zamanederwich

KAVRAMLAR, ANLAYIŞLAR VE KUTUPLAŞMA.Ankara da yaşamak zor zanaat. Hani diğer illerin de nabızları atar ya, işte Ankara nın farkı kalp oluşu. Burada insana dayatılan fikirler bir başka vurur beynimize. Sabah sabah çileden çıkardılar gene. Hani bizim ilerici, bilimci sosyo aydınlar.Bir bildiri vardı posta kutusunda aynen paylaşıyorum.Çağrı;“Vatan bir bütündür parçalanamaz” ... 23 temmuz 1919....1923 de kurulan “Halk Cumhuriyetimi”ben varken“İslam Cumhuriyetine çeviremezsiniz, üniter devleti parçalayamazsınız diyorsanız!!!!!!!Cumhuriyet Bayramını Kutlamak İçin29.10.2009 Perşembe saat 11:00 Hipodrum tören sonunda ANITKABİRde bayraklarımızla buluşalım..iiiii de ne var bunda diyecektim ki.; kavramlara gözüm takıldı. Kavramları düşündüğümde; endişe ve korkumla yönlendirilmek istendiğime karar verdim. Ve neden kutuplaştığımıza bir kanıt daha edindim. Evet kavramların içeriklerini farklı algılıyoruz. Aynı kavramlarla konuşuyoruz ama farklı hatta zıt şeyler algılıyoruz. Kutuplaşıyoruz. Nasıl mı?Laik yönetimi savunan bir insan olarak; “ÇAĞRI” metnindeki islam cumhuriyeti kavramından İran İslam Cumhuriyeti yönetim sistemini algılıyorum ki, burara eğitimle kazandırılmış korkularım su yüzüne çıkıyor. İkinci kavramda olayın farkına varıyorum kavram “Halk Cumhuriyeti”; Bu güne kadar Türkiye Cumhuriyeti için Halk Cumhuriyeti Kavramının kullanıldığına hiç rastlamadım. Halk cumhuriyeti kavramı Çin Halk Cumhuriyeti için kullanılır. Çin in yönetim rejimi malumunuz. 1923 te Mustafa Kemal Atatürk Bu günkü Çin devleti yönetimine benzer yönetimde bir cumhuriyet kurmadı. Yanlış mı biliyorum?Bizim cumhuriyetimiz egemenliği Millete veren bir cumhuriyetken Halk cumhuriyeti Egemenliği millet adına değiştirilmesi ya da seçilmesi mümkün olmayan bir kurumun yönettiği cumhuriyeti ifade eder. Kısacası demokratik değildir. Bizim cumhuriyetimiz ise demokratiktir. Eeeee işte şimdi metni yazanların demokratik cumhuriyetçi mi yoksa sosyalist cumhuriyetçi mi oldukları ortaya çıkıverdi. Peki ben laik, demokratik kişilerin sosyal haklarına saygılı bir devlet anlayışını benimsemişken bu kavramları hiçe sayarak sosyalist devlet anlayışını savunanların arasına nasıl katılabilirim??? Bilinçli katılamayacağım belli oldu sadece korkarak katılabilirim. Peki korkum ne? Tabi ki İran. Metni yazanlar çok ince ayar çekmişler. O zaman şu soruyu sormak gerekir. Kendi irademi yönetime yansıtamadığım, sosyal, ekonomik ve insani haklarımın değiştirilemez statükocu bir kurumun insiyatifine bıraktığım bir yönetim anlayışında, uygulanan kuralların sosyalist ya da şeriat olması arasında bir tercihte bulunabilir miyim? Hayır şahsen ben bu alternatiflerden birini tercih etme durumuna dahi düşmek istemiyorum.Ki bu durumda, bu protestoyu hazırlayanların istedikleri yönetim rejimi ile çağrı metninde yer alan İran ın yönetim rejimleri bana aynı derecede uzaklıkta. İkisini de istemezken ben neden bu gün kendini cumhuriyetçi olarak, karşısındakini ise İran uzantılı olarak, lanse eden, 1980 öncesinde Atatürk adına Atatürk ün kurduğu demokratik cumhuriyeti sosyalist cumhuriyete dönüştürmeyi amaçlayan. Hatta dönüşümü kaçınılmaz görerek dönüşümün kanlı ya da kansız olması arasında gruplara ayrılan kanlı devrim için masumlara kurşun sıkmaktan çekinmeyen bir ideolojinin artıklarının yanında yer alayım ki..Daha öncede demiştim bizi yönetmek için seçmen olmak için eğitip öğretiyorlar. Ben demokratik bir rejimle yönetilmek istiyorum. Tercihlerimizi aklımın belirlemesini istiyorum. Bazıları ise benim tercihlerimi korkularımın belirlemesini istiyorlar. Bunu için korkmuyorum!!!!!!! kutuplaşmıyorummm!!!!!!!
 
KAVRAMLAR, ANLAYIŞLAR VE KUTUPLAŞMA

çok güzel açılım getirmişsin...artık korkularla yönlendırılıyoruz bu da çok kötü bır durum....tercıhlerımızı korkularımız belırlıyor artık..akıl ikinci planda kalmış..akılla karar vermek istendiğindeyse hep karşı çıkıyorlar...bu gidişle insanlık akılı olan ama kendı tercıhlerıyle deyılde başkaları tarafından yönledırılecek bır duruma gelıcek..akıllı akılsızlar olunucak..
 
Türk Dil Kurumu (TDK), Türkçe'yi incelemek, gelişmesi için çalışmak amacıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlı[1] kamu kurumu. Kurum Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı ile 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla kurulmuştur.
Türk Tarih Kurumu, Türk tarihinin ilk kaynaklardan araştırılması amacı ile Atatürk’ün direktifiyle 1931 21 Eylül 1940 gün ve 2/14556 sayılı Bakanlar Kurulu kararnamesiyle kamu yararına çalışan dernekler arasına alınan Türk Tarih Kurumu, yılında kurulan araştırma kurumudur.11 Ağustos 1983 gün ve 2876[1] sayılı yasa ile T.C. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'na bağlı bir kuruluş durumuna gelmiştir.
Kosen hayirli olsun,kolay gelsin. Bilmedigin icin degil,sadece konusu gectigi icin yazdim.
 
Son düzenleme:
evet türkcenin zenginliklerini bize anlatan bir kurum olması gayet doğal. dilimizin güzelliklerini öğretebilek 1000 yıllık mücadelemiz. düşünsenize 1000 yıl önce türkcemiz için divanı lügatı türk ü yazmısız. on binlerce kelimenin kökönü, eklerini, türeyişini anlatmısız dünyaya. başka bir millette yok. DÜŞÜNEBİLİYOR musunuz? bakın ne kadar güzel bir dil: DÜŞ ünmek fiili düş ten türemekte. bilincli hayal ya da iradeli rüya kurgulamak olarak nitelendirmekte türkcemiz düşünmeyi. varmı başka dilde böyle güzel anlatımlar. düş kurmayı hayal kurmayı bir insanın bir toplumun bir hayale sahip olmasını gelişimin ve ilerleminin hareket noktası olduğuna dair sürekli yazılar okuyoruz. bu yazıların çoğuda yabancı menşeli. sayfalar dolusu yazı türkcemizde bir kelime; düşünmek: BİLİNLİ HAYAL KURMAK. çok güzel değil mi? gerçekten güzel değilmi.
 
Turk Dil Kurumu ve Turk Tarih Kurumu ayri iki kurum,ikisi de Ankara da bulunuyor,bizzat bu kurumlarda bulundum ve cok degerli hocalarimda bu kurumlarda gorev yaptilar ve halen de yapiyorlar,yenilenen iki ciltlik Turkce sozlugun yapiminda emegi gecen bir cok hocam Turk Dil Kurumun da sozluk bolumde gorevliydi.Bu sayede onlari tekrar hatirladim.
Cumhurbaskanliginin gozetim ve desteginde Basbakanliga bagli,Ataturk Arastirma Merkezi,Turk Dil Kurumu,Turk Tarih Kurumu ve Ataturk Kultur Merkezinden olusan,kamu tuzel kisiligine sahip Ataturk Kultur,Dil ve Tarih Yuksek Kurumu kurulur.
 
Son düzenleme:
Bu gün size bir Fenerbahçeli olarak Galatasaylılar hakkında düşündüklerimi yazacağım (yazandan aktaracağım). Abimden,Bakalım ne kadar protesto edileceğim. Aileden Fenerbahçeliyim. Abimden dolayıdır ki, bu taraftar muhabbetlerini çok sevenlerin istisnalarındanım. Anlattığım yıllar 1986-87 sezonundan başlayacak. Nerden baksanız 20 yıllık bir Galatasaraylı gözlemim var. Gerçi abimin arkadaş çevresinde taraftarlıktan dolayı kavga çıkmazdı. Tartışmalarda gecekondularda yaşayanların eğlencelerinden biriydi. Kahvede sokakta her yerde bu gıcıklığın cümlelerini duymak mümkündü. Çevremizde Ankaragüçlüler çoğunluktaydı ama onlar, büyüklük kompleksinde olmadıkları için Fenerlileri ve Galatasaylıları gaza getirmekle meşgul olurlardı ekseriya. O yıllarda insanlar önce futbol taraftarıydı.Rıdvan Dilmenin attığı gollerden çok çalımları Tanju Çolak ın attıklarından daha fazla atamadıkları konuşulurdu. Peki sonra ne oldu. Bu Galatasaylılara bir haller oldu. O yıllardı ve onlar sondan bi öncekiydi prekazinin 30 metreden firikiğiyle sokaklara düştüğü, Hagi nin füzeleriyle tüm futbol taraftarımızın titrediği, mustafa denizli ile monoco zaferine uzanan yol. En sonu, sokaklarda beraber sevinmemiz Fatih terim dönemi; sonrası mı Tam bir muamma. Futbol sevgisinin yerine Takın sevgisinin alınması yönünde Galatasaraylılara uygulanan toplum mühendisliği yöntemleri; Neyse Anlatmayacam daha fazla.
 
Geri
Üst