Anoreksi

nisan

Yeni Üye
Üye
Anoreksi
İştahın kısmen veya tamamen kaybolması ya fiziksel ya da psikiyatrik bir hastalık belirtisidir. Ateş yükselmesinde her Fahrenheit derecesine karşılık :):):):)bolizma oranının %7 artmasına rağmen, iştahsızlık akut enfeksiyonlarla ilgili olabilir. Ciddi sindirim organı hastalıklarında, meselâ mide veya hazım borusu karsinomasında, iştahsızlık olabilir; enfeksiyöz hepatit ve hipotiroidizm veya hipofiz hipofonksiyonunda ise klasik bir belirtidir. Psikiyatrik hastalıklarda, depresyon, anksiete ve mani gibi duygu (affekt) bozuklukları (bkz.) iştah azalmasıyla belirir. Dolayısıyla doktorların, vak'aları incelerken karşılarına en çok çıkan semptomlardan biri budur. Çocuklarda ise iştahsızlık belirmesi, ebeveynin çoğu zaman yakındıkları gibi genel bir iştah kaybı olmayıp, özel bir yemeğe karşı iştahsızlık semptomu olabilir. Yemek isteksizliğine çoğu zaman fazla üzerlerine düşülen çocuklarda (bkz. Çocuğun üzerine düşmek) rastlanır ve bazılarında bu ebeveynlerinin, üzerlerine aşın düşmesi sonucunda özerkliklerini ve bağımsızlıklarını tanıyamamaları üzerine başvurabildikleri yegâne isyan biçimidir, anoreksia nervosa karakteristik olarak genç kadınlarda, bazan daha yaşlı kadınlarda, ender olarak da erkeklerde rastlanan bir bozukluktur. Aslında anoreksia nervosa terimi yanlıştır, çünkü çoğu zaman kilo kaybı ile görüldüğü halde, hasta son derece açlık duyabilir ve büyük miktarlarda yemek yediği zamanlar bile bu bozukluk mevcut olabilir; ancak yemeğin hemen arkasından suçluluk duyar. Bütün vakaların ortak özelliği, normal kilo alma korkusudur, anoreksik bir hasta, yediği bir yemekten sonra, saatlerce kilo alabileceği ihtimalini düşünür; iştahı açılan bir hasta kontrolsuz yemek yiyerek çok şişmanlayacağından (obeziteden) korkar. Hasta çoğu zaman «özel» bir çocuk, muhtemelen tek çocuk veya pratik görüşlü olmayan bir ebeveynin çocuğudur. Diğer psikosomatik bozukluklarda olduğu gibi, çocuğun ya annesine, yahut babasına karşı yakın ve ambivalan bir bağlılık duymuş olduğu ileri sürülmektedir. Hastalık öncesi kişilik özellikleri, kısıtlanmış, katı ve obsesyonel eğilimler, birkaçında ise aşırı histerik eğilimler göstermektedir. Bozukluk çoğunlukla emosyonel bir çatışma sonucu başlar. En çok rastlananları, kadınlık rolünü benimsemede veya eğer hastada evlilik sorumluluğunu benimsemekle ilgili birtakım çatışmalar varsa, nişanlılık döneminde ortaya çıkan bozukluklardır. Diğer çatışmalar, ebeveynle, özellikle anneyle ilgili çatışmalardır. Bazan, genç kız kendisini çok şişman bulduğu veya bu konuda kendisine şaka yapıldığı zaman, dietini kısıtlar. Ender olarak, depressif bir hastalıkla birlikte görülen bir durumdur. Amenore (bkz.) karakteristik ve erken bir belirtidir. Zayıflama gittikçe şiddetlenirse, açlığa sekonder birçok biokimyasal bozukluk ve kıllanma görülebilir. Östrojen salgılanmasında ve özellikle hipofiz bezinin salgıladığı folikül-uyarıcı hormondaki bozukluklar, kilo kaybıyla doğrudan doğruya ilgili olmayıp normal kilo alındığında düzelmeyebilir. Çok hafif vakalar dışında, hastahanede tedavi şarttır. Mümkünse, hastanın denetiminden bir hastabakıcının sorumlu tutulması ve bu hastabakıcının her yemekte onun başında durarak yemesi için onu ikna etmesi gerekir, klorpromazin, gerginliğin giderilmesi ve hastanın kilo almasını kolaylaştırma bakımından faydalıdır, fakat hastanın kilosuna kıyasla çok yüksek dozlar gerekir, hastanın tekrar normal kilo alması, tedavinin ilk ve önemli bir aşamasıdır, fakat birçok hastada uzun süreli bir psikolojik tedavi gerekmektedir. Nüksetme durumlarına sık sık rastlanır ve normal âdet başlayıncaya kadar hastanın iyileşip iyileşnıediğinden emin olunamaz, anoreksi ciddi bir bozukluktur ve %4 gibi bir ölüm oranı da kaydedilmiştir.
 
Geri
Üst