İslami sorumluluklar ( mükellefiyetler)

  • Konbuyu başlatan İslami Yazar
  • Başlangıç tarihi
İ

İslami Yazar

Forum Okuru
İslami sorumluluklar ( mükellefiyetler)
İnsan bir çok vazifelerle mükellef bulunmaktadır. Bu gerçeği ispata kalkışmak, abesle iştigal olur. Ancak bu vazifelerini yerine getirilmesinde dikkate alınması gereken başkaca mükellefiyetler vardır. Biz bu hususun izahını çalışacağız.


islami mükellefiyet.jpg



Her nasıl olursa olsun, Yeterki bir iş yapılmış olsun anlayışından hareket etmek, yanlışa saplanmak olur. Her işin İslami ölçüye uygun olarak ifası, yapılacak vazifelerin makbul ve mahbub olmasına zemin hazırlar. Dikkatten uzak tutulması gereken cihet bu olmalıdır.

Mükellefiyetlerimizi bir sıralandırmaya tabi tutacak olursak, iman vazife ve ahlak olmak üzere üç ana bölümde toplamak mümkündür. Bunlarla içiçe olan diğer mükellefiyetleri şöyle tertip ve tafsil edebiliriz

-Mükellefiyetten önce mükellefiyetler,

-Mükellefiyetle birlikte devam eden mükellefiyetler.

-Mükellefiyetlerin birbirleri ile mukayesesinde, önceliği bulunan mükellefiyetler.

-Yapılan vazifenin makbul ve mahbup olması için dikkat edilmesi gereken mükellefiyetler.

Kuran’ı Kerim’in ayetlerinde ve Hadisi Şerif’lerde emir sığası ile getirilen mükellefiyetler, ciddi bir incelemeye tabi tutulacak ve tefekkür süzgecinden geçirilecek olursa, iman etme vazifesi, diğerlerinden önde gelmektedir. Ashaptan Cündüp bin Abdullah meseleyi şu ifadeleri ile gün ışığına çıkarmaktadır. Biz yetişmiş güçlü delikanlılar olarak Rasülullah ile beraberdik, Kuran okumayı öğrenmeden önce imanın esaslarını öğrendik. Daha sonra Kuran’ı öğrendik de onun ile iman yönünden bilgimizi artırdık.

Bu lazimeye dikkat be riayet edilmeyecek olursa yapılacak iş, Allah katında makbul Olmaz. Bu gerçeği matematikle ilgili bir örnekle perçinlemek istiyoruz. Sıfırların ifade edeceği değer, önündeki rakama göredir. Birden dokuza kadar olan sayıların biri sıfırın önünde bulunmazsa, ne kadar çok sıfır olursa olsun hiçbir değer ifade etmez. Bunların Yanyana dizilmesi, alt alta sıralanması veya yığın halinde bulunması neticeyi değiştirmez. İman sıfırların önündeki rakam gibidir. Kulların yapacakları işler, bu cevherin bulunması ile kıymet ve değer kazanır. Aksi halde yapılan işlerin Allah katında bir kıymeti Olmaz.

İslam dininin getirdiği iman mükellefiyetini kabule yanaşmayan kimselerin, yapacakları işlerin değersizliği, bir ayeti Kerime de şöyle açıklanmaktadır. O küfredenlere gelince onların amelleri, dümdüz ve engin çöllerdeki bir serap gibidir ki, susayan onu bir su sanır. Nihayet o, buna vardığı zaman onu bir şey olarak bulamamıştır. (Nur. 39)
Rablerini küfrü- inkar edenlerin misali şudur: Yaptıkları işler, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi ellerine geçiremezler. İşte bu Hakk’tan uzak sapkınlığın tam kendisidir. (İbrahim. 18)

İslam dininin emrettiği iman’ın makbul ve sahih olmasında üç şart vardır:
1- İman, yeis halinde bulunurken kabul edilmiş olmamalıdır.
2- İtikadi esasları tasdik eden kimse, zarurât-ı diniyyeden bir şeyi inkar veya tekzip alametlerinden bir şeyi ihtiyar etmemelidir.
3- Dini hükümlerin cümlesini güzel görüp, hiç birinin ifasında inat ve kibre dayalı direnme göstermemelidir.
 
İslam Dini ile müşerref olmak isteyen bir şahıs, öldürülmekten korktuğu veya hayattan ümidini kestiği için değil , düşünüp karar vermesi sonunda severek ve kendi rızası ile İslam dinini kabul etmiş olacaktır.
Yukarıda ki 2. Şıktaki şarta nazaran farziyeti kesinlikle malum olan şer’i bir hükmü inkar eden veya puta tapmak, boğazına istavroz veyahut zünnar bağlamak gibi tekzip alametlerinden birini kendi ihtiyarı ile benimseyen kimse derhal kafir olur.
Ve yine yukarıdaki 3. Şıktaki şarta bakarak, namaz ve oruç gibi bir emri ilahiyi çirkin görse veya göstermeye kalkışsa, veyahut Cenab-ı Hakk’ın emrine muhalefet kastı ile bir şeri hükmü terk veya nehyedilen bir şeyi irtikap etmekte inat ve ısrar etse, imanın sıhhatinin şartlarına riayet etmediği için, mümin olarak isimlendirilemez.
 
Firavun suda boğulacağını yakinen anladığında, İnandım. Hakikat İsrailoğullarının iman ettiğinden başka Tanrı yokmuş. Ben de müslümanlardanım dedi ve fakat bu , ye’se dayalı bir inanma olduğu için makbul olmadı ve kendisine Şimdi mi iman ediyorsun? Halbuki sen bundan evvel ömrün boyunca isyan etmiş ve daima fesatçılardan olmuştun denilerek ikrarı reddedilmişti. Bizim azabımızı gördükleri zaman onların yapacakları iman kendilerine fayda verecek değildi, ayeti bunu teyid etmektedir.

Esasen mümin olup da İmanını Kemal derecesine ulaştırmak isteyen kimselerin dikkat edeceği hususlar, imanın kuvvet ve nurunu artıran şeylerdir. Bu hususu bir hadis ile vesikalandırırsak; İmanın üstünlüğünü gösteren hasletler dörttür; İlahi hüküm için sabretmek, kadere rıza, tevekkül için gerekli ihlas Ve Rabbinin Emirler’ine teslimiyet göstermektir.
 
Mükellefiyetlerin sıralandırmasında dikkate alınması gereken hususlara gelince, yapılacak vazifelerin farz ve vacip olanlarını nafilelerden önce yapmaya büyük bir dikkat ve riayet göstermek, akla ilk gelen misaldir. Bir müslüman ödenmemiş ve üzerinde kalmış zekat borcunu ifa etmeden, nafile sadaka vermemeye özenmelidir. Zira Allah’ın emrini ihmal ederek verilen bir sadaka, nefsani bir hevesten kaynaklanmaktadır. Bu noktada hatırda tutulması gereken kıstas, verilen nafile sadakanın çokluğu değil, kulun Allah’ü Teala’ya saygısının çokluğudur.

Oruç tutulması haram olan Bayram günlerinde bir çok oruç tutmaktan, aile efradı ile veya dostlarıyla oturup bir öğün yemek yemesi daha hayırlıdır. Zira Bayram günü yenilecek yemek, Cenab-ı Hakkın tahsis ettiği ziyafeti kabullenmek olur. Oruç tutmak nefse tebeiyyetdir. Yapılan işin değeri, şu veya bu iş olmasına göre değil, şeriat ölçülerine uygun olmasına bağlıdır.
 
Müslüman olmak, Yüce Allahın en büyük nimetidir.. İslam, imandan daha fazlasını kapsayan dintir. İslam bir yaşam biçimidir. Hepimiz daha iyi bir Müslüman olmak ve bizi daha iyi bir Müslüman yapan her şeyi öğrenmeye ve uygulamaya devam etmek zorundayız. İyi bir Müslüman olmak ve Allahı gerçekten memnun etmek için iş ve çaba gerektirir. Gerçek bir Müslüman olmak için, İslamı uygulamaya koymak ve talimatları dinsel olarak takip etmek zorundayız.Bu nedenle, Müslüman, Kuranı mümkün olduğu kadar anlayıp öğrenmeli ve aynı zamanda doğruluk yolunu tanımak ve devam ettirmek için Hz. Muhammedin hadisleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Tüm İslam inancının kalbi olan en önemli şey Allaha inanmaktır. Bir Müslüman'ın hayatını şekillendiren ve onu daha iyi bir Müslüman kılan bu inançtır. Zikir, Yüce Allahın varlığını ifade eder. Allah, yaşamın yaratıcısı ve sürdürücüsüdür; bu nedenle, bir Müslüman için, her zaman Allahı hatırlamak şarttır. Bir Müslüman, Allahı ne kadar çok hatırlarsa, O nun varlığının bilincinde olur, bu da doğru yola ulaşmayıdaha da kolaylaştırır . İyi bir Müslüman olabilmeniz için bütünsel bir yaklaşım sergilemeniz ve hayatınızda her yönüyle İslami talimatları benimsemeniz gerekecektir. Allah hepimize iyi bir müslüman olmayı nasip etsin.
 

Benzer Diğer Konularımız !

Geri
Üst