Anamas dağı efsanesi

RoCCo

Yeni Üye
Üye
Anamas dağı efsanesi
anamas dağları anamas dağı efsanesi dağı efsanesi
, Beyşehir Gölü, ve Ş.Karaağaç arasında bulunun geniş yaylanın adıdır. 1500 metre yüksekliği bulmaktadır. Bir zamanlar Aksu ilçesine,Anamas dağına ve yaylasına Anamas denmesi ile ilgili olarak iki söylence bulunmaktadır.

Söylencelere geçmenden önce bu bölgede bilinen ilk medeniyet Hititlerdir. Hititler döneminde (MÖ 1800-1200) bölgenin adı Pitaşşa olarak geçmektedir. çevre ilcelerin geçmişi MÖ 8000-5500'e kadar uzanmaktadır.

Anamas nedir nasıl doğdu şimdi bunlara bakalım

birinci anlatım

vaktiyle bu bölgede yaşayan fakir bir ailenin oğlu, anasının yanlış telkinlerine kapılarak küçükken yumurta ve tavuk hırsızlığına başlamıştır. İşi gitgide büyüterek korkulur bir eşkıya olmuş, yol keser, haraç alır, her türlü pislikleri yapmaya başlamış. Nihayet yakasını hükümetin pençesine kaptırmış. Kıydığı canların, yollarını kestiği mazlumların bedduâsı onu darağacı altına getirmiş. Tam asılacağı sırada son isteği sorulmuş. Abdest almış ve iki rekat namaz kılmış ve ellerini göğe kaldırarak:
"-Yarabbi, bu işlerde benim günahım yok. Beni bu kötü yollara anam öğütledi. Beni asma Anamı-as..." diye yalvarmağa başlamış.
Derken adamı asmağa memur olan hükümet adamları, zavallı delikanlı yiğidin macerasını dinlemişler ve onu asmaktan vazgeçmişler.

ikinci anlatım

Çok eskiden bu dağda bir zengin ağa yaşarmış. Astığı astık, kestiği kestikmiş. Ağanın adamları, sürüleri, sürülerine bakan çobanları varmış. Çobanlarından biri özü sözü doğru, yağız bir delikanlı imiş. Delikanlı, ağanın kızına aşıkmış. Yıllarca "Ben bir çobanım, o ağa kızı" diye aşkını kor yapıp içinde saklamış. Ama bir zaman gelmiş dayanamamış

"-Ana" demiş. "-Bana ağanın kızını isteyeceksin."
Ana önce korkmuş, çekinmiş ama oğlunun solan yüzüne dayanamamış, gitmiş kızı istemiş. Meğer kız da çobanı severmiş. Ağa, kızının hatırı için çobanın dileğini hoş görmüş. Demiş ki:
"-Kızımı veririm, ama, koyunlarımı bir gün susuz bırakacak, ertesi gün göl kıyısına götüreceksin."
Çoban kabul etmiş. Ağanın dediği gibi sürüyü susuz bırakıp, göle götürmüş. Tam yaklaştıklarında başlamış kaval çalmaya. Cümle koyunlar, kuzular durmuşlar. Kavalın sihirli sesi onları büyülemiş, suyu görmez olmuşlar. Yalnız içlerinden biri kendini sudan alamamış. Binlerce başlık sürüdeki bir koyun yüzünden de ağa:
"-Olmaz" demiş.
Bir daha denemişler yine olmamış.
Üçüncüsünde inatçı koyun da, kavalın nağmesine uyup su içmemiş. Bu defa ağa:
"-Bir kere daha dene" deyince çoban kızmış.
"Anamı assalar bu kızı almam" demiş ve vermiş kendini dağa. Bir daha ne gören olmuş, ne sesini duyan.

"Anamı assalar" sözü de yıllar içinde değişerek Anamas olmuştur.


her iki hikayede bir kelimenin zaman içinde değişiminden bahsetmekteler. Birinci hikaye bana daha anlamlı geldi.

ikinci hikayede bahsedilmese de sanırım çobandan susuz koyunları dere kenarında da susuz bırakması istenmiş (orjinalini aynı şekilde eklediğimden bu açıklamayı yapma gereği duydum)

Günümüzde Isparta'nın ilçesi olan Aksu 26.05.1965 tarih ve 3427 sayılı kararname ile Aksu ismini almış, 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla İlçe statüsüne girmiş. Aksu olmadan önce Eğirdir’in bucağı iken, 1954 yılında Yenice, Bucak, Mirahor ve Akcaşar köylerinin birleşmesi ile Anamas beldesi olmuş.




:yo:
 
Geri
Üst