış, yaptığı birbirinden güzel tabloları sergiliyordu. Festivalde Ayşe’ye ve tablolarına ilgi büyüktü. Ancak bir grup vatandaş, tabloları onun yaptığına nedense inanmak istememiş, bu nedenle de tablolarda satış, Ayşe’nin istediği gibi olmamıştı. Biz de kalkıp Ayşe’yi İstanbul Şirinevler’deki küçük evinde ziyaret ettik. Resim yaparken onun fotoğraflarını çekmek, bu eserlerin gerçekten ona ait olduğunu herkese göstermek istedik. Ayşe, “Bir senedir resim yapıyorum. Resim yaparak hayata bağlandım. Çünkü resim yaparken bütün üzüntülerimi, sıkıntılarımı unutuyorum. Çocukluğumdan beri meraklıyım resme. Artık eğitimini alarak resim yapıyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları’nda resim eğitimi alıyorum” diyor. Ayşe Işık 20 yaşında. Özellikle doğayı resmetmeyi seviyor. Denize, ağaçlara, yeşilliklere, çiçeklere, dağlara, köy evlerine özlem duyduğu görülüyor rengârenk resimlerinde. Bir yandan ayaklarıyla bizim için resmettiği pembe çiçeği seyrediyor, bir yandan da sohbetimizi sürdürüyoruz. Tuvalin üzerinde fırçayı adeta dans ettiriyor Ayşe...

“Kendimi resimlerimle ifade ediyorum”

Ayşe, ailesiyle birlikte dört yıl önce gelmiş İstanbul’a. Adıyaman’da doğup büyümüş. Beş kardeşi var, en küçüğü 12 yaşında. Babası Ahmet, bir fabrikada çalışarak ailesini geçindirmeye çalışıyor. Ayşe, beş yaşında buğday makinesine kollarını kaptırdıktan sonra okula gitmek, insan içine çıkmak, hatta yaşamak bile istememiş. Ama ailesi, özellikle de annesi Zeynep Hanım buna izin vermemiş. Hatta ona bir gün yemek bile yedirmemiş ki, kendi kendine yemek yemeyi öğrensin. Kızına kendi ayakları üzerinde durabilmeyi öğrettiğini söyleyen Zeynep Hanım, şöyle konuşuyor: “Kızım kaza geçirdikten sonra aslında sadece 6-7 ay ona baktım. Bir gün bir yere gitmiştim ve Ayşe bütün gün aç kalmış, kimsenin ona yemek yedirmesini istememiş. O gün ‘İleride ben hayatta olmadığım zaman ne yapacak?’ sorusu takıldı aklıma. O günden sonra önüne yemeği koydum ve kendi kendine yemesini söyledim. Ayşe de zaten azimli bir kız. Her işini kendi yapmayı öğrendi. Her yere tek başına gidip gelebiliyor”. Ayşe gerçekten de bütün işlerini ayaklarıyla tek başına görebiliyor. “İyi ki ayaklarımı değil de kollarımı kaybetmişim. En azından yürüyebiliyorum. Öbür türlü yerlerde dolaşmak zorunda kalacaktım. Benden daha kötü durumda olan engelliler de var” diyor Ayşe hâline şükrettiğini de sözlerine ekleyerek.

Ayşe şu an açık öğretimde Lise 1’i okuyor. Yedi yaşında ilkokula başlamış. Beşinci sınıftan sonra okulu terk etmiş, çünkü insanların ona acıyarak yaklaşmasından sıkılmış. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor Ayşe: “Okumak istemiyordum. Sonra köyümüze ilk defa bir rehber öğretmen geldi. Benimle bu konuyu çok konuştu. Onun ve ailemin desteği sayesinde tekrar okumaya karar verdim. Şimdi üniversiteye kadar okuyacağım. Bilgisayar öğretmeni olmak istiyorum.”

Biraz kendi hayatını anlattıktan sonra yine resimlerinden söz etmeye başlıyor Ayşe. Kendini resimleriyle ifade etmeye çalıştığını söylüyor, ayağıyla tuttuğu fırçayı kırmızı boyaya bandırırken. İki yıl önce ayaklarıyla resim yapan bir arkadaşının sergisine gittikten sonra “Ben de yapabilirim” diyerek profesyonel olarak resim yapmaya başladığını anlatan Ayşe, Bahçelievler Belediyesi’nin desteğiyle sergi de açtığını sözlerine ekliyor: “İlk sergimi Yayla Piramit Düğün Salonu’nda açtım. 22 resmim vardı. 11’i orada satıldı. Şu an da toplam 25 resmim var. 30 Mart tarihinde Florya Selim Pars Koleji’nde bir sergim daha olacak. 10 Mayıs’ta ise Taksim’de sergi açmayı planlıyorum, ama henüz mekan belli değil. Resim yapmam konusunda beni özellikle Bahçelievler Belediye Başkanı destekledi. Onun sayesinde resimlerimin devamı geldi zaten.”

Ayşe’nin resimlerinin fiyatı 40 YTL’den başlıyor. En pahalı resmi ise kendi ayak izlerini gösteren resim. Ayaklarının, kuşlar arasında görüldüğü bu resimde kendini anlattığını söyleyen Ayşe, “Kuşlar, özgürlüğü simgeliyor. Ayaklarımla özgürlüğüme kavuştuğumu, ailemin de desteğini ifade ediyorum bu resimle. En sevdiğim resim bu. Bu resim satılırsa çok üzüleceğim” diyor. Annesinin ellerini ise papatyalar içinde resmetmiş. Çünkü annesinin elleri onun için “çiçek” demek. Annesinin “çiçek” gibi elleri sayesinde bugünlere geldiğini ifade ediyor Ayşe mutlu bir yüz ifadesiyle.

5 saatte bir tablo bitiriyor

Adeta bir jet hızıyla resim yapıyor Ayşe. Haftada üç gün resim yaptığını söyleyen yetenekli ressam, beş saatte bir tablo bitirdiğini de sözlerine ekliyor. Yani bu, haftada 3 tablo bitirdiği anlamına geliyor. Doğayı çok seviyor. Bu nedenle de resimlerinin ana unsuru doğa. Genellikle evde, yerde oturarak resim yapıyor. Resim yaparken akrilik boya kullanıyor. Resim dışında bilgisayar kullanmayı da çok seviyor. Bu nedenle de zaten hedefi, üniversiteyi bitirip bilgisayar öğretmeni olmak. Birilerine bir şey öğretmek, yardım etmek, birilerine bir yararının dokunduğunu hissetmek çok mutlu ediyor Ayşe’yi. İşte bu nedenle öğretmen olmak istediğini söylüyor.

Protez kullanmanın bir yararı olup olamayacağını soruyoruz kendisine. “Birkaç kez protez takıldı kollarıma ama kullanamadım. Protezler hem çok ağır, hem de alerji yaptı. Ama ayaklarımı el gibi kullanıyorum zaten. Ele, kola ihtiyacım yok benim” diye yanıtlıyor sorumuzu gülerek.

Resim konusunda çok iddialı Ayşe. Bu konuda da ömrünün sonuna kadar ilerlemek, çeşit çeşit sergiler açmak, çok daha başarılı olmak istiyor. Diğer engelli insanlara da hayatla barışmalarını, her şeye rağmen hayatın içinde yer almalarını, sıkıntılarla mücadele etmelerini öneriyor. İnsanların ona acıyarak yaklaşmasından ise son derece rahatsız. Çünkü o, acınacak halde değil...
 
Geri
Üst